• Sonuç bulunamadı

5. KÜRESEL KAMUSAL MALLARIN FİNANSMANI

5.1. Dışsallıkların Büyük Ölçüde İçselleştirildiği Durumlarda Küresel Kamusal Malların

Küresel kamusal malların finansmanı ortaya çıkan küresel kamusal yarar ve zararların büyük ölçüde içselleştirilebildiği durumlarda, fayda elde edenlere maliyetin ödettirilmesi ya da pazar oluşturma, oluşan pazarın güçlendirilmesi şeklinde iki alternatif şekilde gerçekleştirilebilmektedir (Tablo 16). Bu finansman yönteminde geleneksel ulusal mekanizmaların dışsallıkların belirli şartlar altında içselleştirilmesinde işe yaraması durumunda küresel olarak da düşünülebileceği temel öngörüsünden hareket edilmektedir (Binger, 2003: 15).

Küresel kamusal malların oluşturduğu dışsallıklar (fayda ve zararlar) tüketici ve üreticilerin bu fayda ve zararları bir şekilde üstlenmeleri durumunda ortadan kalkacaktır. Söz konusu dışsallıklarda tüketici ve üreticilerin bu malların finansmana

78

doğrudan katkı sağlamalarının iki alternatif yolu bulunmaktadır. Bunlardan birincisi oluşan dışsallıklara ilişkin pazar oluşturma diğeri ise tüketici ve üreticileri vergi ya da harçlara finansmana bir şekilde zorlamamaktır (Sagasti ve Bezanson, 2000: 40).

Pazar oluşturma ve oluşan pazarın güçlendirilmesi yöntemi, kişinin kendisine ait gayrimenkul ve su kullanım haklarına sahip olması benzeri hakları içine alan mülkiyet hakları16; ehliyet, ruhsat, intifa hakkı belgesine sahip olma ve bu haklara erişimi içeren kullanım hakları ve doğal kaynak aramalarını içeren imar haklarının tesisine dayanmaktadır. Pazarın arzu edilen şekilde oluşması halinde küresel kamusal malların finansmanında kullanılan kaynaklar çoklu aktörler tarafından (şirketler, bireyler, organizasyonlar) elde ettikleri fayda ve maliyet ölçüsünde finanse edilme imkânı bulacaktır. Yöntemde piyasa mekanizması enstrümanlarının küresel kamusal malların üretimine katkı sağlayacağı hatta daha verimli ve etkili bir üretime neden olacağı görüşü hâkimdir. Sonuçta küresel kamusal mal ve hizmetlerin üretimi garanti altına alınmış olacaktır (Sagasti ve Bezanson, 2000: 40-41). Sagasti ve Bezanson (2000)’e göre piyasa mekanizmasının küresel kamusal malların üretimini büyük ölçüde sağlaması durumunda yine de belirli miktar kamu finansmanı gerekmektedir.

Özellikle özel sektörün kâr etmediği küresel kamusal kötülüklerin ortadan kaldırılmasında kamu finansmanının ağırlıkta olacağı hatta özel kesimin maliyete katlanmak istemeyeceği açıktır.

Oluşacak dışsallıkların içselleştirilmesinde çevre başta olmak üzere diğer alanlarda pazar oluşturulması gerekli olduğu gibi bir okadarda zor bir işlemdir.

Örneğin emisyon miktarının azaltılmasını sağlayacak pazarlanabilir kirletme ve emisyon izinleri üzerindeki anlaşmalar pazar oluşturulmasını gerekli kılmaktadır.

Çevre gibi alanlarda oluşacak toplam arzu edilen emisyon miktarının belirli dönemlerde tespit edilmesi ve oluşacak bu dışsallığın farklı ekonomik aktörler arasında dağıtılması sonrasında pazarlanabilir izin yöntemiyle pazar oluşturulması

16 Coase (1960) mülkiyet haklarının tesisinin negatif dışsallıkların ortadan kaldırılması açısından çözüm olacağını ileri sürmüştür. Teoreminde dışsallıktan etkilenen ve etkileyen aktörlerin mülkiyet haklarını tesisi halinde aralarında anlaşarak oluşan zararı yapacakları anlaşmalarla tazmin edeceklerini öngörmüştür. Coase teoreminde iki oyunculu bir müzakere süreci ve işlem maliyetlerinin olmaması varsayımı küresel kamusal malların finansmanında bu teoremin kullanılmasını zorlaştırmıştır. Öncelikle küresel kamusal mallardabirden fazla aktör karşımıza çıkmakta ve tüm aktörlerin bir araya gelmesi ve anlaşması mevcut yapıda mümkün görünmemektedir. Ek olarak işlem maliyetinin olmadığı varsayımı teoremin bu alanda kullanımını zorlaştıracak diğer bir sorundur.

79

mümkündür. Pazar oluşturulduktan sonra izni aşan kullanımlar karşılıklı olarak piyasada tazmin ya da pazarlık yoluyla çözülebilecektir (Sagasti ve Bezanson, 2000:

41). Küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle mücadeleyi hedef alan uluslararası tek çerçeve olan Kyoto Protokolü örneği aslında teoride kolay gibi görünen bu uygulamanın özellikle katılım noktasında sıkıntılar içerdiğini göstermektedir. Bu sözleşmeye taraf olan ülkelerin verdikleri sözleri yerine tam olarak getirmemeleri ve bazı ülkelerin ısrarla bu sözleşmeye taraf olmaktan çekinmesi uygulamada yaşanan önemli diğer sorunlar arasında yer almaktadır.

Dışsallıkların büyük ölçüde içselleştirildiği üreticilerin ve tüketicilerin doğrudan bu malları finansa ettiği diğer alternatif finansman yöntemleri ise vergi koyma, kullanıcıya ödetme, harç ve zorla ödetme şeklinde yazında yer almaktadır.

Sınır ötesi dışsallıkların içselleştirilmesinde uluslararası vergi koyma yönteminin bu dışsallıkları azaltacağı ve düzenleyeceği ileri sürülmektedir. Ulusal düzlemde uygulamasına rastlanılan, bilhassa bağımlılık yaratan ve negatif dışsallıklara yol açan sigara, alkol tüketimi, piyango, kumar ve benzeri faaliyetlerden alınan “günah vergisi17benzeri bir uygulamanın küresel kamusal zararların ortadan kaldırılmasında ve bu malların finansmanında kullanımı düşünülmelidir. Ulusal seviyede erdemsiz mallar olarak tanımlanan bu malların tüketimini düzenleme ve azaltmaya yönelik uygulama önerisi olan günah vergisi, küresel olarak çevreyi kirleten, yarattığı güvensizlik ortamıyla tüm dünyada savunma harcamalarının artışına sebebiyet veren ülkelerin yaymış oldukları bu negatif dışsallıkların günah olarak sayılarak “küresel günah vergisi” adı altında bir verginin küresel sisteme entegre edilmesi düşünülmelidir.

Küresel vergi önerisi, 1884 yılında James Lorimar’ın “Ultimate Problems of International Jurisprudence” eserinde ilk defa ortaya konulan geçmişi çok eskiye dayanan bir uygulama önerisidir. Yirminci yüzyılda A. Marshall, J. M. Keynes ve J.

Meade yine küresel vergi önerisini savunan iktisatçılar arasında yer almıştır. 1950 ve

17 Günah Vergisi (sin tax): Sigara ve alkol kullanımı, çevreye zarar verme gibi insani düşkünlük ya da günahkâr (sinful) zevklere bedel yükleyerek buradan gelir elde edilen, tüketim vergileri içerisinde yer alan bir vergi türüdür. Günah vergilerindeki temel amaç bu kötü alışkanlıkların üzerinden vergi alarak tüketimin denetim altında tutulması ve tüketimin istenilen seviyeye çekilmesidir. Bkz: (Lorenzi, Sin Tax, 2004), (Hoffer, Shughart ve Thomas, 2014), (Lorenzi, 2006).

80

1960’lı yıllarda soğuk savaş başta olmak üzere BM ve büyük şirketlerin de etkiyle gündemden kaldırılmıştır. 70’li yıllarda küresel vergi önerisi finansal istikrarsızlıkların önlenmesi ve çevre kirliğinin önlenmesi başlıkları altında özellikle sivil toplum örgütlerinin de katkısıyla tekrar gündeme gelmiştir. İlk defa 1972’de BM küresel vergiyi gündeme almış, yine aynı yıllarda J. Tobin finansal istikrarsızların önlenmesi için vergi önerisini tekrar gündeme taşımıştır. 1980’de Brandt Komisyonu birçok küresel vergi önerisini savunan bir rapor hazırlamış, 1992 yılında UNDP tarafından basılan “International Public Finance” kitabında R.

Mendez küresel vergi önerilerinde bulunmuş ve bu öneriler günümüzdeki küresel vergi reform ve önerilerine öncülük etmiştir (Paul ve Wahlberg, 2002).

Uluslararası ticarette sisteme yeni bir vergi koyabilmek için en azından vergilemeye ilişkin vergi tabanının belirlenmesi, vergi oranının ve toplama metodunun belirlenmesi, vergi yürürlüğe girmeden önce şartların kabul edilmesi, vergi ödemeyenlere karşı yaptırımların neler olacağı ve anlaşmadan çıkmanın şartları belirlenmelidir (Mendez, 1992: 218). Bu asgari şartların küresel kamusal malların finansmanında küresel vergi türünün belirlenmesi ve uygulanmasında diğer finansman yöntemlerine nazaran sağlanması oldukça güçtür. Özellikle küresel kamusal malların finansmanında vergi konulabilmesi için bu verginin küresel aktörlerin kararları üzerinde nötr etki yaratan tarafsız bir vergi olmasının yanında toplanmasının kolay ve bu vergiden kaçınmanın güç olması gereklidir.

Küresel vergileme alanından literatürde yaygın olarak “karbon vergisi”, “kur işlem vergisi (tobin vergisi)” ve “uluslararası havacılık vergisi”ne rastlamak mümkündür. Bunların yanında teorik olarak tartışılan uygulamada uygulanabilirliği çok düşük olan “yakıt vergisi”, “hammadde vergisi”, “dünya ticaret vergisi” ve

“uluslararası silah ticareti vergisi”, “elektronik posta ve internet kullanımı vergisi”

diğer küresel vergiler arasında yer almaktadır.

Karbon vergileri18, tüketilen yakıtlar sonucu oluşacak karbon miktarına bağlı ülkelerin doğrudan ödeyecekleri bir vergi türüdür. Konusu içeriğinde karbon

18 BM tarafından 2001 yılında yapılan “Kalkınmanın Finansmanı Konferansı’nda ton karbon başına yaklaşık 21 dolarlık bir vergi konulması önerilmiştir. Uygulamanın hayata geçmesi halinde 2013 yılı karbon salınımları (9,8 milyar ton) dikkate alınacak olursa bu alandan

81

bulunduran kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlar olan bu vergide temel amaç düşük karbondioksit emisyonu sağlamak, karbon vergisinden elde edilen kaynakla diğer üretim faktörleri üzerinde özellikle işçi maliyetlerindeki vergileri azaltmak böylece hem çevrenin korunması hem de istihdamın artırılmasıdır. Bunun sağlanması halinde karbon vergileri “tarafsız gelir vergisi” olarak adlandırılacak ve bu vergi yükü emek faktörü için olumlu sonuçlar doğuracaktır (Binger, 2003: 15).

Bu tür vergiler küresel ısınmayı ve iklim değişikliklerini azaltan muhtemelen en etkili yollardan birisi olmasına karşın bu vergiler topluluklar üzerinde düzensiz maliyet yükleme potansiyeline sahip olduğu düşünülmektedir. Uluslararası düzlemde

“karbon fiyatlaması” uygulamasında politik zorluklarla karşılaşılmaktadır. En önemli sorun fayda elde edenler ile maliyete katlananların tespit edilmesidir. Burada coğrafi bölüşüm önem arz etmektedir (Williams, G., Burtraw, C. ve Morgenstern, 2014: 807-808).

Tobin vergisi, uluslararası kısa vadeli sermaye hareketleri üzerine konulacak nispeten küçük bir verginin ulusal makroekonomik ve para politikaları üzerindeki spekülasyon ve volatiliteyi azaltacağı önerisine dayanmaktadır (Erdoğdu ve Balseven, 2006: 111). James Tobin 1974 ve 1978 yıllarında yapmış olduğu çalışmalarda uluslararası spekülatif sermaye hareketlerini yavaşlatacak aynı zamanda ülkelere muazzam derecede gelir kaynağı sağlayacak vergi önerisini ortaya atmıştır.

Küresel kamusal malların sunum ve finansmanı noktasında zorlukların temel nedenleri arasında yer alan dünya ülkeleri arasındaki yasal, katılım ve istek seviyelerindeki asimetri Tobin Vergilemesi’nin uygulamasını da oldukça güçleştirmektedir.

Yasal anlamda, finansal aktörlerin bu vergiye olumsuz bakışı ulusal, bölgesel ve uluslararası seviyede güçlü mekanizmalar tarafından hafifletilmelidir. Mevcut durumda bunun yeterli olmadığı açıktır. Katılım tarafında ise tüm ülkelerin ve aktörlerin sermaye hareketlerini kontrol etmeleri bazı ülkelerin kontrol konusunda isteksiz olmaları sebebiyle zorluklar görülmektedir. GOÜ’de kontrol noktasında örnekler bulunmasına karşın, GÜ'de aynı durum gözlenmemektedir. İstek anlamında

alınacak toplam gelir yaklaşık 206 milyar dolar olacaktır (Annan, 2001), (Olivier, Janssens, Muntean ve Peters, 2013).

82

özel aktörlerin tümünün finansal krizlerin çözümünün bir parçası olacağı açık olmasına rağmen, nasıl ve ne şekilde sorumluluk alacakları hala belirsizliğini korumaktadır (Hans, 2007). Örneğin siyasal olarak G8 ülkelerinin büyük bir kısmı bu vergiye likiditeyi azaltarak oranın zamanla artırılması sonucunda piyasalardaki oynaklıkları artıracağı, spekülatif akımlarla ticari bağlantılı akımlar arasında ayrım gözetmeyeceği, sermayenin daha az regüle edildiği kurum ve bölgelere kayacağı gerekçesiyle karşı çıkmışlardır (Wahl ve Waldow, 2001).

Uluslararası havacılık vergisi, uçak yakıtı ya da jet yakıtı başta olmak üzere yolcu ve taşıma biletlerine ek olarak uçak emisyonları olmak üzere üç farklı şekilde uygulama önerilmektedir. Bunlardan gelir sağlama potansiyeli en fazla olan uçak yakıtı vergisidir (Jha, 2002: 201).

Dünya ticaret vergisi, Brandt Komisyonu tarafından yaklaşık 20 yıl önce önerilen bu vergi artan dünya ticareti üzerinden vergi alınması fikrine dayanmaktaydı. William Evan’ın 1997 yılındaki makalesinde dünya ticaret vergisi tekrar gündeme taşınmıştır (Paul ve Wahlberg, 2002). Yararlanma kriterine bağlı olan dünya ticaret vergisi önerisinde verginin konusu uluslararası seviyede gerçekleşen mal ve hizmet ticaretidir. Uygulamada malların yaklaşık % 95’i okyanus yoluyla taşınmakta ve bu mallardan vergi alınmamaktadır. Okyanus yoluyla taşınan bu mallardan vergi alınması dünya ticaret vergisi önerileri arasında yer almaktadır.

Muhtemel kaynağın boyutu hakkında fikir vermesi açısından 1998 yılında dünya ticaretinin 7,3 trilyon dolar olduğu ve binde 5’lik bir verginin 37 milyar dolarlık bir gelir kaynağı yaratacağı yine Dünya Ticaret Örgütü’nün 2001 yılında yaptığı araştırmaya göre esnekliğin % 5 seviyelerinde olduğu ve konulması muhtemel yüzde birlik bir verginin yıllık 58,9 milyarlık bir kaynak yaratacağı tespit edilmiştir (Binger, 2003: 19).

Uluslararası silah ticareti vergisi, konusu silah alım satım işlemleri olan, pigovian prensibine dayanan vergi önerisidir. Bu vergilerin küresel kaynak yaratma ve küresel negatif dışsallık yaratan bu üretimlerin azaltılması şeklinde iki temel amaca hizmet edeceği kabul edilmektedir. 1990-2000 yılları arasında yaklaşık 25-30 milyar dolarlık silah ticaretinin yapıldığı göz önüne alınacak olursa % 5’lik bir vergi konulması halinde yaklaşık 1,5 milyar dolarlık gelir elde edilebilirdi (Paul ve

83

Wahlberg, 2002). 2004-2014 yılları arasındaki dünyadaki toplam silah ticareti baz alınacak olur ise kayıt altına alınmış yaklaşık 284 milyar dolarlık ticaretten yine % 5 oranında bir vergi alınsaydı 14 milyar dolarlık bir gelir elde etmek mümkündü. Bu da küresel kamusal malların finansmanında kullanılabilecek yıllık 1,5 milyar dolarlık bir kaynak anlamına gelmektedir.

Uluslararası silah ticareti vergisi, Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Birlemiş Milletler Kalkınma Planları’nda, Brandt Komisyonu ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programları’nda önerilmiş ve desteklenmiştir. Bu vergilerin silah ticaretini azaltacağı ve ülkeler arasındaki tansiyonu azaltacağı düşünülmesine rağmen ülkelerin özellikle ulusal güvenlik gibi amaçlarla silah ticareti istatistiklerini açıklamamaları ve yasa dışı silah ticareti bu amaçlara ulaşılmasını önemli ölçüde güçleştirmektedir (Jha, 2002: 14).

Elektronik posta ve internet kullanımı vergisi, genellikle “bit vergisi” olarak bilinen verginin konusu internet üzerinden veri gönderimidir. Örnek olarak günde 10 kilobaytlık veri içeren 100 mail atılması durumunda sadece bir cent ödemesi önerilerden birisidir. UNDP’nin 1996 yılında yaptığı araştırmada bu önerinin internet kullanımına bağlı olarak 70 milyar dolarlık bir kaynak yaratacağını göstermiştir.

UNDP bu verginin en önemli savunucuları arasında yer almaktadır (Jha, 2002: 13).

Diğer küresel vergi önerileri arasında “okyanus kullanım vergisi” ve “dünya atmosferi kullanım vergisi/uluslararası hava ulaşımı vergisi” yer almaktadır. Çevre savunucuları küresel ortak alan kullanımının vergilendirilmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Küresel ortak kullanım alanlarına konulacak vergiler okyanusların ve atmosferin aşırı kullanımı sonucu oluşacak negatif dışsallığı azaltacak aynı zamanda bu alanların korunması için kaynak yaratacaktır. Benzeri vergiler daha çok uluslararası hava trafiği, uluslararası deniz ticareti üzerinden kirletme ve hasar verme ihtimali daha fazla olduğu için mümkün olduğunca okyanus ve atmosferin askeri kullanımından alınmalıdır (Paul ve Wahlberg, 2002).

84

5.2. Dışsallıkların Sınırlı İçselleştirildiği Durumlarda Küresel Kamusal