• Sonuç bulunamadı

KÜLTEPE METİNLERİNDE GEÇEN TARIM ALETLERİ

Yerleşik hayata geçilerek ilk tarım faaliyetlerinin yapıldığı Neolitik Dönem, insanlık tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bu dönem yeni beslenme alışkanlıklarını ve buna paralel olarak yeni teknolojileri de beraberinde getirmiştir. Önceden doğada kendiliğinden yetişen yabani tahılların, daha sonra da bilinçli olarak ekilen tahılların biçilmesi için çakmaktaşından kesici kenarı olan bıçakların boynuz saplara geçirilmesiyle yapılan oraklar ile obsidyen orak dilgileri kullanılmıştır. İki bazalt taş arasında tahılların ezilmesi ile un elde edilmiştir. Sabanın daha sonraki dönemlerde - tarımın daha geniş alanlarda yapılmasın doğal sonucu olarak- ortaya çıktığı göz önüne alınarak tohumlamanın toprağa delikler açarak fidecilik şeklinde yapıldığı düşünülebilir.

Kültepe tabletlerinde az sayıda belgede kayıtlı olan saban/pulluk Akadca “epinnum” (CAD, E,s:235;CDA E,s:75) yazılışı ile geçmektedir. Bu metinlerden biri olan Kt. d/k 28a numaralı belgede tüccar Peruwa’nın, alacaklı olduğu gümüş, buğday ve arpadan bahsedilmektedir. Yine belgede ašiš ve makriš olarak kayıtlı malzemeler de geçmektedir. K. Balkan, ašiš kelimesinin, sabanın arkasına takılan, sert ağaçlardan özellikle meşeden yapılan bir parça/pulluk; makriš’in de öküz/yük arabasının önemli parçalarından “tekerlek” veya dingil” olabileceğini söylemektedir. Tabletin zarfında şu ifadeler kayıtlıdır: 8)1/2 MA-NA KÚ.BABBAR 7 na-ru-uq 9) Še-um 3 na-ru-uq GIG 10) 20 ma-ak-r[i-e-i]š 20 a-ší-iš 11)ša e-ri-[q]í-[i]m [ù]12) ša e-pí-nim [i-ṣe-é- [er] 13) Tár-hu- a-lá Ḫu-ši-ú-ma-an 14) Lu-úḫ-ra-aḫ-šu Ga-lu-lu 15) Ga-lá-a ù a-lúmki 16)Tal-wa-aḫ-šu-ša- r[a P]í-ir-wa 17) ša Lu-ḫi-tim i-šu... “8-12)1/2 mina gümüş, 7 çuval arpa, 3 çuval buğday, yük arabası ve sabanın 20 makriš (ve) 20 ašiš’i 13-17)Tarhuala, Husiuman, Luhrahsu, Galulu, Galaya ve Talvvahsusara şehri üzerinden Luhitum’lu Pirwa alacaklıdır...” Ayrıca bilim adamı bu dönemde tohum ekmek için yararlanılan karasabanın yakın zamana kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kullanıldığını buna rağmen İç Anadolu’da bilinmediğini ifade etmektedir (Balkan, 1979: 51-54).

K. Balkan’dan naklettiğimiz ve içeriği tam anlaşılamayan BIN 6, 258 numaralı belgede de saban, yük arabası ile birlikte geçmektedir: 8) [x e]-ri-qá-tum 9) […] 4 e-pì-nu 2 i-ša-nu “8) [x] yük arabası, [… ]4 saban, 2 ḫišānum”(Balkan, 1979 : 52, n: 28). Diğer taraftan Kültepe metinlerinde, sabanın öküze bağlandığına dair kesin kayıtlar olmamasına rağmen Hitit döneminde Anadolu’da saban, öküzlere bağlanarak çekiliyordu. Bu durum arkeolojik olarak desteklenmese bile Hitit çivi yazılı belgeleri özellikle kanun maddeleri ile açıklığa kavuşmaktadır. Çünkü tarımı korumaya yönelik

birçok uygulama içeren Hitit kanunlarında saban öküzüne zarar vermenin cezası büyüktür. Ayrıca bu hayvanın kiralama koşul ve ücretleri de kanun tarafından belirlenmiştir.

Bu devir Anadolu’sunda kadınlar ev hayatında faal oldukları gibi iş hayatında da önemli rol üstlenmişlerdir. Bazı durumlarda kadınların tarla işlerinde de çalıştıkları (ki bu durum Hitit dönemi içinde geçerlidir. Zira hasat zamanında çalıştırılmak üzere erkek işçiler kadar kadın işçiler de kiralanabilmekteydi) metinlerde görülmektedir. Bunlardan biri olan ve F. Kınal’dan naklettiğimiz TC II 66’da Bayan Hana borcu karşılığında sabanda çalışacağına dair senet vermektedir. Diğer taraftan yerli Bayan Šubikuni, Asurlu tüccar Pušukenu’dan borç aldığı 8,5 šeqel gümüşü ot biçmek sureti ile ödeyeceğini EL 81’de taahhüt etmektedir (Kınal, 1956: 357).

Kültepe metinlerine göre, bu dönem Anadolu’da kullanılan tarım aletlerinden biri de Akadca niggallum (CDA N,s:252;CAD E,s:213) yazılışı ile geçen oraktır. Bu durum arkeolojik buluntularla da desteklenmektedir. Nitekim Kültepe kazılarında ele geçen eserler arasında tunçtan oraklar da bulunmaktadır (Özgüç, 1968: 48,71). Ayrıca tarımsal faaliyetlerini kültürünün bir parçası haline getiren Eski Anadolu insanı kendine ait borç senetlerinde, orak ile ilgili olarak ana ṣibit niggallim/ ina ṣibit niggalli’mi “orak tutma zamanına kadar, orak zamanında” şeklinde ziraî bir terim olarak sıkça kullanmıştır.

Yerliler ve iki tüccarın üçüncü bir yerliye yazdıkları mektuplaşma olan Kt. o/k 32 numaralı belgede, 1 ½ minalık orakların iadesi söz konusudur. Metnin ilgili satırları şöyledir: 1) a-na Ba-ba-lá 2)qí-bi-ma um-ma 3) I-na-ar 4) ù Tù-ut-hi-li-a-ma 5)1 1/2 ma-na

6)

ni-ga-li 7) ša e-zi-ba-[ku-ni] 8)še-bi-lá-su-nu!...“1-4) Babala’ya söyle, İnar ve Tuthilia şöyle (söyler): 5-8) 1 1/2 mina benim size bıraktığım orakları bana gönder...”(Albayrak, 2006:99). Buna ilaveten J.G. Dercksen’den naklettiğimiz belgelerde de orak fiyatlarından bahsedilmektedir. Orak için KUG 24’de 20 šeqel, ve 2 ½ mina, ICK 1’de 4 mina, CCT 5, 28a’da 15 mina, CCT 1, 38a’da 20 mina ödenmiştir (Dercksen, 1996: 223). Oraklar için mina ve šeqel üzerinden iki farklı ödemenin yapılması orakların kalitesi ile ilgili olmalıdır.

1.5.2. El Değirmeni ve Havaneli Taşları

Kültepe kazılarında insanların gündelik hayatlarında kullandıkları birçok nesneye rastlanmıştır. Buradan ortaya çıkarılan havaneli ve el değirmeni taşları ilkel değirmenler niteliğinde olup, sözkonusu dönemde de Neolitik Çağ insanının besinleri hazırlama ve tüketim alışkanlıklşarının devam ettiğini ve insanların tahılları ezmek

suretiyle tüketmeye devam ettiklerini göstermektedir. Maddi uygarlık buluntularından net bir şekilde tespit edilen bu durum yazılı malzeme durumunda olan Kültepe metinlerine de yansımıştır. Nitekim İki Asurlu arasında, yerli beylikler ve beylerle ilgili bilgileri ihtiva eden AKT I,78 numaralı mektupta Ilī-idī, Uṣur-ša-Aššur’dan aldığı bilgiye göre neresi olduğunu bilmediğimiz, bulunduğu yerin mahallî kralına çıktığını ve muhatabının haberini ona ulaştırdığını bildirdikten sonra, kraldan aldığı haberi de Uṣur- ša-Aššur’a iletmektedir. Ruba’um’un istedikleri arasında değirmen taşları da vardır. Metnin ilgili satırları şöyledir; 39)e-pá-áš sú-a-tim ša ta-aq-bi-a-ni 40) um-ma ru-ba-um- ma mì-šu-um 41) lá ú-šé-bi-la-ší-na. 39-41)“ Senin bana bahsettiğin değirmen taşları (için) ruba’um şöyle söylüyor; “Niçin onları buraya göndermediler” (Bilgiç vd, 1990 : 95-96).

Yine arkeolojik buluntulara göre Kültepe’de hemen hemen her evde el değirmeni taşları değişik konumlarda ortaya çıkarılmıştır. Bunlardan B ocağı, ikinci yapının avlusunda yan yana yan yana iki değirmen taşı durmaktadır. Hafifçe muhaddep olan taşların üstünde alt yüzleri düz ve elle ileri geri hareket ettirilebilen küçükleri durmaktadır. Yan yana duran iki insanın bunları belden yarıya kadar bükülmek suretiyle rahatça çalıştırabileceklerini görmekteyiz (Özgüç, 1953: 3). (Res.7).

Bunun yanında bu devirde öğütme işleminin sistemli bir düzenin olduğunu göstermesi bakımından aynı ocağın ikinci katına ait dördüncü binaları bahse değerdir. Dördüncü binanın odasının kuzey duvarına ise ortasına bitişik durumda bir buğday sandığı inşa edilmiştir. Anadolu’da bu şekli ile ilk defa karşımıza çıkan sandığın derinliği 50, ağız genişliği 46 cm’dir. Üç yanı taşla çevrelenmiş, dördüncüsünü de ara duvarı kapatmıştır, İki dar kenarındaki taşlar, duvar tarzında örülmüş ve her yönü sıvandıktan sonra üstlerine, bugün dahi yerlerinde duran bir çift değirmen taşı yerleştirilmiştir. Sandığın odaya bakan orta kısmı tabana dikilen yassı bir taşla kapatılmıştır. Hususî surette hazırlanmış bir kaideye sağlam olarak basan değirmen taşlarının ne şekilde kullanıldığını yukarıda bahsetmiştik. Buradaki yenilik buğdayın muhafaza edildiği yerle, öğütüldüğü kısmın bir bütün halinde karşımıza çıkması ve bu çağda ev içindeki zahire küplerinden başka, daha çok buğday alan taş sandıkların da varlığını öğretmesindedir (Özgüç, 1953: 16). (Res.8-9). Diğer taraftan 2006 yılı Kültepe kazılarında Ib katı evinin odasının kuzey-doğu köşesine yerleştirilen iki değirmen taşı ve önlerine yerleştirilmiş iki kapaklı vazo in-situ konumunda açığa çıkarılmışıtır. Burada önemli ölçüde tahıl ve tuz işlenmiş olmalıdır.34

Bunların dışında Eski Anadolu’da kullanılan tarım aletlerinden biri de tohumlu bitkilerin saplarını saman haline getirip, tohumlarından ayırmaya yarayan döven olmalıdır. Dövenin kullanımı ise şu şekildedir: At veya öküz, nadiren eşek ve manda ile çekilen dövenler, 30-40 cm eninde, 170-200 cm boyunda, 3-4 cm kalınlığında birbirine geçmeli iki tahtadan yapılır. Ön tarafı sap denen ekinlerin toplanmaması için hafif yukarı doğru kıvrıktır. Tahtanın altına belli düzende çakılan çakmaktaşları ekinlerin üzerinde döne döne sapları ezerek taneleri döker ve sapları da kıyarak saman haline getirir. Düz bir yere 7-8 m çapında daire şeklinde serilen (buğday, arpa, çavdar, yulaf, mercimek, nohut, fasulye vs.) tahılgiller cinsine göre 2-3 gün, hem sürüp hem karıştırmak suretiyle döven altında ezilir. Saplar incelip, saman olacak hale gelince, toplanıp savrulur. Taneler samanla birbirinden ayrılır.

Bu bağlamda, Eski Asur belgelerinde ilk defa geçen ṣú-ri-im (surru A) kelimesi için CAD S s.257’de “obsidian, flint blade = opsidyen, kesici çakmaktaşı” anlamları verilmiştir. Kelimenin burada a-na ṣú-ri-im a-na ša ti-ib-nim áš-qúl şeklinde “samandan dolayı (samanla ilgili olarak), kesici taş için tarttım” anlamında kullanılması, onun saman elde etmede kullanıldığını göstermektedir. Bu kelime, günümüzde de, ayni amaçla Orta Anadolu’da kullanılan ve “döven dişi veya “döven, taşı'” olarak adlandırılan ve tahıl saplarını kesmek için kullanılan bir tür kesici opsidyen taş karşılığında kaydedilmiş olmalıdır. Kt. 88/k 71 numaralı belgenin ilgili satırları şöyledir: 24) [x] LÁ 1/6 GÍN a-na sú-ri-im a-na ša tí-ib-nim 25) [áš]-qúl... “24-25) [x]’den 1/6 šeqel eksik saman (yapmak) için döven taşına tarttım...”(Albayrak, 2002: 2-5).

1.5.3. Ağırlık Ölçü Birimleri

Kültepe metinlerine göre tahıl ürünleri (arpa ve buğday); karpatum (DUG), naruqqu, ṣimdum (BANEŠ) ve šaršarānum ağırlık ölçüleri ile tartılmaktadır. Söz konusu metinlerde soğan da karpatum kabı ve naruqqu ile ölçülürken bazı tüccarların (Peruwa, Madawada gibi) kendilerine ait ölçü kapları olduğunu da görmekteyiz.

Naruqqu için CAD N, s. 379’da, 1) çuval, torba 2) kuru şeylere mahsus hacim ölçüsü ve 3) sermaye ve yatırım anlamı verilirken CDA N,s.242 de 1) deri torba 2) tahıl ölçü birimi 3) yatırım sermayesi denilmektedir. Ayrıca Veenhof hububatlar için ölçü kabı olan naruqqu’nun yaklaşık 100 litrelik bir kapasiteye sahip olduğunu ifade etmektedir (Gökçek ve Kuzuoğlu, 2003: 379, n: 885).

Metinlerde DUG ideogramıyla da geçen karpatum hem CAD K,s. 379’da hem de CDA K,s.149’da naruqqu’nun ¼ yani 25 litre hububat alan kap olarak ifade edilmektedir. Šaršarānum ise CAD Š/II s.124’te karpatum’un yarısı kadar ifade

edilirken, CDA Š,s.361’de karpatum’dan küçük bir ölçü kabı olarak geçmektedir. “ṣimdum” (BANEŠ) da CAD Ṣ,s.197, CDA Ṣ, s.338’de 25 litreye tekabül eden bir hacim ölçüsü şeklinde görülmektedir.

Bütün bunlara ilaveten AKT I,79 numaralı belgede ilk defa karpat mātim tâbiri geçmektedir. Hacim ölçüsü olarak Anadolu’da yerliler arasında kullanıldığı ve belli bir ölçüyü gösterdiği anlaşılan “memleketin ölçüsü” mânâsında bir hububat ölçüsüdür. Bu tâbirin ağırlık ölçüleri için kullanılan yerli aban mātim “memleketin taşı” tâbiri ile tamamen paralel bir ifade olduğu açık olarak görülmektedir. Metin şöyledir: 1)13 na-ru- uq 2)še-a-am kà-ar-pá-at 3) ma-tí i-ṣé-er 4) Kà-iu-wu Ha-al-ki-a-šu 5) A-lu-wa Kà-wa-a-áš

6)

IGI Hu-[r]a-ah-šu 7) ù Ta-li-ú-ma 8) Ki-kà-ar-sa-an 9) ú Šu-pì-ah-šu-ú 10)i-šu še-a-am

11)

a-na e-bu-ri-im 12) i-tù-<ru>-ú 13)Ha-a-bu-na 14)IGI Wa-at-ni-ah-šu 15)IGI E-na-Sú-en6 1-10)

Memleket ölçeği ile 13 naruq hububat Kaluwa. Halkiašu, Aluwa, Kawaš’ta, Hurahšu ve Taliumma’nın şahitliğinde Kikaršan ve Šuppiahsu alacaklıdır. 10-12) Hububatı hasat zamanına kadar iade edecekler 13) Hābuna’nın huzurunda.

14)

Watniahšu’nıın huzurunda. 15) Enna-Su’en’in huzurunda (Bilgiç vd, 1990: 99).

1.6.TARIMLA İLGİLİ KÜLTÜREL UNSURLAR

Benzer Belgeler