• Sonuç bulunamadı

2.3. HİTİT TARIM FAALİYETLERİ

2.3.9. Hitit Hasat Takvimi

Hitit metinlerinde “hamešha(nt)” ilkbahar, “BURUX -” yaz, “zena(nt)” sonbahar “gimm(ant)” kış mevsimi olarak kayıtlıdır. Şüphesiz Hitit takvimi, bugün hâlâ İç Anadolu’da kullanılan ve çeşitli mevsimlik tarım faaliyetlerinin başlangıcı ve sona ermesine göre düzenlenen, geleneksel kırsal takvime benzemekteydi. Nitekim Yıl, çoğu bitkinin çiçek açtığı bahar (hamešha) mevsiminde başlıyor ve aynı uzunlukta olmayan mevsimlere bölünüyordu. Aynı Nevruz gibi “hamešha” da muhtemelen Nisan’da başlıyor ve Haziran ortalarına kadar devam ediyordu. Hititler’de bahar yeni yılı başlatan 38 gün kutlanan “çiğdem” bayramı (AN.TAH.SUMSAR)73 ve 32 gün kutlanan bereket bayramı (purulli-) ile kutlanmaktaydı. Sonbaharda kutlanan “nuntariyašha-” bayramı ise 24 gün sürmekteydi. Ayrıca Hititler bahar mevsiminde “EZEN hewaš”, “EZEN ZUNNI”, “EZEN tethešnaš” ve “EZEN tethuwaš” gibi yağmur bayramlarını da kutlamışlardır (Hoffner, 1974: 13-18). Hititlerin KI.LAM bayramı da bir sunağın üzerine ekmek bırakılarak uygulanan bir yağmur yağdırma töreni içermektedir. III. Hattušili döneminde Nerik kentinde yapılan yağmur yağdırma törenleri, içinde bir pınar bulunan mağaralarda, pınara kan, çeşitli içecekler ve çeşitli hayvanlar kurban edilerek tanrının dünyaya geri dönmesini, dolayısıyla yağmurun yağmasını sağlamayı amaçlamıştır. Hitit başkenti Boğazköy’de bulunan su havuzları Hitit kaynaklarında geçen pınar tanrıçalarına ait kutsal havuzlarla ilişkilendirilmekte ve buralarda yağmur yağdırma törenleri düzenlendiğini düşünülmektedir. Hitit inancına göre dağlarda yaşayan Hava Tanrısı’na yağmur getirmesi için düzenlenen törenler için çeşitli dağ ve kaya tapınakları inşa edilmiştir. Bunlar arasında bir havuz kenarına kaya blokları ile inşa edilmiş olan Eflatunpınar anıtı ile Splos dağındaki Niobe anıtı önemli yer tutar (Ökse, 2006: 57).

Yine Hitit insanı yetiştirdiği bu taze (huelpi) yani ilk ürünleri tüketmeye başlamadan önce tanrılara sunuyordu (Hoffner, 1974: 16). Olgunlaşan ekinlerin biçilmesi muhtemelen Haziran ayının son haftası başlamış olmalıdır. Nitekim yaz mevsimini (BURUX) kapsayan Temmuz, Ağustos ve Eylül ayları arpanın hasat mevsimidir ki bu süre Ekim ayına kadar uzatılabilir. Diğer taraftan ekin biçme için Akadca SIBIT NIGALLIM “orak zamanı” kullanılırken bu ifadenin Hititçe karşılığı ise “warš/-waršiya” fiilidir (Hoffner, 1974: 28). Ayrıca ekinlerin biçilmeye başladığı bu

73

SAR ideogramı nedeniyle “soğanlı bir bitki” olduğu fikri ortak bulunan AN.TAH.SUMSAR için genellikle çiğdem ya da zambak anlamları verilmektedir. Bu bitkinin anlamı ve bayramı için bkz. Hans G. Güterbock (1960), An Outline of the Hittite AN.TAḪ.ŠUM Festival, Journal of the American Oriental Society, Vol.19, No.2, s.80-89.; Sedat Erkut (1998), Hititlerde AN.TAH. ŠUM.SAR Bitkisi ve Bayramı Üzerine Bir İnceleme, III. Uluslararası Hititoloji Kongresi Bildirileri, Çorum 16-22 Eylül 1996, Ankara, s.189-195.

dönem Hitit çiftçisi için çok önemlidir. Bunun en güzel kanıtını da Hitit belgelerinde

EZEN

ŠU.KIN.DÙ74 şeklinde geçen “orak sallama, ekin biçme bayramı” teşkil etmektedir. Bunun yanı sıra Hititçe metinlerde yer alan EZEİ\XŠE harpiiaš ya da EZENXŠE harpaš, ile ifade edilen bayramdaki harpa- sözünün Kültepe vesikalarında sık sık geçen ve “yaz, hasat zamanı” için bir terim olarak kullanılan ANA/İNA HARPE(-ŠU) sözü ile muhtemelen ilişkisi olmalıdır (Ertem, 1972: 88).

Hititler’inde tarımsal iş ya da askerlik görevi için kiralık iş gücünden yararlandığı Hititçe kušan (kira bedeli ya da ücret), kuššaniya- (kiralamak), kuššanitiya- (kiralanmak) ve LUkuššanattalla (= LUkuššaniyatalla) (kiralık adam ya da kiralık işçi) sözcüklerinden anlaşılmaktadır. Daha fazla işçiye ihtiyaç duyulduğunda ise mevsimlik işçi alındığı anlaşılmaktadır Her ne kadar Hitit kanunlarında sosyal statüleriyle ilgili doğrudan bir bilgi verilmiş olmasa da, kiralık kadın ve erkek işçilerin, Hititli tebaanın hem özgür hem de köle kesiminden geldiğinden şüphelenmemizi gerektirecek hiç bir neden yoktur. Köle olanları, herhalde efendileri kiralıyordu (Yakar, 2007: 240). Hasat döneminde kiralık bir işçinin yapması gereken başlıca işler arasında, biçilen tahıl saplarının toplanması, balyalar halinde bağlanması (šepan išhiya-), yük arabalarına (GIŠMAR.GÍD.DA) konmaları ve harman yerine (KISLAH) götürülmeleri geliyordu (Hoffner, 1974 : 30). Ayrıca ekinlerin biçilmesi için hasat zamanında erkeklerin yanında kadınlar da çalıştırılmak üzere kiralanabiliyordu. Ağırlığı yetmiş MANA83 (+ 3500 gr.), bronzdan yapılmış orağın75 (URUDUKlN “orak” URUDU KlN.GAL “büyük orak”) hasat zamanında kullanımı herhalde erkek işiydi (Karauğuz, 2006: 20). Aynı zamanda bu işçilere ödenecek olan ücretler kanuni düzenlemeye de tabi tutulmuştur. Buna göre kanunun 158. maddesinde şu ifadeler geçmektedir: “Eğer bir adam hasat mevsiminde işe girer, demetleri bağlar, yük arabasına yerleştirir, onları samanlığa kapar koyar ve harman yerini temizlerse, 3 ay için 30 PA (=1,500 lt=3,75 šeqel gümüş) arpa onun ücretidir. Eğer bir kadın ise onun ücreti 2 ay için 12 PA (=600 tl=1 šeqel gümüş) arpadır.” (Hoffner, 1997: 127). Bir PARISU’nun 50 litreye karşılık geldiği tahmin edildiğinden, bir erkeğin aylık ücreti 500 litre (10 PARISU) arpa (= günlük 16,6 litre) ve kadınınki de 6 PARISU arpa (= günlük 10 litre) olarak hesaplanmaktadır. Kanunun 24. ve 42. maddelerine göre bir köleye ödenen en düşük aylık ücret 12 šeqel (= 153.6 gr) gümüştü. 24. maddenin Eski Hitit versiyonunda bir erkek işçiye aylık 12 šeqel ücret ödenirken, kadın bunun ancak yarısını kazanıyordu. Yeni Hitit versiyonunda bir erkeğe

74

Bkz. Ünal (2007), a.g.e., Vol II, s.645.

75

yıllık 100 šeqel (2.5 mina) kadına ise 50 šeqel ödenmiştir. Bu tahminlere dayanarak, Hatti’de kiralık bir işçiye, kendini iyi şekilde geçindirecek kadar ücret ödendiğini söyleyebiliriz (Yakar, 2007: 240).

Harman yerinde balyalar bağlanmıyor ve saplar yere yayılarak güneşte kurutulmaya bırakılıyordu. Kuruduktan sonra öküzler sapların üzerinde gezdiriliyor ve böylece tahılların kabuklarından çıkmaları sağlanıyordu. Yaba ile savrulduktan sonra, harman yerinde arta kalan kabuklarından çıkmamış tahıl yığınına “huigatar” deniyordu. Öküzlerin ezmesiyle tahıllar harmanlandıktan sonra, tahıl yığını (halki) ve kabuklar (ezzan) savrulmaktadır. Bu faaliyeti ise Hititler tahılın arındırılması olarak görüyordu. Nitekim bu durum bir büyü metninde şöyle ifade edilmiştir: “…… ez-za-an GIM-an IM-an-za pít-te-nu-uz-zi na-at-kán a-ru-ni pár-ra-an-ta pé-e-da-i ke-e-el-la pár-na-aš e- eš-har pa-ap-ra-tar QA.TAM-MA pít-te-nu-ud-du na-at-ká-an a-ru-ni pár-ra-an-da pé- e-da-a-ú”. “ Rüzgarın samanı denize taşıdığı gibi, bu evden kan dökmeyi ve evin kirliliğini uzak denizlere taşı” (Hoffner, 1974: 31-32). Tahılların sap ve kabuklarının ayrılma işleminin yapıldığı harman yerlerinin temiz olması önemlidir. Bu hususta bir Hitit kralına ait fermanda kralın kale kumandanına verdiği emirler arsında harman yerlerinin ve samanlıkların temiz olması da vardır (Alp, 2002: 79). Kabuklarından ayrılarak tahıl taneleri yığın (šeli) haline getiriliyordu. Metinlerde bu söz ile ilgili olarak geçen EZENXŠE šelaš- “šeli- bayramı” bu zamanda kutlanıyor olmalıdır. Sonra bu sap ve taneler evlere tekrar yük arabaları ya da hayvanlarla taşınmıştır. Taşman samanlar (IN.NU ya da IN.NU.DA) samanlığa (É IN.NU.DA), taneler ise ambarlara (ARÀH) ve büyük küplere (DUG harši- ) küplere doldurulmuştur. Nitekim büyük küpler içinde yanmış tahıl tanelerinin arkeolojik kazılarda ele geçmesi metinlerdeki bilgileri doğrular haldedir (Ertem, 1972: 89). Buna paralel olarak Hitit kanunları ambardaki ürünleri de koruma altına almıştır. Kanunun 96. ve 97. maddelerine göre özgür bir adamın ambardan buğday çalması durumunda 12 šeqel gümüş, köle ise 6 šeqel gümüş para cezası ve ambarı buğdayla doldurma cezası verilmiştir (Imparati, 1992: 95-97). Yine Hititli çiftçiler hasattan elde edilen belli bir miktar tahılı gelecek güzde ekmek üzere kullanıyorlardı. Bu şekilde tohumluk tahıl bulamayan çiftçiler, başka bir çiftçilerden ödünç tohumluk alabiliyordu. Bu düzenlemeden Puduhepa’nın Adağı’nda “Eğer bir adam başka birine tohumluk tahıl verirse, verdiği kişi aynı miktarda arpayı gelecek hasatta ona geri ödeyecektir” şeklinde bahsedilmektedir (Hoffner, 1974: 48).

Yine muhtemelen Eylül sonu ya da Ekim başı, tekrar ekim işlemi yani kışlık ürünlerin ekilmesinin ve hane halkının besin işleme faaliyetlerine başlamasının

habercisi olmalıdır. Bu bağlamda tarlalar, bir sonraki yaz mevsiminde hasat edilecek güz arpasının ekimi için hazırlanıyordu. Ocak ve Mart ayları arasında geçen kış (gimmant) ise Hitit tarım yılının dördüncü ve son mevsimidir. Orta platoda hüküm süren karasal iklim koşulları göz önüne alınırsa, Hititli çiftçilerin günümüz çiftçilerinden çok farklı davranmadığını ve kışı kapalı kapılar ardında geçirdiğini düşünebiliriz. Herhalde hayvanlara köyde bakılıyor ve karla kaplı olmadıkları sürece yakındaki otlaklara götürülüyorlardı (Yakar, 2007: 243).

Benzer Belgeler