• Sonuç bulunamadı

TOPLUMSAL OLAYLAR BAKIMINDAN KONYA’DAKİ SOSYAL HAYAT

4.3. Küfür ve Hakaret Davaları

239 KġS 16, 15/1.

240 Ġlhan Akbulut, “Ġslam Hukukunda Suçlar ve Cezalar”, Ankara Üniversitesi Dergisi, 2003, C.52, S.1, s.171-172

Allahın ayetleri vasıtasıyla yaptığı insan tanımında; insan, yaratılmıĢların en Ģereflisi, Allahın en güzel yarattığı, kendi ruhundan üflediği, yeryüzünde kendisinin halifesi, yaratılan her Ģeyin hizmetinde olduğu, imar eden yöneten sıfatlarını taĢımaktadır. Böylesine Ģerefli, izzetli bir varlığın onurunun rencide edilmesi ve ona zulmedilmesi Allah tarafından yasaklanmıĢtır.241

Sövüp sayma anlamındaki küfür ve Ģetm242

insan onurunu rencide eden Allah‟ın insana verdiği Ģerefi yok sayan davranıĢlar olması sebebi ile yasaktır ve birine Ģetm edildiğinde Ģikayetçi olunması halinde ceza ile muamele görmesi haktır. Eğer yöneltilen hakaret kiĢinin iffetine dairse bu durumda kazf sınıfına girer ve kazf Ġslam hukukunda hadd sınıfındaki cezalandırmaya dahildir. Hadd-i kazf denilen iffete yönelik hakaret eğer ispat edilemezse ya da iftiraysa bu fiiliyatla suçlayan kiĢi 80 sopaya tabi tutulur. 243

ġayet hakaret kiĢinin kutsal değerlerine, kiĢinin mahremine ya da doğrudan kiĢiliğine yapılırsa tazir ile cezalandırılır. Bir kiĢinin annesine, karısına cima lafzıyla hakarette bulunmak tazir ile cezalandırılırken, dine imana hakaret eden kiĢi tazir-i Ģedit ve hapisle cezalandırılır, hakarete uğrayan kiĢi hakarette bulunan karĢılık verirse tazir davası açılamaz.244 Buna örnek olması açısından; Mihmandar mahallesinden Sefer bin Ġsa, Mustafa bin Mehmed‟in kendisine “Hasan Bölükbaşı senin kız kardeşini yağmaladı” diyerek küfür ettiğini söylemiĢtir. Mustafa da Sefer‟in kendisine “seni hamam halvetinde yağmaladılar” diye küfür ettiğini bildirmiĢtir. Bunun üzerine Ģahitler önce Mustafa‟nın küfür ettiğini, buna cevap olarak da Sefer‟in küfür ettiğini söylemiĢlerdir.245 Yani karĢılıklı bir küfürleĢme söz konusudur. Küfrün içeriğinde ise namusa hakaret vardır. “Yağmalamak” diye tarif edilen Ģeyin kelime anlamı zorla malı zapetmektir.246

Bu fiil bir insan için kullanıldığında canı yerinde duruyorsa kiĢi için aynı Ģekilde önemli ve yağma edilebilir bir diğer mülkün namusu olması sebebi ile “yağmalamak” diye ifade edilen eylemin tek taraflı olması açıcından zinadan ayrılır ve bu sözle tarif edilmek istenen ırza tecavüzdür. Davanın devamında bu suça karĢılık herhangi bir cezadan bahsedilmemiĢtir.

241 Sabri Erturhan, “Ġnsan Onuru Bağlamında Ġslam Ceza Hukukuna Genel Bir BakıĢ”, İslam Hukuku

Araştırmaları Dergisi, S.21, 2013, s.185-186. 242 Ferit Develioğlu, a.g.e., s.553; s.993.

243 Mehmet Salih Erkek, “18. Yüzyılda Mardin Kadı Mahkemesine Yansıyan Küfür Davaları”, Acta

Turcica Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi, S.2, 2009,s. 53-54.

244 Mehmet Salih Erkek, “Osmanlı Toplumunda Bir Psikolojik ġiddet ve Mahremiyete Saldırı Aracı Olarak Küfür”, Tarih Okulu Dergisi, S.28, s.225-229.; Esra Yakut, a.g.e., s.32.

245 KġS 16, 60/2.

246

Yağmalamak fiiliyle türetilen küfür bir baĢka davada da görülür. Buna göre Sudirhemi nahiyesinin Selahattin köyünde Yakup bin Hüseyin, Musa bin Donguç‟a “senin avratını yağmaladım yine yağmalarım” demiĢtir. Musa bunun üzerine seni naib Mahmud Efendi‟ye Ģikayet edeceğim dediğinde Yakup, Naib Mahmud Efendi‟ye de küfür etmiĢtir. Bunun üzerine Müslümanların Ģahitliği istenmiĢ onların da ifadeleri Musa‟nın ifadesi gibi olmuĢ ve bu kabul edilmiĢtir.247 Yine dava sonucunun ne olduğu hangi cezanın uygun görüldüğü belirtilmemiĢtir.248

Bu davada, köyce bilinen Mahmud Efendi toplumun iç içe oluĢunun bir göstergesidir denilebilir. Bu davadaki “Senin avratını önceden yağmaladım” ifadesi bir suç itirafı olarak kullanılmıĢ mıdır ya da bunun hakaret maksatlı kullanıp kullanılmadığı nasıl anlaĢılmıĢtır bu konuda bir malumatımız bulunmamaktadır. Bu cümlenin akabinde geliĢen, bu iddianın doğruluğunu araĢtıran her hangi bir dava kaydının olmaması, bu tür ithamların yaygın olduğu kanaatine varmamıza sebep olmaktadır.

Yağmalamak lafzının yaygınlığına iĢaret eden kayıtların birinde de Abdurrahman Efendi Ġbn-i Emrullah Efendi, Mehmed bin Ahmed‟den Ģikayetçi olup, Mehmed‟i mahkeme-i Ģerife götürdüğümde Mehmed bana “ben akıllı avratını yağmaladığımın sözüyle varmam” diye küfür etti diyerek davacı olmuĢtur. ġahitler de olayı doğrulamıĢlar ve ifadeleri uygun bulunmuĢtur.249

Davanın ayrıntısında yine cezaya yer vermez ama Abdurrahman Efendi olayı naklederken bugün diyerek zamanını belirtir. Yani olay davanın kayda geçtiği tarihte gerçekleĢmiĢtir. Bu yönüyle adaletin sirayet etme hızı hesap edilebilir. Bir diğer mesele olarak bu davada ve davaların genelinde de Ģahitler Ģu ifadeyi kullanmıĢlardır “bizim huzurumuzda ……… oldu/yaptı/dedi/eyledi, bu hususa şahitleriz.” Bu ifadeler de mahallenin iç içeliğine açık kanıttır. Olaylar gerçekleĢirken muhakkak davacıların yanında birileri vardır ve olaylar bu kiĢilerin Ģahitliğinde gerçekleĢmiĢtir.

Bu üç örnek göstermektedir ki iffete hakaret, namussuzluk ithamı içerik olarak tercih edilmiĢtir. Yağmalamak ifadesinin haricinde doğrudan iffete hakaret içeren örnekler de mevcuttur. Buna örnek olması açısından; Fakihdede mahallesinden

247 KġS 16, 34/1

248 Benzeri bir dava için bkz: KġS 16, 97/2.

249

Abdusselam bin Ali, Mahmut bin Mehmet‟i dava edip Mahmut bana “kahpe” diye Ģetm

etti demiĢ, Müslüman bazı kimselerin ifadeleri Abdusselam‟ın ifadesini

doğrulamıĢtır.250

Kahpe kelimesi “namussuz kadın, fahişe, hilekar, kalleş, dönek, kancık” anlamlarını içerir. Namussuzluk ifadesi kadınlar için kullanılırken kalleĢ, hilekar gibi anlamlar erkekler için kullanılmaktadır.251

Bu açıdan iffete değil kiĢinin karakterine edilmiĢ bir hakaret denilebilir ve ceza ayrıntılarından kayıtta bahsedilmese de tazir cezasının tatbikini gerektirebilir.

Ġffete hakaret olabilecek bir diğer örnek de Ġçkale mahallesinde geçmiĢtir. Buna göre; Meryem bint-i Ayn, ġeker binti Ġvaz‟dan Ģikâyetçi olup ġeker bana hitap ederek “Si..şip Müslüman oldun, orta oruspususun, köle artığısın” Ģeklinde küfür etti sual olunsun demiĢtir. Bunun üzerine olaya Ģahit bir hanımdan olayı dinlemiĢler, olayı Meryem‟in ifade ettiği gibi anlatmıĢtır. Bunun üzerine ġeker‟den Ģetm etmediğine yemin etmesi istenmiĢtir ve ġeker Ġncilin üzerine yemin billah edip yapmadığını söylemiĢ, dava kapanmıĢtır.252

“Orospu” ve “köle artığı” ifadeleri hem iffete bir saldırıdır hem de sınıf ayrımcılığı ifadesidir. Bunun yanında “Müslüman oldun” ifadesi Meryem‟in yeni Müslümanlığa geçen bir hanım olduğuna iĢaret eder. Olaya Ģahit olarak bir hanımın ifadesine baĢvurulması dikkati çeken bir baĢka ayrıntıdır. Önemli olan baĢka bir nokta daha var ki Ġslam ve diğer dinlerin uygulamalardaki iliĢkisine iĢaret olabilir. Buna göre küfür ettiği rivayet edilen ġeker, Hz Ġsa Aleyhisselama nazil olan Ġncil üzerine yemin etmiĢtir. Görülüyor ki diğer kutsal kitaplar üzerine edilen yeminler de mahkemece kabul edilmiĢtir.

Yine baĢka bir davada yemin edilerek yapıldığı öne sürülen fiilin inkarında, Ġncil kullanılmıĢtır. Dava kaydına göre Rabia bint-i Hızır, KarbeĢe isimli zımmiden davacı olup kendisine kahpe dediğini ifade etmiĢtir. KarbeĢe isimli zımmi inkar ettiğinde Ġncil üzerine yemin etmesi istenmiĢ ve yeminiyle dava kapanmıĢtır.253

Bir baĢka örnekte iffete hakarette bulunulmasının yanı sıra yaralama ya da öldürmeye sebep olacak kesici aletlerle küfre kalkıĢılmıĢtır. Buna göre PiripaĢa

250 KġS 16, 72/3

251 Ferit Develioğlu, a.g.e., s.481

252 KġS 16, 70/4.

253

mahallesi sakinlerinden Veli bin Hüseyin, Süleyman bin Recep‟ten davacı olmuĢ, Süleyman‟ın elinde kılıç ve topuz ile evine gelip zevcesine “kahpe” dediğini ifade etmiĢtir. ġahitler de olayı ifadeleriyle doğrulamıĢlardır.254

Hakarete tabi tutulan bir baĢka husus olarak iman ve din mefhumuna defterimizde yalnızca bir kayıtta saldırıldığına Ģahit oluruz. Eskiil kazasına bağlı Ġngaziler köyünde Murad Ġbn-i Es-Seyid Hacı, Abdal Mehmed bin Sefer‟den Ģikayetçi olup, Abdal Mehmed‟in kardeĢi Ġskender‟in cenaze namazını kılmak istediğinde “gökbaşlı kafir namazı kılma” diye bana küfür etti diyerek sual olunmasını istemiĢtir. ġahitler de olayı doğrulamıĢtır.255

GökbaĢ, Türk Dil Kurumunun resmi sitesinde “kötü, yaramaz” gibi anlamlara karĢılık gelmektedir ve bu anlamları dahil ederek düĢünüldüğünde zararı olan kötü kafir gibi bir anlamda kullanılıyor olabilir. Ġmana olan hakarete karĢılık hapis cezasının verildiğini yukarda söylemiĢtik ama dava kaydının devamında “kafir” ithamında bulunan ve Murad‟ın ibadetini engellemeye çalıĢan Abdala ceza verildiğine dair herhangi bir ibare bulunmamaktadır.

Bir baĢka küfür davasında da hakaretle beraber kiĢiliğe saldırıda bulunulmuĢtur. Buna göre Hüseyin bin Mehmed, Abdurrahman bin Hüdaverdi‟den Ģikayetçi olup diğer gün konak önüne konak kondurmak murad ettiğinde Abdurrahman‟ın Hüseyin‟i ve komĢularını rencide edip Hüseyin‟e de “sen boğ yersin” demiĢtir. ġahitler de Abdurrahman‟ın “boğ yersin” dediğini bildirmiĢ ve dava kapanmıĢtır.256

Uzun Celali isyanları dönemini ve beraberinde gelen eĢkıyalık vakalarını arkasında bırakan Osmanlı tebasının “küfür” kategorisine bu süreçte yeni bir küfür eklendiğine Ģahit oluruz. “Hırsız”, “haydut” manasındaki eĢkıya257 kelimesinin iyi bir hasleti tarif için kullanılmayacağı aĢikardır. Bu açıdan düĢünülünce hakaret olarak eĢkıya kelimesinin sıkça kullanılabileceği muhtemeldir fakat farklı olarak bu dönemde eĢkıya kelimesine “Celali” lafzıyla alternatif getirildiği söylenebilir. Bunu gözler önüne serecek olaylardan biri olarak Sarıyakup mahallesi sakinlerinden Hüsam bin Receb‟in Hüsam bin Sarık‟tan Ģikayetçi olup Hüsam‟ın kendisine “Celali” dediği için Ģikayetçi

254 KġS 16, 107/2.

255 KġS 16, 85/3.

256 KġS 16, 67/2.

257

olduğunu görürüz. ġikayetin ardından Hüsam‟ın durumu araĢtırılmıĢ, Hüsam‟ın celali ve kafir dediği kabul edilmiĢ ama kendi halinde insan olduğu, topluma bir zararının olmadığı da ilave edilmiĢ ve dava kapanmıĢtır.258

Celalilik ithamının kiĢilik onurunu rencide edici bir söz olarak kabul edilip bu durumdan rahatsız olunması da Celaliler döneminin insanların psikolojilerinde ve zihinlerinde bıraktığı kötü tesirin göstergesi olabilir. Bunun yanında imansızlık ithamında da bulunulmuĢ ve çeĢitli ceza sınıflarına giren bu küfür davasının nasıl neticelendirildiği bilinmemektedir.

Bir uzva edilen hakaret örneğine de defter kayıtları arasında rastlanmaktadır. Buna göre Türbe-i Celaliye mahallesi sakinlerinden Himmet bin Yusuf Bey, mahalle sakinlerinden Pir Ali bin Mahmud ve zevcesinden Ģikayetçi olup Pir Ali‟nin evine nâmahrem olan Ġbrahim adlı kiĢi girip çıktığına Ģahit olduğunda Pir Ali‟ye Ġbrahim‟in girip çıkmasını sormuĢ bunun üzerine Pir Ali, Himmet‟in ağzına küfür ettiğini ifade edip sual olunmasını istemiĢtir. Bu olay üzerine Himmet ve Pir Ali‟nin halleri mahalleliye sorulmuĢ mahalleli Pir Ali ve Himmet‟in iyi adamlar olmadığını mahalleden ihraç edilmelerini istediklerini söylemiĢtir.259 Bu talebe cevap nasıl verilmiĢ, Ģikayet nasıl sonuçlanmıĢtır davada buna dair ayrıntılar bulunmamaktadır. Ama mahallelinin Ģikayetçi olduğuna, topluma zararının olabileceği ahaliden kimselerin, gerektiğinde ihraç edilebileceğine dair örnek olması hasebiyle mühim bir kayıttır.

Benzer içeriğe sahip bir diğer olay da Karahisar-ı Sahip nahiyesinde geçer. Buna göre; bundan önce vefat eden Yakup bin Nasuh isimli kimsenin zevcesi, Pirli bin Osman‟ın da içinde bulunduğu birkaç mahalleliden Ģikayetçi olup Pir Ali‟nin vefat eden eĢi “Yakup için ağzıma ve avredime şetm etmiştir” diye davacı olmuĢ ve bunun üzerine iddiası ispat edilmiĢtir. Sonrasında Pir Ali tazir ile muamele görmüĢ, elli gün sonra vefat etmiĢ ve Yakub‟un zevcesi de mahalle ahalisiyle bir davası kalmadığını bildirip davadan çekildiğini ifade etmiĢtir.260

258 KġS 16, 146/1.

259 KġS 16, 161/2.

260

Kimi dava kayıtlarında küfrün içeriğinden bahsedilmemiĢ sadece “hilâf-ı Ģer`” yani kanun dıĢı ibaresi ile küfür açıklanmaya çalıĢılmıĢtır. Böyle bir açıklama kullanımına örnek olabilecek bir kayıt olarak; Sille karyesi sakinlerinden Musa bin Recep BeĢe, Mavri oğlu Bostan isimli zımmiden Ģikayetçi olup, Bostan‟ın kendisine hilâf-ı Ģer` ile Ģetm ettiğini söylemiĢtir. Bostan da cevabında küfür etmediğini ama Musa‟nın kendisine yumrukla vurduğunu söylemiĢtir. Bunun üzerine Musa da darp eylemedim diye inkar etmiĢ, tarafların talebiyle yemin teklif edilmiĢ ve her birinin yemin etmesi ile dava kapanmıĢtır.261

ÇalıĢtığımız kaynakta 14 adet küfür davası bulunmaktadır. Bunlar dine, imana, bireyin karakterine, fıtratına, iffetine yönelik küfürler olmuĢtur. Küfür için en sık kahpe, orospu, kafir lafızları kullanılmıĢ, Celali Ġsyanları‟nın etkisiyle celaliliğin de hakaret olarak yöneltildiği gözlemlenmiĢtir. Küfrün beraberinde darpın da gerçekleĢtiğinin iddia edildiği kayıtlar mevcuttur. Taraflar isnat edilen suçlamalardan yemin ve hristiyan ise Ġncil üzerine yemin ederek, keyfiyet-i hali soruĢturmasının sonuçlarına göre hareket ederek ya da olaya Ģahit olanların ifadelerine baĢvurarak azad olmuĢlardır. Uygulamanın birinde keyfiyet-i hali sorulduğunda mahalleli tarafların mahalleden ihraçlarını talep etmiĢtir. Olaylara Osmanlı mahallesinin Ġslam hukuku ile sınırları belirlenen kontrol sistemiyle hakim olunmuĢtur.

4.4. Hırsızlık Davaları

ġer‟iye sicillerinde “sirkat etti, aldı, kabzetti” gibi farklı Ģekillerle yer alan hırsızlık hem ekonomik yapının bozulmasıyla hem de daha fazlasına sahip olma isteğiyle, kanaatsizlik psikolojisiyle ilgili olduğu söylenebilir.262

Hırsızlık hadd cezası ile cezalandırılmayı gerektirir ve Maide Suresinin 38. ayeti gereğince hırsızlık yapan el kesilmesi cezası ile karĢılık bulur. Uygulamada mezheplere göre farklıklar olsa da el kesme cezası uygulanmıĢtır. Hz. Muhammed (S.A.V) huzuruna çıkıp suçunu itiraf eden kiĢinin suç iĢlediğine inanmadığını söyleyip suçu düĢürmeye çalıĢmıĢtır. Bu kaynakla suçu düĢürme bağıĢlayıcı olmak önemli kabul edilmiĢtir ve tövbe eden kiĢinin de cezası

261 KġS 16, 109/1.

262 Ömer Düzbakar, “Ġslam-Osmanlı Ceza Hukukunda Hırsızlık Suçu:16-18. Yüzyıllarda Bursa ġer‟iyye Sicillerine Yansıyan Örnekler”, TSA, S.2, 2008, s.80.

düĢürülmüĢtür. Yine de el kesme cezası uygulansa yahut cezası düĢse bile malı gasp edilen kiĢi mağdurdur ve eğer hırsızlık yapan kiĢi bu malı satmadıysa ve vermesine engeller yoksa aldığı Ģeyi geri vermelidir.263

Ġdarede Ģer‟i ve örfi hukuku beraber kullanan Osmanlı Devleti‟nde Fatih Sultan Mehmed zamanından itibaren kanunnamelerle hırsızlık suçu düzenlenmiĢtir. ġüphenin hadd cezasını uygulamadaki önemine binaen Ģayet olay kesinlik Ģartlarını karĢılayan bir Ģekilde vuku bulduysa o zaman el kesme cezası uygulanmıĢ, aksi takdirde olayın mahiyetine göre para cezası tayin edilmiĢtir.264

En yaygın hırsızlık çeĢitlerinden biri eve girip herkes uyurken eĢyaların çalınması Ģeklinde gerçekleĢmiĢtir. Pek çoğunda “gece ile” ifadesinin kullanılması göstermektedir ki hırsızlık için gece uygun bir saattir. Elektriğin olmadığı dönemlerde insanların daha erken uyuduğu düĢünülürse, hırsızlık yapmak için geceler elektriğin olduğu dönemlere kıyasla daha elveriĢlidir. Buna benzer bir örnek olarak; AlimĢah mahallesi sakinlerinden Mustafa bin Osman Ģikayette bulunmuĢ “Ali ibn-i Elhac Muharrem nam kimesnenin menzilini Ahmed bin Mehmed açıp içinden bazı eşyasını çalmıştır.” diye ihbar etmiĢ ve Ahmed bin Mehmed‟in keyfiyetinin ahaliden sorulmasını istemiĢtir. Ġfade bildiren mahalleliler onun kendi halinde olduğunu ve hilaf-ı Ģer bir hareketini görmediklerini ifade etmiĢlerdir.265

Yine benzeri bir dava da Belviran kazasına bağlı Alibeyöyüğü sakinlerinden AiĢe bint-i Abdullah tarafından açılmıĢtır. Buna göre, adı geçen köyden Ali bin Abdurrahman ve Fatma ve Abdulgani bin Ġsmail geceyle AyĢe‟nin menzilini açıp dokuz sim dökmeli bir kırmızı kaftan ve yirmi iki makreme (sofra bezi) ve birkaç eĢyayı sirkat etmiĢlerdir. Ali, Fatma ve Abdulgani isimli kimselere sual olunsun denilmiĢ, onların bunları almadıklarına dair yemin etmeleri istenmiĢ, yeminleri üzerine AyĢe mahalleliden Ģikayeti olmadığını bildirmiĢtir.266

Zanlılar yemin edip suçlarını inkar edince AyĢe bu suçun mahallelinin üstüne kalmasını istememiĢ ve mahallelinin dahli olmadığını ifade etmiĢtir.

263

Yasemin Baba, Klasik Dönem Osmanlı Hukukunda Hırsızlık Suçunun Hüküm ve Sonuçları”, İstanbul

Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C.71, S.1, s.79-88. 264 Ömer Düzbakar, a.g.e., s.83-85; Yasemin Baba, a.g.e., s.86-102.

265 KġS 16, 21/3.

266

Benzeri bir davada olay saati “Nısfu‟l-leylde” yani gece yarısı olarak ifade edilmiĢtir. Bu kez eĢya değil buğday çalındığının bir örneğini görürüz. Buna göre, Zincirlikuyu mahallesi sakinlerinden Seydi Hacı Çelebi Ġbn-i Es-Seyyid Ramazan, Sahra nahiyesinde Zengan karyesinde sakin Mustafa bin Mertiz, Ġvaz bin Mehmed‟in kölesi ġahin bin Abdullah huzurlarında konuĢarak “on gün önce karye-i İsmail karibinde Karamehmed Damı demekle maruf mevzide buğday anbarım nısful leylde açılıp 15 kile buğdayı almışlar, Mustafa ve Şahin’e sual olunsun” demiĢtir. ġahitler, Mustafa ve ġahin‟i ambarı açıp girerken gördüklerini ifade etmiĢler, Ģahitlerin ifadesi kabul edilmiĢtir.267

Hırsızlığın gündüz yapıldığına dair örnekler de mevcuttur. Bunun için hırsızlar ev sahibin evden uzaklaĢmasını fırsat biliyor ya da sokakta “yankesici” olarak sirkat suçunu gerçekleĢtirebiliyorlardı Örneğin, Mücellid mahallesinden Ali ibn-i Elhac Muharrem, Ahmed bin Mehmed‟den Ģikayetçi olup bağda olduğu saatlerde Ahmed‟in menzilini açıp içinden bir kantar, bir zincir yular, iki bukağı, dört zincir, iki kebap tabağı, bir Ģamdan, bir sacayak, bir peĢgir, on iki paftalı sim kuĢak, iki döĢek, bir seccade, iki arĢun iplik, bir demir tarak, bir kaftan, bir baca demiri, bir maĢa, beĢ çuval, iki demir kazık, bir tepsi ve bu zikrolunanlar gibi her türden sıklıkla lazım olabilecek hem ihtiyaç duyulan hem de pahada değer eden pek çok eĢyayı almıĢtır. Kadı huzurunda bu Ģikayet yapıldığında Ahmed cevabında suçunu itiraf etmiĢtir.268

Bir baĢka olay da bağ ve ev arasındaki kısa mesafeden farklı olarak ev sahibi çok uzaktayken, seferdeyken gerçekleĢmiĢtir. Olayın ayrıntılarından bahsetmek gerekirse; Aksinli mahallesi sakinlerinden Hüseyin bey i Veli, Abdusselam Bey ibn-i Müslibn-i huzurunda konuĢup “Abdusselam’a satıp teslibn-im ettibn-iğibn-im Hasan nam köle ben seferdeyken onu sattığım için mahalle-i merkumedeki menzilimi açıp içinden çuka kaplı bir kürkümü, bir sim hançerimi,sim bıçağımı bir kara kılıcımı ve bir çifte altın küpe ve bir cüzdan ve bir tarak altı sarık iki darayi kaftan” aldığını söyleyip Ģikayet etmiĢtir.

267 KġS 16, 97/3; benzeri bir dava için bknz: 77/3.

268

Bunun üzerine eski kölesi Ģikayetleri kabul edip suçunu itiraf etmiĢtir. Hüseyin ve Abdusselam arasında sulh yoluyla anlaĢma sağlanmıĢ ve davadan fariğ olunmuĢtur.269

Yankesicilik Ģeklinde gördüğümüz bir diğer olay da davaya Ģu Ģekilde yansımıĢtır. Uluırmak mahallesinden Kenan bin Abdullah, Medine-i Trablus sakinlerinden Mahmud bin Halil‟den Ģikayetçi olmuĢ, “bugün at pazarı kapısı sokağında mezbur Mehmed elini cebime sokup paralarımı ve para kesemi cebimden çıkardı çıkarırken Müslümanlar gördü” demiĢtir. Bunun üzerine Mahalleden Müslümanlar da olayın gerçekleĢtiği sırada gördüklerini ifade etmiĢlerdir.270

Bir baĢka davada Abdurrahman Efendi Ġbn-i Emrullah Efendi, Molla Ahmed ibn-i ġeyh Recep Efendi‟den davacı olup, “Molla Ahmed benim menzilimden seksen kile Arpamı kabz etmiştir sual olunsun alıverilsin” demiĢtir. Molla cevabında kardeĢi ġeyh Mehmed beni Abdurrahman‟ın evine gönderdi bende kırk iki kile aldım ve ġeyh Mehmed‟e teslim ettim demiĢtir.271

Benzeri bir davada Üçmel karyesi sakinlerinden Hüseyin bin Veli, Ali ve Hüseyin Ġbn-i Yusuf kardeĢleri dava edip “bir ay önce karyede olan buğday kapım açılıp içinden beş kile miktarı buğday almışlar, Pir Ali ve Hüseyinden sual olunsun” denilmiĢ, Mahalleden Ali ve Hüseyin‟in keyfiyet-i halleri sorulduğunda iĢkillendiklerini ve iyi adamlar diyemeyeceklerini ifade etmiĢlerdir.272

Hırsızlık ithamı çoğu zaman kaybolduğu belirtilmiĢ hayvanları bulan kiĢilere yöneltilmiĢtir. Çoğu davada da hayvanı alan kiĢi baĢkasına satmıĢ ve yeni alıcısının olaydan haberi yokken sirkat suçlamasıyla karĢılaĢmıĢtır. Ġncelediğim defterde hırsızlıkla alakalı olayların yoğunluğunu bu türden davalar oluĢturmuĢtur. Ġlk örneğimiz Ahmedfakih mahallesinden Ali bin Musa‟nın hüccet kaydıdır. Buna göre Ali, Yusuf Bey‟den Ģikayetçi olup, bir adet küçük öküzünün kaybolduğunu, Yusuf Bey‟in elinde bulduğunu söylemiĢ ve sual olunmasını istemiĢtir. Yusuf Bey de cevabında öküzü yirmi beĢ akçeye aldığını, Ali‟nin ineğinden doğma öküz olduğunu bilmediğini