• Sonuç bulunamadı

3. Küfür ve Kafirler

1.1.10. Kör ve Sağır Kimseler

Kur’an-ı Kerim pek çok ayetinde küfredenleri duyu organları özellikle de gözleri ve kulakları işlevsiz hale gelmiş kimselere, kör ve sağırlara benzetmektedir. Buna mukabil mü’minleri de gören ve işiten kimselere benzetmektedir.

“Bu iki zümrenin (mü’minlerle kafirlerin) durumu, kör ve sağır ile gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların hali hiç eşit olur mu? Halâ ibret almıyor musunuz.”274

Bu ayette mü’min gören ve işitene, kafir de kör ve sağıra benzetilmiştir. Bu ikisinin bir olmayacağı ise çeşitli ayetlerde belirtilmiştir: “Ne görmeyenle gören bir olur, ne de iman edip salih amel yapanlarla günahkârlar. Fakat pek az düşünüyorsunuz.”275

“Sana Rabbinden indirilenin gerçek olduğunu bilip de buna inananla, bunu göremeyecek kadar kör olan bir midir? Ancak aklı olanlar düşünüp ders alırlar.”276

Kur’an’da kafirlerin sağır ve kör olduklarıyla ilgili pek çok ayet vardır. Bu ayetler farklı üsluplarla onların dünyasını anlatmakta, gerçeklere kulak tıkamalarını, görmemelerini kalp ve ruhlarda heyecan uyandırır bir tarzda ifade etmektedir.277

273

Karaman ve arkadaşları, a.g.e., II/540. 274 Hud, 11/24 275 Mü’min, 40/58 276 Ra’d, 13/19 277 Eren, a.g.e., s. 65.

“İçlerinden seni dinlemeye gelenler de var. Fakat akıl etmemeleri durumunda sağırlara sen mi işittireceksin? İçlerinden sana bakanlar da var. Fakat basiretleri yokken körlere sen mi yol göstereceksin.”278

Yüce Allah kafirleri anlamaya ve görmeye muktedir olmamakla nitelendirmiştir. Sonra mü’minleri de iman, salih amel, tevazu, ibadette içi ve dışı aynı olmak gibi sıfatlarla vasfetmiştir. İki grubun birini kör ve sağır olarak niteledi. Zira onların kalpleri hakikati görmekten kör ve kulakları da gerçeği işitmekten sağırdır. Ayrıca dilleri de hakkı söylememek bakımından tattır, dilsizdir.279 Allah onları etrafını göremeyen âmâ ve işitemeyen sağır kimseye benzetir. Bu şekilde söz konusu ayet iki grup için iki kıyas ve iki benzetmeyi içine almış oldu. Sonra Allah “örnek olarak ikisi eşit olurlar mı?” ayeti ile bu iki grup arasındaki beraberliği kaldırmış oldu.280

Ayetlerde verilen örneklerle ne kasdedildiğiyle ilgili müfessirler birbirlerine yakın şeyler söylemişlerdir. Kör ve sağır ile kafir kasdedilmiştir.281 Çünkü o, Muhammed (s.a.v.)’in peygamberliğinin doğruluğunu görememiştir. Gören ile de mü’min kasdedilmektedir. Çünkü o doğruyu görmüş ve Muhammed (s)’in peygamberliğini doğrulamıştır.282

Duyup da, ne duyduklarını anlamayan, bakıp da gördükleri şeyleri fark edemeyen bu yaratıklar… Evet bunlar her zaman ve her yerde pek çokturlar. Rasulullah ise onlara bir şey yapabilecek değillerdi. Çünkü onların hisleri ve uzuvları, kafaları ve kalpleriyle ilgi kuramayacak kadar siliktir. Sanki onlar muattal kalmış da vazifelerini yapamaz olmuşlardır. Allah onlara kafa vermiş, kulak vermiş, göz vermiş doğru yolu bulsunlar diye… Şayet onlar bu vasıtaları atalete mahkum etmişler ise başlarına elbette ki ilahi hükmün gereği gelecektir. Ve adaletli cezaya çarptırılacaklardır. Allah onlara asla zulmedecek değildir.283

Daha sonra Allah Tealâ, bu körlüğün ve sağırlığın tedavisinin mümkün olduğuna dikkat çekmek için, “halâ düşünmeyecek misiniz” buyurmuştur. Bu körlük 278 Yunus, 10/42-43 279 Enfal, 8/22 280

İbnü Kayyim, a.g.e., II/53. 281

Süleyman, a.g.e., II/240; Zemahşeri, a.g.e., V/150. 282

Şimşek, a.g.e., IV/247. 283

ve sağırlığın sebep olduğu zararın tedavisi mümkün olunca, insanın elinden geldiğince o tedavi için gayret sarfetmesi gerektir.284

Bu körlük ve sağırlık insanlara Allah tarafından dayatılmış bir kötü sonuç değildir. Aksine insanların elleriyle yapıp ettiklerinin ve vahye karşı takındıkları olumsuz tavırların bir neticesidir.

Razi’ye göre bu teşbih (kafirin kör ve sağıra benzetilmesi)deki benzeme yönü şudur: Allah Tealâ insanı beden ve ruhtan mürekkep olarak yaratmıştır. Bedenin gözü ve kulağı olduğu gibi, ruh cevherinin de gözü ve kulağı vardır. Nitekim bedendeki göz ve kulak kör ve sağır olduğunda, hiçbir işine yol bulamaz vaziyette, şaşkın hatta karanlığın derinliklerinde, yolunu bulacağı hiç bir ışık görmez, hiçbir ses işitmez halde yolunu şaşırmış kimse gibi, sapmış ve saptırmış cahil kimsenin de, kalbi kör ve sağır olur. Dolayısı ile de sapkınlığın karanlıklarında şaşkın ve çaresiz kalakalır.285

Unutulmamalıdır ki kişinin görme duygusu ne kadar keskin olursa olsun ışık olmazsa hiçbir şey göremez. İşte iman ışık demektir ki gören kişinin önünü aydınlatır, küfür ise karanlığı temsil ettiğinden kafir için kambur üzerine kamburdur.286

Kur’an-ı Kerim’de kafirlere kör olan gözlerinin yeniden görmeye ve sağır olan kulaklarının yeniden duymaya başlaması için yeryüzünde gezip dolaşmaları daha da önemlisi etraflarına ibret nazarıyla bakmaları tavsiye edilmektedir.

“Peki bu kafirler vaktiyle helak olup giden o halkların yaşadıkları topraklarda hiç gezip dolaşmazlar mı? Gezip dolaşsalar, bakıp araştırsalar da akıllarını başlarına toplasalar yahut ibret alsalar ya! Ne var ki sadece gözler kör olmaz bazen de göğüslerdeki kalpler kör olur.”287

Ayetteki “kalpler kör olur” sözleri, gerçek anlamda değil mecazi anlamda kullanılmıştır. Kalp, tüm duygular, hisler zihnî ve ahlâkî niteliklerin merkezi olarak

284

Razi, a.g.e., XVII/209. 285

Razi, a.g.e., XVII/210. 286

Karaman ve arkadaşları, a.g.e., IV/461. 287

kabul edildiğinden, bu sözler kendi inatçılıklarının onları duymaktan ve aklî hareket etmekten alıkoyduğunu imâ etmek üzere kullanılmışlardır.288

İbn-i Aşur’a göre ise ayette kullanılan hayret ifadesiyle kafirlerin seyahat etmedikleri değil, bunlardan gezip dolaşanların etraflarına ibret gözüyle bakmadıkları ve anlatılanları ibret kulağıyla dinlemedikleri, bizzat seyahat etmeyenlerin de gezip dolaşanlardan aldıkları haberleri böyle bir değerlendirmeye tabi tutmadıkları anlatılmak istenmiştir.289