• Sonuç bulunamadı

JEOMORFOLOJİSİ VE GÖÇ İLİŞKİSİ

Türkiye’de iç göç hareketi, genellikle fiziki koşullar ile sosyo-ekonomik faktörler tarafından tetiklenmektedir. Bu nedenle göçler, ülkenin doğusundan batısına diğer bir ifade ile, yeryüzü şekillerinin yerleşmeyi sınırlandıran bölgelerinden gelişmiş bölgelere doğru gerçekleşmektedir. Fiziki yapıya bağlı olarak tarımsal potansiyelin düşük olduğu alanlardan, gerek tarımsal potansiyelin yüksek

34

olduğu, gerekse başka iş olanaklarının bulanabildiği kentsel alanlara doğru nüfus hareketi meydana gelmektedir (Mutluer, 1992: 120).

Bayat çevresinde göçlerin fiziki ortamla yakından ilgili olduğu görülmüştür. Fiziki koşulların etkisiyle tarım potansiyelinin düşük olduğu, tarım topraklarının daraldığı ve parçalandığı arızalı araziler, yöredeki diğer sahalara göre nüfus hareketine daha fazla katılmıştır.

Ege bölgesinin doğusunda, Afyonkarahisar ilinin kuzeydoğusunda yer alan Bayat ilçesi, jeomorfolojik olarak, yükseltisi en az olan dar vadi tabanlarının bulunduğu dalgalı ovalar, bu kesimden yamaçlara doğru geçişte bulunan plato sahası ve ilçeyi çevreleyen çeşitli yükseklikteki dağlık alanlar olmak üzere üç farklı jeomorfolojik birimden oluşmaktadır.

Bayat ilçesinin sınırları içinde en az yer kaplayan jeomorfolojik birim ovalardır. Karacaovası ve Elicek Ovası olarak adlandırılan düzlükler, birer ova olmaktan ziyade vadi düzlükleridir. Bu alanlar büyük ölçüde, Bayat ilçe merkezinde eski bir volkanik arazi üzerinde yer alır. Bu arazi olgun vadilerle yarılmıştır. Bu alanlarda Üst Miyosen’de açılmış geniş vadi tabanları yer almaktadır. Eski akarsu vadilerinin yer aldığı alanlarda etek düzlükleri oluşmuştur. Bayat yaylasının sularını toplayan Kocadere Emirdağ Çayı’na karışmaktadır (Canlı, 2007:31). İlçe merkezinin üzerinde kurulduğu bu dalgalı düzlükler Yukarı Sakarya Havzası’nın tabanında kalıp gölsel ve karasal dolgulardan oluşmaktadır. Sakarya Nehri’nin yan kollarının oluşturduğu dar yataklı vadi tabanları bulunmaktadır. İlçedeki en önemli alüvyal dolgulu ovalar bu bölümde bulunmaktadır. Günümüzde ilçeye yapılan göletler sayesinde bu ovalar sulu tarım haline getirilmiştir. Böylece yöre insanı için sulanabilir bir tarım alanı haline gelmiştir. Ancak çiftçilerin bilinçsiz kullanımı sonucu yeterince göletlerden yararlanamadığı belirlenmiştir.

İlçede en geniş alan kaplayan jeomorfolojik birim dağlık ve tepelik alana geçişte bulunan kesimler, plato alanına karşılık gelmektedir. Batı ve kuzeybatıdan doğu ve güneydoğuya doğru eğimli olan plato alanları farklı yükseltilerde bulunmaktadır. Bu platolar mevsimlik dereler tarafından 50-200 m. arası yarılmışlar ve ova tabanına göre 200-400 m. yüksekte kalan platoları oluşturmuşlardır (Foto 1). Bu plato sahalarında ilçenin en önemli yaylaları bulunmaktadır. Bunlar; Bayat, Çöğürlü, Çanacık, Mekan, İnpazarcık ve Esenlik yaylalarıdır. Bu yaylalar yaz

35

aylarında hayvancılık amaçlı değerlendirilmektedir. Çoğunluğu mera alanı olarak kullanılan bu kesimlerde tarım alanları parçalı bir yapı gösterir. Dolayısıyla bu alanların ekonomisinde hayvancılık öncelikli olmak üzere, tarım destekli, ikili bir üretim tarzı yürütülmektedir. Büyük ölçüde ilçenin kuzeyinde bulunan bu plato sahası, yetersiz tarım alanı ve hayvancılığın giderek azalmasından dolayı ekonomik faaliyetlerin sınırlı olduğu alanlar olduğu için en fazla göç veren alanlara karşılık gelmektedir.

İlçedeki üçüncü önemli jeomorfolojik birim dağlık ve tepelik alanlardır. Dağlık alanların yükseklikleri 1600 m ile 2600 m arasında değişmektedir. Bu dağlık alanlar yapısal ve morfolojik olarak birbirinden farklı özellik göstermektedir. İlçenin batısında Ağın Dağı bulunur ve Ağın Dağının yüksekliği 1808 m.dir (Harita 3). Bu dağ İscehisar-Bayat ilçeleri arasında yer alır. Akarsular tarafından derince yarıldığı için kütlevi özellik göstermez (Anadolu’nun Kilidi Afyon, 2003:3). Genelde kuzeybatı güneydoğu uzanımlıdır. Bu uzanış doğrultusu ile ilçedeki dağlar Karadeniz’e dökülen Sakarya Nehrinin su toplama alanı ile Akarçay Kapalı Havzası’nın su toplama alanının sınırını oluşturur. İlçe batıdan ayrıca, Bey (1736 m), Eğerli (1682 m. ) ve Asar (1600 m.) dağları ile çevrilmiştir. Bey Dağı batıdan Bayat Deresi ile Eğerli Dağı’ndan ayrılır. Beydağ’ının yamaçlarında eğim 20-30 derecedir ve çevresi alçak platolarla çevrilidir. Bu dağın üzerinde ormanlık alanlar bulunmaktadır. Dağın zirve kesimleri ise çıplak alanlardan oluşmaktadır. Eğerli Dağı GB-KD doğrultusunda uzanır (Harita 3). Eğerli Dağı kütlevi bir dağ görünümünden ziyade, tek zirveden oluşmaktadır. Eğerli Dağı’nın çevresi alçak platolarla çevrilidir. Bu platolar mera alanı olarak kullanılmaktadır. Eğerli Dağı kuzeybatıda Dağlıözü Dere ile Şaphane dağlarından, güneybatıdan ise Bayat Deresi ile Beydağlarından ayrılır. Asar Dağı Beydağı’nın doğusunda 15-20 derece eğim ile aşındırılarak düzleştirilmiştir. Osman Bey’in Bayat’taki uçbeyliği sırasında Asarkale Bizanslıların, Eğerli dağı da Osmanlıların Kararğahı olarak kullanılıyormuş (Aydın, 1984:98) (Foto 2). Dağın çevresi ormanlık alanlar kaplıdır. Bayat ilçesinin kuzeyinde Doğlat, Hendi Baba Dağları bulunur. Bayat güneyden Kazankaya dağları, güneydoğudan Mekecik ve Çal sıra dağlarıyla çevrilidir. Bu dağlar deniz seviyesinden 1050 metre yükseklikteki ilçe merkezini dört bir taraftan çevirmiştir. İlçe dağlık bir yapıya sahiptir. Dağlar mevsimlik akarsular tarafından çentik vadiler şeklinde yarılmıştır.

36 Harita 3. Bayat İlçesi’nin Topoğrafya Haritası. Kaynak: Canlı, 2007:3.

Foto 1. İlçedeki Dağlık Alanlara Foto 2. Asar Kale’in İnpazarcık’tan Geçişte Bulunan Dalgalı Plato Yüzeyleri. Görünüşü.

37

İlçe köylerinin nüfus gelişimi ve hareketlerini ana jeomorfolojik ünitelere göre değerlendirdiğimizde en fazla göçün dağlık alanlar ve bu alanlara geçişte kurulan geçiş sahalarında yaşandığı görülmektedir. Başka bir ifade ile göçler, köylerin kurulduğu jeomorfolojik ünitelerin dağlık ve engebeli alanlarda daha yoğun iken, havza tabanındaki arazilerde daha az görülmektedir. Nitekim ilçede 1000-1300 m. yükselti kademesindeki nüfus 1975 ile 2009 arasında % 4 oranında artarken, 1300 metreden daha yüksek olan yerleşmelerde nüfus aynı dönemde % 58 oranında azalmıştır. Buna göre yükselti ile göçler arasında doğru orantı söz konusudur. Sonuçta yükseltinin fazla olduğu engebeli sahalarda göçlerin daha fazla olduğu ortaya çıkmış oluyor. Yani yükselti ve engebeliliğin artışı ile göçler de aynı şekilde artış gösterdiği anlaşılmaktadır.