• Sonuç bulunamadı

Irak Müdahalesi ve Kerkük’ün Durumu

BÖLÜM 3: IRAK MÜDAHALESİ İLE TÜRKİYE’NİN KARŞILAŞTIĞI

3.1. Kerkük Sorunu

3.1.2. Irak Müdahalesi ve Kerkük’ün Durumu

İkinci Körfez Savaşı'ndan 2003 Irak Müdahalesine kadar olan dönemde, bölgedeki Kürt gruplar ile Türkiye arasındaki ilişkiler inişli çıkışlı günler yaşamıştır. 2003 yılında Irak Müdahalesi başladığında ise, Kürt gruplar artık Türkiye’ye ihtiyaçlarının kalmadığını düşünerek ilişkilerin bozulmasına neden olmuşlardır. Irak Müdahalesi’nde Türklerin ABD ile aynı saflarda yer almasını ve askeri birliklerini Kuzey Irak’a sokmasını istemeyen Kürt gruplar bunu sık sık dile getirmiştir. Türkiye’nin Türkmen politikasından rahatsızlık duyan ve ITC’nin etkisizleştirilmesini isteyen Kürt grupların Türkmenlere karşı muhtemel bir soykırım uygulayacağından bile korkulmuştur. Türkiye ise, Türkmenlere karşı istenmeyen bir hareketin gerçekleşmesi, Kürtlerin Musul veya Kerkük'e girmeleri veya bağımsız bir Kürt devletinin kurulması durumunda Kuzey Irak'a müdahale edeceğini bildirmiştir.

ABD ve İngiltere, 20 Mart 2003'te Irak Müdahalesini başlatmıştır.Kürt grupları, ABD ile işbirliği yaparak Kuzey Irak'ı işgal güçlerine açmıştır. Türkiye’de yaşanan tezkere krizi nedeniyle Kürt grupları, gerginleşen Türk-ABD ilişkilerini de kullanarak, bölgede üstünlük elde etmeye çalışmıştır. Irak yönetiminin 9 Nisan 2003'te devrilmesiyle Kerkük başta olmak üzere kontrolden çıkan diğer bölgeler Kürt gruplarınca kontrol edilmiştir. Iraklı Kürtler ABD'nin desteğiyle, Kerkük'te diğer etnik gruplara karşı önemli ölçüde üstünlük sağlamıştır. Kürt grupların, bölgedeki Amerikan güçlerinin dolaylı desteğini elde ettikleri de bilinmektedir. Iraklı Kürtler, öncelikle kentin meclisinde hakimiyeti kurmuştur. Kerkük’teki en büyük Türkmen kuruluşu olan ITC’ye verilen altı sandalyeden beşi, Kürt gruplarının kurduğu üç kukla Türkmen partisinin tarafından alınmıştır. Irak Türkmen Cephesi Türkiye Temsilcisi A. Muratlı’ya göre, Kerkük’te yerel yönetimin dağılımında alınan kararlar uygulanmamıştır. Musul ve Kerkük’te yerel seçimlerde ABD, taraflı hareket etmiştir. Diyala’da ise seçilen bir

71

Türkmen vali daha sonra değiştirilmiştir. Bütün bunlar Türkmenlerin bölgedeki kaygılarını arttırmıştır (Kişisel Görüşme, 10 Eylül 2003). A. Muratlı’ya göre,13 Temmuz 2003'te kurulan 25 kişilik Irak Geçici Yönetim Konseyinde de Türkmenlere işgal sonrası gerekli yer verilmemiştir (Kişisel Görüşme, 16 Temmuz 2003).Iraklı Kürtler, Kerkük polis gücünde de önemli çoğunluğu eline geçirmiş bulunmaktadır. Kentin tek TV kanalı da Kürtler lehine yayın yapmaya başlamıştır (Sunar, 2003). ABD'nin. Türkmenleri dışlayan tutumunun arkasında başka nedenler de bulunmaktadır. Bunlardan birisi ABD'nin Irak'taki etnik topluluklar konusunda bilgisizliğidir. Bunun yanı sıra Kürt gruplarının ABD’ye olan baskısı da vardır. Kürt grupların ABD'ye savaş esnasında ve özellikle de savaş sonrasında verdiği askeri destek, söz konusu baskıyı kısmen de olsa sağlamaktadır. Ahmet Muratlı’ya göre, ABD ve diğer işgal kuvvetleri, Irak’taki etnik topluluklar hakkındaki eksik bilgilerinden dolayı yine bu topluluklar tarafından yanlış yönlendirilmektedir ve bilgilendirilmektedir. Seçimlerde bunu görmek mümkün olmuştur. ABD’nin Irak’ın içyapısını bilmemesi en çok Türkmenleri kaygılandırmaktadır (Kişisel Görüşme, 10 Eylül 2003). Türkmenlerin güvenlik kaygıları aynı zamanda Türkiye’nin de güvenlik kaygısı olacağı için Türkiye, ABD’nin Irak’taki etnik topluluklar konusunda bilgilendirilmesi için çalışma başlatmalıdır. Müdahale sonrasında ABD’den aldıkları desteğin de rahatlığıyla Kürt gruplar Türkmenlere karşı daha saldırgan girişimlerde bulunmaya başlamıştır. 22 Ağustos 2003'te Türkmenlere ait Tuzhurmatı'daki anıtlar, KYB peşmergeleri tarafından tahrip edilmiştir. Bölgedeki Türkmenler bu girişime karşı bir gösteri düzenlemiş, ancak gösteri sırasında silahlı peşmergelerin ateş açması sonucu yedi Türkmen hayatını kaybetmiştir. Kürt peşmergelerin, söz konusu Türkmen anıtlarını tahrip etmeleri İkinci Körfez Savaşı'ndan sonra Türkmenlere karşı izledikleri tutumun bir halkasını oluşturmaktadır. Geçmişte Erbil'de Türkmen varlığını kabul etmeyen Kürt grupları, orada uyguladıkları saldırıları şimdi Türkmenlerin yaşadığı diğer bölgelerde uygulamaya başlamışlardır. Aslında bu saldırının amaçlarından birisinin de politikaya katılmanın ve mücadelenin zirvede olması gereken bir dönemde Türkmenlerin politikadan uzaklaşmaları ve verilen haklara razı olmalarını sağlamak, yani bir nevi caydırma politikası olduğunu söylemek mümkündür. A. Muratlı bu konuda, Aslında Kürt gruplarının Türkmenlere karşı

72

saldırıya geçmek için bir mazeret aradıkları açıktır. Tuzhurmatı olayları da bir anda gerçekleşen bir olay değildir demiştir (Kişisel Görüşme, 10 Eylül 2003).

Burada dikkat edilmesi gereken husus şimdiye kadar Kürtler tarafından yapılan bütün saldırıların Türkmenlerin Irak siyasetinde daha aktif bir girişimde bulunma kararlarından sonra yapılmasıdır. Tuzhurmatı olayları da Irak tarihinde Türkmenlerin kendi haklarını kazanabilmek için seslerini duyurmak istemeleri amacıyla, Bağdat'ta gerçekleştirdikleri yaklaşık 10.000 Türkmen'in katıldığı gösteriden sonra gerçekleşmiştir. I996'da ITC'nin aktif hale gelmesi, I998'de ITC'nin Erbil'den Süleymaniye'ye taşınma isteğinin reddedilmesi ve 2001 yılındaki Türkçe eğitim veren okullar krizine de benzer bir şekilde Kürtler saldırılarla cevap vermiştir (turkmencephesi.org, 2003).

Kerkük'te Tuzhurmatı saldırısını protesto eden Türkmenler Ağustos 2003'te başka bir saldırıya daha maruz kalmışlardır. Polis kıyafetindeki KYB peşmergelerinin açtıkları ateş sonucunda üç Türkmen hayatını kaybetmiştir (Tuğrul ve diğ., 2003). Bu olay, Türkmenlerin geleceğe ilişkin endişelerini haklı çıkarmaktadır. Kürt grupların Kerkük'ü Kürdistan bayraklarıyla doldurması ise, yakın gelecekte bu ve buna benzer daha büyük olayların gerçekleşeceğinin göstergesidir. Irak tarihinde yaşanan bu hassas süreçte, yaşanan olaylar konusunda taviz verilmemesi gerekmektedir. Aksi takdirde, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türkmen halkının resmi temsilcisi olan ITC'nin itibarı telafi edilemeyecek kadar olumsuz şekilde etkilenecektir.

ABD’nin Türkmen halkının aleyhine yaptığı girişimlerden sonra Türkmenlerin kendi haklarını tek başına koruyacak durumu kalmamıştır. Türkmenlerin haklarını koruyabilmesi için mutlaka Türkiye’nin desteğine ihtiyacı vardır. Türkmenlerin coğrafi olarak ikiye bölünmüşlüğü ve örgütlenmedeki eksiklikleri Türkiye’nin işini daha da zorlaştırmıştır. 2003 Irak Müdahalesi sonrasında Türkmenler için önemli fırsatlar ortaya çıkmasına rağmen, yapılması gereken müdahaleler yapılmadığı için bu tarihi fırsat ortadan kalkmıştır. Türkiye bundan sonra Türkmenlerin hakları konusunda hangi stratejileri izlemesi gerektiğine karar verip kararlı bir şekilde uygulamalıdır. Bu stratejilerden en önemlisi ise, Kerkük’te Türkmenlerin azınlık konumuna düşürülmesinin engellenmesi olacaktır. Bunu sağlamak için tek yol ABD ile gerekli

73

girişimlerde bulunup, onların Irak’taki etnik sorunlar nedeniyle ortaya çıkabilecek iç savaş konusunda bilgilendirilmesidir.