• Sonuç bulunamadı

9. Osmanlı Döneminde Irak Eğitim Sistemi

1.2. Irak’ın Bağımsızlığı

1930 yılının Haziran’ında İngiltere, Irak’a bağımsızlığını vermeden önce bölgedeki menfaatlerini unutmayarak, Irak hükümeti ile kendi menfaatlerini korumak adına antlaşma yapmıştır. Irak ve İngiltere arasında yapılan antlaşmanın 1. maddesine göre Irak, dış politika konusunda ve ortak menfaatler bahsinde İngiltere’ye danışacaktı. Aynı antlaşmanın 4. maddesine göre İngiltere’nin gireceği herhangi bir savaşta Irak; topraklarını, limanlarını, demiryolu ve diğer tesislerini İngiltere’nin emrine tahsis edecektir. Ayrıca bu antlaşmanın 5. maddesine dayanarak Irak’ta var olan İngiliz askerî üslerine dokunulmayacaktır. İngilizler Irak’ı ellerinde bu şeklide tutmayı başarmış ve 1932 yılında ise Irak’ı Milletler Cemiyeti üyeliğine aday göstererek kabul ettirmiştir (Saatçi, 1996).

İngiltere’nin yardım ile Irak’ın kavuştuğu sözde bağımsızlık senaryosundan sonra yönetimin Irak’taki Türkmenlere yaptığı baskılar artmaya başlamıştır. Yeni yönetimin gayesi Irak’taki Türk halkına Iraklılık şuuru vermekti. Aslında Irak yönetimi Türklere siyasi haklar verilmesini, Irak Başkanı Muhsin Sadun zamanında kabul etmişti. Hatta Türklere siyasi hakların tanınması, 1920 yılında hükümetin ilk kuruluşunda Kerküklü bir Türk’ün Bakanlar Kurulu’na alınması ile başlamıştı. 1922’de Irak ile İngiltere arasında imzalanan antlaşmanın 3. maddesi gereğince, çıkarılması tasarlanan anayasada, vatandaşlar arasında siyasi farklar gözletilmemesi, okullarda ana dille öğrenim yapılması güvence altına alınmıştı. Bu hususları göz önüne alan hükümet 1925 yılında yayınladığı ilk anayasanın metnini Türkçe, Arapça ve Kürtçe olarak bastırmıştı. Bu anayasada ve Irak’ta cumhuriyetin ilanına kadar yapılmış olan bütün anayasa değişikliklerinde, vatandaşlar arasında etnik ve siyasi bakımdan ayrım yapan maddelere rastlanmamıştır. 1933 yılında son şeklini alan anayasanın 17. maddesinde “Kanunla istisna edilmiş hususlardan başka, Irak’ta resmi dilin Arapça olacağı” ifade edilmişti. İstisna oluşturan hususlar ise 1931 yılında yayınlanmış olan 74 numaralı ‘’Yerel Diller’’ kanunu ile tespit edilmişti. Bu kanuna göre Kerkük ve Erbil başta olmak üzere bazı Türk bölgelerinde yargılamanın Türkçe yapılması kabul edilmiş, Türklerin çoğunlukla bulunduğu ilkokullarda da öğrenimi tamamen Türkçe olması kararlaştırılmıştır (Saatçi, 1996). Yukarıda görüldüğü üzere Irak’ta Osmanlı’dan sonra kurulan bütün hükümetlerde diğer etnik azınlıklara kabinede yer almalarına izin verilmiştir. Ancak her ne kadar Anayasa’da vatandaşlar arasında etnik ve siyasi

50

bakımında ayrım yapan maddelere rastlanmamışsa da uygulama yönünde Arap olmayan diğer etnik gruplara baskı ve yıldırma politikası uygulanmıştır.

1.2.1. Yerel Diller Kanunu

Irak’ın bağımsızlığından sonra hükümetin halkı memnun etmek amacıyla yaptığı ilk iş, azınlıklara eğitim haklarını vermek olmuştur.

Ayan Meclisi ve parlamenterlerin onayı ile aşağıdaki kararlar alınmış ve bu kararlar, El-Vakai El-İrakiye gazetesinde, 1 Haziran 1931 tarihli 989. sayıda yayımlanmıştır.

Birinci Madde: İkinci ve üçüncü maddelerde belirtilen il ve ilçelerde bu kanunun hükmü geçerli olacaktır.

İkinci Madde: Mahkemelerin dili aşağıdaki ilçelerde Kürtçe olacaktır: Musul Livası: a) İmadiye b) Zaho c) Zibar d) Akra h) Köy sancak Erbil: a) Raniye b) Ravanduz Kerkük Livası: a) Kil b) Çamçamal Süleymaniye Livası: a) Halapça b) Şehr-i bazar

Üçüncü Madde: Aşağıdaki ilçelerde mahkemelerin dili Arapçanın yanında Kürtçe veya Türkçe olabilir.

51 a) Duhok b) Şeyhan Erbil Livası: a) Erbil b) Mahmur Kerkük Livası a) Kerkük b) Kifri

Ayrıca gerek görüldüğü takdirde yukarıdaki bölgelerde mahkemeler uygun dili kullandırtabilirler.

Dördüncü Madde: Bütün durumlarda yukarıda adı geçen bütün bölgelerde:

a) Aynı zamanda yukarıdaki bölgelerde ana dili Arapça olanlar mahkemelerde Arapça yargılanabilirler.

b) Yukarıda adı geçen bölgelerde bütün soruşturmalar yazılı ve sözlü olarak Arapça, Kürtçe ve Türkçe olur. Sanığa da giydiği hükmü yazılı ve sözlü olarak üç dilde de tercümesi verilir. Veya bu bölgelerdeki mahkemelere bu üç dilden birinde dilekçe verebilir.

Yukarıda değindiğimiz bütün bölgelerde kendisini Kürtçe veya Türkçe savunabilir, gerektiğinde dilekçe verebilecektir.

Beşinci Madde: Aşağıda adı geçen bölgelerde Kürtçe resmî dil olarak kullanılacak ancak İstihbarat ve Bakanlıklar gibi resmi kurumlarda, Musul ve ona bağlı olan bölgelerde resmî dil olarak Arapça kullanılacaktır.

İlçe isimleri: Musul Livası: a) İmadiye b) Akra c) Dohuk d) Zaho e) Zammar

52 Erbil Livası: a) Erbil b) Mahmur c) Koy d) Raniye e) Ravanduz Kerkük Livası: a) Çamçamal b) Kil Süleymaniye Livası: a) Süleymaniye b) Halepçe c) Şehr-i Bazar

Ancak Kerkük ve Kifri şehirlerinde Kürtçe veya Türkçe kullanılacaktır.

Altıncı Madde: Yukarıda değindiğimiz bölgelerde çoğunluğu teşkil eden halklar isteğe bağlı olarak ana dilleri (Türkçe, Arapça, Kürtçe gibi) ile eğitim alabileceklerdir.

Yedinci Madde: Bütün Iraklılar resmi kurumlara Arapça başvurabilir ve başvurular Arapça cevaplandırılır. Ancak beşinci maddede yer alan kurumlar hariç diğer dillerde de başvurabilir ve başvurduğu dilde de cevap alır.

Sekizinci Madde: Kerkük, Erbil ve Süleymaniye bölgelerinde kanunda yer verilen şekli ile Kütçe kullanılır. Musul livasında ve ilçelerinde halkın isteğine göre Kürtçe de kullanılabilir. Dokuzuncu Madde: Yukarıda bahsi geçen kararlar bakanlıklara ulaştığı tarihten itibaren uygulamaya koyulacaktır.

Bu kanun 23. Mayıs 1931’de Bağdat’ta yazılmıştır.

1.2.2. 30 Mayıs 1932 Tarihinde Irak Krallığının Yayımladığı Deklarasyon Yukarıda da değinildiği gibi İngilizlerin dayatması üzerine Irak, 1930 yılında Milletler Cemiyetine kabul edilmiştir. Milletler Cemiyetine üye olması üzerine Irak Krallığı, Başbakanı

53

Nuri El-Sait döneminde, Türklerin ve diğer azınlıkların varlığını kabul ve garanti eden bir bildirgeyi (deklarasyon) 30 Mayıs 1932 tarihinde Bağdat’ta yayımlamıştır.

Yayınlanan bildirge iki kısımdan oluşmaktaydı. Deklarasyonun ilk kısmının birinci maddesinde açıklandığı üzere bu bölümde yer alan yükümlülükler Irak Devleti için önemli bir mevzuat olarak kabul edilmiş, bu maddelere aykırı herhangi bir yasa ya da yönetmelik veya resmî eylem olamayacağı gibi mevcutta ve gelecekte bu düzenlemede yer alan maddelere aykırı daha güçlü bir yasa çıkarılamayacağı belirtilmiştir.

Bu yasa ile birlikte Irak devleti içinde yaşayan tüm halkların din, dil ve ırk ayrımı olmadan temel hak ve özgürlükleri garanti altına alınmıştır. Ayrıca bu yasa, Irak Devleti sınırları içerisinde yaşayan bütün halklara, kamu düzenini ve genel ahlakı ihlal etmemek şartıyla ibadet ve inanç özgürlüğü tanımıştır. Irak’ta, 6 Ağustos 1924’te yaşamlarını sürdürmekte olan Osmanlı tebaası, Lozan Barış Antlaşması’nın 30. maddesi ve 9 Ekim 1924 tarihli Irak Vatandaşlık Kanunu’nun koyduğu şartlar gereğince Osmanlı vatandaşlığından çıkarılarak Irak vatandaşlığı kazanmış sayılacaklardır. Ayrıca bütün azınlıkların eşit olarak temsil edilecekleri bir seçim sisteminin taahhüt edildiği bildirgede, Türkçe ve Kürtçenin yanı sıra ana dilleri Arapça olmayan vatandaşların mahkemelerde ana dilleri ile ifade verebileceği belirtilmiştir. Hatta Arapların azınlık durumunda olduğu bölgelerde, devlet kurumlarına Türkçe ve Kürtçe bilen yerli halk atanacak, Kerkük ve Kifri gibi çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu bölgelerde resmi dil Arapçanın yanında Türkçe ve Kürtçe olacaktır. Irak Türklerinin sosyal, siyasi ve kültürel haklarının korunması açısından önemli bir belge niteliğinde olan bu bildirgenin bir nüshası da Milletler Cemiyetinin arşivinde koruma altına alınmıştır. Bu karar 30.05.1932 yılında Bağdat’ta yayınlanmış ve bir nüshası Milletler Cemiyeti Sekreterliği Arşivinde (Midde East No: 127) numarasıyla kayıt altına alınarak saklanmıştır (bkz.: Ek 1).

1.2.3. Irak’ta Basının Özgürlüğe Kavuşması

Kraliyet döneminde yazılı basının yanında ilk defa işitsel ve görsel basın da yayına başlamıştır. 1932 yılında İngiltere’den Irak’a radyo vericileri getirilerek ilk kez radyo aracı kullanılmıştır. Bu radyo önce Arapça yayına başlamış, daha sonraki yıllarda Türkmence, Kürtçe ve Süryanice yayınını devam ettirmiştir (Küzeci, 2009).

Görsel basın ise 1954 yılında devreye girmiştir. Kerkük ve daha sonra Bağdat’ta düzenlenen bir sanayi fuarında İngilizler tarafından Irak’a bir televizyon istasyonu hediye edilmiştir. İstasyonun 1954-1956 yılları arasında altyapısı hazırlanmaya çalışılmış ve 2 Mayıs 1956 yılında

54

Kral İkinci Faysal, Kraliyet tacını giydiğinde, Irak’ta ilk televizyon yayını başlamıştır (Küzeci, 2009).