• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

3. Yönetimdeki Bozulmalar İçin Kurtarma Çabaları

3.3. II. Mahmut Dönemi

3.3.2. II. Mahmut Dönemi Yenilikleri

III. Selim’in ve arkadaşlarının ölümü, ıslahat taraftarlarına büyük bir darbe indirmiş fakat onları tamamen yok edememişti. Nihayet mücadelenin en feci günlerini yaşamış ve olan bitenden kuvvetli intibalar almış bulunan II. Mahmut, sabit bir fikir halini alan emelini, bilhassa enerjik yardımcılar sayesinde, kısmen tahakkuk ettirmiş, bunca zararları görülen yeniçerileri ortadan kaldırmaya muvaffak olmuştur (MEB, 1999:5).

Alemdar esaslı bir icraatçıydı. Yeniçeri Ocağı ile diğer ocaktan muvafakat senedi aldıktan sonra, 14 Ekim 1808’de eski bir kapıkulu ocağı olan Sekbanların adı benimsenerek Sekban-ı Cedit ocağı kuruldu. Umur-u Cihadiye Nezaretine Behiç Efendi, ağalığa da Nizam-ı Cedit Kethüdası Süleyman Ağa getirildi. Parası daha iyi olduğundan yeniçeriler dahil, birçok başvuru oldu. Yeni Ocak Nizam-ı Cedit’in Levent ve Üsküdar kışlalarına yerleştirildi (Türkiye Tarihi 3, 2009: 96). Burada dikkati çeken nokta III. Selim yeniliklerinin devam ettirilmesi ve örnek alınmasıdır.

Yeniçeri Ocağı XVI. Yüzyıl sonlarına kadar Osmanlı ordusunun talimli, mükemmel bir yaya kuvveti iken, bu tarihten sonra bozulmaya başlamıştır. Yeniçeri ocağının bozulmaya başlaması III. Murat devrinde başlayıp, bu hükümdar zamanında devşirme kanununa aykırı olarak ocağa yabancı kişiler kaydedilmiştir. Böylece talimsiz, başıboş kimselerin ocağa girmeleriyle bu askeri teşkilat, doğrudan siyasete katılan, devlet adamlarını tayin veya azlettirilen, padişahları tahttan indiren veya tahta çıkaran bir kuvvet halini almıştır. Zaman zaman ocağın düzeltilmesi için yapılan çalışmalar da bir netice vermemiştir (Halaçoğlu, 1991:53) .

Şeyhülislam, ulema ve halk tarafından desteklenen padişah, isyancıları topa tutarak Yeniçeri ocağını yerle bir etmiş ve yerine Asakir-i Mansura-i Muhammediye adıyla yeni bir ordu kurmuştur (Bayraktar ve diğerleri, 2002:31). Yeniçeri ocağının ortadan kaldırılması o kadar pürüzsüz ve muhalefetle karşılaşılmadan başarılmıştı ki, padişahla danışmanları bununla ilgili diğer kurumlara karşı yürümeyi de kararlaştırıldılar. İlk olarak ilkçağlardan beri ocağa manevi destekle birlikte halkın

yakınlığını sağlayan Bektaşi dergahı kapatıldı. İstanbul’da Bektaşi büyüklerinden bazıları öldürüldü, binaları yıkıldı (10 Temmuz 1826). Tüm imparatorlukta da dergahlar kapatıldı, Bektaşi dervişleri dağıtıldı, mülklerine el konulup bunlar cami, medrese, kervansaray, hastane gibi işlerde kullanılmak üzere ulemaya verildi (Shaw, 1983:48).

II. Mahmut’un Yeniçeri Ocaklarını kaldırmasına o günden sonra Vaka-i Hayriye (Hayırlı olay) adı verildi. Bu gerçekten de Osmanlı tarihinde önemli bir olaydı. İlk kez eski bir kurumu ortadan kaldırarak bir reform yapılmış, yeni kurumların artık çağı geçmiş uygulamalarla kösteklemesine izin verilmemişti (Shaw,1983: 48-49). Yeniçeri Ocağının kaldırılması yeniliklerin önündeki en büyük engelin de ortadan kaldırılması anlamına geliyordu. Peki II. Mahmut yenilikleri sadece askeri alanda mıydı? Osmanlı Batılılaşma çabaları noktasında III. Selim’den ileri gidilip daha cesur adımlar atılmış mıydı? Şimdi de bu soruların yanıtlarını aramaya çalışalım.

II. Mahmut’un eğitimle ilgili ilk ve en önemli girişimi ilköğretimi zorunlu kılan ferman çıkarmasıdır. Özellikle İstanbul’da çocukların zanaatkârların yanına çırak olarak verildikleri bir dönemde, çocukları korumaya yönelik bir çaba olarak değerlendirilebilecek bu ferman, aynı zamanda, II. Mahmut’un da toplumdaki huzursuzlukların temelinin, din kurallarının yeterince uygulanmamasından kaynaklandığını düşündüğünü göstermektedir (Köksal,2007:8). Günümüzde bile ilköğretimin zorunlu olduğu düşünülürse bu konudaki temellerin Osmanlı Devleti’nden itibaren atılmış olduğu görülür.

III. Selim döneminde etkin hale getirilen Meşveret Meclisleri8 dönemin ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalınca II. Mahmut tarafından Meclis- Vala-yı Ahkam- Adliye oluşturuldu. Meclis- Vala-yı Ahkam- Adliye 24 Mart 1838 tarihinde

8 Divan- Hümayun’un sürekli toplanan meclis olmasına karşılık, savaşa ve barışa karar vermek, anlaşmalar yapmak için gibi işlerin yanı sıra, önemli iç işlerinin de görüşüldüğü Meclis-i Meşveret, ihtiyaca göre toplanan meclisti ve sürekli bir yapı arz etmemekteydi. Gündemi yalnızca tek ve belirli bir konu ile sınırlıydı ve kendisine bağlı bir bürokratik örgütü bulunmuyordu (Sofuoğlu, 2004:107-108).

kuruldu. Bu meclisle birlikte, bakanlara ve idare konseylerine danışmanlık yapacak, Dar- Şura-yı Bab-ı Ali kuruldu. Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye, “Tanzimat-ı Hayriyye’nin müzakeresine mübaşeret” edecek, aynı zamanda bizzat Sultana danışmanlık yapacaktı (Sofuoğlu, 2004: 108). Dikkat edilirse III. Selim’den itibaren Divan-ı Hümayun dışında birtakım meclis ve danışma organları oluşturulup, yönetimde tecrübeli olan kişilerin fikirlerine danışılarak, yenilik hareketlerine yeni bir yön verilmeye çalışılmıştır. Hatta II. Mahmut döneminde Divan örgütü de kaldırılarak bakanlık sistemine geçilmiş, bu durum ise ilerde parlamenter sisteme geçişi kolaylaştıracak bir özellik kazanmıştır.

Meclis- Vala-yı Ahkam- Adliye’nin kuruluş çalışmalarını gerçekleştirmek için Mustafa Reşit, Fethi Paşa, Maliye Nazırı Nafiz Paşa ve serasker Paşa’dan müteşekkil dört kişilik bir komisyon kurulmuştu. Bu komisyon Meclis- Vala-yı Ahkam-ı Adliye’nin başkan ve üyelerini belirledi. Böylece başkanı Hüsrev Paşa olarak belirlenen meclis; bir başkan beş üye olmak üzere altı kişiden oluşturulmuştu. Yazı işleri için iki katip görevlendirilmişti. Bu arada Dar-ı Şura-yı Bab- ı Ali’nin başkan ve üyeleri de aynı komisyon tarafından belirlenmiş, başkanlığına eski Bağdat valisi Davut Paşa getirilmişti. Bu meclis de altı üye ve iki katipten oluşturulmuştu. Bu iki meclisin ilk dönemlerinde görevleri şöyle belirlenmişti: Dar-ı Şura’da görüşülecek her konuda daha sonra Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye’ye gelerek, orada “temyiz” olunacak ve yeniden incelenerek son şeklini aldıktan sonra Bab-ı Ali’ye, yani sadrazama verilecekti. Karar, sadrazamca padişahın onayına sunulacak ve eğer “ irade” ile onaylanırsa kesinleşerek yürürlüğe girecekti. Meclis- Vala-yı Ahkam- Adliye’ye9 bu durumda sadece, hükümetçe uygun görülen konuların yetkisi

9 Meclis- Vala-yı Ahkam-ı Adliye, başta Tanzimat’a karşı bir kişi olan Hüsrev Paşa’nın başkanlığından dolayı bekleneni verememişti. Öte yandan Dar-ı Şura’nın üzerinde kurulmuş olmakla birlikte, ona bağlı çalışmak durumunda kalıyordu. Mesela, gelen evrak önce Dar-ı Şura’ya gidiyor, oradan Meclis-i Vala’ya gönderiliyordu. Eğer, hükümet isterse meclis bunu görüşüp mazbatasını sadarete arz edebiliyordu ki bu fiili durum Meclis-i Vala’nın elini kolunu bağlıyordu. Meclis çalışmaları için bir başka sorun, rütbe problemiydi. Rütbe göz önünde bulundurulmadan toplanan meclisteki küçük rütbeli üyeler, görüşmelerde genellikle sessiz kalıyor ve böylece kararlar çoğunlukla yaşlı ve yüksek rütbeli memurların isteği doğrultusunda çıkıyordu. Bunun için “ radde-i mütesavviyye” ile tüm üyelerin rütbeleri eşitlendi. Meclis- Vala-yı Ahkam-ı Adliye’nin çalışmalarını etkileyen bir diğer sorun ise üyelerin başka görevlerinin bulunmasıydı. Üyelere maaş vermemek için, memuriyeti olan üyeler seçilmişti. Meclis çalışmaları aksayınca tedricen, üyelerinin başka görevlerinin bulunmasıydı. Üyelere maaş vermemek için, memuriyeti olan üyeler seçilmişti. Meclis

veriliyordu. Henüz bu dönemde çalışma şekli ve müzakere usulü kesin kurallara bağlanamamıştı (Sofuoğlu, 2004: 109).

II. Mahmut Döneminde yapılan diğer yenilikleri ise kısaca şu şekilde sıralayabiliriz:

• Bakanlıklar kurulmuştur.

• Yeniçeri Ordusu kaldırılarak yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye isimli bir ordu kurulmuştur.

• Memurlar maaşa bağlanmıştır.

• İlk nüfus sayımı (sadece erkekleri kapsayan) yapıldı

• Posta Teşkilatı, pasaport ve karantina uygulamaları başlatıldı. • Devlet memurlarına fes, ceket ve pantolon uygulaması getirildi. • İlköğretim mecburi yapıldı

• Takvim-i Vekayi adında bir gazete çıkarılmaya başlandı • Yurt dışına öğrenci gönderilmeye başlandı

• Yerli malı kullanımı yaygınlaştırılmaya çalışıldı 10

Görüldüğü üzere II. Mahmut Döneminde yapılan askeri, ilmiye alanındaki birçok yenilik devletin daha sonra girişeceği Batılılaşma hareketlerinin de temelini teşkil edecektir. Kılık kıyafet konusunda Batı’nın örnek alınmasından memurların maaşa bağlanmasına kadar geleceğe de aktarılacak bir miras bırakmıştır. Yeniliklerin önündeki en büyük engel olan Yeniçeri Ocağının kapatılması bu anlamda atılmış önemli bir adımdır. Kurulan yeni ordu da Yeni Kurulacak ülkenin (Türkiye’nin) ordu sisteminin temelini oluşturacaktır.

çalışmaları aksayınca tedricen, üyelerin diğer görevlerinden el çektirme istemlerine başlandı. Meclis- Vala-yı Ahkam-ı Adliye, Tanzimat’ın ilanına kadar görüşme usulünün belirli bir nizamname ile ortaya konulmayışı dolayısıyla yüksek rütbeli üyelerin tahakkümlerini sürdürmeleri, Reşit Paşa’nın Londra’ya gidişiyle meclisin hamisiz kalması gibi problemlerle uğraştı. Bu arada müsaderenin lağvı, rüşvetin önlenmesi, bayındırlık ve vergi reformu gibi konularda çalışmalar yapmıştı (Sofuoğlu, 2004:109).

10 Konu ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için bkz. Tahsin ÜNAL, Türk Siyasi Tarihi, Kamer Yayınları s.275-278