• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyet Dönemi İdeolojisini Anlamak Açısından Atatürk’ün Fikir Hayatı ve

I. BÖLÜM

2. Cumhuriyet Dönemi İdeolojisini Anlamak Açısından Atatürk’ün Fikir Hayatı ve

Mustafa Kemal'in doğduğu ve öğreniminin tüm aşamalarını tamamladığı dönem II. Abdülhamit dönemidir. Atatürk'ün düşünce yapısında bu ortamın önemli bir yeri ve etkisi vardır. Aynı şekilde, farklı insanların, dillerin, dinlerin, düşüncelerin ve akımların kaynaştığı bir şehir olan Selanik, Mustafa Kemal'in doğduğu ve askeri ortaokul öğrenimini yaptığı yerdir. Burada Türk okullarının yanında, birçok yabancı ve azınlık okulları mevcuttur. Aynı zamanda bir kültür merkezi olan Selanik'te 1869'dan itibaren canlı bir basın hayatının varlığı da görülmekte, çeşitli gazete ve dergiler çıkarılmaktadır (Başak, 2003: 226). Selanik, Bizans’tan beri İstanbul’dan sonra en önemli merkez durumundadır. Birçok fikrin, birçok siyasi olayın yaşandığı, aynı zamanda ticari ağırlığı olan bir liman şehridir. Ordu merkezidir ve her konumda geniş bir yetki alanı vardır. Nüfusun büyük bir çoğunluğu Türk’tür (İlhan, 2008: 36). Mustafa Kemal'in gençlik döneminde bulunduğu Manastır da, değişik fikirlerin

merkezi olduğu gibi, Fransız İhtilalı’nın etkileri ile etnik grupların hareketlendiği ve çatışmaların yaşandığı Makedonya bölgesi içinde bulunuyordu. Özellikle Mustafa Kemal'de milliyetçilik ve hürriyetçilik fikirlerinin filizlenmesinde bu bölgenin de önemli bir etkisinden bahsedilebilir (Başak, 2003: 226).

Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu bocalama yıllarında, devletin kurtarılması yolunda Genç Osmanlılar ve Jön Türkler olarak adlandırılan gruplar tarafından değişik kurtuluş yollarına başvurulduğu bu dönemde dünyaya gelen M. Kemal de, diğer genç nesil gibi gerek aldığı modern eğitim sayesinde, gerekse araştırmaya meyilli kişisel çalışma ve gayretleri sonucunda, Batı'nın bilimsel zihniyetini yakından tanışmış ve fikirlerini tenkitçi bir yaklaşım ile bir senteze vararak Türkiye'de gerçek akılcılık ve bilim çağının temellerini atmıştır. Atatürk'ü, fetva anlayışından akılcı ve bilimsel düşünceye götüren süreçte en önemli aşama, kendisinin çağına göre modern sayılabilecek okullarda eğitim görmüş olmasıdır. Batıcıların medeniyetçi, Türkçülerin milliyetçi görüşlerinden etkilenen Atatürk, bu görüşleri bilimsel düşüncenin temeline oturtacak ve pozitivist sisteminin şekillenip ön plana çıkmasına zemin hazırlayacaktır (Başak, 2003:226). Daha önceki bölümlerimizden hatırladığımız üzere bu modern okulların temelleri daha önceki yıllarda atılmış (Bunlar, II. Mahmut döneminde tohumları atılan, Tanzimat ve Meşrutiyet aydınlarının da oluşmasına katkıda bulunan okullardır), Atatürk’te olduğu gibi Osmanlı aydınlarının oluşmasında büyük katkıları olmuştur.

Zaman zaman yadsır gibi tavırlar içine girmesine karşın, Mustafa Kemal “İttihatçı” idi ve Selanik’ten en etkin isimlerden biriydi. Fakat yapısındaki lider özelliklerden gelen tutumla, “ikinci adam” olmayı kendine yediremediğinden, geride kalmayı yeğlemiştir. Düşünün ki, Suriye’de kurduğu “Vatan ve Hürriyet” örgütünü Makedonya’da yaymak için, gizlice Selanik’e gelecek fakat örgüt İttihat ve Terakki’ye katılacaktır. Daha sonra bölgeye atanmasını sağlayacaktır (Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, 2009:318). Osmanlı Devleti döneminde yapılmış olan batılılaşma hareketlerini yeterli bulmayan Mustafa Kemal'de oluşan temel fikir, çağdaş anlamda yeni ve modern bir devletin kurulması olmuştur. II Meşrutiyet'in ilanından sonra Selanik'te arkadaşları ile yaptığı bir sohbet esnasında: "İnkılabı ikma/

etmek lazımdır" diyen Mustafa Kemal, sözlerine şöyle devam etmiştir: "Biz bunu yapabiliriz. Ben bunu yapacağım. Bugüne kadar yapılan inkılap kafi sayılmaz.

Fazlasını yapacağız” (Başak,2003:226-227). Nitekim de bu sözlerini gerçekleştirmiştir.

Osmanlı'nın son dönemlerinde batı ülkelerinde okuyan aydınlar aracılığı ile Türkiye'ye gelen "pozitivizm" sosyal ve siyasal konuları bilimsel eserlerden tenkitsel bir yöntemle araştıran M. Kemal'i de etkilemiş ve Onun düşünce sisteminin temel dayanağını oluşturmuştur. İttihat ve Terakki'nin düşünce babası olan Ziya Gökalp, Batı'da etkin olan pozitif felsefenin Türkiye'deki öncülüğünü yapmış ve bir anlamda Atatürkçü Düşünce Sistemi'nin oluşumuna katkıda etkide bulunmuştur. Mustafa Kemal'in düşünce sisteminde Jön Türk batıcılığı ve Ziya Gökalp milliyetçiliği ele alınarak geliştirilmiştir. Bu noktada, Atatürkçü Düşünce'nin en belirgin yönü; yeni bir batıcılık ve milliyetçilik anlayışı getirmesidir. Bu durum, Onu kendinden önceki düşünce akımlarından kesin olarak ayırır. Daha önceki yaklaşımlar daha çok bir ümmeti yenileştirmek çizgisinde gelişme gösterirken, Atatürkçü Düşünce'de hareket noktası ümmete millet kimliği kazandırmak ve çağdaşlaşmak şeklinde tezahür etmiştir (Başak, 2003: 227).

Askeri okul yıllarında ve sonrasında Mizan, İçtihad, Osmanlı, Şura-yı Ümmet

ve meşveret dergilerini muntazam takip etmesi onun düşünce kaynaklarının kimler

olduğu hakkında bilgi vermektedir. Adı geçen dergiler II. Meşrutiyet döneminin aykırı düşünce, felsefe ve projelerle dolu yayınlardır (Gündüz, 2010: 67). Mustafa Kemal’in düşünce dünyası üzerine yapılan araştırmalarda, II. Meşrutiyet aydınlarının büyük etkilerinin olduğu sürekli vurgulanırken, onun özgün ve önemli eleştirel yönlerinin de olduğu dile getirilir. Etkileme ve etkileşim sürecinde en çok, Ziya Gökalp, Abdullah Cevdet, Kılıçzade Hakkı, Peyami Safa, Celal Nuri ve Hüseyin Cahid’in onun üzerinde tesirlerinin olduğu sürekli olarak vurgulanmaktadır (Gündüz, 2010:68). Gökalp’in Türkçülüğün Esasları ve Türkleşmek, İslamlaşmak,

Musasırlaşmak eserleri de Kemalizm’in önemli fikir kaynakları arasında sayılmıştır.

Gökalp önemli ölçüde Türkçü, modernleşme bağlamında ise seküler düşünceye taraftar bir aydındır (Gündüz, 2010: 69).

Atatürk yenik ve yıkık bir ülke devralmıştır. Yeni düzenin bunun üzerine kurulması gerekmektedir. O, Osmanlı İmparatorluğunun düştüğü hatayı tekrarlamamıştır. Batı, Osmanlıların son yıllarında bilimsel anlamda ilerleme kaydederken ve üstün duruma gelirken, Osmanlı Devleti ise, gerek onlara karşı kazandığı önceki zaferlerin etkisi ile, gerekse de dinsel inanışların saptırılması gibi sebeplerle batıdan uzak kalmıştır. Atatürk Osmanlı Devletini bu anlamda değerlendirmiş ve şunları söylemiştir; “Ülkeler çeşitlidir. Fakat uygarlık birdir ve

bir ulusun ilerlemesi için de bu yegane uygarlığa katılması gerekir. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü, Batıya karşı elde ettiği muzafferiyetler nedeniyle çok üstünlük duygusuna kapılarak kendisini Avrupa uluslarına bağlayan bağları kestiği gün başlamıştır. Bu bir hata idi; bunu yinelemeyeceğiz” Bu sözlerinden de

anlaşılacağı gibi Atatürk, bilimin yol göstericiliğini kendine ilke edinmiştir. O, bilimin ışığında Türklerin, Türkiye Cumhuriyetini kurması gerektiğini savunmuş ve “Türk Millettinin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda, elinde ve

kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir” diyerek bu düşüncesini açıklamıştır.

Osmanlıların Fransız İnkılabına bakışlarının bu doğrultuda olmamasının onların taklitçiliğinden kaynaklandığını düşünmüştür. Meşrutiyet Anayasasının ise Fransız İnsan Hakları Bildirisini taşıdığı düşüncelerin bir kopyası olduğunu ve Türklerin Fransızlardan ve dünyadaki öteki uluslardan farklı yapı ve kültüre sahip olduğunu ve bunun dikkate alınması gerektiğini belirtmiş Fransız İnkılabının ihtilal eylemine saygılı olduğunu belirten Atatürk, hiçbir zaman bu ihtilalin getirdiği kültür değişiminin aynen uygulanmasına taraftar olmamıştır. 1789 ve onu izleyen yıllarda oldukça çekici görünen bildiri ve sloganların zaman geçtikçe insan aklıyla ve bilimi ile geliştirilmesinden yana olduğunu şu sözlerle belirtmiştir. ”Fransa İhtilali bütün Cihana hürriyet fikrini nefheylemiştir ve bu fikrin halen esas menbaı bulunmaktadır. Fakat o tarihten beri beşeriyet ilerlemiştir. Türk Demokrasisi Fransa ihtilalinin açtığı yolu takip etmiş,lakin has vasf-ı mümeyyizle inkişaf etmiştir. Zira her millet inkılabını içtimai muhitinin tazyikat ve ihtiyacına tabi olan ve hal ve bu ihtilal ve inkılabın zaman-ı vukuuna göre yapar (Polat, 2005: 158).

Atatürk çağdaşlaşması her yönüyle özgün ise de onun köklerini Meşrutiyet Dönemi'nde aramalıyız. Türk çağdaşlaşmanı incelediğimizde, Meşrutiyet Dönemi yenileşmesinin Atatürk çağdaşlaşmasına önemli ölçüde tesir ettiğini görmekteyiz. Atatürk, Meşrutiyet Dönemi'nde yetişmiş bir Osmanlı Paşasıdır. Döneminin sosyal, siyasi ve kültürel gelişmelerini çok iyi incelemiş, böylelikle Osmanlı Dönemi'nde meydana getirilmek istenilen ancak bir türlü istenilen başarının sağlanamadığı değişimdeki aksaklıkları çok iyi görmüş ve Cumhuriyet çağdaşlaşmasını daha sağlam bir zemine oturtmuştur. Dolayısıyla Cumhuriyet modernleşmesi için gerekli olan alt yapı Osmanlı Dönemi'nde hazırlanmıştır. Atatürk bu altyapıdan faydalanmıştır (Aslan, 2008: 354).

Yukarda da ifade edildiği üzere ATATÜRK’ÜN fikir hayatının oluşumunda gerek ülke içi gerekse ülke dışındaki faktörler etkili olmuştur. Ülke içinde Meşrutiyet’in getirdiği özgürlük ortamında basın yayın araçları ile fikirlerini halka ulaştıran aydınların fikirleri, ülke dışında da özellikle Fransız İhtilalı’nın tüm dünyaya getirdiği anayasalcılık, milliyetçilik, hak, adalet vs… kavramlar ve bu çerçevede oluşan yeni dünya düzeni etkili olmuştur. Peki Atatürk’ün bu fikirlerinin uygulamaya yansımaları nasıl olmuştur? Bu sorunun yanıtlarını aramak için Atatürk İnkılaplarına bakmamız gerekir.

3. Cumhuriyetin Fikri Temelleri Açısından Atatürk İnkılapları’nın Oluşumuna