• Sonuç bulunamadı

II Ekim*in uğursuz günlerinde Trablusgarp vahasında da acaba böy­

Belgede Pierre Loti ve İstanbul (sayfa 97-102)

le haykırılamaz mıydı..? "İtalyan- lar katlediyorlar.." İtalyanlar sebepsiz ve anlamsız istilaya gider emperyalistlerdi. Onların dört bir yandan baskıya uğrayan Türkler gib:' bir özürleri de yoktu. Ya îngiliz- ler, H a r t u m ’da binlerce insanı öl­ dürmemi şlermiy di. .? Transval1 da nice cinayetlerin ağırlığını vic-

98 -

danları üstüne yüklemediler mi..? Ya Bulgar vahşeti ..?

Ya biz Fransızlar, Cezayir'in fethin de nice kadın ve çocukları katledip kan ve dumana boğmamışmıydık ..? Ömürleri boyunca ülkelerine ayak bas mamış olan batılılar tarafından Türk lerin tanınmamış olması; hayatları hakkında peşin hükümlere göre fikir yürütülmesi, insanı isyan ettiriyor. Yeni döndüğüm Amerika'da da durum farklı değildir. Orada da Türklerden bahsedildiği zaman "A.sya aşiretleri” "Barbarlar" gibi sözler kullanılmak­ tadır. Halbuki, yeryüzünde onlardan daha iyi yürekli, cesur, namuslu ve kendi halinde bir başka milletin bu­ lunduğunu sanmıyorum. Sanatları sade ce adam öldürmekten ibaret olan bu insanlardır öyle mi ?

Hadi canım başka yalan mı kalmadı..? Bu savaşın ardından alevleniveren

Balkanların Balkanlılara verilmesi gereken zaman geldiyse, daha önce tedbir almayan ve bugün de işlenen cinayetlere ortak olan Avrupa, bu olaya daha makûl bir çare bulabilirdj Zavallı Türkler... Herkes tarafından yalnız bırakılan ve kandırılan, kara ve deniz ordularının levazım ve silal- ihtiyaçlarının karşılanışında alda­ Balkan Savaşından görün

tüler...

Balkan savaşı Türkler için ikinci ağır darbe olmuştu. Eğer gerçekten

Kamera "İllüstrasyon gazetesinin balkan harbiyle ilgili kapa ğ m d a n çevrinerek Lo görür Loti kameraya < konuşmasını sürdürür

rşerfle can vermiş 5 0 0 . 0 0 0 şehit bira* tıkları halde, Avrupa basını onlarla alay ediyor; onları küçük görüyorlar. tılan Türkiye... Kanla yoğrulmuş top- cakları üzerinde, İslâmiyet adına

-

99

-

Claude Farrere

Ben de onlarla birlikte hakarete uğru- yorum. Bundan dolayı da iftihar ediyor gurur duyuyorum. Onlar için hakarete uğramak şerefini, ben Doğu ülkelerinde kumandanken, subaylarımdan biri olan 'in dostum Claude FarrSre ile beraber ka- fotoğrafı. zanmiş bulunuyoruz. "Türkleri Savuna- cak yalnız bu ikisi k a l d ı ” diye yazı­ yorlar. şüphesiz öyle olması gerekir. Çünkü seslerini duyurabilmek imkânına sahip olan yazarlar arasında sadece ikimiz varız,

Avrupa milletlerinin cinayet ve kalleç likleri düne ait bir mesele değildir; her zaman olagelmiştir. Fakat biz bu milletlerin, tek başlarına, ayrı ayrı bu cinayetleri işlediklerini görmeye alışmıştık. Bu defa öyle olmadı. Türkj ye'ye verilen sfczü tutmamak ve imzalan an anlaşmaları inkâr etmek konusunda birbirleriyle uyuştular. Yapılan son bir savaş sırasında, Yunan ordusu

Ethem Paşa tarafından ezildi. Bu durun da başını kurtarmak için bir çare ara­ mak zorunda kalan Yunanistan Avrupa'na aracılığını istedi. Onlara hiç bir vaatide bulunmamış olan Avrupa, bu iete ği kolayca yerine getirdi. Hatta ara­ cılığında ötesine gitti. Antlaşma şart larını zorla Türkiye'ye kabul ettirere zafer m e y v a l a r m ı elinden aldı.

Arasına Fransız gazetelerinin bazılar: da şöyle bir haber çıkar; Bulgari ar, falan Türk koyunu yakmışlar ve içinde­ kileri öldürmüşlerdir. Fakat bunu önem &£z bir şekilde yazarlar. Oysa galip / pİlgarların, beşyüzyıldan beri ekip / biçtikleri yerden kovulan Türklerden / / çok daha az affedilme sebepleri vardır

100 -

Bütün acı gerçeklere rağmen, hayır. Avrupa'nı gözünde, Türklerden başka katliamlar düzenleyen yoktur.

Şu anda, ağıza alınmaz küfür ve tehdit ler yağıyor üstüme; çünkü mağlupları savunuyorum. Haçlı savaşı sözünün alda tığı bazı zavallı Fransızlar da beni hor görüyorlar. İşte savaşla ilgili elime geçen birkaç çarpıcı m e k t u p . .. "Journal de Selanik"in eski başyazarı

Samuel Levi 'nin uzun mektubunun birkaç satırını okuyacağım size:

"Yunan ordusu tarafından sistemli bir şekilde planlanarak yağma edilen Sela­ nik şehrindeki durum, dünyaca bilinmek­

tedir. Kavala'da insan kırımı o kadar büyük olmadı. Fakat Bulgarların haksız ve vahşi davranışları burada da devam etti. Koyunlar gibi boğazlanan mllslü- man eşrafının sayısı 1 5 0 'yi buluyordu. Serez'de bir Türk, Bulgarların şehre girişi sırasında, üzerlerine iki el ateş etmiş. Kumandanların müsamahalı davranışları ve yerli Ortodoksların yönetimi altında, 2 4 -saat süreyle Bul­ gar askerleri, kan ve ganimet sarhoşlu­ ğuyla öldürdüler, yağmaladılar. Bu eşi görülmemiş kasaplıkta lŞOO'den fazla müslüman kesildi. Drama'da, Nusretli'd- İskeçe'de, Demirhisar'da az çok aynı sahneler görülmüştür. Müslümanları m a h ­ vetmeye, kökünü kazımaya yemin eden bu istilâcılar, aşağı yukarı 7 0 .0 0 0. m ü s ­ lüman öldürülmüşlerdir.

Basın denen ^dördüncü kuvvet tarafından müslüman^doğmuş olmaktan başka suçları olmayan btı kadar masum dul ve yetimler

için biraz merhamet, biraz h ı n s t i - yan insanseverliği istemenin artık zamanı değilmidir..?"

Makedonya rahipler heyetinden bir Fransız misyonerinin 11 Kasım 1912 tarihli mektubu da kısaca şö y l e1

(Ayrıca bu mektup OEüVRE gazetesin­ de yayınlanmıştır.)

Nihayet Yenice'ye dair haber alabil dim. Yunanlılar bir kere oraya gi­ rince, çarşıyı ve Türk evlerini ya yakmaya başladılar.

Yunanlılar ve Bulgarlar, Makedonya da barabarlar gibi hareket ediyorl lar. Bu durumdan, burada hemen her­ kes iğrenmiştir. Ümit edelim ki, Avrupa artık gözlerini açmış olsun. Bizi en çok endişelendiren şey ge — lecek günlerdir. İstanbul'daki bir Fransızdan gelen mektup ise şöyle; "Demirhisar, Serez ve Selanik ara­ sındaki bölgeyi dolaşmaktan dönü­ yorum. 0 ne korkunç manzara... Yo- üzerinde hırıstiyanlar tarafından öldürülmüş binden fazla erkek, kad m , çocuk ve yaşlı Türk köylüleri yatıyordu.

"Türkler katliam ediyorlar" Bugün bunun tam aksine "Türkler katliam ediliyorlar" Evet Türkler katliam ediliyorlar. Yaralıların vücutları alçakça kesiliyor, kadınlara teca­ vüz ediliyor, mahalleleri yakılıp yağma ediliyor. Kim tarafından ?

»s Makedonya'da on yılcfan beri öldür*; me sanatını yürüten vahşi asker çe-

ler hangi prensip uğruna işleniyor; Medeniyet, adalet v.e hürriyet uğru­ na. Ve ağzı bu yüce kelimelerle do­ lu olan bütün Avrupa hep birlikte, bu kötülüklerin sahiplerini sevinç­ le alkışlıyor. Ne acı bir şey... Ne utanılacak durum.

Londra Konferansının çalışmalarına devam ettiği şu sıralarda, gazete­ lerin hücumları önemsiz bir olaya yönelmiş ve eskisinden daha küçüm­ seyici bir görünüm almıştır, öyle gazeteler var ki A v r u p a ’nın E d i r n e1 yi Bulgarlara peşkeş çektikten son­ ra diğer isteklerini de tatmin et­ meye zorlamak için Türklere daha etkili baskı yapılmasına mecbur ole cağını yazıyorlar.

Bulgarların bu şehir h a k k m d a k i iddiaları haklı ve adaletliymiş. Oysa tam aksine bunlar kadar taham­ mül edilmesi güç maddeler olamaz.

Demek Bulgarların Edirne üzerindeki iddiaları meşru ? Fakat güçleri ye­ tiyorsa, önce burasını teslim alsın lar. Edirne, Türklerin yalnız tari­ hi ile dolu eski bir başkenti değil Savşşla ilgili fotğraflar... dir. 0 aynı zamanda köklü bir müslt

man şehridir. Bugünkü nüfusu arasın da, Bulgarlar önemsiz bir azınlık oluşturur. Katliamlar mütarekeye rağmen, şu satırları yazdığım ana kadar, Edirne'de hâlâ devam ediyor.

160 - 0STR0R0G YALISI - RIHTIM

Belgede Pierre Loti ve İstanbul (sayfa 97-102)