• Sonuç bulunamadı

IV. ICSID

5. ICSID Tahkimi

ICSID tahkiminin asıl işlevi ve amacıysa ticari mahiyette sayılabilen uyuşmazlıkların tarafların aralarında imzaladığı sözleşmede ICSID tahkimine atıfta bulunarak ICSID tahkimine götürdükleri hususlar değil de yatırımlardan kaynaklanan ve devletin otoriter etkisi ve egemenlik unsurunu kullanması sonucu ortaya çıkan ikili uyuşmazlıkları çözüme kavuşturma işlemini konu edinmektir.210

ICSID tahkimine başvurular her geçen gün artmaktadır ve ICSID tahkimi pek çok özelliği ile uluslararası yatırım uyuşmazlıklarının çözümünde en çok rağbet gören başvuru mekanizması niteliğindedir.

209

http://www.mfa.gov.tr/uluslararasi-yatirim-anlasmazliklarinin-cozum-merkezi-_international- centre-for-settlement-of-investment-disputes-icsid_.tr.mfa

210 ÇAL, s. 151 – 152; SHIHATA, Ibrahim F. I./ PARRA, Antonio R., “Applicable Substantive Law

in Disputes Between States and Private Foreign Parties: The Case of Arbitration under the ICSID Convention”, ICSID Review, 1994, s. 184.

79

ICSID’i diğer tahkim kurallarından ayıran özellikler ise şu şekilde sıralanabilir.211

1. ICSID Merkezi, uyuşmazlıkları çözmeyi amaçlayan bir oluşum olarak faaliyet göstermesinin yanı sıra, gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik kalkınma ve yapılanmayı teşvik eden bir uluslararası kuruluştur.

2. ICSID tahkim sisteminde tahkim işlerinin yürütülmesi sözleşmenin uluslararası hukuk hükümleri ve buna uygun olarak kabul edilen yönetmelik ve kurallar tarafından sağlanır. İç hukuk hükümleri ve mahkemelerin etkisinden hiç bir zaman soyutlanamayacak ticari tahkimlerden farklı olarak, ICSID tahkimi, Merkeze üye devletlerin iç hukuklarından bağımsız, kendi kendine yeterli olan ve yöneten bir sistemdir. Bu sistemde tenfiz prosedürü yoktur ve New York Sözleşmesi uygulanmaz. ICSID sözleşmesinin 53. Maddesine göre , “bu maddeye uygun olan hakem kararları taraflar için bağlayıcıdır ve bu kararlar taraflarca yerine getirilmelidir” der. Sözleşmeninin aynı maddesi hakem kararının temyiz edilemez ve yazılı olmak kaydıyla sözleşmenin kendi içinde sağlanan sadece belirli hukuki yollara tabidir. Bu yola, hakem kararlarının feshi için çare de dahildir. Konvensiyonun 52. Maddesine göre, bu tür bir fesih aşağıdaki bir veya birkaç gerekçeye dayanarak iki taraf için de geçerli olabilir.

Bu gerekçeler: Hakem heyetinin yanlış şekilde oluşturduğu, bu heyetin açıkça yetkilerini aştığı, üyelerinden birinin yolsuzluk yaptığı, prosedürün temel kuralında ciddi bir ihlal olduğunu, bu tahkim kararının dayanağı olan nedenleri gizlice izlemesidir. Bu sebepler ile hakem kararına uymayı gerektiren bağlayıcı bir anlaşma tesis eden ICSID tahkim sisteminde ulusal devletlerin yegane görevi ICSID hakem kararlarının ülkelerinde tanınması ve icrasını sağlamaktadır

3. ICSID sisteminin son önemli özelliği, taraflara özerklik sağlayan sıradışı kapsamıdır. Sistemin bu özelliği elbette kendi kendine yeten doğası tarafından mümkün olan uzlaşmacı karakteri olarak görülebilir. Bu nedenle sadece konvensiyonda belirtilen mutlak bağlayıcı kurallara tabidir; taraflar anlaşmazlığı

211

SHIHATA/PARRA s. 184 - 187; BİRSEL, Mahmut T., “Türkiye’de Yabancı Hakem

Kararlarının Tenfizinin Anayasal ve Küresel Boyutları”, Prof. Dr. İrfan Baştuğ’a Armağan, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 7, İzmir 2005, s. 13.

80

dinleyecek hakem sayısını belirlemede ve hakem tayin etme yöntemlerinde serbesttir. Bu knvensiyon taraflara hakemlerinin davranışlarını yönetecek kurallar üzerinde karar vermemeleri için benzer serbestlik sağlar. Yine de, tarafların özgürlük kapsamının en belirgin olduğu uyuşmazlığın esasıyla ilgili uygulanabilir olan yasadır.

81

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRK TİCARET KANUNU’NA GÖRE

ŞİRKETLER TOPLULUĞU

§ 5. ŞİRKETLER TOPLULULUĞU KAVRAMI, BU KAVRAMIN

BİR KURUM OLARAK TÜRK TİCARET KANUNDA

DÜZENLENİŞİ VE KURUMSAL YÖNETİM ANLAYIŞI

I. Genel Olarak

Şirketler, ortak bir ekonomik amacı gerçekleştirmek üzere, pay sahiplerinin bir araya gelmesi ile oluşan hukuki ve ekonomik yönden bağımsız olan ortaklık yapılanmalarıdır212. Bu ortaklık yapılanması içinde tüm pay sahiplerinin ortak amaç

çerçevesinde hareket etmesi, ortak amacın gerçekleşmesini engelleyen tutum ve davranışlardan kaçınmaları gerektiğinden, pay sahiplerinin gerek şirkete gerekse birbirlerine karşı şirketin ekonomik amacını ihlal edici davranışlarda bulunmama ve sadakat yükümlükleri vardır213

.

Özellikle yirminci yüzyılım ikinci yarısından sonra artan ekonomik ilişkiler ve faaliyetler nedeniyle hukuki bağımsızlıklarını koruyarak iktisadi hedeflerini gerçekleştirmek isteyen şirketlerin kendi aralarındaki yoğunlaşmalar artmış olup,

212 PULAŞLI, Hasan, Şirketler Hukuku Genel Esaslar Ankara 2013, s. 3.

213 NOMER, Fusun, Anonim Ortaklıkta Pay Sahibinin Sadakat Yükümlülüğü, İstanbul, 1999, s. 150;

AKER, Halit, “Hakim İşletme ile Bağımlı Şirket Arasındaki Hukuki İlişki ve Hakim İşletmenin

82

ortaya çıkan bu yoğunlaşmalar içinde bir veya birden fazla şirket bir başka şirketin fiili iktidarı altında ekonomik amaçlarına ulaşmak için faaliyet göstermeye başlamıştır214. Böylece, bir veya birden fazla şirketin hukuki ve ekonomik

bağımsızlıklarını korumak suretiyle bir başka şirketin doğrudan veya dolaylı hakimiyeti altına girerek ortaya çıkan, ülkemizde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle birlikte hukuksal bir kurum olarak varlık kazanarak “şirketler topluluğu” adı verilen bu yapılanmalar215

Almanya, Avusturya, Hollanda ve İsviçre “konzern” biçiminde; İngiltere, Fransa, İspanya ve İtalya “grup/topluluk” olarak; Amerika Birleşik Devletleri ise “bağlı şirketler/bağlı topluluk” şeklinde adlandırmaktadır216

.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda Şirketler topluluğu olarak adlandırılan bu yapılanmanın içinde bulunan her biri ayrı bağımsız tüzel kişiliğe sahip şirketlerin kendi özel menfaatleri ile topluluk içinde hakim konumda bulunan şirketin menfaatlerinin birbirine uymaması halinde, fiilen hakim şirketin politikalarıyla ve talimatlarıyla bağımlı olan şirketlerin hukuken bağımsız ve serbest iradelerinin olduklarının kabul edilmesi, fiili durumun hukuken inkar edilerek topluluk içinde bağımlı konumda bulunan şirketlerin yöneticilerine, azınlık paylara ve küçük pay sahiplerine yönelik olduğu kadar ekonomik yaşama dair de haksız sonuçların oraya çıkmasına sebep olmuştur. Bu nedenle, ekonomik yaşamda varlıkları görmezden gelinemeyecek düzeyde artan işletmeler arası yoğunlaşmaların ve dolayısıyla şirket topluluklarının ortaya çıkışı ile birlikte şirketlerin ekonomik ve hukuki yönden bağımsız olduklarına yönelik hukuki varsayım fiilen geçerliliğini yitirmiştir217

. Ekonomik ilişkilerin artmasına paralel olarak şirketler faaliyet alanlarına göre sadece ulusal düzeyde değil; uluslararası düzeyde de yoğunlaşmalar meydana getirmişler ve ekonomik yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmişlerdir. Gerek ulusal gerekse uluslararası hukuksal metinlerin şirketlerin yoğunlaşmasıyla meydana gelen bu fiili durumu ve bu durumun yarattığı sonuçları filli gerçekliğe uygun olacak şekilde düzenlemesi zorunluluk halini almıştır. İlk defa Alman Hukukunda “bağlı

214 PULAŞLI, s. 149. 215

PULAŞLI, s. 151.

216 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Madde Gerekçeleri,

http://www.kazanci.com/kho2/ibb/files/maddegerekçe6102.htm

217 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Madde Gerekçeleri,

83

işletmeler hukuku” başlığıyla düzenlenmiş olan “şirketler topluluğu” kurumuna dair bir çok Avrupa ülkesinde de ulusal mevzuatlarda münferit hükümlere yer verilmiştir.