• Sonuç bulunamadı

I Meşrutiyet’in İlanı ve Kanun-ı Esasi 24 

I. BÖLÜM 14 

2. DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE PARLAMENTER SİSTEMİNİN

2.4. I Meşrutiyet’in İlanı ve Kanun-ı Esasi 24 

Tanzimat dönemiyle birlikte Osmanlı’nın Avrupa ile daha yakın münasebet içerisinde olması Avrupa ülkelerini gezen, gören ve onların siyasi düzenlerini tanıyan, birçok Osmanlı Aydını yetişmiştir119. Bu aydınlar Tanzimat adı altında yapılan yenilik ve ıslahat hareketlerinin yetersiz olduğunu ifade etmişlerdir. Bunlara göre Osmanlı Devleti’nin Avrupa standartlarına yükseltilebilmesi, devletin daha iyi bir duruma getirilip, halkın huzura erişebilmesi için bütün vatandaşların tam bir eşitlilik içerisinde ülke ve devlet yönetimine katılması ile mümkün olabileceğini öne sürmüşlerdir. Bunun içinde ülkenin meşrutiyet yönetimine geçmesi gerektiğine inanmışlardır120. Bu dönemde basın hayatında halkı bilinçlendirmek için birçok yazı kaleme almışlardır121.

“Meşrutiyet” şart kökünden gelen meşrut kelimesinden türetilmiştir 1876’lara kadar meşrutiyet kavramı siyasi olarak kullanılmamış ve kaynaklarda da bu isim geçmemiştir. Meşveret’ten “parlamenter sisteme” kadar pek çok anlamı karşılamıştır. I. Meşrutiyet 23 Aralık 1876 ile ile 14 Şubat 1878 tarihleri arasındaki dönemi kapsamaktadır. I. Meşrutiyet dönemi denildiğinde II. Meşrutiyet’in ilanına kadar (1908’e) kadar olan dönemden de bahsedilir. Osmanlı Devlet’inde Tanzimat’ın ilanıyla birlikte modernleşme ve reform hareketleri başlamıştır. 1876 Kanun-i Esasi’nin ilan edilmesiyle anayasal bir düzene geçilmiştir122.

Tanzimat döneminde ekonomik ve sosyal başarısızlıkların yanında siyasi düzensizlikler, dış müdahaleler baş gösterince özellikle de 1870’ten sonra keyfi ve baskıcı bir yönetimin hâkim olması anayasal ve meşrutiyetin ilanına geçişi hızlandırmıştır. Tanzimat, ülkenin ekonomisini Batı’nın olumsuz etkilerine açık bir

      

118 Uyanık, s. 10.

119 Tekin İdem, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Ders Notları, Elif Matbaası, Şanlıurfa, 2015, s. 38. 120 Uyanık, s. 10.

121 Ahmet Dere, Sened-i İttifak’tan 1876 Kanuni Esasisi’ne Osmanlı Anayasal Gelişmeleri ve Tanzimat Edebiyatçılarının Kanuni Esasi’nin Hazırlanmasına Katkıları, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi),

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çanakkale, 2014, s. 69.

122  Necdet Hayta, Uğur Ünal, Osmanlı Devleti’nde Yenileşme Hareketleri (XVII. Yüzyıl Başlarından Yıkılışa Kadar), Gazi Kitabevi, Ankara, 2003, s. 173.

duruma getirmiştir. Bu etkiler sayesinde batı kaynaklı demokratik fikirlerin ülkeye geçmesine fırsat vermiştir.

1860’tan sonra özellikle basın ve yayın hayatında ciddi bir canlanma dönemi içerisine girilmiştir. Namık Kemal, Şinasi, Ziya Paşa ve Ali Suavi gibi aydınlar reformist fikirlerin rapörtörlüğünü yapmışlardır. Bu aydınların ismi Genç Osmanlılar diye anılmış fakat bu aydınların belli bir öğretileri olmamıştır. Ortak anlaştıkları konular ise özgürlük, anayasalı bir rejim ve temsili sistem olmuştur123.

Genç Osmanlılar diye bir araya gelen aydınlar Kanun-i Esasi ile hükümdarın baskı ve otoritesini düşürmek istemişlerdir ve hükümdarın nüfuzuna karşı istikrarı sağlayacak bir güç oluşturmayı hedeflemişlerdir. Çünkü devletin şahsi ve keyfi bir şekilde yönetilmesini ülkenin ilerlemesine engel olarak görmüşlerdir124. 1865 yılında kurulan aydın grup Yeni Osmanlılar Cemiyeti (Jön Türkler) ekonomik sıkıntılar, Girit Sorunu, Bulgar İsyanı gibi Osmanlı Devleti’ni sıkıntıya sokan olaylar üzerine meşrutiyet yönetimine geçmek istemeyen Sultan Abdulaziz’e karşı mücadele etmeye başlamışlardır. Abdülaziz’in istibdat rejimine karşı Genç Osmanlılar, istedikleri kişilik liderini Midhat Paşa’nın kişiliğinde keşfetmişlerdir125. Sultan Abdulaziz’i tahttan düşürüp, yerine V. Murat’ı tahta çıkarmışlardır126. Sultan V. Murat da hastalığından dolayı tahttan düşürülmüştür. V. Murat’tan sonra tahta çıkmış olan Abdulhamid, Padişah olmadan önce kendisini desteklemeleri durumunda anayasayı kabul edeceği konusunda Mithat Paşa’ya kesin söz vermiştir127.

Abdulhamid’in tahta çıkarılmasıyla Rusya’yla yeni bir savaş korkusuyla karşı karşıya kalınmıştır. Abdulhamid, kendisini Avrupa’nın aydınlanmış hükümdarları arasına girebilecek bir anayasanın kabul edilmesi durumunda Rusya’nın yalnız bırakılıp savaşı önlemeye yetebileceğini düşünmüştür. Netice itibariyle bir anayasa ilan etmeye ve imparatorluğun bir parlamentoyla birleşmesi için seçimler düzenlemeye karar

      

123 Bülent Tanör, “Anayasal Gelişmelere Toplu Bir Bakış “, Tanzimattan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, İletişim Yayınları, Cilt: I, İstanbul, 1985, s. 17.

124 Ertuğrul Düzdağ (Haz.), Sait Halim Paşa Buhranlarımız ve Son Eserleri, İz Yayıncılık, İstanbul,

2015, s. 51.

125 Necdet Hayta, Uğur Ünal, s. 174.

126 Turgay Baştuğ, 1920-1950 Yılları Arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Sosyal ve İktisadi Yapısı,

(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kırıkkale, 2007, s.3.

vermiştir128. Mithat Paşa Sadrazam olur olmaz yeni Anayasa çalışmalarını başlatmıştır129.

Kanun-i Esasi üye sayısı 30 kadar olan özel bir kurul (Meclis-i Mahsus) tarafından yapılmıştır. Bu kurul 30 Eylül 1876’da II. Abdülhamid’in isteğiyle kurulmuştur. Sadrazam Mithat Paşa başkan olarak seçilmiştir130. Anayasa metni yıl sonuna doğru tamamlanmıştır. On dokuzuncu yüzyıl anayasalarının çoğunda olduğu gibi Belçika (1831), Prusya (1853) ve Fransa (1875) anayasalarından büyük bir miktarda etkilenmiştir131. Bu Anayasa metni Meclis-i Vükela (Bakanlar Kurulu) tarafından tetkik edilip denetlendikten sonra 23 Aralık 1876’da Padişah fetvasıyla yürürlüğe girmiştir132.

1808 Senedi İttifak, Tanzimat ve Islahat Fermanları ile başlamış olan gelişmeler böylece Anayasalı bir yönetim derecesine gelmiştir. Osmanlı Devleti bu sayede parlamenter sistemle tanışmıştır133. Kanun-i Esasi 11 bölüm ve 199 maddeden oluşmaktadır134. Bu maddelerde devletin temel yapısını, organlarını aralarındaki ilişkileri ve vatandaşların temel hak ve özgürlükleri belirtilmiştir. Osmanlı Devlet’inde böylece ilk defa hukuki durum belgelenmiştir. Devletin yapısında ise bir değişiklik yapılmamıştır. Kısacası Padişahın yetkilerine hiçbir sınır getirilmemiş yürütme ve yasama güçleri yine onda birleştirilmiştir. Bu anayasa geniş bir mülkiyet hakkı ve inanç özgürlüğünü getirmiştir. Anayasaya göre devletin dini İslam, resmi dili ise Türkçe’dir.

      

128 Hamit Bozarslan, Türkiye’nin Modern Tarihi, (Çev: Heval Bucak), Avesta Yayınları, İstanbul, 2008,

s. 18.

129 Ayşegül Demirden Yüzgeç, Birinci Büyük Millet Meclisi’nin Yapısı ve Faaliyetleri (1920-1923),

(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta, 2006, s. 12.

130 Tarık Zafer Tunaya, 1876 Kanun-i Esasisi ve Türkiye’de Anayasa Geleneği, Tanzimat’tan

Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, İletişim Yayınları, Cilt: I, İstanbul, 1985, s. 28.

131 Bernard Lewıs, Modern Türkiye’nin Doğuşu, (Çev. Metin Kıratlı), Türk Tarih Kurumu Yayınları, 5.

Baskı, Ankara, 1993, s. 163, Z. Arzu Behram, 1876 Osmanlı Kanun-i Esasisi ile 1924 Tarihli T.C

Anayasasının Karşılaştırılması, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Harran Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Şanlıurfa, 2006, s. 12.

132 İlhan Arsel, Teokratik Devlet Anlayışından Demokratik Devlet Anlayışına (Şeriat Devletinden Laik

Cumhuriyete), 1. Baskı, İstanbul, 1993, s. 38.

133 Mücahit ÖZÇELİK, I. Dönem TBMM’de Amasya Milletvekilleri ve Faaliyetleri, (Yayınlanmamış

Yüksek Lisans Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri, 2016, s. 8.

134 İhsan Güneş, Türk Parlamento Tarihi Meşrutiyete Geçiş Süreci I. ve II. Meşrutiyet, Cilt: I, TBMM

Yasaya göre milletin seçtiği temsilcilerden oluşan bir Meclis-i Mebusan ortaya çıkmıştır135.

Umumi Meclis, Kanunu Esasi hakkında fikrini açıkladığı şekilde iki ayrı meclisten oluşacaktı bunlardan biri Mebusan diğeride Ayan’dır. Halk, mebuslarını seçecekti. Ayan üyelerini ise padişah tayin edecekti. Mebusların seçimi için gerekli kanunların hazırlanması Mebuslar Meclisi’ne verilmiştir136. İlk Mebuslar meclisinin seçimi için vilayet meclisleri üyelerinin seçiminde kullanılmış olan yönteme başvurulması kararına varılmıştır. İlk seçimler bu sisteme göre yapılmıştır. Ülke, mebus seçimi için sancak sistemine göre yirmi dokuz bölgeye ayırıp ve 50.000 erkek nüfus için bir milletvekilliği belirlenmiştir137. 29 Şubat 1877’de seçimler yapılmıştır138.

Kanun-i Esasi’ye göre Mebusan Meclisi seçimleri dört yılda bir yapılacaktı bir seçim bölgesinden seçilen milletvekili sadece o bölgenin değil, tüm Osmanlıların vekili konumundaydı139. Meclis-i Mebusan üyelerinin dört yılda bir seçilme zaruriyetine rağmen, Meclis-i Ayan üyeleri padişah aracılığıyla ömür boyu atanmaktaydılar. Meclis- i Ayana atanabilmek için en az 40 yaşını doldurmak gerekmekteydi. Meclis-i Ayan için anayasada geçen valilik, vükelalık, ordu müşirliği, kazaskerlik, elçilik ve patriklik, hahambaşlık gibi görevleri yapmış bireyler arasında atanmaktadır. Çoğunlukla bürokratlardan ve yüksek rütbeli askerlerden oluşan Meclis-i Ayan’ın bu bünyesi, iç ve dış siyaset konularında padişah ve hükümete bağlı kalacaklarını göstermektedir140.

Mebus seçilebilmek için de seçilme yaşının 25 olması gerekirdi. Resmi dil olan Türkçe’yi konuşabilmek, sivil ve politik haklara sahip olup ayrıca saygınlık, güvenirlik ve vergi verme yükümlülüğünün olmasını sağlayacak haklara ehil olması icap ederdi141.

      

135 Ayşe Pınar Satılmış, Birinci ve İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisinde Kayseri Milletvekilleri (Biyografi ve Faaliyetleri), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Kayseri, 2002, s. 8.

136 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Cilt: VIII, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2007, s. 230. 137 Fatma Ürekli, “Osmanlı Devleti’ nde Tanzimat’tan Sonra Parlamento Denemeleri”, Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 2, Bişkek, 2001, s. 346, Kenan Olgun, “Türkiye’de

Cumhuriyetin İlanından 1950’ye Kadar Genel Seçim Uygulamaları”, ATAM Dergisi, C. XVVIII, S. 82, Ankara, 2012, s. 4.

138 Huriye Karnap, I. ve II. Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Milletvekilleri (Biyografi ve Faaliyetleri), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Konya, 2004, s. 39-40. 

139 Yılmaz Kızıltan, I. Meşrutiyet’in İlanı ve İlk Osmanlı Meclis-i Mebusanı, (Yayınlanmamış Doktora

Tezi), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1994, s. 78.

140 Özlem Ertem, Tanzimat’tan Günümüze Türkiye Parlamento’nun Sosyal Profili, (Yayınlanmamış

Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2010, s. 7.

141 Kemal H. Karpat, Osmanlı’da Değişim, Modernleşme ve Uluslaşma, (Çev. Dilek Özdemir), İmge

Bu şartlar adı altında yapılmış olan seçimlerde 56’sı müslüman, 40’ı hristiyan olmak üzere 96 mebus seçilmiştir ve padişah tarafından tayin edilen 38 ayanın katılmış olmasıyla oluşan Umumi Meclis, Dolmabahçe Sarayı’nda 20 Mart 1877 tarihinde törenle açılmıştır. II. Abdulhamid açılış konuşmasında Osmanlı-Rus Savaşı’nın evrelerine dair bilgi verdikten sonra lafı Kanun-u Esasi’ye getirerek şu açıklamayı yapmıştır. “Kanunu Esasinin çok mükemmel surette işlemesi ve tesir yapması

devletimizin selameti için tek çaredir. “Kanun ve Siyaset meselelerinde gerçeği bulmak ve memleketin çıkarını sağlamak mebusların hürriyet ile fikirlerine bildirmelerine bağlıdır142.

19 Mart 1877- 28 Haziran 1877’de Meclis-i Umumi ilk kez açılmıştır. Üç buçuk ay çalışarak 50 toplantı yapmıştır. Yeni bir seçimin yapılmasıyla birlikte Meclis-i Umumi ikinci kez açılmıştır. Bu kez üç ay çalışıp 30 toplantı yapabilmiştir. (13 Aralık1877- 14 Şubat 1878) 1876 Anayasası devletin siyasal yapısında devamlı bir değişiklik ve padişahın yetkilerine ciddi bir sınırlama getirememiştir. Yürütme yetkisi de gene padişahın elinde toplanmış, yasama yetkisini denetimi altına almıştır. Ayrıca parlamentoyu istediği zaman feshetme yetkisi de olmuştur.

I. Meşrutiyet halkın baskısıyla ilan edilen bir akım olmamasına rağmen bu gelişmeler yaşanmıştır143. 1876 yılında yapılmış olan Tersane Konferansı’nda alınmış olan kararlara Osmanlı Devleti’nin kabul etmemesi üzerine Rusya, Osmanlı Devleti’ne savaş açmıştır. 93 Harbi olarak bilinen bu savaş, yanlış politikalarla devam edilmesi üzerine meclisteki mebusların, Padişahın bunda sorumlu olduğuna dair görüş belirtmeleri üzerine Mebusan Meclisi 14 Şubat 1878’de Abdulhamid tarafından süresiz olarak tatil edilmiştir144.

Sonuç bakımından II. Meşrutiyet’in ilanına kadar süren İstibdat devri başlamıştır145. Bundan sonra 1889 yılında Jön Türk hareketi Paris’te yeniden teşkilatlanmış ve cemiyetin ismini de Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti olarak değiştirmişlerdir146.

      

142 Karal, s. 237-238.

143 Oral Sander, Siyasi Tarih İlkçağlardan 1918’e, İmge Yayınları, 12. Baskı, Ankara, 2003, s. 317. 144 Uyanık, s. 12-13.

145 Seda Dunbay, Türk Parlamento Tarihinde Yasama Sorumsuzluğu ve Dokunulmazlığı 1908-1995,

(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi),Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2013, s. 41.