• Sonuç bulunamadı

En İyi Evlilik Birinci Evliliktir

S

eminerlerimde çok enteresan itiraflarla karşılaşıyorum.

“Ders çalış” deyince kulağını tıkayan çocukları hakkındaki şikâyetleri annelerinden, anneleri hakkındaki şikâyetleri de ço-cuklarından dinliyorum.

Anneler! Annesi yüzünden psikolojik sıkıntı yaşayan bir öğ-rencimin itirafını sizlere aktarıyorum. Sizde de bu kusur varsa acilen değiştirin. Bu tür kusurlar çocuklar üzerinde psikolojik travmalara sebep oluyor ve okullarındaki başarılarını olumsuz yönde etkiliyor.

“Hocam! Annemin çift kişiliğini bir türlü hazmedemiyorum.

Evdeki davranışları ile dışarıdaki davranışları arasında yüz sek-sen derece bir farklılık var. Evde özellikle babama karşı sert ve kaba davranan annem, dışarı çıktığında tam bir hanımefendi oluyor. Dışarıdaki hareketlerini inceliyorum. Geçenlerde alış-veriş yaptığı mahalle bakkalına nazikçe teşekkürü, işyerindeki beylerle konuşurken son derece nazik ve kibar konuşan bir an-nemle karşılaşıyorum. Annem neden dışarıda başkalarına gös-terdiği bu inceliği ve nezaketi, evdeki babama göstermiyor, an-lamıyorum. Oysa babam, dışarıda nezaket gösterdiği beylerden daha beyefendi, nazik bir insandır. Elin adamıyla güzel geçinip, kendi kocasıyla hep tersine gitmek olacak iş midir? Yanlış anla-mayın hocam! Annem ahlaksız bir kadın değildir. Namusu konu-sunda da son derece dikkatlidir. Bu konuda asla taviz vermez. Bu konuda, özellikle kız kardeşim konusunda da çok hassastır. Ama

dışarıda, hatta mahalle bakkalına gösterdiği nezaketi, evde ba-bamdan esirgemesini bir türlü hazmedemiyorum.

Arkadaşlarımla konuyu paylaştığımda benim gibi bazı arka-daşlar da aynı konulardan şikâyetçi. Yarın evlendiğim hanımım annem gibi davranırsa, inanın hocam evimde bir saat bile tut-mam!” diye devam eden bir gencin itirafları.

Seminerimden sonra boşanan iki katılımcının kendi rızaları dâhilinde şahsıma gönderdiği iki mesajı da sizinle paylaşmak is-tiyorum. Buyurun:

“Sayın hocam! Sizi sürekli gençlerle beraber görüyorum. Al-lah size güç kuvvet versin. Ne olur onlara söyle. Karar verip ev-lenirken mutlaka büyüklerinin olurlarını ve onaylarını alsınlar.

Evlendikten sonra da ilk kocalarının ne kadar çilesi varsa çeksin-ler. Özgür yaşama adına sonu olmayan maceralara girmesinçeksin-ler.

Sizin de tanıdığınız ilk eşim, çocuğum (……….)’nın babası meğer melek gibi adammış. Maalesef kıymetini bilemedim. Mesleğime güvenerek, maddi anlamda ayaklarımın üzerine durabilirsem her şeyin düzeleceğini sanmam en büyük hatam oldu. Bir dul kadı-nın parası ve mesleği olsa da toplum içinde kendi ayakları üs-tünde kalabilme zorluğunu bizzat yaşadım. Ailecek görüştüğü-müz arkadaşların beylerinin bile bir anda ne kadar değiştiğini ve gerçek yüzlerini ibretle gördüm. Başarı, huzur olursa lezzet veriyormuş. Huzursuz başarı mücadelesinde insan gıdım gıdım eriyor. Dul kalmamak için yaptığım ikinci ve üçündü evlilikler hep hüsranla ve acıyla sonuçlandı.

Nefis Kalbe karşı durdu, Gelen vurdu giden vurdu.

Aradığım çok şey değil, Yalnız ve yalnız huzurdu.

Onun da kıymetini ben bilemedim.” ( İsmi mahfuz)

K A D İ R K E S K İ N

11 Ağustos 2018 günü Manisa’da bir kamu kuruluşunda ver-diğim seminer sonu gelen mesajlardan biri ile yazımı noktala-mak istiyorum:

“Sayın hocam! Dünkü seminerde benim hayatımı anlattınız sanki. Keşkelerle dolu kocaman ve boş bir hayat. Hocam boşan-mada, yanında olan yengeler, akrabalar, hatta “sen daha iyisine layıksın” diyen herkes, meğer hepsi yalanmış. Boşandım ve suçlu ben oldum. Boşanmam için bana destek olanlar:

- Çekseydin ya! dediler. Şimdiki aklım olsaydı, asla yuvamı yık-mazdım. Severek, âşık olarak evlendiğim kocamı ve evimi kendi ellerimle ikinci kadına teslim ettim. Kendi evim varken şimdi ben 9 yıldır baba evinde sığınmacı gibi yaşıyorum. Bu yüzden Suriyeli kardeşlerimizi çok iyi anlayabiliyorum. Asla bu doğdu-ğum, büyüdüğüm evi kendi evim gibi göremedim. Evlenince in-san, baba evine yabancı kalırmış derlerdi de inanmazdım, doğ-ruymuş hocam. Şimdi TOKİ’den ev çıktı. İnşallah çalışır, kimseye minnet etmeden ödeyebilirim. Çok şükür Rabbime, dualarım ka-bul oldu, kızımla yaşayacağım. Yeni bir ev, yeni bir hayat, kızımla mutlu oluruz inşallah. Kızım yanımda oldu mu yıkılmam hocam.

Kızım benim nefes arkadaşım, can yoldaşım, canım her şeyim…

Hocam! Boşanmak isteyen arkadaşlarıma asla “boşanma-yın” derim. Ben boşandım ve 9 yıl oldu. Kızım üvey babada bü-yümesin diye evlenmeyi düşünmedim ve düşünmek de istemi-yorum. Sizin de seminerde söz ettiğiniz gibi kızıma üvey baba kokusu koklatmak istemiyorum. Ama yanımda kızım da olsa yal-nızlığın ağırlığı çok büyük ve yalnızlık çok zor. Ne olur, genç ba-yanlar eşlerinin iyi taraflarını düşünsünler ve yuvalarını yıkma-sınlar. İnsanın yılları, doğduğu evden daha fazlası, kendi evinde geçiyor. Telli duvaklı gelin çıktığım baba evine dönmenin ne ka-dar zor olduğunu hiç düşünmemiştim. Tam dokuz yıldır baba evindeyim. İnanın doğduğum büyüdüğüm bu evde, ailemin ilgi-sine rağmen sığınmacı gibiyim.

Size gönderdiğim bu mesajımı, seve seve yazabilirsiniz. Hatta seminerlerinizde de okuyabilirsiniz. Başka eşler benim duru-muma düşmesin. Hocam arkadaşlar eşlerine sahip çıksınlar, ge-rekirse bir şans tanısınlar, gelin gittiği yuvasında, yuvalarını terk etmesinler ve asla eşlerinden vazgeçmesinler. Giden geri gelmi-yor hocam. Büyütmekte olduğunuz canınız evladınız bir kızınız varsa asla ikinci evlilik olmuyor, hayali bile ürkütücü. Gençler be-nim gibi ham hayallere kapılıp geleceğini karartmasınlar. Yuva-larına sahip çıksınlar. Sonradan,“keşke, şimdiki aklım olsaydı”

gibi pişmanlık fayda vermiyor. Yaşadığım hayat şerit gibi gözü-mün önünden geçtikçe, kızımın yanında gözyaşlarımı içime akı-tarak ağlıyorum. Baba sevgisinden yoksun çocuk yetiştirmek çok zor. Gösterdiğim anne şefkati, bu açığı kapatamıyor. Boşanmak isteyen bütün bayan kardeşlerime zararın neresinden dönerse-niz kârdır, diyorum. Yuva kolay kurulmuyor. Borç harçla kurulu-yor. Yuva bozuldu mu beğenerek aldığımız eşyalar eskiyor, göze görünmüyor, hatta bazılarını gecenin karanlığında çöpe atıyor-sunuz. Ama o eşyaların bıraktığı anılar ve yaşanılan güzel yıl-lar unutulmuyor.

Hocam, semineriniz benim ve arkadaşlarım açısından çok yararlı oldu. Yuvaları konusunda sıkıntı yaşayan arkadaşlar sizi dinledikten sonra fikirleri değişti. Ne olur sizi daha sık dinleye-lim. Biz gençlerin, siz büyüklere çok ihtiyacı var. Sizi tekrar din-lemek istiyoruz.” ( İsmi Mahfuz)

Sevgili hanımlar! Yuvayı yapan dişi kuştur derler, doğrudur.

Bu itiraflara hiç bir yorum eklemeyeceğim. Yalnız şunu söyleyece-ğim. Boşanma olur mu? Elbette olur. Cinsel kusur, tedavisi müm-kün olmayan zararlı alışkanlıklar, yüz kızartıcı suçlar, aldatma, hırsızlık, erkeğin eve bakmaması, kazandığı parayı eve getirme-yerek gece hayatında harcaması, alkol, uyuşturucu ve kumar ba-ğımlılığı gibi kusurlar varsa, bu tür eşlerle yaşamak, dünyada ce-hennemi yaşamaktır. Ancak hastalık derecesindeki kıskançlık, büyüklerin kaprisi, zan, yanlış ve yanıltıcı bilgi, bazı bilgilerin

K A D İ R K E S K İ N

saklanması, asılsız dedikodu gibi sun’i sebepler yüzünden de yuvanızı yıkıp, yeni yuva kurma arayışına girmeyin. Şunu aklı-nızdan çıkarmayın! Hiçbir evlilik birinci evlilik gibi değildir.

Eşlerin en büyük yanlışlarından biri de eşleriyle yaşadık-ları mutlu ilişkileri çevresiyle paylaşmazken yaşadıkyaşadık-ları sıkın-tıları, gözlerindeki yaşlarla kurşun asker gibi annelerine, baba-larına, yengelerine anlatmaları ve farkında olmadan yakınlarını eşlerine karşı düşman yapmaları. Daha sonra da yaşanılan bir sıkıntı ile de zaten şartlandırdığınız anneniz, babanız sizin göz-yaşınıza dayanamıyor ve “boşan kızım” deyip, sizin yuvanızın yıkılmasana sebep oluyorlar.

Unutmayın! Kör, köre kılavuzluk yaparsa her ikisi de çukura düşer. Kadın erkek birbirinizin iyi taraflarını görün. Kendi gözyaş-larınızla kör ettiğiniz anne- babanızı kılavuz seçmeyin. Seçerseniz hepiniz de çukura düşersiniz. Sonunda da “keşke şimdiki aklım olsaydı”, sözcüğünü ömür boyu tekrarlamak zorunda kalırsınız.

Bugün okuduğum gazete haberlerinde“Uyuma” haber hattı ile güvenlik güçlerimiz sokak sokak uyuşturucu ile mücadele savaşını başlatmış. Adana, Ankara- Sincan, Konya, Kütahya, Af-yon, İzmir gibi girip çıktığım cezaevlerinde gördüğüm gençlerle, Türkiye genelinde dolaştığım okullardaki problemli olan genç-lerin yüzde sekseni parçalanmış aile çocuklarıdır. Uzakta de-ğil Akhisar’da seminer verdiğim bir okulun 450 öğrencisinden 167’sinin parçalanmış aile çocukları olduğunu okul müdürü ar-kadaşım söylediğinde şok oldum. Tehlikenin ne boyutta oldu-ğunu da takdirlerinize bırakıyorum. Bence sokak sokak uyuş-turucu ile mücadele yerine, ev ev aileyi yaşatma mücadelesi yapılırsa daha isabetli olur. Böylelikle sinekle mücadele yerine bataklığı kurutmuş oluruz.

A

ileye yönelik seminerlerimin sonunda, bazı hanım kardeş-lerim sıraya girip:

- Hocam, müsaade ederseniz sizinle yalnız görüşmek istiyo-rum diyerek, beni bir köşeye çekip, içinde bulunduğu sıkıntıla-rını ve pişmanlıklasıkıntıla-rını anlatıyorlar. Yüz yüze anlatamayanlar da, sitemdeki elektronik postama mailler gönderiyorlar. Tabii bayan kardeşlerimin sıkıntılarını ve pişmanlıklarını telafi etmek müm-kün değil. Çünkü ip kopmuş, bağlamak mümmüm-kün değil. Ancak on-ların dertlerini sıkılmadan dinliyor, gönderdikleri maillerini de zaman ayırarak okuyorum. “Üzüntüler paylaşılınca azalırmış”

düşüncesiyle, pişmanlıklarını paylaşarak onların rahatlamış ol-duğunu görüyorum ve dualarını alıyorum.

Boşandıkları gece gözüne uyku girmediğini, esen rüzgârla perdenin kıpırdamasından korktuğunu, özene bezene aldıkları hatıraları olan eşyaların, gecenin bir yarısında çöp sepetine atıl-dığını anlatıyorlar. Her ne kadar bazı boşanan anneler, “ben çocu-ğuma hem annelik, hem de babalık yapıyorum” dese de, bunun mümkün olmadığını, hiçbir annenin babasız büyüyen çocukla-rına babalık yapamayacağını, her ikisinin de çocuklar üzerinde ayrı bir yeri olduğunu, gözyaşlarıyla anlatıyorlar. İşte buna ben-zer mailime düşen bir pişmanlık örneği:

Üniversiteden tanıştığım sınıf arkadaşımla severek, âşık ola-rak evlendim. Eşimle on yıl süren evliliğimden dünya güzeli iki evladım oldu. Kendisi kariyer sahibi, okuyan, bilgili, birikimli,

K A D İ R K E S K İ N

donanımlı biriydi. İşini de çok seviyordu. Çevresi ile çok iyi bir iletişim kurduğu halde, nedense biz kendi aramızda iyi bir ileti-şim kuramadık. Baktık ki olmayacak. Hem çocuklarımızın, hem de kendimizin daha fazla yıpranmaması için boşandık.

Boşanma sonucu içimde büyük bir boşluk hissettim. Demek ki yalnızlık Allah’a mahsusmuş. Eşimden ayrıldıktan bir sene sonra bir dost ortamında eşinden ayrılmış, kendinden emin, ya-kışıklı, bakımlı, sanayici bir beyle tanıştırıldım. Kısa zamanda aramızda bir yakınlaşma ve sevgi oluştu. Kısa süre sonra evlen-dik. İlk birkaç ay iyi giden evliliğimizden sonra, adamın tam bir işkolik olduğunu gördüm. Sosyal hayatım tamamen sıfırlandı.

Adamın en büyük hırsı para kazanmaktı. İşi gücü hesap kitaptı.

Bu işkolik adamdan son derece sıkılmıştım. Altı yıl süren evlili-ğimden bir çocuğum da ondan oldu. Ama ne ben, ne de çocuğu-muz onun umurunda değildi. Evliliğimizin bu şekilde yürüme-yeceğini kendisine söylediğimde:

- Fabrikaya geç kalıyorum diyerek kaçarcasına evi terk etti.

Ben birinci eşim için duygusuz derken, ikinci eşim ondan da duy-gusuz, işkolik bir adam çıktı. Boşanma için avukat tutup, mah-kemeye bile gelmedi.

Dul bir kadının toplum içinde ayakta kalmasının ne denli zor olduğunu görmüştüm. Ünlü bir mağazada, alış veriş yapıp kasi-yere para öderken, sırasını bana veren bir başka beyle tanıştım.

Yine kısa süre bir birbirimizi tanımanın ardından bana evlilik teklifinde bulundu. Çaresizlik içinde kendisiyle üçüncü evliliği yaptım. Oysa adam, ahlaksız, zamparanın tekiymiş. Bu üçüncü evliliğimde felaketler yaşadım. Bir sene süren evliliğimiz süre-since bana dünyada cehennemi yaşattı. Hemen mahkemede so-luğu aldım ve ondan da boşandım.

Şimdi üç çocuğumla beraber yaşıyorum.

Allah’a şükür ailem dolayısıyla maddi bir sıkıntım yok. Fa-kat hem kendi içimde, hem de ailem üzerinde onulmaz yara-lar açıldı. Keşke birinci evliliğimi yaşatsaydım pişmanlığı içinde

sıkıntılarımı kursağıma basarak yaşıyorum. Yaşadığım bu acıları bir başka hemcinsimin yaşamasını asla istemem. Onun için bayan kardeşlerime sizin vasıtanızla diyorum ki, ilk eşinizin kıymetini bilmeniz adına aşağıda sıraladığım öğütlerimi mutlaka okusunlar.

Üç erkekle hayatını birleştiren bir kadın olarak diyebilirim ki, bütün erkekler üç aşağı beş yukarı hep aynıdırlar. Kazandığı parayı eve getiriyorsa, yüz kızartıcı bir suçu yoksa ilk eşiniz ge-nelde en iyisidir. Kıymetini bilin, elinizden bırakmayın. İlk eşim üniversite aşkımdı. Beraber okuduğumuz üniversitede görenler bize,“Ferhat ile Şirin” derlerdi. O kadar seviyorduk ki, ayrı sı-nıflarda olmamıza rağmen teneffüslerde dahi birbirimizi görme-den yapamıyorduk. Üniversite bitti. Kısa sürede beyim iyi bir iş buldu ve evlendik.

Evliliğimizin ilk yılları umduğum gibi gidiyordu. Ancak ay-lar sonra kocam işine aşırı yoğunlaşarak, beklentilerimi ihmal etmeye başladı.

Bütün erkekler her daim işine önem veriyor, sadece benimki böyle ihmalkâr sandım. Beklentilerimi ısrarla ve açıkça söyle-meme rağmen bir karşılık bulamadım. Şimdi bu beklentileri-min ne kadar lüzumsuz olduğunu anladım ama maalesef bana çok pahalıya mal oldu.

Bekârken ele avuca sığmaz biri olabilirsiniz. Ama evlendik-ten sonra iradenize hâkim olarak kendinizi bir ele ve avuca sığ-dırmak zorundasınız. Yoksa bütün ellerden ve avuçlardan kayar gidersiniz. Bekârlıkta belli ölçüde çılgınlık hoş görülebilir. Fakat evlilikte sükûnet esastır. Çılgınlık insanı çıldırtır.

Yine bekârken kendi hayatınızı yaşayabilirsiniz. Fakat evlen-dikten sonra artık tek başına kendiniz yoksunuz. Aileniz var ve ailenizin müşterek hayatını yaşamaya odaklanmanız gerekir. Aksi halde evlilik yürümez. Sonunda herkes kendisiyle baş başa kalır.

Tamamen ilgisiz de olsa, baba ailenin başında iken çektiği-niz çocuk ve hayat yükü, babasız çekilenle asla aynı değildir. Çok

K A D İ R K E S K İ N

daha ağırdır. Anadolu’da “kocan olsun, çamurdan olsun” sözü, boş yere söylenmiş bir söz değildir.

“Nedir bu çektiğim, ben de biraz rahat etmek istiyorum” de-meyin sakın. Dünya, yüzde yüz rahatlık ve mutluluk yeri değil-dir. Dünyada mükemmel, eşsiz koca aramak gerçekleşmesi zor bir ihtimaldir. Bugünkü gençlerin en büyük hatası, kendisi mü-kemmel olmadığı halde, mümü-kemmel eş aramasıdır. Ben bu hatayı yaptım. Sizler yapmayın.

Sonuç mu? Refah seviyesi orta halli kişilerle yaptığım ilk iki evliliğin kıymetini bilemedim. Saray gibi oturduğum evlerin sa-lonlarına sığmayan gönlüm, şimdi bir odaya kapandı kaldı.

A

ileye yönelik seminerlerim sonunda pişmanlığını ifade eden bay-bayan kardeşlerimin sızlanışları insanın yüreğini dağlı-yor. O pişmanlıklardan bazılarını buraya alarak, ani bir öfke ile boşanmaya karar veren kardeşlerim, karar vermeden önce bir değil birkaç defa düşünmelerini tavsiye ederim.

İşte bir beyefendinin anlattıkları:

“İşimin stresi nedeniyle kulaklarımda kesintisiz yirmi dört saat ıslık sesi var. Yüksek sesler, klakson, maçlardaki gooool sesi ve monoton sesler beni inanılmaz rahatsız ediyor. Nişanlılık haya-tımızda sus pus, ağzı var dili olmayan sakin bir kız arkadaşımla evlendim. Ağzı olan dili olmayan eşimin evlendikten sonra öyle bir çenesi açıldı ki, Ağustos böceği gibi çır çır her şeyi problem yapar hale geldi.” Suyu dökme!, onu kırarsın elleme!” gibi evde attığım her adımda mutlaka bir talimat verirdi. Bunaldım. Bak-tım ki tahammülü mümkün değil. Bereket çocuğumuz yoktu. Kısa yoldan boşandım ve rahatladım.

Yalnızlık zor gelince ikinci evliliğe karar verdim. Karar verir-ken de birinci eşimden neden boşandığımı da ikinci eşime an-lattım. Bütün şartlarımı kabul eden bu bayanla evlendim. Ama ne yazık ki bu eşim, ilkinden beter çıktı. Hele bir de sık sık beni eski eşiyle kıyaslaması yok mu? Beni çıldırtıyor. Sabrediyorum ama bakalım ne zamana kadar.”

Bir başka örnek daha verelim:

K A D İ R K E S K İ N

“Üniversiteden sınıf arkadaşımla evlendim. Ne yazık ki sınıf-taki gibi çıkmadı. Meğerse yüzünde bir maske varmış. Dört sene o maskeyi görememenin bedbahtlığı içindeyim. Öğretmen değil, dedektif olması gereken bir kadınmış. Aldığım nefesi dahi kont-rol ediyor. Hiçbir yanlışım olmamasına, evime bağlı bir erkek ol-mama rağmen beni bunalttı. Kızımın hatırı için ne kadar evlili-ğimi sürdürmeye niyetlendiysem de olmadı, boşandım.

Sonra çalıştığım firmadan, benim gibi eşinden boşanmış başka bir bayanla evlendim. Bu da öyle bir kadın çıktı ki, dünya yansa yarım hasırı yanmayan çok rahat bir kadın. Ev düzeni, mutfak becerisi sıfırdı. Evde her şey, her yer darmadağınık. Aradığın hiç-bir şeyi yerinde bulamazsın. Beş altı günlük bulaşıklar mutfakta.

İlk eşimin tertip düzeni ve titizliği karşısında, bu o kadar paspal ki, anlatamam. Evliliğimizi bir yıl zorla devam ettirebildik. Ve ilk eşim gözümde büyüdü. Bereket versin o evlenmemişti. Boşana-rak ilk eşimle tekrar evlendim. Ama çenede bir değişiklik olmadı.

İnsan elindeki kıymeti kaybedince anlıyor. Ufak bir kapris bü-yüdü, boş bir sebepten dolayı ayrıldık. Gittiğimiz bir ahbap dü-ğününde takı yüzünden tartıştık. Tartışma evde de devam etti.

Kızgınlık sonucu attığım bir tokat gözüne geldi ve mosmor oldu.

Olay komşularımız tarafından da duyulunca kapris yaptı. Bu tek-rar evliliğimiz ise sabırlar içinde dokuz yıl sürmüştü. Ama işte böylece bu dokuz yıllık evliliğimiz de mahkeme salonunda bitti.”

Aşağıya bana derdini dökenlerden birkaç örneği sizlerle pay-laşıyorum.

Bunlardan gerekli dersi/dersleri çıkarmak ilgilisine kalmış diyorum.

Buyurun birlikte okuyalım:

“Sanki ben eşimle değil de anne- babasıyla evlenmişim. Bir türlü ayağını evimden kesmediler. Eve aldığım her şeye karıştılar.

Niye onlara sormadan almışım. Eşimi aslında seviyordum ama ma-alesef o da hep anne- babasının yanında yer alıyordu. Daha fazla sabredemedim ayrıldım. Çalıştığım iş yerinde bir başka bayanla

evlendim. Çok dar görüşlü kaprisli biriydi. İki tane çocuğumuz oldu. Ama hala ilk eşimi unutmuş değilim. Boşanıp tekrar onunla evlenmeyi çok düşünüyorum ama iki tane çocuk belimi büküyor.”

“Beyim tam bir ruh hastasıydı. En küçük bir şeyi büyütüp şid-det uyguluyordu. Apartmandaki komşulara rezil oluyorduk. Hali-mizi nerde ise duymayan kalmadı ve komşuların ağzına malzeme olduk. İşin kötüsü eşim, bir sivil toplum kuruluşunda aileye yö-nelik seminerler veriyordu. Artık tahammülü mümkün değildi.

Boşandık ama beş yıldır kendime gelemedim. Bundan sonra ev-lenmek mi? Allah yazdıysa bozsun.”

“İlk eşim iyi tahsil görmüş bir köy delikanlısıydı. Tanımıyor olmama rağmen ailemin teşviki ile evlendim. Zihniyeti, yaşayışı ile tam bir uyum içinde idik. Yalnız tek eksiği düzensiz, rahat, ol-dukça dağınık biriydi. Ben ise aksine, kendime ve çevreme göre dört dörtlük bir ev hanımıydım. Her şeyi yerli yerinde, düzenli olsun isterdim. Eşim ise benim bu titizliğime hiç değer vermez, elini değdirdiği yeri talan ederdi.

Eşimin bu halleri beni sinir hastası yaptı. Yine bu dağınık-lığı dolayısıyla aramızda çıkan bir tartışma sonucu, ailemin karşı çıkmasına rağmen boşandık. Gördüm ki, evlendikten sonra baba evi de olsa insana yabancı oluyor. Karşıma çıkan, yine dost çev-resinin tavsiyesiyle, titiz ve temiz olduğu söylenen, eşinden ay-rılmış bir beyle evlendim. Hay evlenmez olaydım. Temiz giyimli, tertipli, düzenli biri ama adamın gözleri velfecri okuyor. Adam

Eşimin bu halleri beni sinir hastası yaptı. Yine bu dağınık-lığı dolayısıyla aramızda çıkan bir tartışma sonucu, ailemin karşı çıkmasına rağmen boşandık. Gördüm ki, evlendikten sonra baba evi de olsa insana yabancı oluyor. Karşıma çıkan, yine dost çev-resinin tavsiyesiyle, titiz ve temiz olduğu söylenen, eşinden ay-rılmış bir beyle evlendim. Hay evlenmez olaydım. Temiz giyimli, tertipli, düzenli biri ama adamın gözleri velfecri okuyor. Adam