• Sonuç bulunamadı

Gençlerimizin Bir Kızıl Elması Var mı?

O

smanlı bir sefere çıkacağı zaman, yeniçerisinden en tepe-deki seraskerine kadar; “Nereye gidiyoruz?” sorusunun ce-vabı, “Kızılelma”ya olurmuş.

Fakat Kızılelma’nın neresi olduğu algısında da bir birlik yok-muş. Herkesin kafalarında, yüreklerinde kendine göre bir Kı-zılelma algısı oluşmuş. Kimisi Orta Asya’yı fethetmek, kimisi Avrupa’yı fethetmek olarak anlarmış. Kimisi de, Yavuz’un dünya küresini elinde çevirip, dünyanın üçte birinin kara olduğunu görünce; “Dünya bir padişaha yetmeyecek kadar azmış” söyle-minde olduğu gibi, dünyayı Osmanlı hükümranlığı altına almak olarak anlarmış.

Avrupa seferine çıkan Kanuni’nin otağında da “Kızılelma” söz konusu edilir. Konu hakkında bir fikir birliği oluşmayınca, Otağa bir yeniçeri çağrılır ve Kanuni sorar:

- Oğlum, Kızılelma neresidir? Yeniçeri cevap verir:

- Padişahım! Kılıcının uzandığı her yer bizim için Kızılelma’dır.

Ve Türk Milletinin de Kızılelma algısının ne olduğu böyle-likle anlaşılmış olur.

Afrin harekâtına giden birlikteki tankın üstündeki Mehmet-çiğe gazeteciler sordu:

- Nereye gidiyorsunuz? Tereddüt göstermeden Mehmetçik cevap verdi:

- Kızılelma.

K A D İ R K E S K İ N

Gurur duyduğumuz bu cevap, benim olduğu kadar siz okur-larımın da hafızasında tazeliğini koruyor. Demek ki bu ülkü Türk Milletinin hayali ve değişmez hedefidir. Türk Milletinin güvenli-ğini tehdit eden her yer bizim için Kızılelma’dır. İnşallah bu yeni hedefte de Mehmetçiğimizin burnu kanamadan sonuca ulaşılır.

Bir milletin hayatında hedef ve hayal önemli olduğu gibi, in-san hayatında da hedef ve hayalin önemli bir yeri vardır Hele hele genç nesiller için. Meşhur laftır; “Gençler hayal ve hedefle-riyle, ihtiyarlar da hatırlarıyla yaşarmış.” Hatıralar yaşlıların kol-tuk değnekleri, hayal ve hedefler de gençlerin enerjisidir.” Hayal kurmayan ve hedefi olmayan gencin, seksen yaşındaki bir yaşlı kadar gücü yoktur. Yaşlıların hiç olmazsa hatıralardan oluşan bir koltuk değnekleri vardır. Hayal ve hedefi olmayan delikanlı-lar, neye dayanarak ayaküstünde durabilirler ki.

Lise ve ortaokullarda “Eğitimde Hedef Kendine Güven” ko-nulu eğitim seminerleri veriyorum. Verdiğim seminerler sonucu olumlu dönüşler bana koşuşturma azmi bahşediyor.

Gençlerin enerji kaynağı da “Hayal ve Hedef”tir.

Hedef: İnsanın ulaşmak istediği yerin tanımıdır. Hedef, şansa bırakılmayacak kadar ciddi ve alabildiğine önemlidir. Onun için gençlerin küçük hedefle, büyük hedefi iyi anlamaları gerekir. “Dok-tor olmak istiyorum” bir karardır, küçük bir hedeftir, ama beyin cerrahı olmak büyük bir hedeftir. Öğretmen olma isteği küçük, ama iyi bir eğitimci, iyi bir okul müdürü olmak büyük hedeftir.

Anadolu’da herhangi bir üniversiteyi kazanmak küçük, Ortadoğu Üniversitesi’ni kazanmak büyük hedeftir. Boğaziçi Üniversitesini kazanmak istiyorsan derece yapman gerekir. Bakkal dükkânı aç-mak küçük, ama market sahibi olaç-mak büyük hedeftir. Örnek mi?

Ahmet ile Vehbi mahallenin iki delikanlısıdır. Her ikisi de dükkân açmayı kararlaştırdı. Ahmet evine en yakın yerde, Vehbi de evine en uzak yerde, insanların yoğun olarak gelip geçtiği bir caddede bakkal dükkânı açtı. Ahmet devlet memuru gibi 8 ile 8.30 da dükkânını açarken, Vehbi 5.30 da bakkal dükkânını açarak

büyümenin yolarını arıyordu. 5.30 da kalkmak için saat filen kur-mazdı. Kendini tamamen işine adamış, ekonomi ile ilgili haber-leri hiç kaçırmazdı. Ahmet ise sekize doğru açtığı dükkânında abone olduğu gazetenin magazin ve spor sahifelerini okurdu.

Ekonomi haberleri hiç ilgisini çekmezdi. Sabah hareketliği bit-tikten sonra kapının önünde küçük bir sehpanın üzerinde sır-tını güneşe dönerek komşusu manav Şakir Efendi ile tavla atı-yordu. En büyük hayali manav Şakir’i mars etmekti ve bundan da büyük keyif alırdı.

Aradan yıllar geçti. Bakkal Vehbi, hedefine ulaşarak ülkemi-zin en büyük market ülkemi-zincirinin sahibi ve sanayicisi oldu. Bakkal Ahmet de hedefine ulaştı. Manav Şakir’i tavlada mars etmeyi ba-şardı. Sonunda biri Bakkal Ahmet Efendi, diğeri de ülkemizin en büyük iş adamı Vehbi Koç oldu.

Yani Hayal;Başarı elde etmek için hayal etmek, canlandır-mak önemlidir. Hiçbir başarı hayal edilmeden gerçekleşmemiş-tir. Başarılar tesadüfi ya da sıradan durumlar değildir.

Hayal olmadan motivasyon ve ilerleme olmaz. Hayal kurmak başarının ve motivasyonun itici gücüdür. Hayallerin gerçekçiliği, enerjisi hedefe giden yolda hız kazanmayı sağlar. İşte örneğimiz de görüldüğü gibi Ahmet’in tek hayali vardı; komşusunu tavlada mars etmek. Hayaline ulaştı. Vehbi ise hayal etti bir hedef belir-ledi. Sonuçta hem hayalini gerçekleştirdi hem de hedefine ulaştı.

Kâinatta Allah’ın yarattığı (Sünnetullah) bir kanun vardır.

Kuş, kurt, çiçek, böcek, sinek… Yaşama dair ne varsa, hepsi gü-neşle birlikte uyanır. İnsanın ise güneşten önce, sabah ezanında uyanması gerekir.

Zaman zaman Manisa Lisesi Mezunlar Derneği’nin yeme-ğine katılıyorum. Yemekte, lisemiz pansiyonunda kalan öğrenci-lerimizden sanayici, bürokrat, iş adamı öğrencilerimizi de görü-yorum. Ama ne zaman sabahın köründe okula gitsem, etüt saati başlamadan bu öğrencileri etüt sınıflarında elinde kitap, ders çalışırken görüyordum. Manisa’da Merkez Efendi mahallesinde

K A D İ R K E S K İ N

oturuyorum. Ara sıra sabah namazı için evime yakın olan Şeyh Fenari Camiine çıktığımda, gecenin karanlığında cami önünde sanayiye gitmek için servis bekleyen öğrencilerimle selamlaşı-yorum. Eğer bu öğrencilerim de zamanla annelerinin sıcak ya-taklarında on- on beş saat uyuyacaklarına, beş- altı saat uyusa-lardı, onların konumu da bugün farklı olabilirdi.

Öğrenciliğim yaz tatillerinde inşaatlarda çalışarak geçti. Bir yaz tatilinde Denizli’nin merkezi Bayramyeri semtinde inşaatta çalışırken Hacivat gibi çok değerli bir inşaat ustamız vardı. Bizi hem güldürür, hem de yormadan çalıştırırdı. Bazen bize, gelin çocuklar, size annesinin çok sevdiği çocukları göstereyim, derdi.

Hemen harç tenekelerini bırakır ustanın yanına koşardık. Usta, yazın sıcağında dili bir karış çıkmış, sırtında küfe taşıyan bir ha-malı gösterirdi. “Bakın çocuklar annesinin dizinin dibinden ay-rılmamış, hamal olmuş” derdi. Usta ile beraber gülüşürdük. Ba-zen de, gelin çocuklar annesinin sevmediği çocuğu göstereyim, derdi. Yine harç tenekeleri bırakır ustanın yanına koşardık. Bu defa da bize, caddede takım elbiseli, elinde çanta ile yürüyen adamı gösterirdi. Gördünüz mü, annesinin dizinin dibinden ay-rılmış, adam olmuş, derdi.

Evet, anneler-babalar! Çocuklarınızın adam olmasını istiyor-sanız dizinizin dibinden ayırın. Gençler! Siz de adam olmak isti-yorsanız analarınızın yataklarında daha az uyuyun. Anadolu’da;

“Akşam yatırmayan, sabah kaldırmayan, aptal kutusu” diye isim-lendirilen televizyona takılıp kalırsanız, o kutu sizi de aptallaş-tırır. Okyanuslarda pusulasız seyreden bir geminin, nerede ba-tacağı ve hangi kayaya çarpacağı belli olmayacağı gibi, hedefi ve hayali olmayan gençlerin de hayatta ne olacağı belli olmaz. Na-sıl ki Mehmetçiğimizin bir “Kızılelma” sı varsa, geleceğinize yö-nelik sizin de bir hedefiniz, “Kızılelma”nız olsun.