• Sonuç bulunamadı

2.3. Kadınların Siyasal Katılımını Etkileyen Faktörler

2.3.1. Tarihsel, Toplumsal ve Kültürel Faktörler

2.3.3.1. İstihdama Katılımda Yetersizlik

Gelir ve meslek sahibi olmanın siyasal katılım üzerinde olumlu yönde bir etkiye sahip olduğuna katılımı etkileyen faktörler içerisinde değinilmiştir. Sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyinin yüksek olması, siyasal katılımı arttırmaktadır. Özellikle kadınların çalışma hayatına katılması, karar alma mekanizmalarında eksik olan kadın oranını arttırıcı bir etkiye sahip olmaktadır. Çünkü toplumsal koşullar gereği özel alanla sınırlanan kadının, kamusal alana çıkması toplumla daha yoğun ilişkide bulunmasını sağlamaktadır. Böylece kadın, toplumsal sorunlara ve dolayısıyla güncel olaylarla beraber siyasal hayata da ilgisi artmaya başlayacaktır. Etkinlik yapma duygusu ve vatandaşlık görevini yerine getirme ihtiyacıyla siyasal faaliyetlere daha kolay katılacaktır. Bu bağlamda, yukarıdaki etkinin

53

tam tersi olarak eksik istihdamın kadınların karar alma mekanizmalarına girmelerini olumsuz bir şekilde etkileyebileceğini söyleyebiliriz. “Kadınların önünde gerek aile ve toplumsal hayattaki işbölümünden gerekse ataerkil toplum yapısının özelliklerinden kaynaklanan görünmez engeller mevcuttur.” Çalışma hayatındaki zorluklar da kadınları kamusal alandan, dolayısıyla siyasal hayattan uzak tutmaktadır. Bu durumu, Kayaalp ve Okutan (2010) şöyle ifade etmektedir:

Kadının çalışma hayatına girmesi, onun toplumdaki değerini arttırırken ekonomik özgürlüğünü elde etmesini de sağlamış, ancak diğer yandan geleneksel değerler ve roller nedeniyle çeşitli sorunlar yaşanmasına da neden olmuştur. Erkek çalışanlar üzerine odaklanmış ekonomi ve işgücü piyasasında kadınlar birçok farklı uygulamayla karşı karşıya kalmışlardır.

Eşit işe eşit ücret verilmemesi, doğum izninin yeterli ya da hiç olmaması, çalışma şartlarındaki adaletsizlik, kadınların farklı mesleklere sahip olabilmesini sağlayan eşit fırsat ortamının olmaması gibi sorunlar, iş hayatında kadınlara farklı uygulamaların olmasına sebep olmuştur. Parti ve aile desteğinin olmaması, politik yaşamın erkek niteliği ataerkil ideolojinin ve kültürel geleneklerin egemenliği, parasal destek yokluğu, seçim sisteminin niteliği gibi konular, kadınların siyasal alanda az olmasının sebepleridir (Berktay, 2004:

26). Kadınların eşit temsilini engelleyen tüm bu koşulların bertaraf edilmesi ise taşıdığı önemden dolayı bütün toplumun sorunudur. Kadınların eşit temsilini toplumsal bir sorun olarak kabul etmiş bir ülke olan İsveç’i incelemek yol gösterici olacaktır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. SİYASAL KATILIM MÜCADELESİNDE İSVEÇ

3.1. İsveç’te Kadınların Siyasal Katılımı

Kadının, her düzeyde karar alma mekanizmalarında etkili olması ve yetki kullanmaya katılımı toplumlar için giderek daha fazla önem arz etmektedir. Bu amaçla, eşit temsilden yana uygulamalar arttırılmaya başlamıştır. Bu çalışmalar, Pekin +5 Siyasi Deklarasyonu ve Sonuç Belgesi (2003: 22)’nde şu şekilde özetlenmiştir:

Artan sayıda ülke kota sistemlerini kabul etmiş, bazı ülkeler gönüllü anlaşma, ölçülebilen hedef ve amaçlar içeren düzenleyen ve olumlu ayrımcılık politikaları uygulanmıştır; kadın liderliği için eğitim programları geliştirmiş, kadın ve erkeklerin aile ve iş yükümlülüklerinin uzlaştırıcı önlemler başlatmışlardır. Kadının ilerlemesi için ulusal mekanizma ve işleyişler oluşturulmuş; ulusal ve uluslararası politikacı, parlamenter, aktivist ve çeşitli alanlarda meslek sahibi kadınlar arasında ağlar kurulmuş, geliştirilmiş ve güçlendirilmiştir.

Yapılan tüm bu çalışmalar kadınları daha çok hayatın içine katmak, mevcut toplumsal rollerinin dışına çıkabilmelerini sağlamak içindir. Devletlerin karar alma mekanizmalarında kadınları hem sayı olarak hem de etkin katılım açısından yoğun bir şekilde görmek demokrasinin uygulanabilirliğiyle doğrudan ilintilidir. Kadın temsilinin artması, demokratik sebeplerden dolayı bir amaçtır (Stanbury, 2004). Özellikle bu durumun farkına varmış, sosyal refah devleti olan İsveç, cinsiyet eşitliğine büyük önem vermiştir. Çünkü toplumsal cinsiyet eşitliği, İsveç toplumunun temel taşı niteliğindedir.

Kadın ve erkek, toplumun her alanında eşit hak ve görevlere sahip olabilmektedir. Bu eşitlik, kadın ve erkeklerin mesleki hayatta beraber çalışmalarını, meslek ve aile yaşantısını bir arada yürütebilmelerini, hem kadın hem de erkeğin şiddete maruz kalma gibi korkulara sahip olamamaları anlamına da gelmektedir. İsveç, kadın erkek eşitliği konusundaki hassasiyetinin şu şekilde ifade etmektedir (The Official Gateway to Sweden, 2009):

Hem kadın hem de erkek ebeveyn izni hakkına sahiptir. Çok sayıda çift evde sorumlulukları eşit paylaşır. Örneğin, anne ve babanın her biri için özel olarak tanınan, başka bir deyişle anne ve babanın birbirine devredemeyeceği 60 günlük izinleri vardır.

55

Çocuğu doğan bir baba, doğum nedeniyle işinden ek olarak 10 gün izin alabilir. İkizleri doğan bir babanın izin alma hakkı 20 gündür. Evlat edinen bir anne ya da baba, evlat edindiği günden itibaren 1,5 sene izne ayrılabilir.

Toplumsal alanda uygulanan bu politikaların yanı sıra; İsveç, siyasal alanda da kadın erkek eşitliğine büyük önem vermiştir. Bu bağlamda, uluslararası bir organizasyon olan Accountability’nin sunduğu The State of Responsible Competitiveness 2007 Raporu (2007: 84), cinsiyet eşitliği konusunda İsveç hakkında önemli bir tespitte bulunmuştur. Bu rapora göre, kadın ve erkek temsil oranlarının parlamenter ve bakanlar arasında eşit olması, kadınların seçme ve seçilme haklarının uzun tarihçesi, kadın istihdam oranın yüksek olması ve cömert bir doğum izni politikası sürdürülmesi açısından İsveç dünyadaki en ileri ülke olarak tanımlanmıştır. Bugün, parlamentoda % 45’lik bir kadın katılımına sahip olan İsveç, birçok ülke için çoktan bir rol model haline gelmiştir. Bu rol modelin incelenmesiyle, Türkiye’de kadınların siyasal katılımlarını arttırma çabalarının da olumlu etkileneceği düşünülmektedir.