• Sonuç bulunamadı

İsteme Kipliği

2. EMİR KİPLİĞİ VE İŞARETLEYİCİLERİ

3.3. Anlamsal ve Edimsel İşlevler

3.3.1. Kök Kiplik ve “Emir Kipi”

3.3.1.1. İsteme Kipliği

Türk dilbilgisi kitaplarında “isteme kipi” terimi, emir, istek, şart ve gereklilik kipi olarak adlandırılan ekleri ve bunların temel anlamlarını karşılayan bir tabir olarak bazı araştırmacılar tarafından kullanılagelmiştir140. Kiplik sahasında ise, Aslan Demir tarafından “isteme kipliği” olarak kullanılmış ve “istek, emir, rica, yalvarma” şeklindeki dört semantik alanı karşılayan bir terim olarak belirmiştir. “İsteme kipliği”nin daha önce belirtildiği gibi “rica” alanı dışlanarak oluşturulması daha uygun olabilir. Zira, istek, emir ve yalvarmayı birbirine göre konumlandıran konuşurların statüleridir (Şekil 4).

Rica eden kişinin istektekinden farklı bir statüsü yoktur. Rica, isteğin daha nazik ifadesi olarak görünmektedir. Dolayısıyla ayrı bir başlıkta değil, istek kipliği içinde değerlendirilebilir. Nitekim, Aslan Demir’in “kendini çevreleyen emir, istek, yalvarma vb. semantik birimlerden farkı, ricalarda nezaket olgusunun daha belirgin olmasıdır.”

dediği rica kipliğine verdiği örnekler, kuvvetle muhtemel nazik istek ve emir kipliğine aittir. Emir kipliğine ait izlenimi veren bu örneklerden ikisi aşağıda yer almaktadır:

(51) (Bir müşteri ile otelin resepsiyon görevlisi arasında geçen konuşma)

-Sabah sekizde uyandırın bizi lütfen. İyi geceler.

-Size de.

139 Bu terim, literatürde bazen yükümlülük bazen de hem yükümlülük hem de dinamik kipliğinin anlam alanlarını kapsayacak şekilde kullanılır. Kök kipliğin dinamik ve yükümlülüğü kapsayan kullanımı, son dönemlerde popülerlik kazanan eyleyici ve konuşmacı merkezli kiplik ayrımındaki eyleyici merkezli kipliğe benzer bir kullanıma sahiptir (Nuyts 2001: 25).

140 Hengirmen (1999: 148; 154), “kip”leri bildirme ve isteme kipleri olarak ikiye ayırır ve isteme kiplerinin, “eylemin belirttiği iş yapılırken istek, dilek-koşul, gereklilik ve emir kavramlarını veren kipler” olduğu belirtir. Aksan (1999: 190) ve Bilgin (2006: 377) de “isteme kipi” terimini kullanan araştırmacılardandır.

142 (52) Doktor, Melek Hasan’a döndü.

Rica ediyorum, konuşmalarınızla hastayı yormayın. Sakinleştirici yapıyoruz kendisine, ama uyumuyor, sizinle konuşuyor. Durumu ağır, yüreğine bir araba saplanmış,

yani bir çelik yığını (Aslan Demir 2008: 147-160).

(Şekil 5: Emir, İstek ve Yalvarmada Alıcının Konumu)

İstek Kipliği

İstek kipliği, daha çok eşit statülerdeki kişiler arasında gerçekleşen ancak üst statülere de zaman zaman sunulabilen, gerçekleşmesi olası ve eyleyici açısından zorunlu olmayan talepleri içeren bir semantik alandır. Bu alanın asli işaretleyicilerinden biri günümüz Türkçesinde "emir kipi” denilen paradigmadır. Aşağıda “emir kipi” ile kodlanan istek kipliği örnekleri yer almaktadır:

(53) Lokantanın yıllardır tanıdığım başgarsonu Sadi’ye bize hangi balığı tavsiye ettiğini sordum.

-Hiç gelmiyorsunuz artık Kemal Bey, dedi. Anneniz hanımefendi de hiç gelmiyorlar.

-Annem babamdan sonra evden çıkıp lokantada yemek yeme zevkini kaybetti.

-Getirin hanımefendiyi, lütfen Kemal Bey. Biz onu neşelendiririz (MM, 459).

(54) Annemin bir kere “Bari çocuğun kalbini kırmayın.” dediğini hatırlatayım. Annemin çocuk dediği Kara, yirmi dört, bense onun yarı yaşındaydım. Babam Kara’nın aşk ilanını küstahça bulduğu için annemin ricasını kasten yerine getirmemiş de olabilir (BAK, 52).

Alıcıdan Durumsal/Statüsel Üstünlük EMİR

Alıcıya Durumsal/Statüsel Eşitlik İSTEK

Alıcıdan Durumsal/Statüsel Astlık YALVARMA

143

Yalvarma Kipliği

Yalvarmak, birinden ısrarla, kendine acındıracak sözlerle, saygılı bir biçimde bir şey istemektir141. Yalvarılan kişi, görece olarak yalvaran kişiden çok üstündür ve talep edilen isteği gerçekleştirebilecek güçtedir. İsteğin ısrarlı sunumuna rağmen gerçekleşme olasılığı emir ve isteğe göre azdır. Zaten ilahi yakarışlar hariç kişiyi bu ısrarlı davranışa iten nedenlerin başında gerçekten olması çok arzulanan ve zaman zaman hayati olan istirhamın gerçekleşmeyeceğine dair olan kuvvetli his ve çaresizlik gelir. Ama yine de olasılığın getirdiği bir umut vardır.

Yalvarma daha çok sözdizimsel ve sözlüksel işaretleyicilere ihtiyaç duyan bir kiplik alandır. Tek morfolojik kodlayıcısı “emir kipi”dir ki bu eklerin de mutlaka bağlamla, çoklukla “ne olur, lütfen, yalvarırım” gibi ifadelerle ve kendine özgü bir tonla desteklenmesi gerekir (Aslan Demir 2008: 162). Kişi kendine yalvaramayacağı için

“emir kipi”nin birinci tekil şahıs eki –AyIm bu kiplikte görevli değildir. Ancak kurban olayım, kulun kölen olayım, elini ayağını öpeyim gibi yalvarmayı pekiştiren kalıp sözlerin bazıları bu ekle kurulur. Aşağıda söz konusu kodlayıcıların ve diğer yalvarma işaretleyicilerinin ortaklığıyla sunulan yalvarma örnekleri bulunmaktadır:

(55) Hani mektuplarımda bacıya selam ederim diyen Katil Bekir vardı ya. Onu karlı bir gün hastanede pusuya düşürüp öldürdüler. Öldüren de en aziz arkadaşıydı. Küçük bir odada üç kişi üstüne çullandı. İkisi kollarını ve ayaklarını tuttular. Aziz arkadaşı bıçakladı. İlk bıçaktan sonra kurtulamayacağını anlamış olacak, “Artık vurma, dur, yeter…

Vurma…Çoluğum, çocuğum var.” diye yalvarmış (DY, 29).

(56) Ömer (Hayyam) ilk kez söz aldı:

-Efendimiz merhamet etsinler. Sabbah belki kusur işlemiştir. Belki çok aceleci ve işgüzar olmakla günah işlemiştir ki bu yüzden kovulması bile gerekir. Ama kimseye bir kötülüğü dokunmamıştır.

-Öyleyse gözlerine mil çekilsin. Demiri kızdırın.

Hasan ses çıkarmıyordu. Ömer yeniden söz aldı. Kendisinin işe soktuğu bir adamın öldürülmesine ya da gözlerine mil çekilmesine gönlü razı olamazdı:

-Efendimiz diye yalvardı. Genç, gözden düşmüş olmanın tesellisini okumada bulacak bir adama, bu cezayı uygun görmeyin (S, 75).

141 TDK Büyük Türkçe Sözlük, http://tdkterim.gov.tr/bts/ (Erişim Tarihi: 17.02.2013).

144

(57)’de Kör Hasan adında biri, beş bin lira karşılığında çocuklarından birini kör edip dilencilik yaptırmak üzere bir dilenciyle anlaşmıştır. Diğer çocuk bunu yapmaması için babasına çaresizce yalvarmaktadır:

Büyük çocuğa dokunamazdı. Evin yarı yüküne yardımcı oluyordu.

-En iyisi Ali, dedi. Yaşı da dilencilik yapmaya uygun... Deyyus, çok konuşkan maşallah…

Eğilip Ali'nin yüzünü öptü:

-Beni bağışla oğlum! Mecbur olmasaydım, bunu yapmazdım, dedi.

(Kezzap dolu) Fincanı oğlunun yüzüne doğru yaklaştırdı. Tam o anda oğlu Salman yataktan fırladı:

-Baba durrr! diye bağırdı. Kardaşıma kıyma baba! Elini ayağını öpeyim. Onun yerine benim gözümü kör et!(SA, 117)

(58)’de Şems-i Tebrizi’ye aşık olarak onunla evlenen Kimya, normal bir evlilik beklentisi içindedir. Ancak Şems, evlilik gecesi odadan gitmek ister. Çıkacak dedikoduları da düşünen Kimya Şems’in gitmemesi için ısrar eder:

(58) Kimya yalvardı.“Dur lütfen! Gitme” dedi. Ayağa fırladıysa da tam olarak ne yapacağını bilemediğinden gene aynı cümleyi yineledi:

“Artık karınım ben.” O an anladım ki onunla evlenerek büyük bir hata yapmıştım. Benim gibi bir adam ne demeye evlenirdi? Kocalık vazifesi için yaratmamıştı beni yaradan. Bunu şimdi apaçık görüyordum (A, 372).