• Sonuç bulunamadı

İstanbul’da Kurulan Gizli Telgraf Merkezi’nin Savaş Dönemi Faaliyetleri

5. MİLLİ MÜCADELE CEPHELERİ

5.4. İstanbul’da Kurulan Gizli Telgraf Merkezi’nin Savaş Dönemi Faaliyetleri

Gizli Telgraf Merkezi İstanbul Ankara arası telgraf muhaberatında büyük önem arz etmektedir. 1921 yılı Şubat ayında Mümtaz Bey, gizli merkeze kesinlikle yaklaşmaması konusunda Cevad Bey’i uyarır. Çünkü gizli merkez İngilizlere ihbar edilmiştir. Bu ihbarı önceden duyan Mümtaz Bey, makineleri ve diğer eşyaları çilek sepetinin içerisinde kaloriferciler vasıtasıyla kaçırttığını ve Müdür İhsan Bey’in Süleymaniye’deki evine yolladığını söyleyerek, kendilerinin de artık orada çalışacaklarını söyler.

İhsan Bey’in evinin, önünden iki hat geçiyor gibi görünse de bu hat güzergâhı ne kadar dikkatle incelenirse incelensin hatların herhangi bir eve girdiği anlaşılamıyordu, zira telgraf merkezinden dört hat bu eve çekilmişti. Bu dört hattan birisi merkezden 120 voltluk akümülatör cereyanı getirirken; diğer iki tel, telefon devresi vazifesi görüyor, dördüncü tel ise muhabere edilecek hattın bağlanması için kullanılıyordu. Evin en üst katının bir odasını merkez haline getirerek, pencerelerine battaniyeler germişler böylelikle dışarıya ışık, gölge ve makine sesinin gitmesini engellemişlerdi.

Başlangıçta, Adapazarı üzerinden muhabere yapılacak olan Ankara telini muhabereye başlamadan evvel merkezden eve bağlamak iş bitince de kestirmek gerekiyordu. Sonra bu teli daimi olarak eve bağlama olanağı ortaya çıkınca bu güçlük ortadan kalmıştır.

Evde oluşturulan bu merkezde, çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra Ankara ile teati edilen şifreler, o kadar fazlalaşmıştır ki telgrafçılarımız istirahat etmeden sabaha kadar çalışmak zorunda kalmışlardır. İş bitmese bile sabahları 08.00’den sonra çalışmak çok tehlikeli olduğundan bu saatlerde muhabereyi kesmek zorunda kalmışlardır.

Ankara ile İzmit Adapazarı üzerinden yapılan muhabereye bir müddet imkân bulunamamıştır. Zira bu hat, İzmit’in Yunanlılar tarafından ve Gebze ile İzmit arasının da İngilizler tarafından işgali üzerine yapılamaz olmuştur. Bu çalışılamayan dönemde bir gün Cevad Bey, hattı telefona alıp dinlerken İngilizlerin İzmit’teki karargâhları ile

302Durmuş Yalçın; Yaşar Akbıyık; Dursun Ali Akbulut, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I,Atatürk Araştırma

devamlı olarak muhabere ettiklerini ve bu muhaberenin tamamen çalınabileceğini anlar ve o gün bir kısım muhabereyi kâğıda kaydeder. Bu muhabere Harbiye’deki İngiliz Başkumandanlığı karargâhından yapılıyor ve gizli merkezin telefon hattına endüksiyon yoluyla geçiyordu. Bunu daha net ve emin bir şekilde alabilmek için Harbiye’den çıkan teli gizli merkezdeki makineden geçirmek gerekiyordu. Cevad Bey, Mümtaz Bey’e bunu yapıp yapamayacağını sorar. Çok cesur biri olan Mümtaz Bey, o hatta bir arıza icat ederek teli Süleymaniye’ye kadar getirir ve tekrar Harbiye’den geçirerek istenilen sistemi kurar. Harbiye’den gelen teli küçük bir komütatöre bağlayarak telefondan geçiriyor ve muhabereyi mikrofondan net bir şekilde kaydedebiliyorlardı. Cevat Bey telefon başından ayrılması gerektiği zaman komütatörün fişini çekiyordu, tekrar gelip fişi yerine takıncaya kadar İngilizler hiçbir muhabere yapamıyorlardı. İngilizler haftalarca arızanın yerini arayıp bulamadıkları için çılgına dönmüşlerdir.

İngilizlerin ve Yunanlıların Edirne ile yaptıkları muhabereleri telgrafçı arkadaşına kopya ettirmek için Cevad Bey, teli gizli merkez olarak kullanılan eve telemelanj ettiriyordu. Gizli merkezdeki telgrafçı da Cevad Bey’in, aldığı ve yazdığı telgrafların tamamını evde kayıt altına alıyordu.303

Sirkeci PTT Merkezi’nin arkasındaki 80 ton kadar telgraf teli, fincan ve demir sandıkları, Mümtaz ve Cevad Beyler, Tüccar Raif Bey’le anlaşarak Ankara’ya göndereceklerdir. Raif Bey’in gönderdiği arabalar postanenin arkasına yanaşarak tel kangallarıyla fincan sandıklarını almışlardır.304

Arabalara yükleme sırasında Mümtaz Bey de hazır bulunduğu için kimse şüphelenmemiş, bu işten yalnız alakası olan üç dört kişi haberdar olmuştur. Birkaç gün içinde 80 ton kadar telgraf teli ile ne kadar fincan ve demir sandığı varsa hepsi taşınmıştır.

Tellerle sandıklar, Anadolu’ya tüccar eşyası götüren odun motorlarının içlerine istif edilip üzerlerine manifatura eşyası dolduruluyordu. İğreti bir bakışla bunlarda tel ve fincan bulunduğu anlaşılamazdı. Motorlar doldukça sabaha karşı boğazdan çıkmak üzere hareket ediyorlardı. Boğaz’dan Karadeniz’e çıkan bütün deniz vasıtaları Kavaklar mevkiinde İngilizler tarafından kontrol ediliyordu. Fakat bu kontroller rüşvet mukabili

303 Cevad Besen, İstanbul’da Kurulan Gizli Telgraf Merkezine Ait Hatıralar IX, Pos-tel Dergisi, Sayı:3,

Mart 1963, s.12-13; İstiklal Harbi’mizde PTT, PTT Genel Müdürlüğü, Ankara 2009, s. 277-278

304 Cevad Besen, İstanbul’da Kurulan Gizli Telgraf Merkezine Ait Hatıralar IX, Pos-tel Dergisi, Sayı:3,

üstünkörü yapılıyordu. Raif Bey’in motorların yolda tutulmaması ve tel ile fincanların ele geçirilmemesi için İngilizlere epeyce bir para verdiği biliniyordu.

Bu tedbirler sayesinde postane arkasındaki bahçeden Beşiktaş’a nakledilen tellerle fincanların hepsi Anadolu’ya geçirilebilmiş yalnız bunlardan 7-8 ton kadar teli götüren bir motor, Yunan torpidoları tarafından yakalanarak, el konulmuştur.

1921 senesinin Haziran ayında Üsküdar-Kuşçalı-Kandıra arasındaki Jandarma telefon telinin, Jandarma karakolları arasında telefon görüşmeleri yapmak için tesis edildiğini öğrenen telgrafçılarımıza, bu telden geceleri faydalanma imkânı sağlanmıştır. Kandıra, Bolu-Mudurnu üzerinden Ankara ile muhabere edilebiliyordu. Bu sistemden yararlanılabilmesi için Üsküdar ile Kandıra arasındaki devrenin jandarmalar tarafından telgrafçılarımıza bırakılması gerekiyordu. Oysaki jandarma karakolları Üsküdar Mutasarrıflığının emrinde, mutasarrıf da milli hareketlerin aleyhinde bir isim olup İngiliz yanlısı biri olarak bilinmekteydi. Böyle bir mutasarrıftan gidip yardım istemek aklın alabileceği bir durum değildi. Fakat Ankara ile muhabere edebilmek için başka çare yoktu. Birkaç gün düşündükten sonra Mümtaz Bey, Fen Müfettişi Mazhar Bey’le beraber Üsküdar mutasarrıfına gitmiştir. Yapılan bu görüşmede Mümtaz ve Mahzar Beyler durumu bütün açıklığı ile mutasarrıfa anlatmışlardır. Mutasarrıf ne cesaretle kendisine böyle bir şey söyleyebildiklerini sorduğunda da gereken cevabı vermişlerdir.

Netice itibariyle Mutasarrıf Bey bu açık ve samimi konuşmadan, yapılacak hizmetin gerekliliğini ve önemini gayet iyi anlamış ve onları takdir ederek yardım edeceğini söylemiştir.

Muhaberenin, jandarma telefon devresinden emniyetle cereyanı için bir takım tedbirlerin alınması şarttı. Evvela jandarma telinin geçtiği karakollarda görev yapan personelin güvenilirliğinin gözden geçirilmesi gerekiyordu. Çünkü bunlardan birisinin muhabereyi çalmaya yahut çaldırmaya kalkışması veya birisine haber vermesi işin felaketle sonuçlanmasına neden olabilirdi. Bunun dışında bir de hattın iyi şekilde tamir edilmesi gerekiyordu. Üsküdar Hat Başçavuşu Şükrü Efendi ile Mutasarrıf Bey’in yardımları sonucu yapılan tahkikatta bazı jandarmalar yerlerinden alınarak bunların yerine güvenilir kimseler getirilmiştir. Ayrıca Şükrü Efendi, hattın gerekli tamir ve bakım işlerini de yapmıştır.

Sonunda Jandarmaya ait bu tel, her akşam 19.00’dan sabah saat 07.00’e kadar hiç müdahale edilmeksizin telgrafçılarımızın emrine verilmiştir. Bu hattan Kandıra üzeri tekrar muhabere etmeye başladıkları dönemde Anadolu’daki harp harekâtı gibi

İstanbul’daki Milli Teşkilat da genişlemiş ve muhabereleri çoğalmıştı. Bu nedenle telgrafçılarımız sabaha kadar çalışmaya devam ediyorlardı. Ancak, Ankara’daki muhabere baş memurları iyi memurlarını İstanbul’daki gizli telgrafçılarımızın karşısından alıp başka cihetlere verdikleri için muhabereden randıman alınamıyor bu da işin gecikmesine neden oluyordu. Bu durum üzerine Ankara merkezindeki iyi memurların listesi yapılarak Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti ’ne durum arz edilmiş ve karşılarına seçtikleri memurların oturtulması talep edilmiştir. Bu istekleri ertesi gün hemen yerine getirilmiş, hatta Erkan-ı Harbiye, muhaberenin devam ettiği süre içerisinde işlerin aksamaması için bu memurların başına nöbetçi zabitler tayin etmiş ve muhaberenin aksaksız devamı için büyük ehemmiyet ve alaka göstermiştir. Bunun dışında başka bir telgraf hattı da, Ankara’da Umum Müdürün odasına kurulan bir postaya bağlanarak gizli telgrafçılarımızla çalışan memurların diğer memurlarla ilgisi kesilmiştir.

Çalışan bir memur hiçbir yere ayrılmayarak ve hiç kimse ile konuşmayarak devamlı çalışmak zorunda kaldığı için bütün bu tedbirler, muhabereye başlanmasından bitimine kadar bir dakikalık bir zamanın bile boş geçirilmemesine ve inanılmayacak derecede iş yapılmasını sağlamıştır.305

Yapılan bu gizli muhabereyi tespit edebilmek için muhaberenin yapıldığı yer ile muhabereyi yapanlar hakkında bilgi verecek olanlara, İngilizler bol miktarda para vaat ettikleri halde gizli muhabere merkezini bulamamışlardır.306

Mümtaz Bey, her ihtimale karşı, Köprü ’den Rumelihisarı’na kadar tramvay yolundan gizli bir hat çektirerek, Harbiye’de İngiliz karargâhı önünden geçen tele olan ihtiyacı ortadan kaldırdı. Bu hat kısım kısım, çeşitli kimselere çektirildiği için hattın nereden başlayıp nereye kadar gittiği kimse tarafından anlaşılamamıştı.

Bu hat, kablolardaki nakillerden birine gizlice bağlanmıştı ve bunu sadece Anadoluhisarı’ndaki memurlardan başka kimse bilmiyordu. Alınan bu tedbirler sayesinde hattın İstanbul’la Anadoluhisarı arasındaki kısmı bulunamaz ve kontrol edilemez hale gelmişti.

Üsküdar hat başçavuşu Şükrü Efendi’de de yavaş yavaş Kandıra’ya kadar yeni bir hat daha çekmişti. Böylece Jandarma teline ihtiyaç kalmadan gece gündüz

305 Cevad Besen, İstanbul’da Kurulan Gizli Telgraf Merkezine Ait Hatıralar X, Pos-tel Dergisi, Sayı:4,

Nisan 1963, s. 8; İstiklal Harbi’mizde PTT, s. 278-280

306 Cevad Besen, İstanbul’da Kurulan Gizli Telgraf Merkezine Ait Hatıralar XII, Pos-tel Dergisi, Sayı:5,

haberleşmek mümkün olacaktı. Fakat İngilizler bu hatlar üzerindeki kontrollerine tekrar başlamışlar ve bu sefer işi daha ciddi tutmuşlardı. Hal böyle olunca gizli telgrafçılarımızın işi artık öyle gece yarısı değil gündüz ortasında işe başlamayı gerektirecek dereceye varmış bulunuyordu.

Muhabereyi tespit edebilmek için Kuşçalı-Kandıra arasındaki 40 kadar direği kıran İngilizler, Jandarma hattı ile gizli teşkilatımızın kullandığı hattı parçalamış ve hususi bir müfrezeyi her gün o civarda dolaştırarak hatların tamir edilip edilmediğini kontrol ettirmeye başlamışlardır. Bu da muhaberenin devamı için büyük bir engel teşkil etmiştir.

İki üç gün sekteye uğrayan muhabereyi mutlak surette yeniden tesis etmek icap ediyordu. İlk önce Kuşçalı’daki gayretli ve fedakâr hat çavuşları İsmail ve Ali Osman Bey’ler her akşam hava karardıktan sonra kırılan direkler arasına lastikli kablo çekerek, bunların uçlarını hatlara bağlıyor ve sabah bu kabloları toplayarak ortadan kayboluyorlardı. Bu önlemler emniyetli olmakla beraber gündüz muhabere yapılmasına imkân vermediği gibi geceleri de yetersiz geliyordu. Geceli gündüzlü çalışabilmek için yeni bir hat yapmak ve bunu, araştırma yapan İngilizlerden gizlemek gerekiyordu. Bunun üzerine Mümtaz Bey o bölgeye giderek Şükrü Efendi ile beraber kimsenin göremeyeceği gizli bir hat çekmiş ve böylelikle gece gündüz muhabere edebilme imkânı doğmuştu.

İngilizler direkleri kırdıktan sonra muhaberenin kesileceğini ümit ederek bir müddet rahat eder gibi olmuşlardır. Fakat yeniden hatları kontrol edip kırdıkları direklere rağmen gizli şifre muhaberesinin, devam ettiğini öğrenince yeniden araştırma ve tahkikat yapmaya başlamışlardır. Samandıra ve Kuşçalı çavuşlarıyla bazı merkezlerin memurları üzerinde durup bunları sıkıştırarak nereden kimlerin muhabere ettiklerini soruşturmuşlarsa da kimseden bir şey öğrenememişlerdir. İngilizler en üst düzeyde inceleme yapmalarına rağmen bir netice alamamışlardı. 307

Bir ucu Ankara’da postanenin özel bir dairesinde, diğer ucu İstanbul’un muhtelif ve gizli yerlerinde bulunan bu gizli telgraf teşkilatına, Milli Mücadele tarihimizin çok şeyler borçlu bulunduğu bu vatanperverlerin isimlerini şükranla anarız. (İstanbul Telgraf Başmemuru Hacı Mümtaz Bey, telgraf müdürlerinden Arap İhsan bey “bilahare

307 Cevad Besen, İstanbul’da Kurulan Gizli Telgraf Merkezine Ait Hatıralar XIII, Pos-tel Dergisi, Sayı:6,

Ankara’ya çağrılmıştır” hat memuru Ahmet ve telgrafçı Cemal, Cevad, İsmet Bey’ler ve telgraf memuru Edip Efendi) 308