• Sonuç bulunamadı

İslam Hukuku’nda irtifak hakları Türk Hukuku’ndan farklı bir şekilde ele alınmıştır.

Taşınmaz lehine kurulan irtifak hakları tanınmış, bunun dışında kalan haklar ise aynî hak kabul edilmekle birlikte irtifak hakkı sayılmamıştır. Sadece bir şahıs lehine kurulabilen süknâ hakkı, bu nedenle bir irtifak hakkı olarak değerlendirilmemiştir37.

İslam Hukuku’na göre süknâ hakkının üçüncü kişilere devri caiz bir şekilde kurulabilmesi mümkündür. Süknâ hakkını doğuran hukuki işlem genellikle kira sözleşmesidir.

Kira sözleşmesinin hak sahibine sağladığı menfaat bir evin süknâsı olduğundan, İslam fakihleri

35 Kayak, s. 251; Mugglin, s. 5. Yine şahsa bağlılık özelliği nedeniyle, habitatio’nun bir süreyle sınırlandırılmadan kurulduğu hallerde, hak sahibinin ömrü boyunca geçerli olduğu kabul ediliyordu. Kayak, s. 256.

36 Kayak, s. 250. Usus dururken habitatio’nun ususfrutus hükümlerine tabi tutulması ilk bakışta yadırganabilir. Gerçekten de habitatio’nun salt bir oturma, kullanma yetkisi verdiği Klasik Dönem’de usus içinde değerlendirildiği, ondan bağımsız olmadığı doğrudur. Gelgelelim, Iustinianus habitatio’yu usus’tan ayrı bir hak olarak düzenlemekle kalmamış, kiraya verme yetkisini de eklemiştir. Bu sayede ususfructus’a daha benzer bir hâl alan habitatio’yu, ususfructus hükümlerine tabi tutma eğilimi oluşmuştur. Kayak, s. 255.

37 Hacak, Hasan; İrtifak, TDV İslâm Ansiklopedisi, C. XXII, İstanbul 2000, s. 461.

17

kira sözleşmesinin doğurduğu hakkı süknâ hakkı olarak değerlendirmişlerdir38. Ayrıca, milkü’l-menfaa’ya –eşyanın menfaatlerini içeren haklara- dahil olan haklar doğrudan kendi isimleriyle de anılmamıştır. Hakkın adı yapılan işlem göz önüne alınarak belirlenmiştir. Daha açık bir deyişle, süknâ hakkı yerine onu doğuran örneğin kira işleminden hareket edilerek, kira işleminin doğurduğu hakkın niteliği gereği süknâ hakkına ulaşılmıştır39. Buna paralel olarak, Mecelle’de kira sözleşmesinin veya süknâ hakkının doğmasına yol açan diğer işlemlerin düzenlenmesine karşın, süknâ hakkına ilişkin doğrudan bir hüküm bulunmamaktadır.

İslam Hukuku’nda kira dışında süknâ hakkının kazanılmasını sağlayan başka hukuki işlemler de bulunmaktadır. İvazsız süknâ hakkı tanınması manasına gelen iâre, vasiyet, vakıf, devlet arazilerinin kişilere tahsisine olanak sağlayan iktâ, bunların başlıcalarıdır40. Ayrıca boşanan kadının iddet süresince kocası karşısında sahip olduğu süknâ hakkı, İslam Aile Hukuku’ndan kaynaklanan bir diğer önemli kazanma sebebidir. Yalnız bu durumda süknâ hakkı aynî değil nispi niteliktedir41.

Osmanlı Devleti’nde Mısır eyaletinin özerk yapısı, kanunlaştırma hareketlerinde de bağımsız girişimlere neden olmuştur. Kadri Paşa’nın Mürşidül – Hayran adlı eşya ve borçlar hukuku alanlarını kapsayan kanun çalışması yürürlüğe girmese de medreselerde

38 Günay, Hacı Mehmet; Süknâ, TDV İslâm Ansiklopedisi, C. XXXVIII, İstanbul 2010, s. 48.

39 Hacak, Hasan; Milk, TDV İslâm Ansiklopedisi, C. XXX, İstanbul 2005, s. 63.

40 Bu kurumlar hakkında detaylı bilgi için Bkz. Günay, s. 49.

41 Bu konuda detaylı bilgi için Bkz. Günay, s. 49; Boyalı Gürpınar, Hatice; İslam Hukukunda İddet Bekleyen Kadının Nafaka ve Süknâ Hakkı (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya 2011, s. 54.

18

okutulmuştur42. Süknâ hakkı bu kanun çalışmasının birinci kitap dördüncü bab 24-27.

maddelerinde ayrıca ele alınmışsa da kanun yürürlüğe girmediği için hukuki bir etkiye sahip olmamıştır43. Ancak medreselerde okutulmasına karar verildiğine göre hâkimin hüküm verme sürecinde etkili olduğu, göz önünde bulundurulduğu düşünülebilir.

Oturma hakkının Türk Hukuku’nda ilk olarak ete kemiğe büründüğü yer, 743 sayılı TKM’dir. Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş gerekleri göz önünde bulundurarak ZGB’den iktibas yoluyla hukuk sistemine dâhil ettiği TKM’nin 748-750. maddelerinde ifadesini bulan oturma hakkı, ZGB’nin bir çeşit çevirisi niteliğindedir. 748 ve 749’uncu maddelerin fıkra sayısı bakımından düzenlenmesi dışında bir değişiklik içermemektedir. Esbab-ı Mucibe Layihası dışında ne bir genel gerekçe ne de madde gerekçeleri içeren TKM’den oturma hakkına dair fazladan bir şey öğrenmek mümkün değildir. Tam anlamıyla bir genel gerekçe olarak görülemeyecek Esbab-ı Mucibe Layihası’nda ise din kurallarının değişmezliği karşısında hayatın dinamik yapısına uygun, çağdaş bir medeni kanun ihtiyacı vurgulanmakta, kanun hükümlerinden ayrıca bahsedilmemektedir44.

TKM’nin aradan geçen 70’i aşkın yılda değişen dünyaya uyumlu hale getirilmesi, uygulamada sorunlara yol açan hükümlerin değiştirilmesi, bu sırada dilinin de güncelleştirilmesi amaçlarıyla yıllarca süren çalışmalar, nihayet 2001 yılında tamamlanmıştır.

Bu çalışmaların meyvesi 4721 sayılı TMK, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Oturma

42 Şentop, Mustafa; Mürşidü’l-Hayrân, TDV İslâm Ansiklopedisi, C. XXXII, İstanbul 2006, s.

59.

43 Akgündüz, Ahmet; İslam ve Osmanlı Hukuku Külliyatı, Özel Hukuk – II, C. III, İstanbul 2012, s. 922.

44 Kılıçoğlu, Ahmet M.; Medeni Kanunumuzu Nasıl Değiştirdik, MÜHFHAD. 2016, C. 22, S.

3, s. 1721-1722.

19

hakkı TMK’nın 823-825. maddelerinde düzenlenmiştir. Bazı eski ve yabancı kökenli terimlerin değiştirilmesi suretiyle TKM’deki metin arılaştırılmış, hüküm değişikliği yapılmadan hükümet teklifinde olduğu haliyle Adalet Komisyonu’nda, daha sonra da Meclis Genel Kurul’unda kabul edilmiştir. Maddenin fıkra sayısı ve düzenlemesi de kaynak kanun ZGB ile aynı hale getirilmiştir. Bunun dışında, mal rejiminin eşlerden birinin ölümü üzerine tasfiyesinde sağ kalan eşin aile konutu üzerinde mülkiyet veya bunun yerine intifa veya oturma hakkı talep edebileceğine ilişkin 240, 255, 279. maddeler kanuna eklenmiştir. Bu maddelerle sağ kalan eşin özellikle çocukları tarafından mağdur edilmesinin önüne geçilmek istenmiştir. Aynı amaçla mirasın paylaşılmasına ilişkin hükümlere 652. madde eklenmiştir. Bahsedilen yenilikler, 1984 yılında ZGB’de yapılan değişikliklerle getirilen 612a maddesi örnek alınarak yapılmıştır.

20

BİRİNCİ BÖLÜM

OTURMA HAKKI ÜZERİNE TEMEL BİLGİLER

§ 3. OTURMA HAKKININ TANIMI, ÖZELLİKLERİ, KONUSU, TÜRLERİ VE BENZER KURUMLARDAN AYIRT EDİLMESİ