• Sonuç bulunamadı

İslam Dini’nde Şüpheli Olandan Kaçınma Anlayışı

BÖLÜM 2: MUHASEBENİN TEMEL KAVRAMLARININ

2.8 İslam Dini’nde Şüpheli Olandan Kaçınma Anlayışı

Özellikle ihtiyatlılık kavramıyla ile ilgili eleştirilerde şüpheli olandan kaçınmak kavramına değinilmiştir. Şüpheli olandan kaçınmak İslam Dini’nde önemli bir yere sahiptir. Özellikle bu bölümde değinildiği üzere takva (Yaratıcı’ya yakınlık) kavramı açısından şüpheli olandan uzak durmak İslam Dini açısından önemli bir gereksinimdir.

İslam Dini’nde şüpheli olana yaklaşılmaması önerilmektedir. Bu konu İslam Dini’nin ikinci önemli kaynağı olan hadislerde değişik benzetmelerle ifade edilmiştir. Özellikle

bazı hadislerde helal ve haram kavramları bir takım benzetmelere tabi tutulmuş ve konu bu benzetmeler üzerinden izah edilmek istenmiştir. Şüpheli olan şeylerden kaçınma, helal, haramla ilgili bazı hadis ve ayetler şu şekildedir;

 Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da tebrie etmiş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur, eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir (Buharî, İman: 39, Büyû: 2; Müslim, Müsakat: 107; Ebu Davud, Büyû 3; Tirmizî, Büyû 1; Nesâî, Büyû 2).

 Sana şüphe veren şeyi bırak, şüphe etmediğini yap (Buharî, Büyü: 3; Tirmizî, Kıyâme: 60).

 Kim şüpheli olduğunu sezdiği bir şeyi terkederse, harâmlığı belli olan şeyi daha çok terk eder. Kim de şüphelendiği şeyi yapmada cüretkâr olursa, harâmlığı açık olan şeye düşmesi daha kolaydır (Buhârî, Buyû: 2).

 Bir kul günâha girerim korkusuyla, yapılması sakıncalı olmayan bâzı şeylerden bile uzak durmadıkça, müttakîler derecesine çıkamaz (Tirmizî, Kıyâmet: 19)  Bu hurmanın sadaka olması ihtimâlinden korkmasaydım, onu yerdim Buhârî,

Büyû: 4; Müslim, Zekât: 164).

 Öyle devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin helalden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak. Böylelerinin hiçbir duası kabul edilmez (Buhari, Büyû 7, 23; Nesâî, Büyû: 2, 7, 243).

 Ey Peygamberler, temiz/helal şeylerden yiyin, salih amel işleyin. Çünkü ben yaptıklarınızı hakkıyla bilenim (Kur’an, 40: 51).

 Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz/helal olanlarından yiyin (Kur’an, 2: 172).

 Helâl, Allah Teâlâ hazretlerinin kitabında helal kıldığı şeydir. Haram da Allah Teâlâ Hazretlerinin kitabında haram kıldığı şeydir. Hakkında sükût ettiği şey ise

affedilmiştir. Onun hakkında sual külfetine girmeyiniz (Tirmizî, Libas: 6; İbnu Mace, Et'ime: 60)

 Size helal olan "taze" dir. Ondan hem yiyin, hem de hediye edin (Ebu Davud, Zekât: 44).

Geçen ayet ve hadislerden, özellikle ilk aktarılan hadis İslam Araştırmacıları tarafından İslam Dini’nde şüpheli olandan uzak durulması ile ilgili özellikle değerlendirilmeye alınan ve üzerinde durulan hadis olmakla birlikte aktarılan hadislerle ilgili yorumlar benzer niteliktedir.

Yukarıda geçen ilk hadis, İslâm'ın dayandığı dört ana hadisten biri olarak kabul edilmiştir. Ebû Davud "Sünen" adlı hadis kitabının telifi için beş yüz bin hadis ezberlemiştir. Bunlardan dört bin kadarını kitabına almıştır. Aldıklarından da dört tane seçmiştir ki, bir kimse bu dört hadis-i şerife uygun bir yaşamla İslam Dini’ne uygun yaşamış demektir. Bunlardan birincisi yukarıda kaydedilen ilk hadistir (Baktır, 1986: 29). Bu hadis takvâ kavramına esas olarak kabul edilmektedir. Bir kimse bir şeyin helâl veya haram olduğunu kesin olarak bilmezse, takvâya uygun olanı onu şüpheli kabul edip ondan kaçınmasıdır. Onu terk etmez de işlemeye devam ederse, sonunda onu alışkanlık haline getirir ve haramı işlemeye kadar götürür (Baktır, 1986: 29).

Bu hadise göre, İslam’da eşya hakkında üç hükmün varlığından haber verilir. Eğer bir şeyin yapılabilmesine izin verilmiş ise bu açık olarak helaldir. Bu durum “helal olan bellidir” sözü ile desteklenmiştir. Yani bir şey her yönüyle herkes tarafından helal olarak bilinmektedir. Bir şeyin terk edilmesine ve yapılmamasına hükmedilmiş ise bu şey İslam’da açık olarak haramdır. Ancak bir şey hakkında helal ya da haram olduğuyla ilgili bir hüküm söz konusu değilse bu şey şüphelidir (sorularlaislamiyet.com). Belirtildiği gibi bu hadisin anahtar sözcükleri; “helal”, “haram” ve “şüpheli şeyler”dir. Bu noktadan bu üç kavramın ayrıntılı değerlendirilmesi gerekir. Hz. Muhammed (sav) bir benzetme ile helâle, harama ve bu ikisi arasında şüpheli olan hususlara dikkat çekmekte, şüpheli durumlarda nasıl davranılması gerektiği noktasında uyarılarda bulunmaktadır. Helal, yapılmasında sakınca olmayan serbest alan ve eylemlerdir. Haram ise, tam tersi yapılması kesin olarak Allah tarafından yasaklanan alan ve eylemlerdir. Harama yakın olan hususlar vardır; fıkıh dilinde bunlara tahrimen mekruh denir. Bunlar da kaçınılması gereken hususlardır. Helale yakın

olan, ancak yine de yapılması istenmeyen bir alt derecede yasak sayılan hususlar da vardır; bunlara da tenzihen mekruh denir. Bütün bunlar, dereceleri farklı fakat yasak alanını oluşturan hususlardır. Bunların detayları İlmihâl ve Fıkıh kitaplarında mevcuttur (Ağırman, 2008: 1).

Ayrıca bazen içtihat yani İslam Dini açısından karar almaya çalışma noktasında otoritelerce henüz bir karara varılamayan yeni ortaya çıkan hususlar, bazen de otoritelerce bilinip herkes tarafından bilinmeyen, ancak helal mi haram mı diye tereddüde düşülen hususlar vardır; hadiste de ifade edildiği gibi, harama düşme endişesiyle bunlardan da kaçınmak gerekir. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) asıl dikkat çektiği nokta burasıdır. Çünkü helaller bellidir, haramlar da bellidir. Haramlığı açık olan hususlardan kaçınmak zor değildir. Asıl zor ve tehlikeli olan şüpheli hususlardır. Burada Hz. Muhammed (s.a.v.) herkesin dikkatli ve hassas olması gerektiğini belirtmektedir. Bu tür şüpheli şeylerden sakınmaya verâ denir. Bu da takvanın bir üst derecesidir. Önemli ve takdire şayan bir hassasiyettir (Ağırman, 2008: 1).

Şüpheli olan durumlardan kaçınmak gerekmektedir. Çünkü kaçınılan şey, haram ise ona bulaşmaktan korunmuş olunur. Helâl ise, takvâ niyetiyle terkedilmiş olur ki bunun bir zararı olmaz. Şüpheli şeyler bir konuda ya delillerin yeterli ve eksik oluşuyla veya âlimlerin ihtilafıyla ortaya çıkar. Bunlar “mekruh” veya “mubah” olan şeylerdir. Mekruh, kul ile haram arasında bulunan bir eşiktir. Hayatında mekruha çokça yer veren kimse, harama düşme tehlikesi ile yüz yüzedir. Mubah da, kul ile mekruh arasında yer alan bir eşiktir ki buna çokça yer veren de mekruha düşer. Dolayısıyla helal bile olsa, kişiyi mekruha veya harama düşüreceğinden korkulan işleri yapmaktan kaçınmak gerekir. Mekruhu işleme alışkanlığı kişiyi, aynı cinsteki haram olan veya bir şüphe bulunan yasağı işlemeye sevk eder. Bu ise, insanın kalp aydınlığının eksilmesine sebep olur (kuranvesunnetyolunda.com).

Kısaca geçen hadisin beyanına göre durumu şüpheli olandan kaçınmak gerekmektedir. Çünkü eğer bu şey haramsa yani yasaksa bu durumdan korunulmuş olunur. Helalse helal olandan vazgeçilmesiyle ilgili bir zarar söz konusu değildir. Bir konu hakkında "helal" veya "haram" hükümleri bazen beraberce reddedilir. Bunlardan biri öncelik kazanamazsa, o şey hakkındaki hüküm, şüphelilik arz eder (sorularlaislamiyet.com).

“Sana şüphe veren şeyi bırak, şüpheli olmayanı al.” şeklinde aktarılan diğer hadis şüpheli olandan uzaklaşılması İslam Dini’nde şüpheli olandan uzak durulmasının bir gereklilik olduğunu çok açık olarak vurgulamaktadır. Diğer hadis ve ayetlerde paralel olarak İslam Dini’nde şüpheli olandan kaçınmanın önemine açıkça vurgu yapılmaktadır.

Benzer Belgeler