• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: MUHASEBE, TEMEL KAVRAMLAR, MUHASEBE HATA VE

1.7 İslam Dini ve Muhasebe İlişkisi

Bir ülkenin kültür yapısı o ülkedeki muhasebe sisteminin oluşmasında direkt olarak etkendir. Muhasebe sisteminin oluşması; sadece bir tekniğin kullanım açıklaması değil, aynı zamanda kültürel ve politik faktörlerin bileşiminden meydana gelir. Muhasebe sistemi ise; muhasebe uygulamaları, muhasebe standartları, kanun ve kurallar ile mesleki birlik gibi unsurlardan oluşur. Kültür; organizasyonel yapıyı, organizasyonel davranışı, muhasebe çevresini ve muhasebe fenomeni ile karşılaşan her türlü hareketi etkiler. Dolayısıyla kültür, muhasebe organizasyonunun yapılanmasında etkin bir rol oynar (Usul ve Kıymık, 2012: 128).

Bireyin bilgisi, inancı, hisleri ve dünya görüşü onda bir takım düşüncelerin oluşmasına olanak vermekte ve bu olanak onda bir takım davranış kalıplarının oluşmasına neden olmaktadır. Bu kalıplar da, muhasebenin sağlamış olduğu bilgileri analiz etmede, yorumlamada ve çıkan sonucun uygulanmasında bütün şiddetiyle kendini göstermektedir (Ülkü, 2012: 1).

Toplumların kabul ettikleri dinsel inanç veya tinsel ögeler muhasebe uygulamalarından beklentileri ve bu beklentilere cevap verecek muhasebe sisteminin oluşturulmasında Tablo 1’in Devamı

Olympus

Corporation Japonya Teknoloji 2011 Düzensiz ödemeler ve zararın gizlenmesi

DHB Industries ABD Askeri üretimi malzeme 2011 Hileli finansal raporlama, varlıkların kişisel çıkarlar için kötüye kullanılması

Autonomy

Corporation ABD Teknoloji 2012

Uygunsuz muhasebe kayıtları hileli beyan ile

finansal ölçütlerin olduğundan yüksek

gösterilmesi

direkt olarak etkin olmuşlardır. Tinsel (manevi) kültürler; maddi kültürlerin bir gelişme göstermesinden sonra oluşan değerler, inançlar, bilgiler, davranış kuralları, gelenekler ve göreneklerden oluşur. Bunlar bir yandan insanların doğaya ilişkin bilgilerinin genişliğini, diğer yandan da toplumsal gelişmenin belli bir aşamasında bireylerin belli bir davranış kalıplarını yansıtırlar. Bu bağlamda, maddi kültür ögeleri ile manevi kültür ögeleri bir etkileşim içindedirler. Bu etkileşim kendi içlerinde tutarlı ve uyumludurlar. Ancak, bir kez oluştuktan sonra tinsel kültür göreceli bir özerklik kazanır. Bundan dolayı maddi kültür değişse bile, tinsel kültür değişmekte zorlanır ve hemen uyum sağlamada yetersiz kalabilir. Bu uyumsuzluk veya değişen maddi kültüre karşı direnme belli bir süre gecikmeden sonra son bulur ve değişen maddi kültüre uyum sağlar. Başka bir deyişle, değişen maddi kültüre uygun tinsel kültür değişimi bir süre gecikmeyle oluşur (Usul ve Kıymık, 2012: 128-129).

Toplumsal yapıyı şekillendiren her türlü olgu işletmelerin hem maddi unsurlarını hem de maddi olmayan unsurlarını oluşturmaktadır. Toplumun yaşama biçiminden iş yapma anlayışına kadar hayatın her alanında belirleyici bir rolü olan kültür, işletmelerin hem yöneticileri hem de çalışanları açısından büyük önem arz etmektedir. İşletmelerin dili olarak kabul edilen muhasebenin de toplumsal yapıyı oluşturan kültürden etkilenmesi beklenmektedir. Toplumun kültürel özelliklerinin muhasebe uygulamalarına yansımaları konusunda yapılan birçok çalışmada toplumsal özelliklerin muhasebeden beklentileri ve muhasebe verilerinin ortaya konma biçimlerini şekillendirdiği görülmüştür (Ülkü, 2012: 2).

Bu bağlamda tinsel kültür zaman içinde toplumlarda muhasebe sisteminin oluşmasında etkili olmuş ve halende olmaktadır. Toplumların kabul ettikleri dinsel inanç veya tinsel ögeler muhasebe uygulamalarından beklentileri ve bu beklentilere cevap verecek muhasebe sisteminin oluşturulmasında direkt olarak etkindirler. Diğer bir ifadeyle değişik muhasebe ilkeleri ve değişik finansal araçlar beraberinde farklı ihtiyaçları getirmiş ve bu ihtiyaçlarda farklı bir muhasebe sisteminin oluşmasına neden olmuştur (Usul ve Kıymık, 2012: 129).

Din, insanların davranışlarını şekillendiren diğer bütün kültürel öğeler gibi önemli bir unsur olarak görülmektedir ve genel anlamda insanların yaşam biçimi olarak ifade edilmektedir. Özelde bireye genelde ise bireyin içinde yaşadığı topluma hitap etmeleri

sebebiyle dinlerin gündelik hayatta karşılaşılan bütün sosyal olaylar ile etkileşim halinde olduğu kabul edilmektedir. Toplumun kendi varlığını sürdürebilmek için kullandığı en önemli işlevlerden biri olan ekonomi dini kurallardan etkilenmekte ve dini yaşayış üzerinde etkili olmaktadır. Karşılıklı bir ilişkiye sahip olan din ve ekonomi, sosyal bilimler çerçevesinde birlikte ele alınmaları gereken önemli iki kavramdır (Ülkü, 2012: 2).

Bu bakış açısından hareket edilirse, din kavramına bireylerin yaşamlarına farklı düzeylerde entegre olmuş kültürel bir öğe şeklinde bir tanım yüklendiğinde; bu kavramın, bireylerin ve kurumların hareket tarzını değişik açılardan etkileyebileceği söylenebilir. Günümüzde, bu dinlerden birinin Türkiye ve Dünya’daki insanların önemli bir çoğunluğunun benimsediği İslam Dini olduğu bilinmektedir.

Dinler insanların tercihlerini önemli ölçüde etkilemektedir. Nitekim Ülkü (2012) hazırlamış olduğu “Sosyolojik Bir Kurum Olarak Dinlerin Muhasebeye Etkisi” adlı doktora tezi çalışmasında Hristiyanlık, Yahudilik de dahil olmak üzere birçok dinin bireysel ve toplumsal yaşama birçok alanda değişik açılardan etki ettiğini ortaya koymuştur. İslam Dini de hayatın birçok alanını değişik açılardan ele alan dinlerden biridir. Örneğin Müslümanlarca Cuma namazı hutbesinde tekrarlanan “Şüphesiz ki Allah adaleti, iyiliği, yakınlara bakmayı emreder. Hayasızlığı, haddi aşmayı, kötü işleri yasaklar.” (Kur’an, 16: 90) ayetinde adaletin emredilmesi toplumsal hayatın genelini ilgilendirmektedir. Diğer bir ifadeyle ayette adaletin tatbik edilmesi özel bir hususta olmayıp genel olarak ifade edilmiştir. İslam Dini’ne göre toplumsal yaşamın tüm sahasında adaletli olmak bir gereksinimse muhasebe alanında da adaletin sağlanmasının gerekeceği açıktır. Muhasebe bilim adamlarının bu adaletli oluşun nasıl olacağı ile ilgili bir takım temel prensipleri, faraziyeleri, ilkeleri, standartları ve diğer düzenlemeleri kendi kavramsal çerçevesi içinde düzenlediği özellikle muhasebe alanında çalışan kişilerce bilinmektedir. Diğer bir ifade ile adaletli olunması ve böylelikle fayda üretilmesi açısından muhasebe ile İslam Dini arasında bir ilişki olduğu söylenebilir. Adalet kavramı tanım ve değerlendirme olarak çalışmanın hem ikinci bölümünde hem de sosyal sorumluluk muhasebe temel kavramının değerlendirildiği üçüncü bölümde ele alınmıştır.

Kur’an’da, hesap kelimesi, değişik ayetlerde sekiz defadan fazla tekrar edilmiştir. Hesap, muhasebe kelimesinin köküdür ve Kur’an’da muhasebe için geçen referanslar, bütün Müslümanların hesap vermek zorunda olduğu beşeri faaliyetlere ait tüm durumlar üzerine Yaratıcı’ya karşı herhangi bir kimsenin sorumlu olduğu ile ilgili, kapsamlı bir anlayışa değinmektedir (Lewis, 2001: 13).

Bireyler, kendilerine Yaratıcı tarafından mal, mülk ve soyut varlıklar şeklinde verilenler için emanetçidirler. Bireylerin, kendilerine emanet olarak verilerek kullanması gerektiği varlıkların kapsamı İslam Dini’nde belirtilmiştir ve bireylerin diğer Dünya’daki başarısı bu Dünya’da yaptıklarına dayanmaktadır. Bu bakımdan, bütün Müslümanların Allah’ın kendilerine mahşer gününde hesaplarını göstereceği, ölüme kadar devam edecek olan işleri vardır (Kur’an, 4: 62). Bu yüzden, muhasebe ve İslam’daki hesap arasındaki temel benzerlik, Kur’an’da tanımlandığı gibi bütün Müslümanların işlerini yürütmesi sorumluluğunda yatar. Benzer olarak, bir girişimde, yönetim ve sermayedarlar, işletme içinde ve dışındaki davranışlarından sorumludurlar. Bu bağlamda, hesap verme mecburiyeti, genel olarak topluma ya da ümmete hesap verme anlamındadır (Lewis, 2001: 14).

Sonuç olarak, İslam Dini adalet, dürüstlük ve iyilik gibi etik davranışları kişilere genel olarak bir görev olarak yüklemektedir. İslam Dini çalışmanın üçüncü bölümünde bahsedildiği üzere etik davranışları hayatın genelinde uyulması açısından ifade eden bir dindir. Muhasebe de toplumsal yaşamın içinde çok önemli bir yere sahiptir. İslam Dini tüm alanlarda adalet, dürüstlük, iyilik, saygı, hoşgörü gibi davranışları önermekte ve emretmektedir. Bu bağlamda bu emir ve önerilerin muhasebe alanını kapsayacağı şüphesizdir. Başka bir deyişle İslam Dini’nce hayatın geneline yüklenmiş bu tarz sorumluluklar açısından muhasebe işlemlerinin bir istisna teşkil edemeyeceği açıktır.

Benzer Belgeler