• Sonuç bulunamadı

Cagaan Nur’dan (Moğolistan) Göktürk devrine ait Taş Baba

(Nowgorodova ve Çoruhlu’dan).

Göktürklerden Sonra Türk sanatında en önemli etkiyi yapan Uygur devletidir. M.S. 745 yılında devlet kuran Uygurlar yerleşik hayata geçen ilk Türk kavmi olarak literatüre geçmiştir. Türk sanatında mimari başta olmak üzere, el sanatları, yazı ve ticari hayatta birçok ilki gerçekleştiren Uygurlu sanat erbabı takdire şayandır.

36 ÇORUHLU. Y, a.g.e., s. 94 37 ÇORUHLU. Y, a.g.e., s. 100

Şekil 4: Orta Asya’da sanal ve arkeoloji merkezlerini (özellikle Uygur devri) ve İpek

Yolu güzergâhını gösteren harita (M. Bussagli’den).

Uygurlar mimari, resim, dokuma ve bir çok sanat alanında oldukça gelişkin sanat eserleri vücuda getirmişlerdir. Uygurlar bir dönem mani dinini de benimsendiği için, özellikle resim ve minyatür alanında Türk sanatına öncülük etmişlerdir. Mani dini resme önem veren bir inanca sahip olduğu bilinmektedir.

Şekil 5: Pazırık kurganından kartal garuda geyik mücadelesi (Rudenko’dan Çiz.

Türk sanatında önemli bir yere sahip olan Avrupa hunları doğu Avrupa serüveni ilkin M.S 93’te ilk akınlar gerçekleşmiş; “Önce Don Havzası’na sonra Dinyeper Vadisi’ne ulaşan Hunların MS 375- 380 yıllarında güneye doğru in- diklerini, 5. yüzyıl başında Karpat Havzası’nı ve Pannonia’yı istila ettiklerini görüyoruz. Bütün bu bölgelerde çok çeşitli yapım ve süsleme teknikleri olan arkeolo- jik eserler ortaya çıkarılmıştır. Bunlar arasında ziynet eşyaları, levhalar ve kaplardan oluşan Segedin-Nagyszeksos buluntuları söz etmeye değer eserlerdendir38.

Yukarda özetle bahsedilen İslam öncesi Maden Türk sanatının kökeni ve beslendiği kültürler ve maddi eser boyutunda ortaya çıkarılan bazı eserler ışığında değerlendirildi.

2.3. Erken İslam Maden Sanatı (VII- IX y.y)

Erken İslam döneminde madenlerin ihtiyaç türlerine göre kullanılması ve madenlerin sanat alanında da kullanılıp işlenmesinde mahzur görülmediği tarihi bir gerçektir. VII. Yüzyılda İslam’ın yayıldığı bölgelerde eski uygarlık merkezleri bütün ihtişamıyla hüküm sürüyordu. İran’da (Pers, Sasani), Suriye ve Anadolu’da Bizans İmparatorluğu, Orta Asya’da Türk ve Çin medeniyetleri, Mısır’da eski Mısır Medeniyeti bulunuyordu.

İslam dini her türlü akılcı, insana yararlı, bilimsel gelişmelere açık olduğundan kendisine inanan birey ve toplulukların diğer medeniyet birikimlerine sahip olup geliştirmesini telkin etmektedir.

“İslam sanatının temellendirilmesinde ana kaynaklar ön planda tutulmalıdır. Ana kaynaklardan kastedilen ise elbette Kuran, Sünnet ve özellikle İslam Filozof- larının (Kuran ve Sünnete uygun) görüşleri olmalıdır. İslam sanatının felsefi

boyutunun ortaya çıkarılması açısından, İslam filozoflarının İslam Sanatı ve Estetiği konusundaki görüşlerinin araştırılması da ayrı bir önem arz etmektedir39.

Erken İslam sanatında özellikle heykel ve resim alanında sınırlama getirildiği bilinmektedir. Araştırmacıların belirttiği gibi, bu sınırlama genel olmayıp; putperest (Cahilliye) döneminin İslam’la karıştırılmasını önlemek ve saf İslam inancı aşılamak gayesi güdülmüştür. Kuran-ı Kerimde açıkça bir yasak olmaması ve İslam devletinde yürürlükte olan içtihatlarda kesin bir hükmün olmayışı bu görüşü teyit etmektedir.

Erken İslam döneminde, sanat alanındaki gelişmeler ihtiyaca ve duruma göre bir sıra izlenmiştir. İlk inanan toplumlarda görüldüğü gibi, itikat realitesi gereği seçici davranılmıştır.

“Erken İslam sanatının biri içsel (Müslüman olan), diğeriyse dışsal (öteki kül- türlerle ilişkisi açısından), bu çifte anlamlılığı çalışmamızın ana motiflerinden biri olacak. Şimdilik, bu sanatın ilk kez Cezire’de (Mezopotamya) oluştuğunu, bunun da buradaki Müslüman yerleşiminin ekolojik, psikolojik ve kültürel koşullardan kaynaklandığını belirtmekle yetinelim”40.

Özellikle canlı resmi yapmanın yasak olduğu ve heykelin ise hiçbir zaman müsaade edilmediği, Müslümanlar arasında soyut resim diyebileceğimiz, Hüsnü hat, Tezhip, Ebru, Minyatür gibi sanatların revaç bulmasına ve gelişmesine neden olduğu görülmektedir41. Hz. Peygamber döneminde varlığı bilinen sanat ve zanaat kolları

şunlardır.

Dökümcülük (demir dökümcülüğü): M.S. 1. asırdan beri Yemende vardı ve gelişmişti. San’a şehrindeki Cumdan kalesinin dört bir cephesinde pirinçten mamul arslan heykellerinin bulunduğu ve rüzgar esişinde kükreme sesi çıkardıkları rivayet edilmiştir. Zaten demircilik, çömlekçilik ve dokumacılık Yemen’de eskiden vardı.

39 YILDIRIM, M., “İlk Dönem İslam Sanatının Oluşumu” 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum, C.4,

S.10, s.60, Konya, 2015

40 Grabar, O., a.g.e., s. 34 41 YILDIRIM, M., a.g.m., s.61

“Enes b.Malik’den gelen bir rivayette: “Rasulullah (s.a.s.) ile birlikte İbrahim’in vefatından sonra çarşıya çıkmıştık. Yolda demirci Eba Seyf’e tesadüf ettik, körük çalışmakta olduğundan evin içinin dumanla dolmuş olduğunu gördüm. Rasulullah (s.a.s.) den önce içeri girerek Eba Seyf’e: Rasulullah’ın gelmekte olduğunu, bu yüzden körüğünü durdurmasını haber verdim.

Asr-ı Saadette kazma-kürek gibi kazı aletleriyle, balyoz ve kesici aletlerin istimal edildiği biliniyor. Bütün bu aletlerin tamamen dışarıdan ithali mümkün değildir. Çünkü biz Hz. Peygamberin Benu Kurayza Yahudilerinden ödünç olarak bazı kazı alet ve edevatı aldığını bilinmektedir. Arabistan’daki Yahudilerin tarımdaki maharetleriyle Yesrib’dekilerin (Medine) ise demircilik, kuyumculuk ve silah imalatıyla tanınmış olmaları, bu tür tarım alet ve edevatıyla kesici aletler ve harp silâhlarının Hicazda yapıldığı fikrini desteklemektedir.

Medine ile Hayber arasında bulunan Fedek bölgesi Yahudileri “At dizgini ile At gemi” imalinde meşhur idiler. Hayber Yahudileri arasında demircilikle uğraşan çok kimse vardı. Nitekim Hz. Peygamber Hayber’i fethettiğinde esirler içinde bu- lunan 30 demirci, simsar ve sanatkârın sanatlarıyla kuvvet bulmaları, geçimlerini sağlamaları gibi düşüncelerle Müslümanların arasına terk edilmelerini emretmiştir. Bunların teknik bilgilerinden Müslümanların istifade ettikleri ise muhakkaktır. Erzak b.Ukbe es-Sakafi’nin Taif Muhasarasında Müslüman olduğu, daha sonra da demircilik yaptığı nakledilmektedir. İlk Müslüman sahabelerden, Habbab Bin Eret’in Cahiliye Döneminde demircilikle uğraştığı ve sahibesinin (kadın efendisi) başını dağladığı rivayet edilmiştir”42.

Hazreti Peygamber döneminde İslam toplumunun maden sanatı konusunda kendi çağının ekseninde hareket ettiği müşahede edilmektedir.

“Peygamber Efendimiz zamanında sahabenin kendi evlerinde ve günlük eşyalarında figürlerin kullanıldığını gösteren birçok kayırt bulunmakta olup bunlardan birisi şöyledir: ‘Ve bize sağlam bir rivayetle ulaştığına göre Huzeyfe bin

Yeman’ ın mühür şeklindeki yüzüğünün kaşında iki turna sureti(Figürü) ile bunların arasında aralarında zikrullahtan (Kuran-ı Kerim Ayetleri) bazı kelimeler işlenmişti. Aynı şekilde Ebu Musa el-Eş’ari’ nin yüzüğünün kaşında oturmuş bir aslan sureti (Figürü) vardı43.

Tarihi kaynaklarda Hz Ömer’in İslam devletinde idari ve mali yapılanmayı teşkilatlandırdığı ve ilk adli divanları oluşturmakla beraber daha önce Bizans ve Sasani sikkeleri kullanmakla beraber ilk İslam sikkesini bastırdığı belirtilmektedir.

“Hz. Ömer, Arabistan'da ilk sikkeyi vücuda getiren kişi oldu, sikkenin bir ta- rafında “Elhamdülillah”, bir tarafında da "Muhammed’un Resulullah" yazılı olduğu bildirilir”44. “Tarihçi Mukaddesi’ nin belittiğine göre Hz. Ömer, Suriye’ den gelen ve

üzerinde kabartma insan figürleri bulunan buhurdanı Medine Camii’ nde kullanmakta mahzur görmemiştir45.