• Sonuç bulunamadı

İslâm Felsefesinde Tasarım (Teleolojik) Delili

2. BÖLÜM

2.2. İslâm Felsefesinde Tasarım (Teleolojik) Delili

İslâmî literatürde bizi tasarım deliline götürecek birçok kavram karşımıza çıkmaktadır. Aydın’a göre bunlardan bazıları; nizam, muhkem, müzeyyen, hikmet ve lütuf kavramlarıdır.158 Bu kavramlar inanan kişilerin sıklıkla kullandıkları kavramlardır. Evrendeki düzen, bu düzenin sağlamlığı, güzelliği, arkasında yatan sırrı ve bunların hepsinin insan yaşamını devam ettirebilmek için olması ilgi çekicidir. Nitekim İslami anlayışa göre insan dışındaki varlıkların kendi başlarına gaye koyma güçleri yoktur. Evrende yalnızca insana gaye koyma gücü verilmiştir. Meleklerin insana secde ettirilmesi ve bütün tabiatın insanın hizmetine verilmiş olması bunun delilidir.159

Kur’an ayetlerinden bazıları düzen ve gayeyi işaret ederek bize Allah’ın varlığını gösterir:

154 Pay, a.g.e., s. 5. 155 Cicero, a.g.e., s. 301.

156 Emre Dorman, Modern Bilim: “Tanrı Var”, 12. Baskı, İstanbul Yayınevi, İstanbul, 2016, s. 34. 157 Pay, a.g.e., s. 23.

158 Aydın, a.g.e., s. 61.

159 Hüseyin Aydın, İlim Felsefe ve Din Açısından Yaratılış ve Gayelilik (Teleoloji),7. Baskı, Diyanet

“Şüphesiz, göklerin ve yeryüzünün yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akan gemide, Allah’ın yukarıdan bir su indirip onunla toprağı ölmüşken diriltmesinde, üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgârları değiştirmesinde, gökle yer arasında boyun eğmiş bulutta akıllı olan bir topluluk için elbette Allah’ın birliğine deliller vardır.”160

Bu ve buna benzer diğer ayetler inanmak isteyen insanlar için doğayı bir tefekkür sahası haline getirebilir. Yalnız Kur’an’da geçen bu ayetlerle formülasyona dayalı bir kanıt ortaya koymak Mehmet Aydın’a göre mümkün görünmemektedir. 161 Tam bir ispat isteyen insanoğlunun inanma konusundaki isteksizliğine Kur’an’da geçen aşağıdaki ayetleri örnek olarak verebiliriz.

“De ki: “Bir bakın neler var göklerde ve yerde! Fakat o deliller, o uyarılar iman etmeyecek bir kavme ne fayda sağlar ki!”162

“Yer yüzünde haksızlıkla büyüklenenleri, ayetlerimle uzaklaştıracağım. Bütün mucizeleri görseler de ona iman etmezler. Doğru yolu görseler de onu yol tutmazlar. Eğer sapıklık yolunu görürlerse onu yol edinirler. Çünkü onlar ayetlerimizi yalanlamayı adet edinmişler ve onlardan gafil olagelmişlerdir.”163

Her ne kadar Kur’an ayetlerini nazari delil olarak kullanmamız uygun olmasa da bundan İslâm düşünürlerinin delillendirmelerinde bu ayetleri çıkış noktası olarak almadıkları anlamını çıkaramayız. İslâm düşünürlerinin kullandıkları her türlü delillendirmelerin temelini Kur’an ayetleri oluşturmuştur.164

Din meselelerini çözmek için ilk defa akla müracaat eden Mutezile’dir.165 Mutezile’ye göre evren belirli bir gayeye yönelik olarak yaratılmıştır ve aynı zamanda evrende meydana gelen her işte bir hikmet vardır. Evrendeki hikmet arayışı da insanları, özellikle içinde yaşamış olduğumuz doğayı araştırmaya sevk edecektir.166

160 Kur’an, Bakara, 164. 161 Aydın, a.g.e., s. 63. 162 Kur’an, Yunus, 101. 163 Kur’an, Araf, 146. 164 Aydın, a.g.e., s. 64.

165 Hilmi Ziya Ülken, İslâm Düşüncesi, 2. Baskı, Ülken Yayınları, İstanbul, 1995, s. 33. 166 Dorman, a.g.e., ss. 26-27.

Her işte bir gaye varsa Tanrı’ya bizi ulaştıracak her türlü sır da doğada saklıdır. İşte bu duyguyla tabiata yönelen insan tabiatta Tanrı’yı bulmaya çalışacaktır.

Mehmet Aydın’a göre İslâm filozoflarından Kindî de teleolojik delile zaman zaman eserlerinde atıfta bulunur. Kindi, âlemin mükemmel yapısından yola çıkarak evrende kötülüğü bertaraf eden bir iyiliğin olduğunu vurgular ve bunun da ancak Tanrı’nın dileği ile gerçekleşebileceğini belirtir.167 O, ay-altı alemdeki gözlemiş olduğu değişimden hareketle dört sebep teorisini de işe katarak gaye sebebe ulaşmaya çalışır.168 Mehmet Bayrakdar’a göre Kindî, doğadan hareketle metafizik yargılara ulaşmaya çalışan bir düşünürdür. Onu bu şekilde davranmaya iten bizzat Kur’an’ın kendisidir. Kur’an, Allah’ın varlığının anlaşılması için insanların doğaya yönelmeleri gerektiğini vurgulamaktadır. Burada eğitimde kullanılan somuttan soyuta ilkesi dikkati çekmektedir. Direkt olarak metafizik konuları düşünmektense önce doğaya yönelip daha sonra metafiziğe geçmek daha öğretici ve ikna edici olacaktır.169

Aydın’a göre Farabi ve İbn Sina doğadaki nizamdan hareketle Allah’a ulaşmaya çalışmamaktadır. Allah’ın sıfatlarından hareketle doğaya yönelen İbn Sina, Allah’ın adaleti, cömertliği ve güzelliği gibi sıfatlarını açıklarken alemin düzenine, gayesine, hikmetine, güzelliğine işaret etmektedir.170 Ona göre evrende görmüş olduğumuz gaye ve nizamın nihai ilkesi Allah’tır.171

Aydın, Gazali (ö. 1058)’nin de eserlerinde sıklıkla gaye ve nizama vurgu yaptığını ifade eder. Gazali’ye göre biz aleme bakarak hikmeti kavrayabiliriz. Her ne kadar biz bazı olayların hikmetini kavrayamıyor olsak bile hikmetsiz hiçbir varlık yaratılmamıştır. O, alemi insana benzetir. Nasıl ki insanın bütün uzuvları belli bir düzene göre tertip edilmişse alem de öyledir. Her şey belirli bir düzen içinde yaratılmıştır.172 Gazali’ye göre Allah’ın isimlerinden olan malik’ül-mülk şu anlama gelir: görünüşteki çokluğa rağmen varlık tektir; bu varlığın sahibi de Allah’tır. Nasıl

167 Aydın, a.g.e., s. 66. 168 Dorman, a.g.e, s. 28.

169 Mehmet Bayrakdar, İslâm Felsefesine Giriş, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Yayınları,

Ankara, 1988, s. 189.

170 Aydın, a.g.e., s. 67.

171 İlhan Kutluer, “Gaiyyet”, İslâm Ansiklopedisi, s. 295. 172 Aydın, a.g.e., s. 67.

ki insan çok farklı uzuvları olmasına rağmen tek bir organizmadır ve bu organizmanın gayesini gerçekleştirebilmesi için bu uzuvların uyumlu çalışabilecek şekilde yaratılmışsa alem de öyledir. Alemde insan gibi çok farklı mertebeleri olmasına rağmen tek bir amaca hizmet edecek şekilde yaratılmıştır.173

İslâm filozoflarından teleolojik delil üzerinde en çok duran ve onu Kur’an delili olarak gören düşünür İbn Rüşd (ö. 1198)’tür. İbn Rüşd, öne sürdüğü inayet ve ihtira delilleriyle insanların Allah’ın varlığını kabul etmek zorunda kalacaklarını belirtir. Kendinden önce gelen ekollerin Allah’ın varlığını kanıtlama çabalarının başarısız olduğunu düşünen İbn Rüşd, onların delillerinde gördüğü tenakuzları belirttikten sonra kendi inayet ve ihtira delilini ortaya koyar.174

İnayet deliline göre bütün varlıklar insan yaşamına uygun bir biçimde dizayn edilmiştir. Bu uygunluk tek başını ve tesadüfen olamayacak ölçüde dikkat çekicidir. Dolayısıyla bu inayeti ortaya koyan bir varlık vardır. O varlık da İbn Rüşd’e göre Allah’tır. 175

İhtira ise yaratma anlamına gelmekte olup, İbn Rüşd’e göre bütün varlıklar yaratılmıştır. Bu açık bir şekilde Kur’an’da da ifadesini bulmaktadır. Nitekim İbn Rüşd, Kur’an’da inkâr eden insanların bir sineği bile yaratamayacaklarının ifade edildiği ayeti delil olarak sunar. Bu da bizi bir yaratıcıya götürecektir. İhtira olunan her şeyin bir yaratıcısı vardır.176