• Sonuç bulunamadı

İSLÂM’DA EĞİTİM-ÖĞRETİM MÜESSESELERİ VE ÖĞRENMEYE ETKİSİ

Belgede HADİS İLMİ İ (sayfa 111-114)

B. İslâmî İlimlere Göre Eğitim-Öğretim Yöntemleri

III. İSLÂM’DA EĞİTİM-ÖĞRETİM MÜESSESELERİ VE ÖĞRENMEYE ETKİSİ

İslâm eğitiminde talebe, hoca ile karşılıklı iletişim içerisinde olmalıdır. Bu iletişimin gerçekleşmesi için de özel bir zaman ve mekân gereklidir. Gerek ilk vahyin okuma-yazmaktan bahsetmesi gerekse indirilen âyetlerin hafızalara ve sahifelere nakşedilme zorunluluğu, ashâbın ise bu konudaki iştiyâk ve titizliği İslâm’da eğitim-öğretim faaliyetlerinin ilk adımlarının atılmasına sebep olmuş, Hz. Peygamber devrinden itibaren ilim öğretmek amacıyla özel yerler tahsis edilmiştir.

Hz. Peygamber’in yeryüzünün tamamını ibadetlerin yapıldığı ve ilmî faaliyetlerin sürdürüldüğü yer olan mescit olarak tasvir etmesi322 Müslümanların dünyaya mektep gözüyle bakmalarına, tabiattaki varlıkları eğitim unsuru olarak

320 Kuşeyrî, a.g.e., c. I, s. 312.

321 Aynî, a.g.e., s. 285-297.

322 İbn Mâce, “Mesâcid”, 4.

görmelerine yol açmış, bu sebeple İslâm eğitim tarihinde çok yönlü gelişmeler yaşanmıştır.323

Hicretten önce sayıları çok az olan Müslümanlar işkence ve baskıya maruz kaldıkları için dinî bilgileri rahatça öğrenemiyorlardı. Bu sebeple eğitim-öğretim için

‘evler’ tahsis edilmiştir. Başta Hz. Peygamber, kendi evinde temel dinî bilgileri ilk Müslümanlara vermiştir. Meselâ iki rek‘atlık bir namazın kılınışını Hz. Ali’ye evinde öğretmiştir. Peygamberliğinin dördüncü yılından itibaren Erkam b. Erkam’ın (r.a.) evine gitmiş, burada toplanan Müslümanlara İslâm’ı talim etmiştir.324 Kur’ân-ı Kerîm’in anlaşılması için gerekli olan okuma-yazma öğretimi yine evlerde sürdürülüyordu.

Evlerin eğitim-öğretim mekânı olarak kullanılması günümüzde de devam etmektedir.

Eğitim-öğretimin yapıldığı diğer bir mekân ‘mescidler’dir. Hz. Peygamber hicret esnasında konakladığı Kuba mevkiinde bir mescit inşa etmişti. Akabinde Medine’ye varır varmaz ‘Mescid-i Nebi’nin yapımına başlanmış, mescidin yapımına kendisi de bizzat taş taşıyarak iştirak etmiştir. Mescid-i Nebi ibadet etmek amacıyla mescid, mektep olarak suffe ve Hz. Peygamber’in ailesinin kalması için yapılan odacıklar olmak üzere üç bölümden oluşuyordu. Mescidde Peygamberimiz vaaz ve hutbe verir, sosyal hayatla ilgili kaideleri açıklardı. Mescidin yanında yer alan, yerden biraz yüksekçe, üstü hurma dalları ile örtülü olan ‘suffe’ ilk İslâm üniversitesi olarak kabul edilir. Bu kurumun öğretmeni Hz. Peygamber, müfredatı Kur’ân-ı Kerîm ve sünnet, öğrencisi sahabe idi. Hz. Peygamber olmadığı zamanlarda gündüzleri görevlendirilen muallimler ilmin ve dinin prensiplerini suffeye öğretirlerdi. Ubade b.

Sabit (r.a.) burada yazı ve Kur’ân-ı Kerîm öğretmiştir.325 Okuma-yazma öğretimi konusunda müşriklerden ve Yahudilerden de faydalanılmıştır. Müslümanların o sıralarda maddî sıkıntıları olduğu hâlde Bedir esirlerinden fidye yerine okuma-yazma öğretmeleri istenmiştir.326 Hz. Peygamber Medine döneminde bir yandan bilenlerin bilmeyenlere öğretmelerini teşvik ederken, diğer yandan da ihtiyaç duyulan bölgelere yetiştirdiği sahabîleri öğretmen olarak göndererek adeta bir eğitim-öğretim seferberliği

323 Gözütok, Şakir, İlk Dönem İslâm Eğitim Tarihi, Fecr Yay., Ankara, 2002, s. 117–118.

324 Hz. Peygamber tarafından ilk muallim olarak Medine’ye tayin edilen Mus’ab b. Umeyr Erkam b.

Erkam’ın evinde yetişmişti.

325 İbn Mâce, “Ticaret”, 8.

326 Çelebi, a.g.e., s. 35.

başlatmıştır.327 Bu seferberlik anlayışı içerisinde kadın-erkek ayırımı gözetilmemiş, erkeklerle birlikte kadınların eğitimiyle de ilgilenilmiştir. Haftanın belli gün ve saatlerinde Mescid-i Nebevî’nin bir bölümü hanımlara tahsis edilerek dinî konular anlatılmış, bazen Hz. Peygamber, bazen de görevlendirdiği hanım sahabîler ders vermişlerdir.328

Mescid-i Nebi ve suffa yetersiz kalmaya başlayınca Hz. Peygamber izdihamı önlemek için Medine’nin farklı yerlerinde hazırlık mahiyetinde mektepler açtı. Bu mekteplere daha ziyade Kur’ân-ı Kerîm öğretildiği için ‘Dârulkurrâ’ adı verilmişti.

Hicrî II. yılda Mahreme b. Nevfel (r.a.) bu amaçla evini açan kişilerden biridir.329

Daha sonraki zamanlarda çocukların Kur’ân-ı Kerîm ve okuma yazma öğrenmesi için ‘küttab’ adı verilen bugünkü ilkokul seviyesinde eğitim-öğretim yerleri kurulmuştur.330 Hz. Ömer’in belirlediği müfredat programına göre burada çocuklara Kur’ân-ı Kerîm, hadis, yüzme, ata binme, yazı, hesab, şiir gibi temel bilgiler öğretiliyordu. Daha sonra Osmanlı döneminde bu işlevi gören kurumlara ‘sıbyan mektebi’ adı verilmiştir. Buralara 4–7 yaşındaki çocuklar kaydedilirdi. 331

İslâm’ın ilk dönemlerinde ‘cami’ pek çok işleve sahipti. Orada Kur’ân-ı Kerîm ve temel dinî bilgiler öğretiliyor, hendese, astronomi gibi İslâmî uygulamaları kolaylaştıracak aklî ilimlere dair dersler veriliyor, ilmî tartışmalar yapılıyor, sosyal, siyasî ve hukukî meseleler görüşülüyor, davalara bakılıyordu. Camilerin bu fonksiyonu uzun süre devam etmiştir.332 Hatta Bursa’daki Yeşil Camii ile Yıldırım Camii dava görülebilecek şekilde yaptırılmıştı. Bursa’daki Yeşil Camii’nde minberle mihrab arası namaza, fıskiyenin bulunduğu ve nisbeten alçak olan yer davacılara, iki tarafındaki odalar da kadı ve kazaskerlere tayin edilmişti. Yine Ezher Camii (378/988) sadece

327 Kayadibi, Fahri, “Hz. Muhammed’in Örnek Kişiliğinin İnsanlığa Yansıması”, İ.Ü.İ.F.D., c., sy. 6, Yıl, İstanbul, 2002, s. 4.

328 Sarıçam, İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, T.D.V., Ankara 2001, s. 282, Gözütok, Şakir, a.g.e., s. 141-143.

329 Muhammed Hamidullah, a.g.e., c. II, s. 771; Kazıcı, Ziya, Anahatları ile İslâm Eğitim Tarihi, Bir Yayıncılık, İstanbul, 1983, s. 25.

330 Ahmed Emin, Duha’l-İslâm, c. II, s. 50.

331 Bayraktar, a.g.e., s. 97.

332 Ahmed Emin, Duha’l-İslâm, c. II, s. 52.

ibadet mekânı olarak kullanılmayıp ilmî tetkik ve araştırma merkezi haline getirilmişti.333

‘Kitapçı dükkânları’ İslâm kültür ve medeniyetinin gelişmesiyle birlikte önem kazanan diğer bir ilim merkezidir. Dükkân sahipleri genelde kültürlü insanlar oldukları için bu mekânlar ilmî sohbetlerin ve münâzaraların yapıldığı yerler hâline geldi. Ayrıca buralardaki kitaplardan öğrenci ve ilim adamlarının faydalanması sağlanırdı. Meselâ Câhız (ö. 159–204) kitapçı dükkânlarında sabaha kadar kapalı kalarak istediği kitabı okur ve not alırdı.334 Diğer alış-veriş mekânlarında da bu tür ilmî münâzaralar zaman zaman oluyordu. Yani müslümanı işi ilim öğrenmekten alıkoymuyor, aksine gün boyu hem geçimini kazanıyor hem de bilgi ve kültürünü artırıyordu.335 Bilginlerin ve ilme hürmet gösterenlerin evlerinde de ilmî toplantılar yapılıyordu. Hz. Peygamber devrinde Erkam b. Erkam, daha sonra meşhur filozof İbn-i Sina evini ilmî faaliyetler için Müslümanların hizmetine açan kişilere örnek olarak gösterilebilir.336

Abbassîler devrinde halifeler ve emirler ilmî faaliyetlere destek olmuşlardır, bu amaçla oluşturdukları ‘münâzara meclisleri’ de ilmî düşüncenin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Münâzara meclisleri âlimler arasında, saraylarda veya mescidlerde, halifelerin huzurunda yapılmaktaydı. Fıkıh, sarf, nahiv, şiir ve diğer dinî ve ilmî konularda münâzaralar yapılırdı. Bu meclislerde fıkıh ve kelâm mezhepleri arasındaki ihtilaflar, re’y ve hadis ehli arasındaki görüş ayrılıkları, dinin İslâm coğrafyasının farklı bölgelerinde uygulama ve yorumlanma şekilleri gibi konular tartışılırdı.337

Belgede HADİS İLMİ İ (sayfa 111-114)