• Sonuç bulunamadı

İran'ın Ticari Yapısı, Pazar Şehirleri ve Gümrük Vergileri

1.2. SÂSÂNÎLER DÖNEMİNDE İRAN'IN İKTİSADİ YAPISI

1.2.2. V ve VI yüzyıl İran Ekonomisi

1.2.2.4. İran'ın Ticari Yapısı, Pazar Şehirleri ve Gümrük Vergileri

Sâsânî ekonomisinde ticaretin etkisi büyüktür. Şehirlerin dışında kurulan vazar diye adlandırdıkları çarşı ve pazarları vardır. İran halkının yanında bu pazarlarda yabancı tüccarlara da rastlamak mümkündür. Ticarete konu olan ürünler arasında kıymetli taşlar, baharat, ipek, madeni eşyalar, pamuklu dokumalar, halı, kilim ve elbiseler ve güzel kokular sayılabilir. Sâsânîler tüccarlarınavazargan ticari faaliyetlerin tümüne vazarganih

demişlerdir. Çarşı ve pazarları teftiş edenlere isevazarbad adını vermişlerdir (Altungök, 2015: 306-307).

Sâsânîler ticarete çok önem verdikleri için ticaretteki aslan payını almak ve doğunun mallarını batıya aktarırken bu ticareti kendi kontrollerinde gerçekleştirmek istemişlerdir. Bu sebeple her türlü mücadeleden ve ittifaktan geri durmamışlardır. Doğunun malları ucuzdur. Arada aracılık ederek bu ucuz malları batıya pahalıya satmak istemişlerdir. Ticaret yollarının geçtiği güzergâhta bulunan Sâsânîler bu konumunu çok iyi değerlendirmiştir (Tezcan, 2014: 101). Ticaretini yapabileceği ürünleri üretecek özel imalathanelerin dışında bir de devlet imalathaneleri mevcuttur. Buralarda genelde lüks tüketim maddeleri üretilmiş hem sınır içi ihtiyaçlar sağlanırken hem de ihracat yaparak ekonomilerini güçlendirmişlerdir.

Sâsânîler ticaret hayatında hem alan tarafın hem satan tarafın haklarını korumaya çalışmıştır. Buna yönelik politikalar uygulamıştır. Çek ve senet sistemiyle ticari hayatı kontrol altına almıştır. Ticaretin hangi aşaması olursa olsun devlet görevlileri tarafından her türlü denetime tabi tutulmuştur. Her hangi bir usulsüzlükte bununla ilgilenen adli görevliler vardır. Günümüzdekine benzer şekilde taşınmaz mallar üzerinde tapu oluşturulmuş alıcı ve satıcı arasındaki ilişki kayıt altına alınarak defterhanelerde saklanmıştır (Altungök, 2015: 308). Ekonomik hayatın canlılığı ve ticari hayat şirketlerin ortaya çıkmasına ve bankacılık sektörünün gelişmesine neden olmuştur. Ticaretin yoğunlaştığı yerlerde bankalar kurulmuştur. Yahudilerin bu bankalarda çalıştıkları bilinmektedir. Bankalar tüccarlara ihtiyaçları dâhilinde borç para verme, gidecekleri ülkenin parasıyla mevcut paralarını değiştirme veya tüccarların paralarını muhafaza etme gibi hizmetleri vardır (Altungök, 2015: 311).

Sâsânî topraklarından geçen ticaret yollarının başında ipek yolu gelmektedir. Dicle ırmağı Sâsânîlerden önce Roma İmparatorluğu ve Partlar arasında sınır olmuştur. İpek yolu Dicle’yi takip ederek önce İran’ın batısında yer alan eski başkent Ekbatana’dan İran’ın kuzeydoğusundan hareketle Hekatompylos (Şehr-i Kumis) ve Rey şehrinden geçtikten sonra Merv’e uğramaktadır. Merv şehri ticarette kavşak noktada yer alan önemli bir şehirdir. Merv’den sonra iki yol vardır: Kuzey Baktria’dan Batı Türkistan doğru veya Afganistan’ın kuzeyinden Belh şehrine doğru. Buradan sonra ticaret kervanları Hindistan’a ya da Çin’e doğru ilerleyebilirlerdi Belh’den devam etmek isteyen tüccarlar Taş-Kurgan’a kadar gidebiliyordu. Buradan sonra ticaret başka ülkenin tüccarlarının eline

geçmekteydi. Bu yol güzergâhı batıda İranlı tüccarların doğuda Çin’e kadar Soğdlu tüccarların kontrolündedir. (Tezcan, 2014: 100).

Diğer devletlerle ilişkilerinde ticaret özellikle ipek ticareti ön planda olmuştur. Doğu mallarının transferinde her zaman tekelini korumayı başarmıştır. Sınır komşusu Bizans’a bu sebeple sık sık güçlük çıkarmıştır (Tezcan, 2014: 100).Bizans ile ticarette ipeğin dışında söz konusu olan mallar arasında; Afganistan ve Türkistan bölgelerinden temin edilen kıymetli taşlar, baharat, deniz ürünleri, Doğu ve Güneydoğu Asya’nın egzotik ürünleri sayılabilir. Bizans ihtiyacı olan bu ürünlere sahip olabilmek için İran’ı görmezden gelemezdi. Bizans sarayının ve aristokratik sınıfın bu mallara çok ihtiyacı vardı (Bahadır, 2011: 699). Bu sebeple İran doğu-batı arasında yapılan ticarette söz sahipliğini korumak ve yolların güvenliğinin sağlamak zorundaydı. Yollar üzerine tüccarların ihtiyacını karşılayacak köprüler, su depoları, kervansaraylar ve köprüler inşa etmiştir (Altungök, 2015: 309).

I. Hüsrev zamanında ticaret ağlarının genişletilmesi için çalışmalar yapılmıştır. Lüks malların ticaretinin yapımı yoğunlaşmıştır. İran ile Bizans arasındaki rekabet bu dönemde artmış olsa bile Sâsânîler bu dönemde uygulamış oldukları başarılı ticari politikalarla Hint Okyanusundan Orta Asya’ya ve Güney Rusya’ya kadarki alanda faal olmuşlardır.

Sâsânîler ticari ilişkiler kurduğu bir diğer devlet Göktürkler olmuştur. İki devlet arasında ticarete konu olan ürünler arasında; altın, gümüş, elbise, vazo, sandal ağacı, içecek ve yiyecekler, şarap, lüks eşyalar, çalgı aletleri vb. yer almaktadır (Divitçioğlu, 2000: 284). Sâsânîler ve Göktürkler arasında ticari ilişkiler çok iyi durumdayken Soğdlu tüccarların araya girip iki ülke arasındaki iyi ilişkileri bozması nedeniyle Sâsânî-Göktürk savaşları yaşanmıştır (Ligeti, 1998: 61). Bunun üzerine Bizans-Göktürk yakınlaşması başlamıştır fakat Sâsânîler ipek ticaretindeki pastadan payını kaybetmemek için buna engel olmaya çalışacaktır. İlişkiler bozulmadan önce kervan ticaretinde gümrük uygulaması yapılmaktaydı. Gümrük memurları genelde askerlerden oluşmuştur. Ticaret kervanları hangi ülkeden geçiyorsa o ülkenin askerleri tüccarlara refakat etmiştir. Bunu yapmalarındaki amaç hem sağlıklı bir şekilde ticari faaliyetleri gerçekleştirmek hem de sınırlarını korumaktır. Gümrük vergisinin yanında bir de geçit vergisi alınmıştır. Göktürk- Sâsânî arasındaki gümrük şehri Derbent’tir (Atan, 1990: 22).

Sâsânîler Anadolu’da yer alan ticaret yerlerine sahip olmak istemiş bu sebeple Bizans ile sık sık karşı karşıya kalmıştır. Ticari antlaşmalarla her iki ülke arasında belli bölgelerde gümrük büroları oluşturmuşlardır. VI. yüzyılda Bizans yönünde Nisibis’te kurulan gümrük sayesinde her iki ülkenin tüccarları arasında ticari faaliyetler aktif bir şekilde yürütülmüştür (Bahadır, 2011: 700). Ticaret kervanları Çin’den Suriye’ye kadarki mesafeyi iki yüz seksen üç günde geçebiliyordu. Sâsânîli tüccarlar doğunun mallarını Armenia ve Nisibis pazarlarına getirerek burada Bizanslılara satmışlardır. Barış zamanlarında normal akışında devam eden ticaret savaş zamanlarında Sâsânîler tarafından durdurulmuştur (Gibbon, 1994: 65). İpek ticareti karada ve denizde İran’ın tekelinde olduğu için Bizans bunun önüne geçmeye çalışmıştır. Yeni ticaret yolları arayışı, Göktürklerle ittifak, ipek üretiminin ülke içerisinde başlaması Bizans’ın Sâsânî tekelini kırmak için atmış olduğu bazı somut adımlardır (Gibbon, 1994: 69). Ticaretin gerçekleştiği yol, körfez, gümrük ve limanlar için verdikleri mücadeleler, savaşlar ve başka devletlerle yapmış oldukları ittifaklara çalışmanın ikinci bölümünde yer verilmiştir. Sâsânîlerin ticaret gerçekleştirdiği yerlerden ülkelerden biri de Çin olmuştur. Çin ile ticarette genellikle bakır, gümüş, altın, kıymetli kumaşlar, allık, kilim, ipek, inci ve mercanlar, halı, mücevher, kristal kayalardır (Altungök, 2015: 314). Güney Çin bölgesinde yapılan kazılarda Sâsânî paralarının bulunması Sâsânîlerin ticarette aktif olduğunu göstermektedir. İki ülke arasında ticaretin gelişmesi için yollar, köprüler, limanlar inşa edilmiştir. İran Körfezi ve Hindistan arasındaki ticaret ağına hâkim olan İranlı tüccarlar, Bizans’ı çoğu zaman bu yol üzerindeki ticaretten uzaklaştırabilmişlerdir (Baskıcı,2009: 260). Karadeniz ticaret yolunda bulunan Lazika şehrindeki Petra limanı Sâsânîler için önemli olmuştur. Lazika bölgesine egemen olmak için sık sık Bizans ile mücadele etmişlerdir (Norwich, 2013: 189). Sâsânîlerin ticaret gerçekleştirdiği yerlerden bir diğeri Hazar Denizinin kuzeyidir. Bu yol sayesinde mabut dişi, samur kürkü, mum amber, bal gibi ürünlerin alış verişi yapılmıştır. Burada yapılan kazılarda Sâsânî paralarına rastlanılmıştır (Altungök, 2015: 317).

1.2.2.5. Maden Endüstrisi

Ekonomik değeri yüksek yeraltı ve yerüstü kaynakların çıkartılarak işlenmesi ve birçok alanda değerlendirilmesi tarihte önemli bir yer tutar. Eskiçağlardan beri toplumlar madenlerin değerinin farkında olmuşlardır. Kimi zaman varlıklarını devam ettirmede kimi zaman başka uluslar üzerinde hâkimiyet kurmada madenlerin verdiği güçten faydalanmışlardır. Savaş araç gereçlerinde, süs eşyaların yapımında, paraların basımında, ev eşyalarında vb. madenlerin kullanımı söz konusudur. Maden yataklarının bulunması, cevherin çıkarılarak işlenmesi, döküm yapılması ve son şeklinin verilerek kullanıma hazır hale gelmesi yüzyılları içine alan tecrübelerde saklıdır. Zamanla ekonomik güç olarak görülmesi ve metalürji bilgisinin artmasıyla maden endüstrisi ortaya çıkmıştır. Madencilik faaliyetleri insanlık tarihi kadar eskilere dayanmaktadır (Tez, 1989: 12). Maden endüstrisinin temel madenleri: demir, bakır, altın, krom, kurşun ve gümüştür.

İran’da eskiçağlardan itibaren yüksek kesimlerinde bakır ve kalay madeni bulunmaktadır. Sümerce yazılmış metinlerde MÖ. 3. bin yıldan itibaren İran’ın güney kesimlerinden Mezopotamya’ya kalay madeninin taşındığını anlatılmaktadır. Zagros dağları civarında yapılan kazılarda buradan altın, bakır ve kalay madenine rastlanılmıştır (Helwing, 2009: 209). Elburz dağları civarında bakır, gümüş, kurşun gibi madenler bulunmaktaydı. Sâsânîler zengin maden yataklarının bulunduğu Ermenistan, Kafkasya, Maveraünnehir gibi coğrafyalarda varlık göstermişlerdir. Bu sebeple madeni işlemesini bilmişler ve maden sanayisinde çok ilerlemişlerdir. Pamir dağı civarında maden ocakları yer almaktaydı. Ülke içerisindeki maden ocakları hükümdara aitti (Altungök, 2015: 360). Sâsânîler Anadolu’nun zengin maden kaynaklarına sahip olmak istemişlerdir. Anadolu o dönemde özellikle altın gibi kıymetli madenler bakımından zengindir ve Sâsânîler bu topraklara sahip olmak için Bizans ile mücadele etmişlerdir (Bahadır, 2011: 690). Özellikle Anadolu’da Orta Fırat bölgesindeki altın madenleri hususu Bizans ile mücadelelerin nedenlerinden biri olmuştur (Bakır, 2002: 117).

Sâsânîler gümüş işlemeciliğinde özellikle çok ilerlemişlerdir. Gümüşten eşya yapımı İran coğrafyasında Sâsânîlerden sonra da kurulan devletler tarafından da devam ettirilmiştir (Altungök, 2015: 361). Kapları bazen tamamen gümüş kaplama yaparken bazen de som gümüş üstüne desen işlemişlerdir (Bakır, 2002: 356). Kazvîn, Messula, Tebriz, Horasan ve Reşt zengin gümüş yataklarının bulunduğu bölgelerdir (Altungök,

2015: 362). Demir madeni de yaygın kullanılmıştır. Demircilik mesleğiyle uğraşanlara

ahangar, demir kalıplar üretenlere ahan paykar adı verilmiştir (Altungök, 2015: 366).

Çelik madeni özellikle silah üretiminde kullanılmıştır. Çelik çok dayanıklı bir maden türüdür. Sâsânîler savaşçı bir toplum olduklarından dolayı silah yapımına ihtiyaç duymuşlar özellikle demir madeninin temini ve demir yatakları için Bizans ile mücadele etmişlerdir.

İKİNCİ BÖLÜM

DOĞU ROMA VE İRAN ARASINDAKİ İKTİSADİ

İLİŞKİLER

2.1. V. YÜZYILDAKİ İKTİSADİ İLİŞKİLER