• Sonuç bulunamadı

İngiliz Ukuslar Topluluğu (Commonwealth) Ülkelerinde Kültürel Mirasın Korunmasıyla İlgili Proje

KÜLTÜR VARLIKLARININ ULUSLARARASI HUKUKTA DÜZENLENMESİ, KORUNMASI VE TARİHSEL GELİŞİMİ

5.3. Kültür Varlıkları Hakkında Uluslararası Kuruluşlar ve Antlaşmalar 1 Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO)

5.3.14. İngiliz Ukuslar Topluluğu (Commonwealth) Ülkelerinde Kültürel Mirasın Korunmasıyla İlgili Proje

Maddi Kültür Mirasının Korunması ile İlgili Çalışma Grubu Londra'da 15-17 Kasım 1989 tarihinde toplanmış ve hazırlanan metin 1993 yılında Commonwealth Hukuk Bakanları tarafından Mauritus'da kabul edilmiştir. Söz konusu Commonwealth Projesi bir antlaşma değildir. Bu açıdan kabul eden ülkeler açısından bağlayıcı değildir; geçmişe etkili hak ve yükümlülükler içermemektedir. Commonwealth ülkesi Projede yer alan prensipleri hayata geçirmek için gerekli iç hukuk düzenlemelerini yapmakta serbesttir. Proje Commonwealth ülkeleri içinde bir ülkeden diğerine yasadışı olarak ihraç edilen kültür mirasının iadesini hedeflemektedir.

SONUÇ

Günümüzde kültür varlıkları üzerine olan tüm anlaşmazlıkların temelinde, ihraç ülkeleri ile ithal ülkeleri arasındaki gelişmişlik düzeyindeki farklılıklar yatmaktadır. Kültür varlıklarının ilk elden sahibi olan ihraç ülkeleri ile dünya ticaretinin çarklarını döndüren ithal ülkelerinin hem bilimsellik düzeylerinin hem de maddi refahlarının devamını isteyen toplumları, bu anlaşmazlıkların taraflarını oluşturmaktadırlar.

Bu anlaşmazlıkların iki ucunda, bulunan bir mermer lahit parçasını evinin temelinde kullanan kişinin kültürel düzeyi ile böyle bir varlığın ifade ettiği anlamı insanlık için araştırmaya değer gören ve bir şaheaser ile karşı karşıya bulunmanın heyacanını hisseden kültürel düzeyi yer almaktadır. Bugün insanlık tarihi üzerine bilgilerimizi geliştiren atılımlar ezici bir şekilde ithal ülkelerinden çıkmaktadır. Günümüzde kültür varlıkları ticareti yüzünden mağdur olan ülkeler çoklukla yönetimi altında bulundurdukları topraklardaki eski kültürlerin çok gerisinde bulunmaktadırlar. Gelişmiş refah toplumu olmanın göstergelerinden sayılan mimari yapıtlardaki zenginlikler, yeni mühendislik eserleri ve güzel sanatlardaki ilerlemeleri içermememelerine rağmen bu alanlarda duraklayan ihraç ülkeleri eski kültürlerin devamı olarak aynı zamanda onların mirasçısıdırlar.

Yirmi birinci yüzyıldaki gelişmeler kültürler arası etkileşimleri sürekli arttırmakta yer, zaman kavramlarını yeniden biçimlendirmektedir. Bu nedenle kültür varlıkları üzerine var olan kargaşa ve anlaşmazlıklar yönünden ulusalcı ve evrenselci görüşün uzlaşması gerekmektedir. Diğer bir deyişle yerelde evrenselcilik yaklaşımı her iki taraf için ortak bir zemin oluşturabilecektir. İhraç ülkelerinin değerini anlayamadıkları dönemden başlayan kültür varlıklarının yasadışı kayıpları günümüzde ulusal ve uluslararası olarak yasal çerçevelere oturtulmaya çalışılmaktadır. Bunun sonucu olarak kayıpların nispeten azalmasına eş olarak ithal ülkeleriyle bilimsel ortak çalışmalar yapılmaktadır. Ancak bu durum ihraç ülkelerine ticari yönden bir girdi sağlayamamaktadır. Dış yatırımın sanayileşmede itici gücü nedeniyle ülkeler mevzuatlarını nasıl güncel koşullara uyarlama ihtiyacı hissediyorlarsa bu durum kültür varlıklarını da kapsamalıdır. Metropolitan Müzesi, British Museum, Louvre Müzesi kaynak ülkeye ait kültür varlıklarını, kendi adı altında ihraç ülkesinde şubeler açarak

sergileyebilmelidir. Ya da Unesco Müzeleri adı altında mülkiyeti tartışmalı eserler kaynak ülkede sergilenebilmelidir.

Bu durum sadece güncel mevzuatla çözülemeyen, mülkiyeti tartışmalı hal almış, siyasi, askeri, tarihi sorunları bünyesinde barındıran eserleri kapsayacağı gibi gelecekte doğabilecek sorunların çözümü için güncel hukuki çözümleri ve uluslar arası işbirliğini devam ettirecek şekilde hep birlikte içermelidir.

Uluslarası ticaretin sağlıklı olarak işleyebilmesi için kültür varlıklarının belirlilikleri, toprağında bulunan eserler üzerinde mülkiyet hakkı bulunan devletin kurallarının tüm devletler tarafından kabul edilmesiyle sağlanabilecektir. Aksi halde her ülke kendi mevzuatına göre yasa dışı eski eser ticaretini değerlendirmekte ve kültür varlığının mülkiyeti ülkelerin ulusal hukuklarının mevzuat labirentlerinde kaybolmaktadır. Her devletin, ülkesindeki henüz bulunmamış madenlerin sahibi olduğunun baştan kabul edilmesi, karasularında veya hava sahalarında hakimiyetini içeren unsurlar konusunda tartışma olmamasına rağmen kültür varlıklarının bu çerçevede kabul edilmemesi var olan anlaşmazlıkların odak noktasıdır.

Kültür varlıkları malikin, koleksiyoncunun, komisyoncunun, müzayedecinin, bu konuda arkeolog-antropolog-sanat tarihçisi gibi uzmanların, ulusal ve uluslararası resmi kurumların çalışanlarının, özetle, kültür mirası varlıkları ile bağlantılı herkesin işbirliğini gerektirmektedir. Müzelerde envanter kayıtlarının eksiksiz ve özenle tutulması, koleksiyonların ilgili belgelerle desteklenmesi ve müzelerin işleyişinde düzenli denetim aşamalarının geliştirilmesi, koruma altına alınan eserlerin hem çalınmasını önlemek, hem de özgün yapıları içinde korunmalarını sağlamak bakımından kaçınılmaz görünmektedir.

Gelişmekte olan ülkelerin müze görevlilerinin koruma ve çalınma olaylarıyla mücadele edecek şekilde hizmet içi eğitimden geçirilerek donanımlı hale getirilmeleri için uluslararası kuruluşlar yükümlülük altına girmelidirler. Kültür varlıklarının çalınması halinde olay kamuoyuna, uluslararası kuruluşlara, kültür varlıkları üzerine ilgi alanı olan mesleki kuruluşlara, derneklere, müzayede kuruluşlarına her türlü iletişim aracı kullanılarak duyuru yapılmalıdır. Bu yaklaşım kültür varlığının hem satışını güçleştirecek hem de kültür varlığının çalıntı olduğunu bilmeyen iyiniyetli alıcıyı koruyan ülkelerde çalıntı eserin iadesine yönelik yasal mücadelenin başarı oranını yükseltecektir.

Kaçak kazıların önlenebilmesi için takip edilecek başlıca yöntem talebin azaltılması ve yasal olmayan kültür varlığı ticaretinin zorlaştırılmasıdır. Kültür varlığı ithal eden ülkelerde kaçak ithalatın önlenmesi ve mahkemelerin ihraç ülke lehine kararlar vermesi alıcıların daha dikkatli olmalarına yol açacak, bu da talebi dolayısıyla da yağmayı azaltacaktır. Kaçak kazı ve yağmanın önlenmesi için kaynak ülke halkına başka geçim yollarının sağlanması, tesadüfen bulunan eserlere devletin uygun makul tazminatı hemen ödemesi yararlı olacaktır. Kaynak ülke halkının bilinçlenmesi, sorunun çözümünde önemli bir gelişmedir. Talep denetim altına alınmadıkça yağma devam edecektir. Kaynak ülkeler uluslararası kamuoyunun dikkati bu yöne çekmeli ve süreci takipte çok dikkatli ve ısrarcı olmalıdırlar.

Uygarlık gelişim sürecini takip etmede en önemli maddi unsur olan kültür varlıkları gelecekte sanat eserlerinin yaratılmasında yol gösterici olmalarının yanında, ülkeler arası kültürel etkileşime de yol açmaktadır. Bu özellikler nedeniyle yasadışı el değiştirmesi ve çeşitli nedenlerle tahrip edilmesi tehlikesi kültür varlıklarının daha farklı bir değerlendirmeye tabi tutulmasını gerektirmektedir. Bununla beraber kültürel değişim desteklenmeli, uluslarası işbirliğinin kültürel ve dostluk boyutunu kuvvetlendirmelidir.

Kültür varlıklarının giderek artan tehdit altında bulunması sonucu kültür varlıklarını korumaya yönelik devlet veya devletler tek başına, iki ya da çok taraflı düzenlemelere taraf olmaktadırlar. İhraç ülkeleri ile ithal ülkeleri arasındaki ihtilafın asgariye indirlmesi ve bir ortak noktada bulunulabilmesi için koruma-denetim ve kültür varlıkları yasal hareketinin uluslararası kuruluşlarca dengeleyici mevzuatların uygulanması ve ortaya çıkan kukuki boşluklarının da dolduruması için işbirliğinin sürdürülmesi gerekmektedir.

İhraç ülkelerinde varlığı bilinen kültür varlıklarının belgelenmesi yanında, müzelerde sergilenen veya depolarda korunan eserlerin tam ve doğru envanter kayıtlarının tutulması da doğabilecek anlaşmazlıklarda mülkiyeti belgelemede ve hak iddia etmede en önemli dayanaktır. Dünyada tüm müzelerin envanterlerinin açıklanması, bunların kayıt altına alınarak tanınması ve her kuruluşun UNESCO bünyesinde sicilinin tutulması uluslararası alandaki düzenlemelerin yanında yasa dışı kültür varlıkları hareketini nisbeten azaltacaktır. Kültür varlıklarının yasadışı hareketliliğine engel omak için UNESCO bünyesinde konfederal bir çatı altında toplanılarak zaman içinde ortak bir mevzuatın oluşturulmasına çaba harcanabilir. Ancak ulusların uyma isteği ve katkıları belirleyici olacaktır.

Kültür varlıkları, günümüzün geçmişi hakkında içerdiği bilgiler nedeniyle korunmak ve geleceğe taşınmak zorundadır. Bu amaçla gelecek nesiller için korunması gereken kültür varlıklarının neleri içerdiğini ve kapsamının iyice belirlenmesi gerekmektedir. Günümüzde kültür varlıklarının korunması kavramı fiziksel koruma kavramı yanında hırsızlığa, yasadışı ihracata, kaçak kazı ve yağmaya karşı korunma anlamına da gelmektedir. Koruma kavramı yasadışı ihracat, ithalat ve mülkiyet değişimine karşı korunmayı amaçlayınca, kültür varlığı ihraç eden ülkelerle, kültür varlığı ithal eden ülkelerin çıkan sorunların çözümünde uluslar arası düzeyde bir düzenleyiciye ihtiyaç duymaları ve karşılıklı olarak işbirliği içinde olmaları zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Kültür varlıkları saklı ve gizli kaldığı sürece toplumlar bunlardan yararlanamayacaktır. Bu nedenle araştırmacıların eserleri incelemelerine imkan veren uluslararası düzenlemelere gereksinim vardır. Ulusların kendi mevzuatları arasındaki farklılık devam ettikçe uluslararası kanunlar ihtilafı da devam edecektir. Uluslararası anlamda kültür varlığı hukukunun gelişmesi ve bunun iç hukukun üstünde sayılması sonucu en büyük güçlük aşılmış sayılacaktır.

Her ülkenin öncelikle eserlerinin yurt dışına çıkışını engelleyecek tedbirleri alması gerekmektedir. Sivil toplum kuruluşlarının ve vakıfların, halkın bulduğu kültür varlığını doğrudan müzelere getirmesi bilincini yerleştirmek amacıyla uluslararası mevzuata uygun olarak eğitsel faaliyette bulunmaları sağlanmalıdır. Kültür varlığı ile ilgili suçlarla mücadelede parasal desteğin arttırılması, çalışanların eğitimli olması ve müzelerin donanımı ivedilikle gerçekleştirilmelidir. Toplumların bilinçlendirilmesi ve duyarlı kılınması kültür varlıklarının fiziksel devamlılığı için gerekli tedbirlerin alınmasını da hızlandıracaktır. Buna bağlı olarak ihraç ülkelerinin kararlılığı kültür varlığı ithal eden ülkelerdeki pazarlarda kendini gösterecek ve ihraç ülke kaynaklı eserlere talepte bir düşüş olacaktır.

Eğitim kurumlarında, sanat tarihi derslerinde kültür varlığı kavramına ve korunmasına yönelik bilgilere yer verilmesi, kitle iletişim araçlarının etkili kullanılması, radyo/televizyon kanallannda ve yazılı basında bilgi verici ve eğitici programlar ile makaleler yayınlanması, arkeolojik yönden zengin bölgelerde köy halkının eğitilmesi, koleksiyonculuğun özendirilmesi ve denetim altına alınması, istihbarata ağırlık verilmesi, para ve hapis cezalarının arttırılması, definecilerden savcılıktan belge alma zorunluluğunun getirilmesi kültür varlığı kavramının anlaşılmasına ve korunmasına katkı sağlayacaktır.

KAYNAKÇA