• Sonuç bulunamadı

2.6.2. KÜLTÜR BİTKİLERİ

Kültür bitkileri genel olarak; tarımsal değeri yüksek olan, çeşitli ıslah

aşamalarından geçmiş, verimi yüksek olan ve insan veya hayvanların ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına insanlar tarafından bilinçli olarak yetiştirilen bitkilerin bütününe verilen genel addır.

İnceleme sahasında ekonomik amaçlı olarak tarımsal faaliyetlerin yaygın olarak yapıldığı dikkati çekmektedir. Özellikle sahanın güney ve doğusunu oluşturan Bingöl Ovasında yoğunlaştığı gözlenen tarımsal faaliyetler sonucunda, ekonomik anlamda önemli ölçüde kültür bitkisi üretimi gerçekleştirilmektedir. Sulama amaçlı su probleminin de DSİ Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilen kanallar aracılığı ile çözüldüğü Bingöl Ovasında son derece verimli zirai çalışmalar yapılmaktadır.

Sahada yaygın olarak elma, armut, ayva, erik, kayısı, zerdali, kiraz, şeftali, vişne, ceviz, badem, dut ve üzüm gibi meyve çeşitleri yetiştirilmektedir. Çoğunlukla şehir içi tüketime yönelik olarak üretilen meyvelerin ihtiyaç fazlasını oluşturan kısmı komşu il ve ilçelere nakledilmektedir (Tablo 9).

77 Tablo 9.-Bingöl ili merkez ilçede meyvecilik istatistikleri

Kaynak: Bingöl İl Tarım Müdürlüğü 2009

Bingöl Ovasında sulu tarım yapılan alanlarda sebzecilik faaliyetlerinin de yoğun olarak yapıldığı görülmüştür. Özellikle Bingöl – Muş Karayolunun güney bölümlerinde ve Genç yolu civarlarında yapılan ziraat çalışmalarında lahana, marul, maydanoz, fasulye, bal kabağı, kavun, karpuz, kabak, salatalık, patlıcan, domates, biber, sarımsak ve soğan üretiminin yoğun olarak yapıldığı gözlenmektedir (Tablo 10, Foto 19).

Tablo 10.- Bingöl ili merkez ilçede sebzecilik istatistikleri(Bingöl İl Tarım Müdürlüğü 2008)

Kaynak: Bingöl İl Tarım Müdürlüğü 2009

ÜRÜN ÜRETİM(Ton) Armut 690 Ayva 30 Elma(Golden) 5.044 Elma(Starking) 2.250 Elma(Diğer) 990 Erik 390 Kayısı 263 Zerdali 150 Kiraz 630 Şeftali 84 Vişne 209 Ceviz 1.250 Badem 48 Dut 204 Üzüm 1.125 Toplam 13.357 ÜRÜN ÜRETİM(Ton) Lahana 132 Marul 405 Maydanoz 16 Fasulye 740 Bal Kabağı 2 Kavun 138 Karpuz 9750 Kabak 150 Salatalık 270 Patlıcan 91 Domates 1794 Biber 401 Sarımsak 22 Soğan 51 Toplam 13.962

78

3. BİNGÖL ŞEHRİNİN KURULUŞ VE GELİŞİMİ

Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat Bölümünde yer alan Bingöl, adına ilişkin pek çok efsane ile tanınır. Tarih boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan şehir, bu süre zarfında birçok farklı isimle adlandırılmıştır. İlk çağlarda bölge Ming-köl (Çağlayan.2007,72) adıyla geçerken, ortaçağ kaynaklarında Çapakçur, İslam kaynaklarında ise Cebel-i Cur olarak isimlendirilmiştir. Halk arasında ise şehir, uzun bir süredir Çolig/Çorlik veya Çevlik olarak bilinmektedir. 1872 yılında “Çabakçur” adıyla ilçe haline getirilen şehir merkezi, 1936 yılında yine aynı isimle il sıfatını kazanmıştır. 1945 yılına kadar Çabakçur olarak adlandırılmaya devam eden şehir merkezi, bu tarihte yörede bulunan dağın ismini alarak Bingöl adıyla tanımlanmış ve bugüne kadar bu isimle süre gelmiştir.

İlin eski adı olan “Çevlik” Anadolu halk ağızlarında; dere kenarında bulunan, bağlık-bahçelik yer; sulak alan anlamına gelmektedir. Gerçekten de Bingöl’ün eski yerleşim alanı olan Çevlik; Çabakçur Suyu’nun kenarında bağlık-bahçelik, yeşil bir ovada kurulmuş olup ismiyle uyum içindedir. “Çevlik” kelimesi halk dilinde hala “Çolig” olarak varlığını muhafaza etmektedir. Bugün birçok kişi Bingöl isminin yanında “Çolig” ismini de kullanmaktadır. Özellikle kırsal kesimde il merkezi bu isimle tanınmaktadır (Alay. 2006,13)

Şehir merkezinin diğer bir adı olan “Cebel-i Cur” adına ise ilk defa ortaçağ İslam kaynaklarında rastlanılmaktadır (İslam Ansiklopedisi, 183). Bu isme göre Cebel; dağ, Cur ise dere anlamına gelmektedir. Yine başka bir rivayete göre Cebel-i Cur; Yüksek-Yukarı dağ anlamına gelmektedir.

Çabakçur adının ne zamandan beri kullanıldığı tam olarak bilinmemektedir. Ancak Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Çabakçur’un Büyük İskender tarafından kurulduğunu ve bu ismi de onun koyduğunu rivayetlere dayanarak belirtir. Seyahatname’de; Büyük İskender’in ağrılarına şifa bulmak ve başındaki iki boynuzdan kurtulmak için nice doktorlara başvurduğu halde bir türlü derdine çare bulamadığı için sonunda “ab-ı hayat”(hayat veren su) suyunu aramaya kalkıştığı anlatılır. Ab-ı hayat suyunu bulmak için epeyce uğraşan İskender sonunda kaynağın kendisi olmasa da ondan beslenen bir pınardan su içip ağrılarından ve boynuzlarından kurtulmuş ve faydasını gördüğü bu suya “Makdis Lisanı” üzere “Cennet Suyu – Temiz Su” anlamına gelen ÇABAKÇUR adını verdiği belirtilir. E.Çelebi’ye göre, Hekimlerinden Filkos’u

79 çağıran İskender “Bu kadar zamandan beri devam eden ağrılarıma çare olan bu suyun kenarına bir kale inşâ edip adını “Çabakçur” koyunuz.” demiştir. Bunun üzerine Murat Nehri kenarında üç yüz on beş günde Çabakçur Kalesi inşa edilmiştir (Seyahatname, 112–113). Bu tarihten 1945 yılına kadar Çabakçur, il merkezinin ismi olarak kullanılagelmiştir.1945 yılında ise şehir merkezine Bingöl adı verilir.

Bingöl, adını bu adla anılan dağdan almaktadır. Dağ’ın ise, üzerinde irili-ufaklı birçok buzul göl bulunmasından dolayı bu isme sahip olduğu düşünülmektedir.

Bingöl ve çevresi özellikle yabancı seyyahlar tarafından sıkça ziyaret edilmiş ve bilim dünyasına tanıtılmıştır. K.Koch, M.Wagner, P.De. Tschihatcheff, T.Kotschy, W.Strecker, G.Radde, H.Abich, E.Neumann, H.F.B.Lynch ve F.Oswald bunların başında gelmektedir (Konukçu, 1987,13).

3.1. BİNGÖL ŞEHRİNİN KURULUŞ YERİ

İnceleme alanını oluşturan Bingöl şehir merkezi, Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat Bölümü içerisinde bulunan Bingöl Ovasının kuzeybatı bölümünde yer almaktadır. Yaklaşık olarak 1400 ha’lık bir alanı kapsayan şehir merkezi ilk olarak, ovanın batısından doğuya doğru akış gösteren Çapakçur (Sağyer) Deresinin ovaya ulaştığı bölümdeki vadi tabanında kurulmuştur. Eski Bingöl (Çapakçur) olarak adlandırılan bu bölge, Çapakçur Deresinin ovayı parçalaması sonucunda ortaya çıkan ve genişliği 300 – 800 m. arasında değişen vadi tabanında dağılış göstermektedir.

İnsanoğlunun yaklaşık olarak 5.000 yıl önce yerleşik hayata geçtiği bilinmektedir (Yıldız,1999). Çeşitli nedenlerden dolayı(toprağa bağlı üretim, nüfusun artması, iklim, vb.) yerleşik hayata geçmeye başlayan insanoğlu “yaşantısını sürdürebilmesi için her şeyden önce kendisini güvenlik içinde hissettiği, içeceği – kullanacağı suyu, gerekli gıdayı kolaylıkla temin edebileceği yerlere yerleşmek ister. Bugünkü teknik olanakların bulunmadığı veya yaygın olmadığı zamanlarda bu etkilerin üzerinde daha çok durulmuştur. O yüzdendir ki, yerleşme yerleri için genellikle yeterli su veren kaynakların çevreleri, akarsu boyları, tarla ve otlaklara yakın, iklimin olumsuz etkilerinden bir dereceye kadar korunabilecek kuytu yerler”(Akkan.1971,38) seçilmiştir.

Tarihi kayıtlara göre kentsel anlamda yaklaşık 100–150 yıllık bir geçmişe sahip olan Bingöl şehir merkezinin ilk kuruluş yeri olarak Çapakçur Deresinin ovaya açıldığı bölümde bulunan vadi tabanında kurulması da yukarıda anlatılan gerekçelerle açıklanabilir. Sınırlı sayıda bir nüfusa sahip yöre halkı, içme ve kullanma su ihtiyacı

80 çekmeden, verimli tarım arazilerinin kenarında, iklimin olumsuz koşullarını nispeten azaltan ve eğime bağlı olarak (güvenlik nedeniyle) uzakları gözlemleyebildiği bu alanda Bingöl şehrinin ilk temellerini atmıştır. Şehrin ilk yerleşim alanı jeomorfolojik nedenler göz ardı edildiğinde zamanın şartlarına göre seçilebilecek en uygun alan olarak tanımlanabilir (Akkan.1971,40). Ova kenarında kurulan yerleşim alanı, çevresinde bazı bölümlerde yüksekliği 2000 m. yi aşan dağlık alanların bulunması nedeniyle üç tarafı dağlarla çevrili çanak şeklinde bir arazidir (Foto 19).