• Sonuç bulunamadı

İnce Astar: Meşin ve sahtiyanın cildi bozuk olanlarıdır 3 Derinin hazırlanması

Bazı farklılıkları olsa bile, gönün hazırlanmasına benzer İç kısmı tuzlanmış deri, suda iyice yıkanarak yumuşatılır İç kısmına kireç sürülerek ikiye katlanıp yatırılır 24 saat sonra açılarak yünleri burada 15–20 gün süreyle kireç çukuruna yatırılır Daha sonra bu çukur- dan çıkarılan deri, içersinde “Sakat” denilen köpek pisliği ve su karışımının dolu olduğu “Sile”ye (havuza) basılır.

Kış aylarında 3 gün, yaz aylarında 1 gün bu çukurda bekletilen deri, daha sonra çıka- rılarak iyice yıkanır Yere yatırılarak bıçakla tüyleri alınır Buğday kepeği ve su karışımın- dan oluşan “Bulamaç” çukuruna yatırılır 2 gün sonra bu çukurdan çıkartılarak su ile tekrar yıkanır Ezilmiş sumak yaprağı ve su karışımı ile dolu “Sile”ye yatırılır 3–4 gün sonra çıkartılarak çayda temiz su ile yıkanır “Sırık” denilen ağacın üzerine asılarak suyu süzdürülür Buna “Su Düşmesi” denir Su düşmesinden sonra deri, ezilmiş mazı kozalağı ve su karışımı ile dolu sileye yatırılır 3–4 gün sonra çıkartılarak içerisinde 10 kğ tuz eri- tilmiş sileye tekrar yatırılır 1 gün sonra çıkartılarak sırığın üzerine atılıp tekrar suyu süz- dürülür Yaz mevsimi ise gölgede, kış mevsimi ise güneşte serilerek kurutulur Tekrar temiz suya basılıp yıkanır ve sırığa atılarak suyu süzdürülür

Bu aşamalardan sonra deri, masa şeklindeki tezgâha yatırılarak çeşitli renkte boyalarla el ile boyanır Gön debbağlığının aksine, deri debbağlığında boyaya “Zaç Ruhu” katıl- mamaktadır Boyanan deri güneşe serilip yarı kurutulur Tekrar tezgâha yatırılıp yüzüne zeytinyağı serpilir

Camdan yapılmış ve “Bellur” denilen merdaneye benzer aletle parlatılıp satışa hazır hale getirilir “Bellur” aleti, göncülükte tavana asılı olarak karşılıklı iki kişinin iple çek- mesi, deri debbağlığında ise, bir kişinin el ile sürmesi suretiyle kullanılmaktadır(4).

Tarihi Diyarbakır Deri Sektörü

Prof. Dr. M. Ali Taş Diyarbakır’daki deri sektörünü şöyle anlatmaktadır; “Çocuklu- ğumuzda Anzele biraz da Çift kapı ile Urfa kapı arasındaki surlara yakın bölgenin adıydı. Anzele su kaynağının suyu havuzdan sonra açıkta akarak dere oluşturduğundan bölgenin biraz aşağısında da tabakhane ve salhane oluşmuştu. Anzele suyu salhane ve tabakhaneden geçtikten sonra Haram su adıyla yoluna devam ederdi. Her ne kadar bazı kişiler bunun harem (kutsal) su anlamına geldiğini söylerlerse de, aslında tabakhanede tabaklama işlemi için köpek pisliği kullanıldığından, suyun Haram Su olarak anılması daha akla yakındır.

Halk arasında çok acele eden, gereksiz bir telaşla koşuşturan kişilere, aşırı samimiyeti olanlar tarafından “Ne bu acele! Tabakhaneye … mu yetiştiriyorsun?!” diye alaycı seslenenler olurdu. Bu sözde debbağlıkla ilgilidir. Deri Debbağlanmasında taze köpek pisliğindeki en- zimlerden yararlanıldığından, acele edilirdi. Daha sonra suni enzimlerden yararlanılmaya başlandı. Ayrıca, içi boşaltılan hayvanların barsak pislikleri de bu suyun son bölümüne

Prof. Dr. Nuran Elmacı’da debbağhane kültürünü şöyle anlatır; “Diyarbakır ‘da An- zelhe suyu Çift Kapı semtinde itfaiyenin olduğu yerde yeryüzüne çıkar. Anzelha suyu tek kanalda ilerledikten sonra ikiye ayrılır. Biri mezbahaya, bir diğeri Tabakhaneye akar. Mez- bahada etler temizlenir, Tabakhanede de deriler… Sonrasında bu kirli, atık sular kentin çeşitli yerlerinde açıktan akarlar. Urfa kapıya uğrar, Mardinkapı’dan geçerek Dicle’ye ka- rışırlar. Bu sulara haram su denir. Haram su denmesinin nedeni, tabakhanede yıkanan deriler için köpek dışkısının kullanılmasıdır. Bu dışkının bileşimdeki maddelerin deriyi te- mizlediği denenerek bulunmuştur. Ayrıca dışkının çok taze olması gerekmektedir”(13).

Kürkçülük de deri sektörünün önemli bir ürünüydü.İçkalede ise Kürkçüler çarşısının olduğunu öğreniyoruz. (22)

Günümüzde bir örnek

Geçimini hayvan postlarını doldurarak sağlıyor

Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde Aslan Çoban isimli vatandaş geçimini hayvan postlarını doldurup satarak sağlıyor. 25 yıldır hayvan postu doldurup sattığını belirten Aslan Çoban, işinin oldukça zahmetli olduğunu söyledi. Çoban, “Hayvan postlarını özel bir ilaçla tuzu karıştırıp hayvan derilerini bu karışımda bekletip daha sonra alçı, pamuk ve telden oluşan malzemelerle yapıyorum. Daha sonra hayvanların gözlerine bilye yerleşti- riyorum. Şu anda satışımız normal. Daha çok evcil hayvanları tercih ediyoruz. Bu işte av hayvanı kullanmak yasak olduğundan av hayvanı kullanmıyoruz .(23)

Deri ürünlerine örnekler

Deriden av çantası-semer

Deri ile yapılan ciltçilik

Anadolu’da başta Diyarbakır, Edirne ve İstanbul’da olmak üzere Türk üslubunda yapılan ciltler, bilim ve sanata verilen önem yansıtması açısından da önemlidir.

XVI. yüzyıl Osmanlı klâsik ciltçiliğinin en belirgin özellikleri, kalıplarla basılarak gömme tekniğinde yapılan hatayi, rumi penç, bulut, tığ ve tepelik gibi üsluplanmış mo- tiflerin çok kullanılmış olmasıdır. Osmanlı döneminde Cilt sanatının önemli merkezleri

arasında İstanbul, Edirne, Konya, Trabzon, Diyarbakır, Urfa ve Bağdat sayılabilir(6). Ciltler yapıldıkları yerler, süslerine ve kalitelerine göre isimlendirilmişlerdir. Hatayi (Kaşi, Horasan, Buhara, Nıhlevi), Herat (Herat, Şiraz, İsfehan), Arap (Arap yarımadası, Halep), Rumi (Selçuklu), Mağribü (İspanya, Sicilya, Fas), Türk (Diyarbakır, Bursa, Edirne, İs- tanbul), Lakd (İran, Hind) gibi isimler verilmiştir(7).

Ciltçilikte Türk üslubu Diyarbakır, Bursa, Edirne, İstanbul, şüküfe, barok ve modern olmak üzere birbirinden küçük farklılıklar gösteren alt üsluplara ayrılır. Adı geçen şe- hirler Osmanlı ciltçiliğinin geliştiği başlıca merkezlerdir (8).

Anadolu Selçuklularının deriyi çok iyi işleyerek kullandıkları o dönemlerden günümüze ulaşan bezemeli ciltlerden XVI. yüzyılda J.Chesneau, XVII, yüzyılda Tavernier ve Evliya Çelebi gibi gezginler, Osmanlı dönemi dericiliği konusunda ayrıntılı açıklamalarda bulun- muşlardır. İstanbul Edirne, . Konya, Trabzon, Diyarbakır, Urfa, ve Bağdat gibi merkezlerde üretilen deri eşyalar işleme ve bezemedeki kalite bakımından büyük değer taşırlar,

Deriden, başta ciltler olmak üzere, pabuç, çizme torba, kese, kalkan ok ve yay torba- ları, kınlar, hayvan koşumları, perde ve sofra altı gibi eşyalar üretilmiştir. Bunların yanında doğuya özgü bir sanat türü olan gölge oyununun Karagöz figürleri de deve derisinden yapılmıştır.

Kalın deriler, bezemede kullanılan aplike tekniğinde motifler, zeminden farklı bir renkte kesilerek kenarları dikilir. (16)

Mukavva, deri veya tahta üzerine çeşitli boyalarla ve altınla yapılan nakışları bir çeşit vernikle kaplayarak meydana getirilen eserler lake adı verilir.

Türkiye’de özellikle Diyarbakır, Bursa, İstanbul ve Edirne şehirlerinde lake cilt yapıl- mıştır. Bu sanatın en büyük üstadı olan Mehmed (M. 1732) Diyarbakır’lıdır. Ali Emiri Tezkire-i Şuarayı Amid eserinde seksen adet şair ve edibin isim ve eserleri yanında kırktan fazla ciltçi, tezhibci vs. sanat sahiplerinden bahseder (9).

Değişik İslam ülkelerinin yanı sıra Anadolu’da başta Diyarbakır, Edirne ve İstanbul’da olmak üzere Türk üslupunda yapılan ciltler, bilim ve sanata verilen önem yansıtması açı- sından da önemlidir. XVI.yüzyıl Osmanlı klâsik ciltçiliğinin en belirgin özellikleri, ka- lıplarla basılarak gömme tekniğinde yapılan hatayi, rumi penç, bulut, tığ ve tepelik gibi

üsluplaşmış motiflerin çok kullanılmış olmasıdır. XVII.yüzyıldan itibaren XVI.yüzyıl- daki oran ve amotiflirin inceliği kaybolmaya başlamakla birlikte, renkler uyumunu ko- rumuştur. XVIII.yüzyıl sonlarında ve XIX . yüzyıl “şukûfe” üslubu ve “lake” gibi yenilikler görülür. XVIII.yüzyıl sonlarında ve XIX. yüzyıl ciltlerinde görülen. Barok ve Rokoko etkisi, Türk cildinin-ana yapısında değişikliğe neden olmakla birlikte bezeme açısından eski özelliklerin yitirilmesine yol açmıştır.

Cilt yapımında başta “Sahtiyan” denilen keçiderisi olmak üzere, meşin ceylan ve deve derileri kullanılmıştır. XV ve XVI.yüzyılda en üstün ürünleri verilen klasik ciltler, kitabın üst bölümünü örten “üst kapak”, alt bölümünü örten “alt kapak” arkasını örten “dip veya sırt”, kitabın üst kapağıyla kitap arasına giren “ miklâb”, miklâbın alt kapağına bağlanan bölüm olan “Sertâb” adlı parçalardan oluşur. Klasik citte, kitabin formaları balmumlu ibrişim veya cilt dikiş ipliğiyle bağlanır. Kitap yapraklarını düzgün olarak tutan ve “ şi- raze” denilen çeşitli tiplerdeki bağlayıcı örgü, eski cilt örneklerinin bozulmamasının baş- lıca nedenidir.

Yazma eserlerin korunması için kitabın içine konulduğu bir tür zarf olan “ciltbent” de yapılmıştır. Klasik şemse citler, bezemeleri farklı tekniklerle yapılan vedoğrudan ba- sılan kabartma motifi yaldızsız “soğuk şemse” kabartma motifleri deri renginde, zemini altınlı “ alttan ayırma şemse” zemin deri renginde, motifleriyse altınlı olan “üstten ayırma şemse” deri oyma olarak yapılan motifleri deriden başka renkte yapılan “mülevven şemse”, Kırmızı ve yeşil altının birlikte kullanıldığı “mülemmez şemse” gibi adlar alırlar.(16)

Tarihi süreçte Diyarbakır’da Deri Üretimi

Selçuklular zamanında Diyarbakır ve Kastamonu, Anadolu’daki deri sanayiinin mer- kezi durumunda olmuştur. Beylikler döneminde önemini koruduğunu gördüğümüz de- ricilik mesleği Osmanlı döneminde de canlılığını muhafaza etmiştir. XV. ve XVI. asırlarda kasabalara kadar yayılarak diğer meslekler arasında önemli bir yer tutan dericilik özellikle İstanbul, Edirne, Kayseri, Ankara, Bursa, Manisa, Tokat ve Konya, Diyarbakır, Urfa gibi şehirlerin ticari hayatında etkili olmuştur. XVI. asırdan itibaren Türk derilerinin Avrupa pazarlarında itibar görmesi debbağlık sanatının yeniden önem kazanmasını sağ- lamıştır. (28)

Diyarbakır derileri kullanılmıştır. Kayseri’de sahtiyan üretimi için gerekli olan mazı Amid, Çemişkezek, Palu ve Harput kazalarından temin edilmiştir (28)

1931 yılı üretimi; Manda derisi 2910 kg, sığır derisi 13014 kg, koyun derisi 36210 kg, Keçi derisi 22204 kg (10). 1936 yılında; 35. 000 koyun derisi, 20. 000 keçi derisi, 70. 000 sığır derisi, vardı. 1937 yılına ait bir kitapta Dabbağlık sanatı da ilerdedir den- mektedir (11).

1949 yılında Diyarbakır’ı ziyaret eden gazeteci Cahit Beğenç izlenimlerini Ulus ga- zetesinde yazmış, Diyarbakır ve Raman isimli kitabında da bu izlenimlerini detaylan- dırmıştır. Hayvan derileri işlenmiş olarak 25 ton ve işlenmemiş olarak 102 tondur (12).

1967 il yıllığında Diyarbakır’ın ihraç ettiği ticarî maddeler canlı hayvan ve hay vansal ürünler, ham deri, yapağı, bağırsak ürünleridir. 1973 il yıllığına göre Diyarbakır’da 1973 yılında yılda kıl keçilerinden 210 ton keçi kılı elde edilir. Yılda 750 ton ham deri işlenmeden ilimizden sevk edilmektedir. Diyarbakır’da 2001 deri üretimi 107. 022 dir. Yün yapağı 1. 50 ton, keçi kılı 68 tondur (Kaynak: Tarım İl Müdürlüğü 2002 Yılı İstatistik Verileri).

2007 yılı TUİK verilerine göre, deri 440 791 ton sığır derisi 47 035 ton manda derisi 21 ton deri işlenmiştir (Tarım İl Müdürlüğü).

Ülkede Deri Eşya (Saraciye) Sanayii

Deriden mamul ürünler üreten sanayiler içinde insanın günlük ihtiyaçlarındaki artışa paralel olarak ürün çeşitliliğine en fazla sahip olan sanayi, deri eşya (saraciye) sanayiidir. Eyer ve koşum takımları, elde ve sırtta taşınan çantalar, valizler, bavullar, omuz çantaları, seyahat eşyaları, takım çantaları, portföyler, cüzdanlar, para keseleri, kılıflar, spor ve ko- runma amaçlı eldivenler, bazı ürünler için özel amaçlı kutular, muhafazalar vb. pek çok eşya bu sanayinin kapsamı içindedir. Kısaca, deri ve kürk giyim eşyası ile bel kemeri, belli tür eldivenler ve ayakkabı dışındaki ürünlerin bu sanayi kapsamında yer aldığı söylenebilir.

Ayakkabı sanayii

Deri giyim eşyası, bir ihtiyaçtan daha çok giyime bir çeşitlilik katmak, moda, prestij vb. güdülerle tüketime konu olan ve uzun süre dayanabilen bir üründür.

Saraciye ürünleri, günlük yaşamımızda daha yaygın olarak yerini almasına karşılık, zorunlu tüketim malı niteliği daha az ağır basan ve genellikle uzun süre kullanılabilen ürün grubudur. Bunlara karşılık ayakkabı ise, zorunlu ve yarı dayanıklı bir tüketim ma- lıdır. Ayakkabılar ürün tipine, kullanım sıklığına ve kalitesine bağlı olarak dayanıklılık süreleri farklılık gösterse de, bu süre deri giyim ve saraciye eşyalarına oranla daha kısadır. Bu nitelikleri nedeniyle ayakkabı, deri giyim ve saraciye eşyalarına göre dünyada üretim miktarı en yüksek olan ve dış ticareti en fazla yapılan üründür. Bu özelliği ile ayakkabı sa- nayii, diğer deri ürünleri sanayileri arasında ülkelerin üzerinde en fazla politika geliştirmeye çaba harcadıkları, dış ticareti ile ilgili çok sayıda düzenleme yaptıkları bir alandır (15).

Dekorasyonunda deri aksesuarlar

Derinin geçmişten günümüze gelinceye kadar birçok alanda kullanıldığı görülmek- tedir. Bazen ürünün kendisini oluşturan kimi zamanda yardımcı malzeme olarak kulla- nılan deri, ev dekorasyonunda kullanım alanlarına göre, yastık, minder, masa ve sehpa örtüsü, sandık, abajur, ayna, saat, fotoğraf çerçevesi, sehpa, gazetelik, çanak, çiçeklik, tablo ve panolar şekilde gruplandırılabilir (16).

Türkiye’de deri giyim eşyası üretimi

Türkiye’de alt sanayiler itibarıyla değerlendirmelerde, deriden mamul ürünler üreten sanayiler içinde en çok gelişmiş olan deri ve kürk-süet giyim ürün grubu üzerinde yo- ğunlaşılacaktır. Bu değerlendirmelerde ülkemizde üretimi daha az gelişmiş olan kemer, eldiven vb. ürünlerden oluşan ürünler de deri giyim eşyası içinde kapsanmış olunacaktır.

Kürk giyim eşyasından, aksi belirtilmedikçe, kuzu kürkünden imal edilmiş giyim eş- yaları kastedilecektir. 1980 yılından önce büyük bir küçükbaş ham deri varlığına sahip olan Türkiye’de küçükbaş ham deri işleme ve dolayısıyla deri giyim eşyası üretimi alanında önemli birikim oluşmuştur. 1970’li yıllarda özellikle Almanya’dan fason talepler gelmiştir. Fason üretim yapan firmalar, siparişi veren alıcılardan uygun derilerin temini, kalıp, model, kalite ve teknoloji vb. konularda üretim sürecinde yardım görmüşler ve bu sipar- işleri çoğunlukla başarıyla karşılamışlardır. Bunun sonucunda Türkiye, deri giyim eşya- sında ciddi bir üretim tecrübesine sahip olmuş ve dünyada önemsenen üretici bir ülke konumuna kavuşmuştur. 1980’li yıllarda Türkiye’nin ekonomide dışa açılma politikala- rının yarattığı ortamdan ve 1990’lı yıllarda eski doğu bloku ülkelerinin dağılmasıyla bu

ürünler üreten sanayiler içinde en çok yarar sağlayan sanayi, kürk-süet giyim ile deri giyim eşyası sanayileri olmuştur. Bu sanayiler, doğrudan veya dolaylı (bavul ticareti) ihracata dayalı başarılı ve hızlı bir büyüme göstererek dünyadaki payını pekiştirmiştir. Bu sana- yilerde alınan mesafe, özellikle koyun kuzu cinsi ham deri işleme sanayiinde de atılım yapılmasına yol açmıştır. Böylece Türkiye, deri ve kürk giyim eşyaları -eldiven-kemer hariç- ve küçükbaş deri işleme sanayilerinde dünyada ikinci önemli ülke konumuna yük- selerek, sektörde adından söz ettiren güçlü bir piyasa oyuncusu olmuştur.

Deri giyim eşyası sanayii yüksek üretim seviyesiyle, 1980’li yıllardan 1998 yılı Rusya krizine kadar, hem sektöre hem de ülkemiz ihracatına ve emek yoğun olması nedeniyle istihdamına önemli katkılarda bulunmuştur. 1999 yılında dünya deri giyim eşyası sana- yiinde genel bir düşüş yaşanmış ve izleyen yıllarda da bavul ticaretinde azalış eğilimi ya- nında ülke içinde ortaya çıkan krizler, sektörü olumsuz etkilemiştir. Yaşanan bu olumsuzluklar sonucu üretim değeri açısından Çin’den sonra ikinci sırada olan Türki- ye’nin –kemer, eldiven hariç- üretim miktarı açısından Hindistan’dan sonra üçüncü sıraya gerilemesine rağmen, dünyada önemli ülke konumu devam etmektedir. Deri ve kürk giyim eşyası üretim kapasitesi, 1990 yılı öncesinde yurt içinde turistlere yapılan satışlara ve büyük ölçüde ihracata dayalı; 1990–1997 yılları arasındaki dönemde ise esas olarak bavul ticaretine bağlı bir gelişme çizgisi izlemiştir. 1996 yılında Türkiye, dünya deri giyim eşyası üretim kapasitesinin yüzde 14’üne sahiptir. 1998 yılından sonra ise sektörde yapı- lan yatırımlar, bavul ticaretinde ve ihracatta azalmaya bağlı olarak azalmış ve üretim kap- asitesine önemli bir ilave olmamıştır. 2001 yılında, 1996 yılına oranla kapasite dünyada yüzde 21 oranında artarken, Türkiye’de yüzde 2 artmıştır. Böylece, 2001 yılında, Tür- kiye’nin deri giyim eşyası üretim kapasitesi yıllık 16 milyon adet ile dünya kapasitesinin yüzde 12’sine gerilemiştir.

Türkiye’de deri ve kürk-süet giyim eşyası üreten tesislerin sayısı tam olarak bilinme- mektedir. Bununla beraber bir mertebe olarak bu tesislerin sayısının 1800–1900 adet civarında olduğu tahmin edilmektedir Deri ve işçilik kalitesi, modaya uygun üretim ya- pılması, moda ve marka yaratma gibi hususlarda ise gelişme ihtiyacı bulunmasına rağmen Türkiye, Çin, Hindistan ve Endonezya’dan daha iyi durumdadır. Ancak İtalya, İspanya, Almanya ve Fransa’dan daha geri konumdadır. Türkiye’de üretilen deri giyim eşyalarının kalitesi, Hindistan’da üretilen kalitede olanlardan İtalya’da üretilen kalitede olanlara kadar, geniş bir yelpazeye yayılmış durumdadır. Ortalama olarak; Türkiye’de üretilen giyim eşyalarının genel kalitesi, orta kalitenin epeyce üzerinde, fakat yüksek kaliteli olan- ların altında bir yerde yoğunlaşmış bulunmaktadır. Buna paralel olarak üretim fiyatları

Çin, Hindistan, ABD, Güney Kore’den daha yüksek, İtalya, İspanya, Almanya’dan daha düşük olup, genel dünya ortalamasının üstündedir. Deri ve kürk giyim eşyası sanayiinde kalite yanında uluslararası pazarlarda kalıcı pay edinmeyi ve bu payı artırmayı sağlayacak asıl önemli unsurlar moda yaratmak, marka tutundurmak, modern pazarlama yöntem- lerini ve tanıtımı yaygın biçimde uygulamaktır. Bu sanayi, diğer deriden mamul ürünler üreten sanayiler arasında bu konularda girişeceği faaliyetleri en kolay gerçekleştirebilecek durumdadır. Fakat bu konularda firmaların, özellikle marka yaratma ve tutundurma hu- suslarında yeterli çabaları olduğu söylenemez. Firmaların bir kısmı ulusal ve uluslararası fuarlara katılım ile yetinmekte; çoğu zaman alıcıların, Türkiye’nin bu sektördeki şöhretini duyarak kendisine ulaşmasını beklemektedir. Nitekim öteden beri, Almanya başta olmak üzere bazı Batı Avrupalı ülkelerden sipariş verenlerin ve daha sonra da Rusya başta olmak üzere Doğu Avrupalı alıcıların, firmalarımızın yanı başına kadar gelmesiyle bu sektörde iyi konuma gelinmiştir. Ancak bu dış alıcıların, özellikle Almanyalı ve Rusyalı alıcıların gelişlerinin hızla azalmasıyla birlikte, sektör 1998 yılından itibaren darboğaz yaşamaya başlamıştır. O halde, Türkiye’de deri giyim eşyası sanayiinde üretim seviyesini yerli tü- keticilerin talebinden ziyade dış alıcıların talepleri belirlemektedir.

Ülkemizde 1989 yılında 6 milyon adet olan deri ve kürk giyim eşyası üretimi, 1993 yılından itibaren ihracatta gözlenen azalışa rağmen, bavul ticaretinde gözlenen olumlu gelişmelere bağlı olarak üretim sürekli artmış 1996 yılında en yüksek düzeyine erişerek 10, 8 milyon adete ulaşmıştır. 1997 yılında, bavul ticareti belirgin bir şekilde azalmış, buna karşılık Uzak Doğu Asya ülkelerinde ortaya çıkan kriz nedeniyle Endonezya, Tay- van ve özellikle Güney Koreli firmaların darboğaza girmeleri sonucu ihracat yükümlü- lüklerini yerine getirememesinden dolayı piyasada arz kıtlığı ortaya çıkmış; bunun üzerine Avrupalı alıcıların alımlarını ülkemizden karşılama yoluna gitmeleri üzerine Tür- kiye’nin deri ve kürk giyim ihracatında görülen yüksek oranlı artış sonucu üretim düşüş hızı daha yavaş yüzde 10, 3 olarak gerçekleşmiş ve üretim 9, 7 milyon adete gerilemiştir. Asya’daki bu olgu ortaya çıkmamış olsaydı, deri giyim eşyası üretiminin 1997 yılında daha yüksek oranda gerilemiş olacağı görülmüştür. 1998 yılında ihracatın azalması ya- nında aynı yıl içinde baş gösteren Rusya krizinin bavul ticaretinde olumsuz gidişi daha da derinleştirmesi nedeniyle bavul ticaretinin düşmeye devam etmesi sonucunda deri ve kürk giyim eşyası üretimi yüzde 29, 9 azalarak 6, 8 milyon adet olmuştur. 1999 yılında da aynı olumsuz piyasa koşullarının devam etmesi sonucunda üretim 5, 3 milyon âdete düşmüştür. 1997–1999 döneminde art arda üç yılda yarıdan daha fazla azalan üretim, 2000 yılında hem ihracatın hem de yurt içi talebin artması sonucunda 6, 3 milyon âdete

2001 yılında Şubat ayında yurt içinde yaşanan mali krizin ekonomiyi ciddi şekilde olumsuz etkileyerek yerli tüketimin azalması ve ihracatın düşmesi sonucunda deri ve kürk giyim eşyası üretimi yeniden düşerek 5, 7 milyon âdete gerilemiştir. Böylece, 1997 yılından itibaren azalan bavul ticaretinin ve peş peşe yaşanan krizlerin etkisiyle 2001 yı- lında gerçekleşen deri ve kürk giyim eşyası üretim seviyesi, 12 yıl önceki, 1989 yılındaki, üretim seviyesinin de altına inmiştir. Değer bazında ise cari fiyatlarla 1996 yılında ülke- mizde 1, 3 milyar (sabit fiyatlarıyla 1, 1 milyar) dolar üretim yapılırken, 2001 yılında 713 milyon (1998 yılı fiyatlarıyla 676 milyon dolar) üretim gerçekleştirildiği tahmin