• Sonuç bulunamadı

Diyarbakır’da gümüş el sanatlarına örnekler

Mevlana Celalettin Rumi’nin türbesindeki gümüşten yapılmış ikinci kapıda tüm is- çiliği ile Hasan paşa hanında Ahmet Çelebi’ye aittir. Diyarbakır’da gümüşçülük söz sa- hibiydi. 1691 ‘de kentte, 3 gümüşçü vardı (6). Diyarbakır Ermeni gümüş işlemeciliğinin model geliştirdiği yerdi. Tanınmış gümüşçüler Hınacyan, Bedrios ve Krikor’du (7).

Gümüş çeşitli tekniklerle sanata dönüşen kıymetli bir metadır. Bu tekniklere göz atalım:

Çalma ve Kazıma Tekniği: Metaller üzerine genellikle çelik kalemler kullanılarak yazı, biçim çizilerek(kazınarak) yapılır.

Kabartma Tekniği: Kabartma aletleri ve çekiç kullanılarak yapılır. Maden tabakasına dıştan veya içten uygulanır. Alçak kabartma dıştan, yüksek kabartma içten yapılır.

Kalıpla (stampa) Kabartma:Aynı desenin tekrarlanması durumunda yapılan uy- gulama. Kalıplar hazırlandıktan sonra çekiç ve makas benzeri bir alet kullanılarak uy- gulanır.

Delik İşi(ajur):Bazı kesici ve delici aletler kullanılarak yapılır.

Telkâri Tekniği: Teller kullanılarak yapılır. Daha çok mücevhercilikte kullanılır. De- senin etrafı çerçeve içine alınır. Çerçevenin içine teller desen oluşturacak şekilde yerleş- tirilir daha sonra gümüş tozu (veya altın tozu) ile kaynak yapılır, desenler birbirine sabitlenir.

Kakma Tekniği: Bir madenin içine başka bir maden kakılarak yapılır. (hak etmek)

Niello (Savat) Tekniği: Latince “nigellus”, Arapça “sevat”, karartma anlamına gelir. Bir maden karışımı hazırlanır, karışıma kükürt eklenerek karartılır, macun kıvamına gelen karışım maden üzerindeki boşluklara doldurulur (2.

Diyarbakır’da telkâri ve savat teknikleri dikkat çekicidir. Telkâri el işlemeciliği ile bi- lezik, gerdanlık, küpe, yüzük vs. sanatı Diyarbakırlı ustalar tarafından icat edilip ilimizde imal edilmektedir.2 işlemecilik dikkat çekicidir

Sim işlemeciliği: Altın, gümüş, tel, ipek ve kadife kumaşlar üzerine, cepken, yelek, gömlek üzerine değişik motifler işleyerek kadınlarımız kendi kendilerine yaparlardı.

Gümüş işlemeciliği: Takı ve evlerde kullandığımız araç, gereç ve aksesuarları içerir. Bunlar arasında kadın ve çocuk takıları gerdanlık, kemer, bilezik, şırrık, şarbağı, hamayli, halhal, muska, sigaralık, çay tabağı vb. sıralayabiliriz (3).

Ne yazık ki bu sanatlar unutuluyor.

Diyarbakır gümüş işçiliğinde ön plana çıkanlar savat işlemeciliği, kabartma işçiliği ve Telkâridir. Telkâri ince madeni tellerin değişik formlarda birbirine lehimlenerek birleştirilmesi suretiyle imal edilir (17). Kuyumculuk ustası Zülfikar Ateşoğlu Telkâri sanatının Diyarbakır’da unutulmaya yüz tuttuğuna dikkat çekerek, “Bu sanatın geçmişte Diyarbakır’da önemli bir yeri vardı. Diyarbakır Telkâri konusunda geri kaldı. Telkâri sa-

Telkâri Tekniğini öğrenelim: Ateşoğlu, “İlk olarak eritme ocaklarında saf gümüşü eri- tiyoruz. Eritilmiş gümüşten yapacağımız parça için gerekli kalınlıkta tel yapıyoruz. Sonra kenar ve çerçeve yapılır” dedi. Papatya ve yıldız gibi birçok motif örneği olduğunu be- lirten Ateşoğlu, “Diyarbakır’a has olan tekeli, direkli, piyonk, şirik, havlu, kişnili, ajorü, doktor dişi kolyeleri, hasır bilezik, künye ve yüzük, kakma bilezik takılarını yapıyoruz. Atölyede bu takıların dışında bel kemeri, halhal, gümüş çay kaşığı ve gümüş çatal da ya- pılıyor” diye konuştu (DİHA).

Telkâri, altın ve gümüşle yapılan bir çalışmanın ürünüdür. Kısaca vurgu lamak gere- kirse; altın ile gümüşün, ateş ile asidin, emek ile sabrın örüldüğü sanattır telkâri. Telkâri sanatı çok eski olmakla beraber M.Ö. 3000 yıllarına uzanır.

Ağartma İşlemi: Ağartma işlemi için telkâri hava ile temas halinde tavlanır ve %10’luk kay nar haldeki sülfürik asit çözeltisine batırılır. Bu işlem etkisini gösterinceye kadar (or- talama 7 defa uygulanır) asitte kalma süresi 5 ile 10 dk. arasındadır. Tavlamanın birkaç defa yapılmasının nedeni iskeletin lOOOTik olmasına karşı kaynak sırasında 585’lik alaşımla kaplanmasıdır. Tellerin işlenmesinde özel likle son derece uygun olan lOOOTik gümüş kullanılır. Kayıkların yapımında ise 800Tik gümüş kullanılır.

Diyarbakır’da Gümüş el sanatlarına örnekler

Ağartma işleminin kısaltılması amacı ile birkaç batırmadan sonra yine %10 sülfürik asit fakat aynı zamanda az miktarda (1-2 gr) Ag oksit (AgO) ya da Ag sülfat (AgS04) içeren bir çözelti kullanılabilir. Oksit siyah, sülfat beyaz olup her ikisi de erimektedir. Daha fazlası gereksiz ve zararlıdır. Ag nesnelere yapışıp beyazlık vermekte dir. Çünkü ok- sitlenmemiş adi metalle yer değiştirmektedir. Bu nedenle çözeltinin belirli aralıklarla ta- zelenmesi gerekmektedir. Süt beyazı rengindeki ağartılmış telkâri satışa hazırdır. Eğer özel dekoratif özellikler isteniyorsa ve bu amaçla bir taraf altın kaplanacaksa diğer kısım- lar uygun yalıtkan boya ile kaplanır.

Diyarbakır kuyumculuğu da diğer el sanatları örneklerinde olduğu gibi kendine özgü bir tarz geliştirebilmiş nadide eserlere sahiptir. Bu özgünlüğün en parlak ürünlerini doğal olarak kuyumculuk alanında görmek mümkündür. Yukarda da vurgulandığı gibi ku- yumculuk alanında Diyarbakır, çevresine ince ustalık isteyen eserlerle nam salmış bir ge- leneği temsil etmektedir. Bu özgün tarzın en meşhuru kuşkusuz hasır işlemeciliğidir.

Hasır bilezik genelde 31–32 mikron inceliğindeki altın ya da gümüş tellerin ilmek ilmek örülmesiyle yapılır. Oldukça zahmetli olan ve büyük bir ustalık gerektiren bu el sanatı Diyarbakır’daki atölyelerde büyük bir titizlikle üretilip birçok yöreye pazarlanır. Gerek altın ve gerekse gümüşten hasır bilezik, kemer, kolye, set, yüzük, rozet ve bileklikler yapılmakta ve yurdun hemen her yerine gönderilmektedir. Üretilen ürünlere yurt dışın- dan da büyük ilgi gösterilmektedir. Tamamen el emeği, göz nuru olan bu Anadolu kültür birikiminin en değerli sanatını, Diyarbakırlı ustalar telleri parmaklarıyla nakış gibi işle- yerek yaşatmışlardır (Atasay Kuyumculuk, 2004: 130–134).

Diyarbakır telkâri Ustası Zülfikar Ateşoğlu’nun düşüncesi: “Dünyanın ilk kuyum- culuk yapıları Diyarbakır’da kurulmuştur; tarihten önceki zamanlarda insanlar güneşe, aya taparken bu yörede takı yapılıyordu, bu nedenle hasır bileziklerdeki güneşin doğuşu motifi Diyarbakır’daki takı sanatının en eski örneğini temsil eder. Diyarbakır telkârisinin Mardin’den geri kalır bir tarafı yoktur; bu yöredeki telkârinin geliştirilmesi, yöreye maddi, manevi daha çok zenginlik katacaktır”

Ağırlıklı olarak telin farklı üretim yöntemleri kullanılmak tadır. Telin üretim yön- temindeki farklar hasır işinde, zincir örme tekniğinde, kişnişli-hablı takılarda kendini gösterir. Diğer taraftan Diyarbakır’a özgü, telkâri tekniği ile süslü badem biçiminde telkâri parçalarla, zincirden sarkıtılarak ger danlıklar, şakağa sarkan, güverselerle (ge-

verse) süslü motifleri ile başlıklar üretilmiştir. Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’nde ser- gilenen telkâri takılarda ise tel sarma tekniğinin geniş kapsamlı kullanıldığı dikkati çekmiştir. Elle yapılmış ren kli boncuklarla, inci ve mercanlarla zenginleştirilmiş tel iş- leri bu yöreye özgü bir gelenektir (4).

Model hazırlama ve şekil verme (15):

içine doldurulacak dolgu motiflerinin biçimleri belirlenir. Çalışmaya ilk olarak modelin muntaç adı verilen iskelet kısmı ya da kısımlarının yapımından başlanır. Ana iskeletine ait parçaların kesilerek hazırlandığı bir ürünün herhangi bir örneği şöyle oluşturulmak- tadır. Belirlenen modele göre, uygun ölçüdeki teneke kalıba çatı teli gerektiği kadar sa- rılarak düz pense ile kenarlarından sıktırılır ve ardından tekrar geri açılır.Kalıptan açılan tel belirlenen yerden makasla kesilir, çift ya da düz uçlu pense yardımıyla şekillendirilerek ‘tarak’ adı verilen biçim oluşturulur.Tarak formu oluşturulduktan sonra, metalde mey- dana gelen sertliği gidermek ve kolay şekil almasını sağlamak amacıyla önce ısıl işleme tabi tutularak tavlanır, ardından da çift yardımıyla model biçimlendirilir.

Birleştirme ve kaynak:

Çatı telinden çiftler yardımıyla biçimlendirilen modelin açık olan uçları kaynak ya- pılarak birbirine birleştirilir. Modelin birleşme noktasına dayanıklılığını artırmak için küçük metal pul yerleştirilir, çiftin ucu bir miktar yaş kaynak(toz kaynağın sulandırılışı) bırakılır ve şaloma ile ısıtılarak açık uçların birbirine birleşmesi sağlanır. Telkâride kul- lanılan (yumuşak)toz kaynak, %65 has gümüş+ %35 pirinç/sarı (%20 bakır-%15 çinko) bileşiminden meydana gelir(Testing fitness of precious metals, s.95).İstenilen kaynak miktarı için belirlenmiş oranlardaki gümüş ve sarı bir arada eritilerek metal kalıba dö- külür.Kalıptan çıkarılan kaynak blok makine ya da el yardımıyla eğelenerek toz haline getilrilir. Elde edilen kaynak tozu, toz boraks ile göz kararı karıştırılarak kullanılır.Kaynak işleminin ardından çatı formuna uygun olan dolgu motifi ya da motifleri (biçimlerine göre tek tip (vav) damla, mekik, sarma, sim )belirlenir, belirlenen form dolgu teli ve çifti kullanılarak oluşturulur.Ardından muntaçın içi büyük bir sabırla doldurularak sıkıştırılır. Muntaç tamamen doldurulduktan sonra bütünü ıslatılarak önceden toz haline getirilmiş kaynak ters yüzünden üzerlerine serpilir, sonra şalümo ile ısıtılarak parçaların çatıya ve birbirlerine kaynaklanarak sabitlenmesi sağlanır (15).

Çekmece, nalın, aynalı gülabdan, bohurdanlık (Çeyiz eşyaları)

Gümüş eşyalar geçmişte çeyizin en önemli unsuruydu. Söz kesiminden sonra önemli çeyiz eşyasından sayılan gümüş takımların teminine çalışılırdı. Bunların başlıcaları şun- lardı: Gümüş çekmece, gümüş kupa, rafdanlık, gülabdan, dış yüz ve etrafı gümüş işlemeli el aynası, gümüş nalın (takonya), hamam tası idi (1).(26)

Gümüş çeyiz eşyaları

Savatlı Gümüş işlemeciliği

Savatlı gümüş işlemeciliği, gümüşün üzerine özel bir şekilde kurşun, bakır ve kükür- dün karışımıyla yapılan siyah bir işleme sanatıdır. Savatlı işlemeciliği; gümüş takı ve ak- sesuar üzerine kara kalemle işlenen motifler çizilir. Çelik kalemle bu çizginin üzeri derince oyulur. Diğer taraftan kurşun-bakır ve kükürt karışımı birleştirilerek eritilir. Eri- şimden sonra havanda dövülerek toz haline getirilir. Tozun, yapışkan olması için boraks ve suyla karıştırılarak çamur haline getirilir. Daha önce çizilen motiflerin oyuklarına sü- rülür. Çamuru sürme işinden sonra madde fırınlanır. Fırınlamadan sonra soğuyan takı tesviye işlemine alınır.

Öncelikle iri eğe ile metalin üzerine taşan savatlar temizlenir. Gümüşe zarar verme- mek için ise ince eğeleme işlemi yapılarak motiflerin ortaya çıkması sağlanır. Böylece savat işlemeciliğinin güzelliği ortaya çıkar. Har bir ateşe düşmeyinceye kadar takıdaki savat işlemeciliğinin kaybolması mümkün değildir. Gümüş, savat işlemeciliğinin uygu- landığı tek madendir

Savat işlemeciliği ile tütün tabakası, sigaralık, hamayli, pazubant, muska, bayanların kullandığı kemer, saç bağı, kolye, bilezik, gerdanlık, alınlık gibi takı ve aksesuar yapıl- maktadır. Bu işlemecilikte çiçek, kare, kare çizgiler, isim, kuş, tura ve ayet motifleri ya- pılmaktadır. Savat işlemeciliği halk oyunları topluluklarınca da kullanılmaktadır.

Gümüş tepelik

Tepelik veya tepelikli fes, gümüş tepelik genç kızların ve kadınların başa giydikleri kafi veya fesin üst zeminin orta kısmının gümüş paralarla iç içe dairesel biçimde yapıldığı yine ayrıca gümüşten yapılan ve değişik motiflerle işlenilen bir başlık süs takısıdır. Bu başlık özel anlarda takılan bir takıdır

Gümüş işlemeciliğinin ürünü olan bu takı gümüş paralarla süslenilir. Çiçek motifleri ağırlıklı olarak kullanılır. Yöremizde ise ayrıca düz kafi(fes)nin üzerine ipek saçaklar di- kilip kafinin tam üst orta kısmında simden değişik motiflerle işlenilerek yapılan türü de vardır. Halk oyunları ekiplerince de kullanılır.

Gümüş kemer

Gümüş kemer savatlı ve telkâri diye iki ayrı işlemecilik sanatı ile yapılır. Savatlı, boraks ile birlikte toz kaynağının ateşle kaynatılması suretiyle savat oluşmaktadır.

Ayrıca bez üzerinde savat ve kabartma işlemeciliği ile de kemer yapılır. Telkâri ile ya- pılmış kemer parçalarında değişik motifler bulunur.

Motiflerden bazıları gül, menekşe, yaprak, yonca yaprağı ve laledir. Bu kemer tek veya çift katlı yapılmaktadır. Ana parçalar halkalarla birbirine kaynatılarak kemer şekline ge- tirilir (8).

Arkeoloji Müzesinde Gümüş Takılar (Yrd. Doç. Dr. Gürol Barın)

Gümüş kemer Kolye-Gümüş(Boncuklu)

hablı kolye Menekşe takımı

Gümüş Takılara Örnekler (Doç. Dr. Seçil şatır)

hasır kolye Tevfik Sayat ustanın yaptığı incili yakutlu telkâri tac

Diyarbakır’a özgü broş (Tasarım Mehmet Kaya)

Telkâri kolye (Tasarım Seçil şatır) (10)

Gümüş işçiliği (hasanpaşa hanı)

hasanpaşa hanında bir gümüşçü

Orijinal gümüş parçalardan biri olan fotoğraftaki yaklaşık 100 yaşındaki örnek, Di- yarbakırlı koleksiyoner usta Şivan Can’ın ellerinde toparlanıp, geçmişe hediye edilmiştir. Şuan Hatice Mekân’ın koleksiyonundadır (20).

şırrık: Yörede çok yaygın olarak kullanılan, sadece gümüşten imal edilen, üzerinde damla, güneş, yaprak, yılan motifleri bulunan bir takı çeşididir. (21)

Gümüş takılara örnekler; şırrık

Fotoğraf . (şırrık) Fotoğraf (şırrık)(27)

Şırrık: Yörede yaygın olarak kadınların kullandıkları bir takı çeşidi olan bu ürünün, sadece gümüşten yapıldığı söylenebilir. Bu takı özellikle “kofi” denilen tekstil ürününün üst kısmı, yani başın tam orta kısmına gelecek şekilde yerleştirilir. Yerleştirme işlemi hem ortadan hem de başın sağ ve sol tarafından birbirine tutturularak sağlamlaştırılır. Şırrık üzerinde güneş, yaprak, damla, zig zag şeklinde geometrik ritmler ve yılan motifleri kul- lanılmaktadır. Büyük parçalardan meydana gelebilir. Boyun ve kafaya takıldığı gibi kolye olarak kullanılanı da vardır “Şırrık” takısı üzerinde kullanılan güneş motifi genel olarak Güneydoğu Anadolu yöresinde hemen hemen tüm maden işlemeciliği üzerinde kulla- nılan tipik motiflerden biridir. Bu motifin bir çeşit nazarlık olarak kullanıldığı söylene- bilir. Ayrıca “şırrık” takısında yer alan büyük üçgen parçaların sayılarının bazılarında 1 (bir) bazılarında ise 3 (üç) ve ya daha fazla olması, bölgede yaşayan aşiretleri temsil ettiği de ifade edilmektedir(27)

Süt Muskası:Yörede sütten kesilen bayanların taktığı ince, gümüş, üstünde ayetler bulunan ve ortasında taş olan bir boyun takısıdır.

Gümüş Kemer:Gül, menekşe, lale, yonca yaprağı gibi motifleri bulunan gümüşten imal edilip ve bele takılan bir süs eşyasıdır. (21).

Kadınların genç kızların ve küçük kız ve erkek çocukların ayaklarına taktıkları halka özellikli bir süs takısıdır. Halhalın üstünde hareket ettikçe ses çıkarması için metal çın- gırak, güzel görünmesi çocuğun olduğu içinde değişik renkli penes, boncuk ve pullar ta- kılır. Halhal daha çok gümüş ve pirinçten yapılır. Altından yapılan halhallar da vardır. Gümüşten yapılan halhallarda kabartma ve telkâri işlemeciliği uygulamaları vardır. Bu halhal astar üzerine düz burma tellerle işlenerek yapılır. Yöremizde ise çocuklarda süs olarak kullanmanın dışında; halhalın çıkarmış olduğu ses kaybolan çocuğun olduğu yeri belirlenmesinde, karasal bir iklime sahip olan yöremizde fazlaca bulunan zararlı hayvan- ların halhalın çıkarmış olduğu ses sayesinde çocuğa yaklaşıp zarar vermesini engellemek amacıyla da kullanılagelmiştir (9).

Diyarbakır’a özgü çeyiz sandığı (Kenan Aksu) Ahşap üzerinde gümüş işçiliği

Savatlı

Gümüş takılar

1800’lü yıllarda yapılan hazro yapımı bir tüfekte gümüş işleme

Telkârinin Geliştirilmesinde Birkaç Örnek

Telkârinin çağdaş anlamda gelişim bulması, yalnız Türkiye’de satılacak olmasından daha ileri bir adım sayılır. Bu nedenle Dünyanın neresine satılacaksa o ülkelerin ve o yö- relerin zevklerinin öğrenilmesi son derece önemlidir. Türkiye’ye en çok Avrupa ülkele- rinden turist geliyorsa Avrupa insanının zevkinin dikkate alınması bir yandan önem taşırken, diğer taraftan turistin satın aldığı ülkenin ve yörenin anısını da beraberinde gö- türmek isteğini göz ardı etmemek gereklidir. Buna göre telkâri sanatının gelişiminde çe- şitli sentezler yapılmalıdır:

1. Klasik olarak bilinen motiflerle sürekli kendi içinde farklı alternatifler oluşturulabilir. 2. Bilinen bir motif alışılmışın dışında birleştirilerek ya da farklı tekrarlarla üretilebilir. 3. Yöreye özgü bir tek telkâri küre ya da badem motifi vb. motifler aslından çok kat bü- yütülerek farklı algılanması sağlanabilir ve farklı bir takı elde edilebilir.

4. Diyarbakır zincir örgü yöntemi gibi bir motif, değişik bir kullanım için tasarlanarak, şaşırtıcı ama cazip bir kullanım nesnesi elde edilebilir.

5. Doğadan farklı yorumlar yapılabilir.

6. ‘Vav’, ‘çift’ gibi motif adlarına da konu olmuş temel kavramlar tek başına bir takıyı meydana getirebilir.

7. Geometrik desenle çalışmalar yapılabilir.

8. Daha ileri bir atılım ve modern bir biçim düşünülüp telkâri tekniği kullanılarak yeni bir tasarım yapılabilir (4).

Telkâri Teknolojiye Yenildi

Diyarbakır’da bir dönemlerin en gözde meslekleri arasında yer alan ve vatandaşlardan büyük rağbet gören telkâri, teknolojiye yenildi. Dünya’nın ilk kuyumculuk yapılarının kurulduğu Diyarbakır’daki tek telkâri ustası Zülfikar Ateşoğlu, telkârinin geliştirilme- sinin yöreye maddi ve manevi anlamda zenginlik katacağını söyledi.

“Ağırlıklı olarak telin farklı üretim yöntemleri kullanılmaktadır. Telin üretim tekni- ğindeki farklılıklar hasır işinde, zincir örme tekniğinde kişnişli hablı takılarda kendini gösterir. Diğer taraftan Diyarbakır’a özgü telkâri tekniği ile süslü badem biçiminde tel- kâri parçalanarak, zincirden sarkıtılarak gerdanlıklar, şakağa sarkan güverserlere (geverse) süslü motifleri ile başlıklar üretilmiştir” diye konuştu. 33 yıldır bu meslekle uğraştığını ifade eden Ateşoğlu, “Diyarbakır’a ait hasır bilezikler, kişnişli kolyeler ve buna benzer başka çeşit eski döküm yüzükler ve buna benzer habbeli kolyeler yapıyoruz. Diyarbakır’da eskiden telkâriye rağbet çoktu. Telkârinin Diyarbakır’da ayrı bir özelliği vardı. Şimdi tel- kâri işi biraz azaldı. Diğer işlere yönelme oldu. Ama hazır işleri daha hala özelliğini ko- ruyor. Döküm işleri çıktığı için yani genelde santra fiş çıktıktan sonra el sanatlarında bir düşüş oldu” dedi. Ateşoğlu, Diyarbakır’da bu sanatın duyulmamasının nedeninin hiç eleman yetişmemesi olduğuna değinerek, “Kime çocuğunu getir, bu mesleği öğrensin. Hemen çocuğuma ne kadar maaş ve haftalık vereceksiniz diye soruyor. Zaten biz bu iş- lerde az para kazanıyoruz, karnımızı zor doyuruyoruz. Ama Mardin’de öyle değil. Babalar çocuklarını bu mesleğe veriyorlar ve maaş istemiyorlar

Telkâri sanatını bugüne kadar taşımayı başaran ustalardan Yusuf Karadayı, birçok ta- kının makinelerle yapılmasına rağmen el işiyle sanatlarını sürdürdüklerini söyledi.

Tarihi milattan önce 3000’li yılara dayanan Telkâri sanatı, günümüzde teknolojinin gelişmesiyle başlayan makine dökümlerine karşı direniyor. Keldani kuyumcu Yusuf Ka- radayı da Süryani olan ustasından öğrendiği bu sanatı 43 yıldır devam ettiriyor ve Di- yarbakır Eski Kuyumcular Çarşısı’nda eğitim verdiği öğrenciler aracılığıyla yaygınlaştırıyor. Gümüş ve altın tel işleme sanatı anlamına gelen ve ince tel haline dökü- len gümüşün bükülmesiyle oluşturulan telkâri ile işlenen motifler hayat buluyor.

Telkâri tekniğinin M.Ö. 3000 yılından beri Mezopotamya’da; M.Ö. 2500’den bu yana da Anadolu’da kullanıldığı tahmin edilirken, özellikle Süryani ve Ermeni ustalarının gü- nümüze taşındığı biliniyor. Telkâri işlemeciliğinde telin ince olması ürünün kalitesinin de yüksek olduğu anlamına gelirken, telkâri ustalarının yüzyıllar öncesinden devraldık- ları bu sanat günümüzde de iş yerlerinin vitrinlerini süslemeye devam ediyor. Telkâri sa- natı birçok el sanatı gibi ayakta kalmaya çalışırken, kuyumculuk sektörünün endüstrileşmeyle yaşam alanı daha da daraldı. Buna rağmen sanatın ustaları, telkâri işle- meciliğini bugüne kadar taşımayı başardı.

Telkâri ustalarından Keldani Kuyumcusu Yusuf Karadayı, 43 yıl önce Süryani Telkâri ustası Enver Yürük’ten öğrendiği sanatı geleceğe taşıyor. 7 yaşında okula giderken sıkıldığı anlarda gittiği ustanın yanında Telkâri sanatını öğrendiğini belirten Karadayı, “Bu mes- leği Süryani bir ustadan öğrendim. Ustam şu an Kanada’da yaşıyor. Burada kaldığı süre boyunca iki kardeşimle birlikte yanında kaldık. İki kardeşim de şu an bu işi Mersin’de yapıyor” diye konuştu.

‘Sanatımız ölmeyecek’ İncili ve kişişli küpe, yüzük ve kolye yaptıklarını söyleyen Ka- radayı, günümüzde birçok takının makine ile yapılmasına karşın kendilerinin el işiyle bu sanatı sürdürdüklerini söyledi. Telkâri sanatının Ermeni ve Süryani ustalarından kalan bir