• Sonuç bulunamadı

Din ve inanç özgürlüğü konusu ilk olarak kişinin vicdani bir kanaate sahip olması, ikinci olarak ise bu kanaatini dışa vurabilmesidir. Başka bir ifadeyle, bu özgürlük bireylerin hem kozmik-metafizik inanç veya kanaatlerini, hem de bu dini-felsefi öncüllerin dış dünyaya yansıyan ifadelerini korur. Şu halde; düşünce, vicdan ve kanaat özgürlüğünün birinci boyutu vicdani özgürlükle, ikincisi ise inancı dışa vurma veya izhar etmeyle ilgilidir. (Erdoğan, 2007: 160)

Avrupa ülkelerinin çoğu, medeni ve siyasi haklar konusundaki İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 18. maddesini ve insan haklarının ve temel özgürlüklerin korunacağına dair Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 9. maddesini imzalamışlardır. 9. maddenin 1’nci fıkrası herkesin din özgürlüğüne sahip olduğu, bunun din veya inanç değiştirme, tek başına veya topluca, açıkça veya özel tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü kapsadığı belirtilmektedir. 2’nci fıkrası ise din veya inancını açıklama özgürlüğü ancak kamu güvenliğinin, kamu düzenin, genel sağlığın veya ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için demokratik bir toplumda zorunlu tedbirlerle ve yasayla sınırlanabileceği belirtiliyor. Şimdi din ve inanç özgürlüğünün ne anlama geldiğine bakalım.

3.1. Bir Dine İnanma ve İnanmama Özgürlüğü

Bu özgürlük, din ve inanç özgürlüğünün birinci boyutunu ifade etmektedir. Bireyler, bir dine inanıp inanmamakta serbesttirler. Gerek inanma, gerekse inanmama tutumu din ve vicdan özgürlüğünün koruması altındadır. Din ve vicdan özgürlüğü sadece dindarları değil, aynı zamanda dine ilgisiz veya kayıtsız olanlarla, herhangi bir dine inanmayanları ve tanrıtanımazları da korur. Dini inancı olanlar arasında, din veya mezheplerine göre veya mensup oldukları dinin cemaate, kiliseye veya bu türden bir mensubiyetleri bulunmayan

bağımsız dindarlar olmalarına göre ayrım yapılması din ve vicdan özürlüğüne aykırıdır. Bu özgürlük ayrıca dinini değiştirmeyi ve dinden çıkmayı da bir insan hakkı olarak tanır ve güvence altına alır. (Yılmaz, 2005: 25)

Din ve inanç özgürlüğü prensip olarak devletin bir dini benimsemesi veya resmileştirmesiyle bağdaşmaz. Ancak, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu, zorunlu katılma istenmemesi veya isteyerek ayrılmanın mümkün olması şartıyla bir devlet dininin varlığını 9. maddeye aykırı bulmamıştır. Muaf tutulma imkânının tanınması şartıyla, aynısı din bilgisi dersi bakımından da geçerlidir. Komisyona göre, sözleşmeye aykırılık oluşturan husus bir devlet kilisesinin varlığı değil, böyle bir kiliseye mensubiyet zorunluluğudur. (Erdoğan, 2007: 162; Kalabalık, 2009: 226)

3.2. Dinin Gereklerini Yerine Getirme Özgürlüğü

Din ve vicdan özgürlüğü, sadece bireylerin inançlarını ve vicdani kanaatlerini güvence altına almakla yetinmez, ayrıca inanan bireylerin gerek bireysel-mahrem hayatlarında, gerekse toplumsal ilişkilerinde dini inançlarının gerektirdiği şekilde davranma özgürlüklerini de içerir. Dinin gerekleri bireysel ya da toplu ibadetler ve dini ayinlerden oluşur. Ayrıca, dinin inanan kişiye yüklediği toplum hayatıyla ilgili ödevler de bu çerçevede düşünülmelidir. Din ve vicdan özgürlüğünün inananlara sağladığı koruma, ibadet ve ayinlerin aleni-yani kamu önünde- yapılabilmesini de kapsar. (Erdoğan, 2007: 163)

3.3. Dini Tebliğ ve Telkin Etme Özgürlüğü

Bütün dinler, üstün inanç sistemi olma iddiasına sahiptirler ve inananlara tebliğ etme görevi yüklerler. Din özgürlüğünün unsurlarından olan kişinin dini inancını yaymak üzere başkalarına tebliğ ve telkinde bulunabilmesi, hem dini referanstan hem de özgürlüğün doğasından kaynaklanmaktadır. Herhangi bir dini inancın yayılması amacıyla yürütülen propaganda faaliyetlerinin yasaklanması veya cezai müeyyideye bağlanması din özgürlüğüne

aykırıdır. Kişinin dini inancını yaymak üzere başkalarına tebliğ ve telkinde bulunabilmesi, inancın izharı çerçevesinde düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün kapsamına girer.

AİHM, Kokinakis/Yunanistan kararında, din ve inanç özgürlüğünün dini telkin etmenin ikna etme hakkını da kapsadığını kabul etmiştir. Buna göre herhangi bir dini inancın yayılması amacıyla yürütülen propaganda faaliyetlerinin yasaklanması veya cezai müeyyideye bağlanması din hürriyetine aykırıdır.

3.4. Dini Öğretim ve Eğitim Özgürlüğü

Bütün ulusal ve uluslararası hukuk belgelerde düşünce, vicdan ve din hürriyetinin, dini eğitim ve öğretim hakkını da içerdiği hüküm altına alınmıştır. Öğretim özgürlüğü, kamu okulları yanında, dini ağırlıklı olanları da dahil olmak üzere her türlü özel eğitim kurumunun kurulup işletilmesinin serbest olmasını gerektirir. AİHM, Sözleşmenin 9. Maddesinde yer alan öğretim kelimesinin kastının okullardaki dini eğitim faaliyetlerinden daha geniş olduğuna hükmetmiştir. Mahkeme’ye göre, 9. madde anlamında dinini izhar etme özgürlüğü ilke olarak başkalarını öğretim yoluyla ikna etme hakkını da içerir. Aksi takdirde 9. maddenin öngördüğü “dinini veya kanaatini değiştirme özgürlüğü” hükümsüz bir ifade olarak kalacaktır. (Erdoğan, 2007: 165)

BM İktisadi, Toplumsal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 13. maddesinin 3. fıkrası devletlere, “Ebeveynin veya kanuni temsilcilerin, Devletçe kurulanlar dışında, okulları seçme özgürlüklerine saygı göstermeleri” yükümlülüğü getirmiştir. Buna karşılık, devlet okullarında din eğitim-öğretimi ancak isteğe bağlı olarak yapılması halinde bu özgürlükle uyuşabilir. Bu nedenle kimse kendi dini inancına veya vicdani kanaatine aykırı olarak din eğitimi almaya zorlanamaz. Ancak, belli bir din veya mezhebin eğitimi şeklinde olmamak kaydıyla, dinler ve ahlaki öğretiler hakkında genel kültür bilgisi veren derslerin

müfredatta yer alması laik bir eğitim-öğretim programının kapsamı içinde objektif olarak yer alması durumunda din ve vicdan özgürlüğüne aykırı değildir.

Öğretim özgürlüğü bakımından önemli olan bir nokta da, ana-babanın çocuklarının kendi inançları doğrultusunda öğrenim görmelerini sağlama hakkıdır. Nitekim, 1966 tarihli BM Sivil ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 18. maddesinin son fıkrasında ebeveynin, çocuklarının din ve ahlak eğitimini kendi inançları doğrultusunda görmelerini sağlama özgürlüğüne saygı göstermek, Sözleşme’ye taraf olan devletlere bir yükümlülük olarak yüklenmiştir. Aynı güvence, AİHS’ne Ek 1 No.lu Protokol de 2. maddesine göre “Devletin ana-babaların kendi dini ve felsefi inançlarına uygun bir eğitim ve öğretim sağlama hakkını” güvence altına almıştır.