• Sonuç bulunamadı

İnşacı (Konstrüktivist) Kuramın Güvenliğe Yaklaşımı

1.4. Uluslararası İlişkiler Teorilerinde Güvenlik Anlayışı

1.4.3. İnşacı (Konstrüktivist) Kuramın Güvenliğe Yaklaşımı

20. yüzyılın son on yılına girilirken, Sovyetler Birliği’nin dağılmaya başlaması, bu dağılma sürecinde Moskova’daki liderlerin “Sinatra Doktrini”245 uygulamaya koyması, Sovyetler Birliği’nin Orta ve Doğu Avrupa’da bulunana uydularının demokratikleşme ve

242 Detaylı olarak bkz. https://www.dunyabulteni.net/avrupa/kanli-pazardan-hayirli-cumaya-irlanda-barisi-h245107.html (erişim tarihi: 06.03.2019)

243 Yavuz, 2009: 145.

244 Sandıklı ve Emeklier, 2012: 32.

245 Batıda ‘Brejnev Doktrini’ olarak isimlendirilen bu politika, SSCB’nin 1968 yılındaki Çekoslovakya müdahalesi sırasında ortaya çıkmıştır. Bu politikaya göre, sosyalist devletler sosyalist çizgilerden sapamazlar; sapmaları durumunda SSCB bu ülkeleri tekrar sosyalizme döndürmek için müdahale eder. Fakat Gorbaçov döneminde bu politikadan vazgeçilmiş, Orta ve Doğu Avrupa’daki Doğu Bloku ülkelerinin iç işlerine karışmama politikasına dönüşmüştür. ‘I’ll do it my way’ şarkısından esinlenerek de Frank Sinatra’nın adı verilmiştir. (Tellal, 2010: 212.)

liberal ekonomiye entegre olması, Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmaya başlaması, tüm bu olaylar yaşanırken Sovyetlerin birkaç istisna olay dışında askeri güce başvurmaması, Varşova Paktı’nın dağılmasına rağmen NATO’nun hala bir güvenlik ittifakı olarak ayakta kalması ve Avrupa’daki ulus-devletlerin Vesfalya’dan beri süre gelen vazgeçilmezleri olan egemenliklerini bir başka üst otorite olan Avrupa Birliği’ne devretmesi, … vd. gibi gelişmeler uluslararası sistemin tarihi değişim ve dönüşüm yaşamasına sebep olmuştur. Soğuk Savaş’ın bitmesinin ardından geleneksel uluslararası ilişkiler kuramlarının yeni düzeni açıklamakta yetersiz kalacağı fikrini öne süren bir grup bilim insanı, alternatif olarak inşacı (konstrüktivist) kuramı ortaya atmışlardır.

Konstrüktivizm, 1980’li yıllarda başlayan 1990’lı yılların başlarına kadar devam eden post-pozitivistler ile pozitivistlerin arasında oluşan Yosef Lapid’in uluslararası ilişkilerde görüş ayrılığı olarak tanımladığı “Üçüncü Büyük Tartışma”246 sonucunda ortaya çıkan kuramdır.247 Konstrüktivizm, bu tartışmalar sırasında eleştirmek dışında yeni bir epistomoloji, ve metodoloji ortaya koymadığı için, sadece rasyonalist ve eleştirel teorilerin bazı varsayımlarını benimseyerek yol almaya çalıştığı için “sentezci” ya da “orta yolcu”248 bir yaklaşım olarak nitelendirilmiştir.249 Fakat Nicolas Onuf’un 1989 yılında yayınladığı World

of Our Making: Rules and Rule in Social Theory and İnternational Relations isimli kitabı ile

konstrüktivizmi kuram olarak adlandırmıştır. Alexander Wendt ise, bu kuramın uluslararası ilişkiler disiplini içinde tanınmasını ve çeşitli olay analizleriyle kuramın gelişmesini sağlamıştır.250 “Reflektivistler”251 olarak anılan post-pozitivist yazarlar başta olmak üzere, bazı yazarlar tarafından “Büyük Teori” (Grand Theory) olarak adlandırılan konstrüktivizm, gerçek dünyanın ve uluslararası vakıayaların izah edilmesinde birey davranışlarını, karşılıklı etkileşimleri, bu etkileşimlerin sebep olduğu değişken ilkeler ve bilgiye dayalı tefsirleri ön planda tutan kuramsal bir yaklaşımdır.252 Bu tanım ışığında konstrüktivizm, küreselleşmenin sebep olduğu problemlerin ve ya konuların çözüme kavuşturulmasında maddi yapılar yerine düşünceler, fikirler, ahlaki kurallar, normlar, kültürler ve kimlikler gibi sosyal yapının çözümlenebilmesini sağlayan maddi olmayan yapıların güvenliği analiz edebilmesi ve yorumlamasıdır.253 Uluslararası ilişkiler disiplinin kapsamında başı çeken kuramlar,

246 1990’li yıllara gelinirken pozitivistler ile post-pozitivistler arasında yaşanmış tartışmadır. Bu tartışmanın

içeriği için detaylı olarak bkz. Kaya, 2008: 87.

247 Sarı Ertem, 2012: 178-179.

248 Wendt’in konstrüktivist kuram hakkındaki görüşleri için bkz. Sarı Ertem, 2012: 187.

249 Demirtaş, 2014: 111.

250 Rumelili, 2018: 152.

251 Neo-liberal Robert Keohane’nin uluslararası ilişkiler kapsamında pozitivizmi eleştirenlere verdiği addır. Reflektivist kavramını tanımlayan ilk kişidir. (Sarı Ertem, 2012: 179.)

252 Karabulut, 2015: 85-86.

uluslararası alanın tarihsel ve sosyal boyutunu büyük ölçüde ihmal etmişlerdir. Bunun sonucunda da, konstrüktivist savunucuların çalışmalarına kadar uluslararası anarşinin sosyo-kültürel altyapısını ve aktörlerin kimlik ve çıkarlarını sorgulanması gibi konular gölgede kalmıştır.254

Konstrüktivizmde özne, kurallar, sosyal yapı gibi aktörler ve kavramlar karşılıklı olarak birbirilerini biçimlendirirler ve birbirilerini inşa ederler. Konstrüktivizm savunucuları için de güvenlik “aktörlerin güvenliği nasıl anladıkları” na ilişkin olarak özneler-arasıdır. Uluslararası ortamda gerginlik mi-işbirliği mi çıkacağı ve ya çatışma mı-barış mı hakim olacağı gibi konular özneler-arasıcılığa bağlıdır.255 Bu nedenle, güvenlik göz ardı edilemeyecek bir normatif öze bağlıdır.256

Konstrüktivistler, esas olarak devletlerarasındaki güvenlik ilişkilerinin merkezine kimlik ve çıkarları alırlar. Konstrüktivistlere göre, maddi olmayan yapıların devletlerin kimliklerini nasıl belirlediğinin önemli olduğu, çünkü kimliklerinde çıkarları ve dolayısıyla eylemleri belirler.257 Konstrüktivistler, devletlerin kimliğini belirlemekte askeri, siyasi, ekonomik güç unsurlarını yok saymadan, bu unsurların inançlar, fikirler, kültürel ve tarihsel bağlar gibi sosyal boyutlar sayesinde anlam kazanabildiklerini öne sürmektedirler. Bu belirlemelerin ne olduğu ortaya çıktıktan sonra devletler dış politikalarını şekillendirmektedir. Bu nedenle kimlik bu yaklaşımın güvenlik çalışmaları açısından önemlidir. Alexander Wendt bu konuyla ilgili olarak, “kimlikler çıkarların temelini oluşturur” ifadesini kullanmıştır.258 Yani, çıkarın ve dış politikanın oluşumunu anlamak için bireyin ve devletlerin toplumsal kimliklerine odaklanılmalıdır. Örneğin, ABD’nin dış politikada Kanada, Büyük Britanya gibi ülkelerle dostluk ilişkileri kurması; İran ve Kuzey Kore gibi ülkelerle uzlaşmazlık içinde bulunması, bu yaklaşımdaki kimlik ve çıkar kavramlarının doğruluğunu ispatlar niteliktedir. Bu örnekte değinilmesi gereken diğer bir durumda, devletlerin uluslararası politika dost ve düşman olarak kategorize etmesi ve ötekileştirmesi durumudur. Geleneksel kuramlardan biri olan realizmde bu durum güvenlik tehdidi bağlamında güvenlik ikilemi çerçevesinde açıklanmıştır. Konstrüktivizm savunucuları ise, güvenlik ikileminden güvenlik toplumuna geçişi sağlamayı öne sürmüşlerdir. Alexander Wendt, güvenlik ikilemi kavramını, bir ve ya bir grup devletin diğer devlet ve ya devletlere karşı, onların maksatlarına yönelik en kötü öngörüleri yapacak kadar güvensizlik durumunda olmaları ve bu durum sonucunda kendi çıkarlarını, kendi kendine yetme bağlamında açıkladıkları özneler-arası anlayıştan oluşan bir

254 Küçük, 2009: 776. 255 Demirtaş, 2014: 115. 256 Brauch, 2008: 5. 257 Arı, 2017a: 119. 258 Demirtaş, 2014: 113.

sosyal yapı olarak ifade eder. Buna karşılık, güvenlik toplumu kavramını, devletlerin uzlaşmazlıklarını ve tartışmalarını savaşa dönüşmeden çözebilecekleri ve birbirlerine güven duydukları müşterek bilgisine dayalı daha farklı bir sosyal yapı olarak tanımlamıştır.259

Kısacası, konstrüktivistler, güvenlik kavramını genişletme ve derinleştirme amaçlarını gerçekleştirme peşinde, bu kavramı sadece askeri ve siyasi terimlerle açıklamamışlar, bu terimlere ek olarak ekonomik, sosyal, kültürel unsurlara da tanımlamalarında ve açıklamalarında yer vermişlerdir. Böylece geleneksel kuramların yaptıkları güvenlik kavramı açıklamalarına yeni bir boyut getirmişlerdir.

İKİNCİ BÖLÜM

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ ve GÜVENLİK

2.1. Amerika Birleşik Devletleri’nin Güvenlik Anlayışındaki Kurumsal Yapılar

Çalışmamızda bu başlık altında ABD’nin kurumsal açıdan ulusal ve uluslararası güvenlik sorunlarına, bu sorunların yarattığı tehditlere karşı ne tür önlemler ve stratejiler ürettiği/geliştirdiği incelenecektir. Bu doğrultuda ilk olarak ABD’nin kurumsal yapısını incelemeden önce, ülkenin siyasal yapısının işleyişine kısaca değinilecektir.

Çoğulcu demokrasiye dayalı olan260 ABD, başkanlık sistemiyle yönetilen federal bir cumhuriyettir. Federal devlet yapısı261, 50 federe eyalet ve başkent Washington’u içeren “District of Columbia”yı kapsamaktadır. Federal sistem uyarınca federal yönetim ile iç işlerinde serbest olan eyalet yönetimlerinin görev, yetki ve sorumlulukları Anayasa'da tanımlanmıştır.262 En eski yazılı anayasa olan ve Amerika hükümetinin temel belgesi olan ABD Anayasası 1787’de hazırlanarak 1789 yılında yürürlüğe girmiştir.263 Bu anayasaya göre, Amerikan siyasal yapısı üç önemli ilkeye dayanmaktadır. Bu ilkeler; güçler ayrımı (seperation of powers), kontrol ve denge (check and balances), federalizm ilkeleridir.264 Bu ilkelerden güçler ayrımı ilkesi, yasama (kongre), yürütme (başkan) ve yargı (anayasa mahkemesi) erklerinin birbirinden ayrı olduğunu ve bu erklerin farklı kurumlar tarafından yerine getirildiğini ifade eder. Kontrol ve denge ilkesi265, başkan ve kongreden çıkan kararların birbirilerini denetlemesini sağlayan ilkedir. Ayrıca kongre ve başkanın aldığı kararların Anayasa Mahkemesi (Yüksek Mahkeme) tarafından kontrol edilmesi anlamına da gelir. Federalizm ilkesi266 ise, anayasada federal yönetime yetki verilmeyen konularda eyalet yönetimlerinin yetkili olduğunu ifade eden ilkedir. Kurumlar arasındaki yetkilerin dengeleyen bu siyasal yapı, federal hükümet ile eyalet yönetimlerinin uyum içinde çalışmasına sağlamıştır. Bu da ABD’nin gücünün temelini oluşturmaktadır.

260 Detaylı olarak bkz. Dikici Bilgin, 2014: 152-153.

261 Federal devlet, yapı olarak iki şekilde örgütlenir. Birinci örgütlenme şekli, hiyerarşik olarak altta olan ve değişik isimlerle adlandırılan federe devletlerin birleşimi ile oluşur. İkinci örgütlenme şekli ise, merkezi otorite etrafında toplanmış, federal devlet olarak isimlendirilen birkaç federe devletten oluşur. Yapı olarak iki örgütlenme şeklinde de yetki dağılımı devletlerin anayasaları tarafından belirlenir. Bazen de nadir olarak görülen taraflar arasındaki anlaşmalarla belirlenir. (Pazarcı, 2013: 177.)

262http://www.mfa.gov.tr/amerika-birlesik-devletleri-siyasi-gorunumu.tr.mfa (erişim tarihi: 19.03.2019)

263

https://www.academia.edu/30440032/ABD_y%C3%B6netim_yap%C4%B1s%C4%B1_yasama_y%C3%BCr% C3%BCtme_yarg%C4%B1?auto=download (erişim tarihi: 19.03.2019); Taşcıoğlu, 2009: 1.

264 Arı, 2015: 21.

265http://www.turkhukuksitesi.com/makale_1016.htm (erişim tarihi: 19.03.2019)

Tablo 2. 1. ABD Anayasası ile Düzenlenmiş Bazı Özel Görevler267

Federal Yönetim Federal ve Eyalet Yönetimi Eyalet Yönetimi

*Para bastırmak,

*Dış ilişkileri yürütmek, *Ülkeler ve eyaletler arası ticareti düzenlemek,

*Ordu ve donanma sahibi olmak,

*Savaş ilan etmek,

*Yüksek mahkemenin altında mahkemeler kurmak,

*Anayasayı uygulamak için kanunlar çıkarmak,

*Posta teşkilatı kurmak.

*Vergi almak, *Borçlanmak,

*Mahkemeler kurmak, *Kanun yapmak ve uygulamak,

*Banka ve şirketlere izin vermek,

*Genel refah için harcamalar yapmak,

*Ulaşım ve karayolları yapmak,

*Bedeli karşılığında kamusal amaçlarla mülk edinmek.

*Yerel yönetimleri oluşturmak,

*Eyalet içinde ticareti düzenlemek,

*Seçimleri yapmak, *Federal Anayasa

değişikliklerini onaylamak, *Kamu sağlığı, güvenliği ve huzuru ile ilgili tedbirler almak, *Anayasanın Federal yönetime vermediği ve ya eyaletlere yasaklamadığı yetkileri kullanmak, *Lisanslar vermek,

*Eyalet Anayasasını yapmak.

Sonuç olarak yetki dağılımları tablo 2.1’ deki gibi gerçekleşmiş olsa bile, ABD’nin federal yönetim yapısı içerisinde diğer federal yönetimlerde olduğu gibi çalışmamızın ana başlığını oluşturan dış ilişkiler ile ilgili konularındaki yetkiler, federal yönetimlerin yetki alanlarında bulunmaktadır. Dolayısıyla ulusal ve uluslararası güvenlikle alakalı konular federal yönetimler tarafından ele alınmakta, karar bağlanmakta ve uygulanmaktadır. Doğal olarak Anayasada belirtildiği üzere, ABD yönetim mekanizmasında herhangi ulusal güvenlik ile ilgili alınan karar federe devletlerin tümünü bağlar niteliktedir.

Tablo 2.1’ de yönetim birimlerinin Anayasaya dayalı yetkileri gösterilmiştir. Bundan sonra ele alınacak olan alt başlıklarda (Başkan, Kongre, Ulusal Güvenlik Konseyi, İstihbarat Örgütleri) bu yönetim makamlarının sadece ana başlığımızla ilgili olan dış politika ve ilintili olan yetkileri incelenecektir.