• Sonuç bulunamadı

2. GÜÇ İLİŞKİLERİ: MUHALEFETİN MUHTEVASI

2.4. DİNİ MUHALEFET

2.4.1. İmkân Muhalefeti (Temkin ve Temekkün)

İmkan’ın muhalefetini anlamak için imkan kavramının sosyoloji literatüründe neye karşılık geldiğine temas etmek gerekmektedir. Bordiue’nin sosyal sermaye (social capital) olarak adlandırdığı kavramın içeriğini de kapsayan ancak onu da aşan bir toplumsal sermaye olarak imkân, lengüistik açıdan değerlendirilirse mekân kavramıyla aynı kökten gelmektedir. Bu anlamda Bordieu’nun alan (space) kavramı imkânların kullanıldığı yer olarak tebarüz etmektedir (Bourdieu, Wacquant, 2012: 81). Tam anlamıyla imkân-mekân ilişkisi böyle bir zeminde anlamlı olmaktadır. Din, temel itibarıyla aşkın ve içkin özellikleriyle sosyo-mekânsal ilişki ağlarını belirleyen ve şekillendiren bir süreci işlettiğinde, bu çizgide mekân, şehir ve devletleri de etkiyebilecek kapasitedir. Böylesine bir dini iktidar oluşturma biçiminin, iktidarın nüfuz etkisi azalmaya başladığı süreçten sonra başka bir ideolojik iktidarın dinin belirleyici alanlar üzerindeki etkisi arttığında, bunun reaktif karşılığı olarak dini bir muhalefet üretme ihtimali yüksektir.

İngilizcede “source” ve “resource” kelimeleri Türkçeye tek bir kelime olarak “kaynak” şeklinde çevrilmektedir. Ancak bu iki kelime iki ayrı kademeyi anlatmaktadır. Şöyle ki kaynakların merkezi, kaynakları besleyen menba veya menşe, bir nesebin kökeni anlamında source kavramı; kökenlerin oluşturduğu olanaklar ve imkânlar şeklinde ise resource kavramı kullanılmalıdır. Bu minvalde Micheal Mann’in The Sources of Social Power adlı kitabının çevirisi Toplumsal Gücün Dört Menşei şeklinde olması daha doğru görünmektedir.27 Bunu yaptığımızda

kaynak ve imkân kelimelerini menbadan ayırarak toplumsal gücün gerçekliğini gösterme adına teorik düzlemi daha açık ifade edebiliriz. Bu bağlamda imkânın muhalefeti derken neyin kastedildiği anlaşılabilir. Dini muhalefet sadece dini kaynakların-imkânların kullanımıyla değil, aynı zamanda imkânları din yolunda (uğruna) kullanmaktır. Bu iki olgusal ayrım oldukça önemlidir. Çünkü dini muhalefet için mesela, şiddetin ve silahın askeri kaynaklar olarak edinilmesi bunu din yolunda kullanıp kullanmayacağımızı sorgulamak açısından yeterli değildir. Dolayısıyla sermaye, devlet veya kültürel sembollerin din uğruna muhalif bir bilinç

27 Bu kitabın ilk üç cildi Türkçe’ye İktidarın Tarihi adında çevrilmiştir. Bkz. (Mann, 2012a; 2012b; 2017)

54

yaratabileceği gibi, dini kaynaklar olarak ilim, âlim, sarık, namaz, ayin, zikir gibi bilgi, sembol ve ritüllerin dini bir tepkiyi anlatabileceği geniş perspektifler bulunmaktadır. Bu perspektiflerin içinde dini muhalefet kavramına uyacak bir eylemi seçebilmek için yukarıda bahsettiğimiz iki olgusal ayrımı kullanmak durumundayız.

İmkânların genel itibarıyla sosyolojik düzlemde farklı kavramlar altında tartışıldığı görülür. Sermaye, bilgi, gelenek, sembol, kültür, renk, dil, metin, militer yapı vs. şeklinde gündeme gelen özelliklerin aslında iktidar kavramıyla ilintili kapsamlar oluşturduğunu söylemek gerekmektedir. Klasik sosyoloji literatüründe iktidar ve toplum tartışması genellikle makro yapılara odaklanan bir mahiyet kesp etmektedir. Pozitivist, dolayısıyla determinist yaklaşımların detaylarda başarılı bir çizgi tutturamadığı da son dönem sosyal bilimler tartışmaları çerçevesinde kuvvetlenen bir kanaattir. Dolayısıyla diğer makro sosyolojik kavramlarda olduğu gibi iktidar kavramı da artık mikro analizlerin bir parçası haline gelmektedir. Dolayısıyla iktidar ve sermaye teorilerinin odak noktası, genel olarak bir toplumsal yapı değil, artık mekân ve beden gibi mikro yapıların sosyolojik sürecidir. Süreçlere odaklanmak da doğal olarak mikro tarih analizleri için temel motivasyon kaynağı olmuştur. Mikro ya da makro yapıların işleyişi ya da işlevselliği yerine bu yapısallıkların ortamı, zemini ve imkânları şeklinde ifade edilebilecek bir kaynaklar bütününün oluşturduğu süreç, aslında yukarıda tartıştığımız toplumsal iktidar kavramının detaylarıyla ilgilidir. Bu kaynakların her biri bir menşee veya membaa bağlıdır. Mann’a göre bu temel membalar dört tanedir: ideolojik iktidar, siyasal iktidar, ekonomik iktidar, askeri iktidar (Mann, 2012a). Bunların oluşturduğu kaynaklar veya imkânlardan bahsetmek gerekirse şunları söyleyebiliriz:

Ekonominin imkânları; sermaye, toprak, para, şirket statüleri… Siyasetin imkânları; partiler, iktidar, meclisler, bürokrasi… Askeri imkânlar; ordu, silah teknolojisi…

İdeolojik imkânlar; statü, sanat, din, teori, anlam, semboller, ritüeller…

Bütün bu imkânları kullanma becerisi ise örgütlenme sayesinde gösterilebilir. Yani asabiye ya da toplumsal güç olarak tanımladığımız olgu bir anlamda bu

55

kaynakları kullanabilme becerisidir. Buradan toplumsal güç = örgütlenme formülü ortaya çıkmaktadır. Örgütlenmeyi oluşturan yegâne imkân ise insandır. Nicel veya nitel anlamda insan, toplumsal gücün dört menşeinin temel kaynağını oluşturmaktadır. Bu bağlamda asabiye kavramının içeriği genişlemektedir. Akrabalık ve kan bağı şeklinde ifade edebileceğimiz nesep asabiyesini ayrı tutarak, İbn Haldun’un sebep asabiyesi olarak formülleştirdiği meseleyi yukarıda bahsettiğimiz toplumsal gücün kaynaklarındaki örgütlenme şuuru olarak niteleyebiliriz. Bordieu’nun sosyal sermaye şeklinde ifade ettiği olguyla üç aşağı beş yukarı birleşmektedir.

Bir ev inşa etmek, bir caminin temellerini atmak, sosyo-kültürel ve sosyo- psikolojik bir alt yapının oluşturduğu bir zihniyet performansı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Mahremiyetin nasıl yaşanacağı, şehrin düzeni gibi sorunlar bu çerçevede çözüme kavuşacaktır. Zihniyet planında herhangi bir dayanağa uymayan ev, mabed veya mahalle tasarımları toplumda bazı muhafazakâr tepkilere yol açabilir. Aynı zamanda kalıplaşmış ve belirli bir senteze ulaşmış mekânsal yapılar üzerinde iktidarın değişime özgü yeni bir tasarım stratejileri bazı dini-kültürel tepkilere maruz kalabilir. İktidarın belirli bir dini sosyal grubun ürettiği ev veya mabetlerini yok etme veya dönüştürme projeleri grubun bireyleri arasında bazı amaç farklılıklarını ortaya çıkarabilir. Siyasal iktidarın belirli bir sosyo-mekansal ağa ve onun oluşturduğu mekanlara müdahalesinin söz konusu dini grubun sosyal iktidarının boyutlarını okuyabilmek için bir yol teşkil ettiği söylenebilir. Sosyal grubun dini-kozmolojik evrenini hafızada tutan ve onu zihinsel-bilişsel bir tasarım olarak hayatına taşıyan her birey, müdahaleye tepki gösterecektir. Tepkinin çeşitli şekillerde kurumsallaşmasına karşı bir de teslimiyet kurumsallaşması da belirebilir. Teslim olan bireyler ve direnen bireyler arasında niteliksel farklılıkların potansiyel varoluşu, müdahaleyle birlikte görünür olacaktır. Salt mekânın yüzeysel görüntüsü ve onun oradaki varlığı iktidara karşı bir muhalefet için gerekçe olamaz. Ancak yapının ardındaki sosyo-kültürel anlam dünyası böyle bir harekete meşruiyet zemini teşkil edecektir.

56