• Sonuç bulunamadı

4. MÜSNED TÜRÜNDE EBÛ YA‘LÂ ÖNCESİ TARİHİ SÜREÇ

1.1.2. İlmi ve Kültürel Durum

Ebû Ya‘lâ’nın hayatını yaşadığı hicri üçüncü asır, hadis edebiyatı ve tarihi ile ilgili eserlerde hadisin altın çağı olarak zikredilir. Önceki dönemlerdeki çalışmalar meyvesini vererek hadis ilminde şaheser kabul edilen kitaplar başta Kütüb-i Sitte olmak

134 Özaydın, a.g.m., DİA, XXXI, 144; Hizmetli, Sabri, “Karmatîler”, DİA, XXIV, 510-514.

135Seyyid, Eymen Fuâd, “Fâtımîler” DİA, XII, 228-233; Sırma, İhsan Süreyya, Müslümanların Tarihi, Beyan yay., I-V, İstanbul, 2016, IV,133-136.

136 Özaydın, a.g.m., DİA, XXXI, 144. 137 Özaydın, a.g.m., DİA, XXXI, 144-145.

36

üzere bu dönemde kaleme alınmıştır. Bu dönemdeki hadisle ilgili eserler genellikle konulara/bablara göre hazırlanmıştır. Bu sistemde hazırlanan kitaplar Musannef, Câmi‘ ve Sünen türü eserlerdir. Bu tür eserlerin yazılmasının sebepleri hadislere ulaşmak isteyen insanların, kolay bir şekilde ulaşarak onlardan faydalanmasıdır. Başka bir amaç da başta Mu‘tezile olmak üzere hadise önyargıyla bakan fırkalara cevap vermektir.

Bu dönemde İslâmi ilimlerin diğer alanlarında da önemli gelişmeler yaşanmış, Kelam, Tefsir, Fıkıh, Siyer, Tarih ve Tabakat alanlarında da müstakil eserler kaleme alınmaya başlanmıştır.

Abbâsî Devleti’nin başkenti olan Bağdat aynı zamanda ilim ve kültürün de başkentiydi. Birçok ilim adamı oraya yerleşmiş ve diğer yerlerden ilim öğrenmek isteyen birçok ilim talebesi Bağdat’a gelerek oranın âlimlerinden istifade etmişlerdir. Bağdat’a altın günlerini yaşatan halife Me’mûn’dur. O diğer halifelerden farklı olarak Antik Yunan’dan bu yana en etkili felsefe ve bilim hareketini Bağdat’a taşımıştır. Bunun için Me’mûn 832’de Beytü’l-Hikme adlı bir akademi kurdu ve bu merkezde tercüme

faaliyetlerine hız verildi. Burada Yunanca, Süryanice, Farsça, Sanskritçe ve Koptça138

eserler Arapça’ya çevrildi. Burada tercüme faaliyetinde bulunan birçok mütercim bulunmaktaydı. Beytü’l-Hikme’yi bizzat görmüş ve kütüphaneden faydalanmış olan İbnü’n-Nedîm (ö. 385/995) bu konuda çok değerli bilgiler vermektedir. Onun tesbit ettiği mütercimler listesine göre Grekçe’den Süryânîce’ye, oradan da Arapça’ya veya doğrudan Grekçe’den Arapça’ya tercüme yapanların sayısı kırk yediyi buluyordu. Farsça’dan tercüme yapanlar on altı, Sanskritçe’den tercüme yapanlar üç kişi idi. Halife eski bilimsel

çalışmaları getirtmek için elçilerini uzak diyarlara gönderdi. Örneğin, Bizans’tan, o

zamana değin İslam ülkelerinde bulunmayan önemli eserlerin yazmaları getirtildi. Beytü’l-Hikme’deki mütercimlerin çoğu Hıristiyan kökenliydi. Burada Bizans, İran ve Hindistan’dan aktarılan bilgilerin Arapça’ya çevrilmesi tam bir sektör haline gelmişti. Tercüme faaliyetleri sonucunda eski medeniyetlere ait önemli bilgiler İslam dünyasına girmiş ve Müslüman bilginler bu bilgilere kendi bilgilerini de katarak yeni ve daha

37

gelişmiş bir bilim ortaya çıkarmışlardır. Bu çevirilerin sonraki yüzyıllarda Endülüs

üzerinden Avrupa’ya girmesiyle orada aydınlanmanın fitili yakılacaktı.139

Me’mûn tercüme faaliyetlerinin yanında astronomik ölçümler doğru olsun diye

dünyadaki ilk140 rasathaneyi kuran kişidir. O, Bağdat’tan başka bir de Şam’da büyük bir

rasathane kurarak ölçümleri ve rasathaneyi bilim adamları ile birlikte bizzat yapıyordu.O

dönemde enlem ve boylam ölçülerine dayalı bir dünya haritası ve dünya coğrafyası yapmak için 70 kadar bilim adamını görevlendirmiş ve ölçümler için onları dünyaya dağıtmıştı. Onlar da o şartlar içerisinde gerçek ölçümlere dayanan ilk dünya haritasını

yapmışlardı.141

İlk zamanlarda bir tercüme bürosu ve bir kütüphane olarak kurulan Beytü’l- Hikme giderek fizikî ve fonksiyonel açıdan gelişip genişlemiş, özellikle pozitif ilimlerin araştırıldığı bir merkez ve bir eğitim kurumu haline gelmiştir. 500 yıldan fazla İslâm ilim

dünyasına kaynak teşkil eden bu merkez 1258’de Hülâgû tarafından yakılıp yıkılmıştır.142

Me’mûn’un hilafeti döneminde dünyaya gelen Ebû Ya‘lâ, Me’mûn’un öldüğü 218 yılında sekiz yaşında bir çocuktu. Me’mûn’un iktidarda bulunduğu bu dönem İslam dünyasında Mu‘tezile’nin görüşlerinin revaçta olduğu bir zamandır. Bu dönemde Mu‘tezile adeta hadisçilere savaş açmış ve yine bu dönemde Mu‘tezile görüşlerini kabul etmeyenlere bizzat devlet eliyle işkence edilmiştir. Mihne adı verilen bu dönemin, hicri üçüncü asrın ilmi yapısına müsbet ve menfi tesirleri olmuştur. Menfi etki olarak hadisçilerin baskı altında tutulması, karşı çıkanlara eziyet edilmesi, Mu‘tezili anlayışın ilmi kıstas olarak kabul edilmesi ve bu karışık ortamdan faydalanmak isteyen bazı kesimlerin de hadis uydurmaları sayılabilir. Müsbet tesir olarak da zulme uğrayan muhaddislerin toplum tarafından kabul görerek hadise ve sünnete sarılmanın yaygınlaşması ve bunun sonucunda muhaddislerin hadis telifine hız vermeleri sayılabilir. Bu çalışmalar sayesinde, sahih ve sahih olmayan rivayetlerin ayrıştırılarak kıymetli

139 Kaya, Mahmut, “Beytülhikme” DİA, VI, 88-90; Erdem, Gazi, “İslam Kültür Tarihinin İlk İlimler Akademisi: Beytü’l-Hikme”, Dini Araştırmalar, Ocak - Haziran 2013, Cilt: 16, Sayı: 42, s. 57-77; http://turkbilimi.com/memun-832de-beytul-hikme-bilgelik-evi-adli-bir-akademi, (13/11/2017).

140 Bu düşünce Fuat Sezgin’e aittir.

141 Kaya, “a.g.m.” DİA, VI, 89; Erdem, a.g.m, Dini Araştırmalar, Ocak - Haziran 2013, Cilt: 16, Sayı: 42, s. 57-77; http://www.skylife.com/tr/2013-11/islam-bilim-ve-teknoloji-tarihi-muzesi, (18/12/2017), Fuat Sezgin’le yapılan bir söyleşide Fuat Sezgin’in düşünceleri.

38

eserlerin kaleme alınması, sadece ahkâm rivayetlerinin toplandığı kitapların yazımına önem verilmesi, tabakat, cerh-ta‘dîl eserleriyle ilim adamlarından bazılarına ait bilgilerin

kayıt altına alınarak korunması da bu dönemin olumlu gelişmelerinden sayılabilir.143

Mihne adı verilen bu baskılar hadisçileri yıldıramamış tam aksine hadis âlimleri sonraki dönemlerde iz bırakacak en güzel eserleri telif etmişlerdir. Ebû Ya‘lâ da mihnenin devam ettiği diğer halifeler döneminde ilmi çalışmalarına devam etmiş ve bu siyasi çekişmelerin devam ettiği ortamda kendisini geliştirerek sonraki dönemlerde kendinden bahsedilecek önemli eserler kaleme almıştır.

Ebû Ya‘lâ bir asıra yakın bir hayat sürmüştür. Elbette bu kadar uzun süre hayat yaşayan birisi birçok siyasi entrika, toplumsal olaylar, kargaşalar, bunalımlar görmüştür. Ebû Ya‘lâ gibi âlim birisinin böylesi olaylardan tamamen uzak durduğu düşünülemez. Mutlaka etrafında olan olaylarla ilgili insanların ona soruları olmuş, o da halkın

sorularına fetvalar vermiştir. Ne yazık ki bu kadar uzun bir hayat yaşamış olan Ebû Ya‘lâ

ile ilgili elimizde bunları gösterecek bilgiden mahrumuz.

Ebû Ya‘lâ’nın yaşadığı şehir olan Musul’un o dönemde önemli bir ilim merkezi olduğunu görmekteyiz. Buranın âlimlerinden ve onların kütüphanelerinden ilim tahsil etmek için Musul’a ilim talebelerinin geldiğini anlamaktayız. Kaynaklarda, fazilet ve ilim sahibi bir insan olarak tanınan matematikçi ve astrolog Ali b. Ahmed el-İmranî’den (ö. 344/956) insanların ilim öğrenmek ve zenginliğiyle ünlü kütüphanesinden faydalanmak

için uzak beldelerden Musul’a geldikleri kayıtlıdır.144 İslam tarihinde ilk Darü’l-İlim

Ebü'I-Kâsım Ca‘fer b. Muhammed b. Hamdân el-Mevsılî (ö. 323/935) tarafından

Musul'da kurulmuştur.145

Ortaçağ'da Musul'da Kur'an ilimlerinden tıp, matematik ve astronomiye kadar değişik ilim ve sanat dallarında temayüz eden ve Mevsılî nisbesiyle anılan birçok âlim ve sanatkâr yetişmiştir. Bunlardan bazılarını şöylece sıralayabiliriz: Muhaddis Abdülaziz b. Hayyan b. Câbir (ö. 261/875), Ali b. Harb et-Tâî (ö. 265/878), Ebû Bekir Sevâb b. Yezîd b. Sevâb (ö. 321-330), Muâfâ b. İmran (ö. 185/801), Ebû Ya‘lâ el-Mevsılî (ö. 307/919), Ömer b. Bedr (ö. 622/1225), fakih Abdullah b. Mahmud (ö. 683/1284), fakih

143 Dinçoğlu, Mehmet, Ebû Dâvûd’un Sünen’i, TDVY, Ankara, 2012, s. 26. 144 Erdem, Sargon , “Ali b. Ahmed el-İmrânî” DİA, II, 381.

39

Abdürrahim b. Muhammed (ö. 671/1272), tarihçi Yezîd b. Muhammed el-Ezdî (ö. 334/945), Abbâsîler döneminin en tanınmış musikişinas ve muğannilerinden İbrahim el- Mevsılî (ö. 188/804) ile oğlu İshak el Mevsılî (ö. 235/850), ilk devir sufilerinden

Abdullah b. Hubeyk ile Feth el-Mevsılî el-Kebir (ö. 170/786) ve es-Sağir(ö. 220/835),

matematikçi ve astrolog Ali b. Ahmed el-İmranî (ö. 344/956), göz hekimi Ammâr b. Ali (ö. 400/1010), dil ve edebiyat âlimi İbn Cinnî ( ö. 321 933), İbn Ebû Asrun (ö. 585/1189),

İbn Danyal (ö. 711/1311) ve kıraat âlimi Muhammed Şu'le el-Mevsılî (ö. 656/1258).146

Verilen bilgilerden de anlaşıldığı gibi Ebû Ya‘lâ’nın yaşadığı dönemde mihne gibi olumsuz bazı olayların yanında Abbâsî Devleti ilmi yönden birçok konuda ilerleme kaydetmiş ve Musul da bu ilerlemeden gerekli payını almıştır.

Benzer Belgeler