• Sonuç bulunamadı

B. YAŞADIĞI DÖNEMDE HUZEYFE YEMÂN’IN TOPLUMDAKİ YERİ

3. İlmî Alanda Huzeyfe b Yemân

Savaş meydanlarında kahramanca savaşıp, halkı adil bir şekilde yöneten Huzeyfe b. Yemân, bu hizmetlerinin yanı sıra ilmî alanda da sahabenin güzide simalarından birisi olarak ön plana çıkmıştır.

Kur’an, hadis ve fıkıh alanlarında ilme yaptığı katkılar oldukça büyüktür. Şimdi Huzeyfe’nin dini alanda sahip olduğu bilgiyi ve dini ilimlere katkısını anlatmaya çalışacağız.

a. Kur’an ve Kıraat Bilgisi ve Kur’an’a Hizmetleri

Huzeyfe b. Yemân’ın, Kur’an ve kıraat bilgisi, Kur’an’ı tefsir etmesi ve Kur’an’a yaptığı pek çok hizmet onu diğer sahabiler arasında ön plana çıkarmıştır.

Huzeyfe, diğer sahabiler gibi Hz. Peygamber (a.s.)’e inen vahyi dinlemiş, onu bellemeye ve hayatına aktarmaya gayret etmiş bir kişidir. Hz. Peygamber (a.s.) kendisine inen ayetleri sahabilere okuyordu. Sahabiler de nazil olan ayetleri ezberlemeye ve uygulamaya çalışırlardı. Sahabe içerisinde kendilerine “kurra” denilen hafız okuyucular mevcuttu. Abdullah b. Mes’ûd (v.32/652), Ebu’d-Derdâ (v.32/652), İbn Abbas (v.68/687) ve Salim (v.106/724) bunlardan birkaçıdır.

Yine sahabe içerisinde Kur’an-ı tefsir edebilecek yeterlilikte kişiler bulunmaktaydı. Râşit halifeler, Abdullah b. Mes’ûd, Abdullah b. Abbas, Ubey b. Ka’b (v.19/640), Zeyd b. Sâbit (v.45/665), Ebû Musa el-Eşarî (v.44/654) gibi sahabiler Kur’an-ı tefsir etmekle meşhur olmuş kişilerdir.220

Huzeyfe, her ne kadar karşımıza fitneleri ve münafıkları en iyi bilen kişi ve Hz. Peygamber (a.s.)’in sırdaşı olarak çıksa da onun kıraat bilgisi de oldukça iyi idi.

O, Hz. Peygamber (a.s.)’den “Kur’an, yedi kıraat üzerine nazil olmuştur”221 hadisini rivayet eden kişi idi. Bununla birlikte Huzeyfe, farklı kıraatlerin Müslümanlar arasında ihtilaflara dönüşüp ümmetin fitneye düşmemesi için Hz. Osman (r.a.)’a müracaat ederek kıraat ihtilaflarının ortadan kaldırılmasını istemiştir. Huzeyfe bunu,

220

Zehebî, et-Tefsir ve’l-Müfessirûn, Beyrut 1976, I, 63.

221

ihtilafların fitneye dönüşmemesi ve Müslümanların ehli kitap gibi olmaması için yapmıştır.222

Huzeyfe’yi böyle bir düşünceye sevk eden durum karşılaştığı şu hadisedir. Azerbaycan ve Ermenistan seferlerine katılan Huzeyfe, fethe katılan askerler arasında Kur’an-ı Kerim’i okuma hususunda ihtilaf meydana geldiğini görür. Bunun İslam dini ve Müslümanlar açısından iyi olmayacağını düşünerek bu durumu Hz. Osman (r.a.)’a bildirir.223

Hatırlanacağı üzere Hz. Ebû Bekir (r.a.) döneminde Zeyd b. Sâbit başkanlığında oluşturulan bir heyet tarafından Kur’an toplanmış ve iki kapak arasına alınmıştır. Fetihlerin çoğalıp, farklı beldelerin İslam coğrafyasına katılması neticesinde özellikle Hz. Osman (r.a.) zamanında kıraat farklılıklarından dolayı Kur’an üzerinde ihtilaflar hatta tartışmalar ortaya çıkmaya başlamıştır. Katılmış olduğu seferlerde bu durumu gören Huzeyfe, bunun son derece tehlikeli olduğunu sezmiş ve ümmetin geleceği açısından Hz. Osman (r.a.)’a bu hususta elini çabuk tutmasını söylemiştir.

Durumun önemini anlayan Hz. Osman (r.a.)’ın emri ile Kur’an-ı Kerim, oluşturulan heyet tarafından Kureyş lehçesi ile daha önce oluşturulan nüsha üzerine çoğaltılmaya başlanmıştır. Ubey b. Ka’b, Kur’an’ı okuyor, Zeyd b. Sâbit ise okunan Kur’an ayetlerini yazıya geçiriyordu. Böylece kısa zamanda 31/651 yılında dört nüsha meydana getirildi. Oluşturulan nüshalardan bir tanesi halifenin yanında kalırken diğerleri Şam, Kûfe ve Basra gibi dönemin ilim merkezlerine gönderildi. Geri kalan nüshaların ise yakılması emredildi.224

Kur’an’ın çoğaltılması ve kıraat ihtilaflarının ortadan kaldırılması hususundaki gayreti, Huzeyfe’nin basiretini ve ileri görüşlülüğünü çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır.

Kıraatlerin birleştirilmesi hususu son derece önemliydi. Yaşanan hadiseler bunu adeta gerekli kılıyordu. Nitekim Abdullah b. Mes’ûd (v.32/652), kıraat konusunda Zeyd b. Sâbit’e uymayı ilk zamanlar bir takım nedenlerden dolayı kabul etmemiştir. Hz. Osman (r.a.)’ın meydana getirilen mushafları çeşitli şehirlere göndermesinden sonra

222

İbnü’l-Cezerî, Ebu’l-Hayr Muhammed b. Muhammed el-Cezerî (v.833/1429), en-Neşr fi’l-Kıraati’l-

Aşr, Dımeşk, 1345, I, 7.

223

Zerkeşî, el-Burhan fî Ulûmi’l-Kur’an, I, 236.

224

Abdullah b. Mes’ûd bu düşüncesinden vazgeçmiştir. Zira Abdullah b. Mes’ûd, Kur’an’ın muhtelif kıraatler üzerine inmiş olduğunu bilmekteydi. Bu sebeple bir tek kıraate indirgemeyi kabul etmemişti. Hatta bu hususta bir keresinde, Zeyd b. Sâbit ile ilgili olarak, herhangi bir kimsenin kıraati üzerine okumak Zeyd’in kıraati üzerine okumaktan daha iyidir. Vallahi ben Hz. Peygamber (a.s.)’den tam yetmiş sûre ezberledim. O zaman Zeyd b. Sâbit kâkülleri ile çocuklar arasında oynuyordu, dedikten sonra bulunduğu meclisten kalkıp gitmişti.225

Bu hadise de gösteriyor ki, sahabe tarafından bu konuya gösterilen itina birbirleri arasında kırgınlığa varan konuşma ve münakaşalara dahi sebep oluyordu. Huzeyfe’nin ihtilafların kaldırılması konusundaki düşüncelerinin haklılığı burada ortaya çıkıyor. Öyle ki Kûfe halkı Abdullah b. Mes’ûd’un kıraatini benimserken, Basralılar ise Ebû Musa el-Eşarî’nin kıraatini beğenmekteydiler. Bu durum iki şehir halkı arasında adeta kıraat hususunda bir yarışma içerisinde olduklarını gösteriyordu. Basiret sahibi bir kişi olan Huzeyfe ise bu durumu beğenmiyor ve hoş karşılamıyordu. Bu konuda tedirginlik yaşayan Huzeyfe bir keresinde: “Basralılar Ebû Musa kıraatini, Kûfeliler ise Abdullah

b. Mes’ûd kıraatini beğenirler. Eğer sağ olarak emîru’l-mü’minin’e yetişirsem onlardan bunları ortadan kaldırmasını isteyeceğim.” demiştir. Orada bulunan Abdullah b.

Mes’ûd, Huzeyfe b. Yemân’a ağır bir cevap vermiş fakat Huzeyfe buna karşılık vermemiştir.226

Huzeyfe’nin düşündüğü ve çözmek için çaba sarfettiği bu sorunu Hz. Osman’ında düşündüğünü rivayetlerden anlıyoruz. Ancak bunun gerçekleştirebilmek için birilerinin kendisine destek olmasını bekliyordu. Huzeyfe’nin bu husustaki teklifi onu cesaretlendirmiştir.

Ebû Kılâbe anlatır: Hz. Osman’ın halifeliği döneminde herkes farklı farklı kıraatlere göre okuyor, muallimlerin sesleri yükseliyor ve halk arasında bir kargaşa ortamı oluşuyordu. Bu durum Hz. Osman’a ulaşınca, siz benim yanımda böyle iseniz uzak beldelerdeki insanların hali nasıldır? Ey Muhammed (a.s.) ümmeti bir araya gelip bu insanlara önder olacak bir kıraati benimseyin,227 diye sitem etti.

225

İbn Sa’d, et-Et-Tabakâtü’l-Kübrâ, II, 344; İbn Abdilber, el-İstiâb, II, 315.

226

Ebû Dâvud, es-Sünen, Kitâbü’l-Mesâhif, 13.

227

Yaşanan bu hadise gösteriyor ki Huzeyfe b. Yemân’ın son derece titiz olduğu bu husus basite alınıp üstünden geçilecek bir konu değildir. Bu durumun farkında olan Huzeyfe, ihtilafların daha fazla büyümemesi için, halifeye müracaat ederek bir an önce bu konunun açıklığa kavuşturulmasını ondan istemiştir. Uyarıları dikkate alan Hz. Osman (r.a.), oluşturduğu heyetle bu konuyu çözümlemiştir. Böylece Huzeyfe b. Yemân’ın dikkati ve basireti sayesinde Müslümanlar arasında daha büyük sıkıntılara sebep olacak bir konu çözüme kavuşmuştur.

Huzeyfe, kıraat ilminin yanı sıra Tefsir ilminde de temayüz etmiş ve Kur’an-ı Kerim’in bazı ayetlerini tefsir etmiştir. Aşağıda bu konuyla ilgili rivayetler sıralanmıştır.

ﺓﹶﻼﺼﻟﺍﻭ ﹺﺮﺒﺼﻟﺎﹺﺑ ﹾﺍﻮﻨﻴﻌﺘﺳﺍﻭ

“Sabır ve namazla yardım isteyin”228 ayetini tefsir ederken Huzeyfe: “Hz. Peygamber (a.s.) sıkıntılı olduğu zamanlarda namaza dururdu, diyerek sıkıntılı bir işle karşılaşınca namaz kılınması gerektiğini vurgulamıştır.”229

ﻪﻴﹶﻟﹺﺇ ﹶﻝﹺﺰﻧﹸﺃ ﺎﻤﹺﺑ ﹸﻝﻮﺳﺮﻟﺍ ﻦﻣﺁ

ﹶﻥﻮﻨﻣﺆﻤﹾﻟﺍﻭ ﻪﺑﺭ ﻦﻣ

Huzeyfe, “Peygamber Allah’tan kendisine indirilene iman etti, müminler de …”230 ayetleri hakkında Peygamber efendimiz (a.s.)’in şöyle buyurduğunu nakletmektedir. “Biz (diğer ümmetlerden olan) insanlara üç haslet ile üstün kılındık; Yeryüzünün

tamamı bize mescid kılındı, onun toprağı bize temiz kılındı ve saflarımız meleklerin safları gibi kabul edildi. Bana, Bakara sûresinin sonundaki bu ayetler arşın altındaki bir hazineden verildi ki, onlar ne benden önce ne de benden sonra başka bir kimseye verilmiş değildir.”231

ﻚﺌـﹶﻟﻭﹸﺃﻭ ﹺﺮﹶﻜﻨﻤﹾﻟﺍ ﹺﻦﻋ ﹶﻥﻮﻬﻨﻳﻭ ﻑﻭﺮﻌﻤﹾﻟﺎﹺﺑ ﹶﻥﻭﺮﻣﹾﺄﻳﻭ ﹺﺮﻴﺨﹾﻟﺍ ﻰﹶﻟﹺﺇ ﹶﻥﻮﻋﺪﻳ ﹲﺔﻣﹸﺃ ﻢﹸﻜﻨﻣ ﻦﹸﻜﺘﹾﻟﻭ

ﹶﻥﻮﺤﻠﹾﻔﻤﹾﻟﺍ ﻢﻫ

Huzeyfe, “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü nehyeden bir topluluk

bulunsun. İşten onlar kurtuluşa erenlerdir.”232 ayetini tefsir ederken, Hz. Peygamber

228

Bakara 2/45.

229

Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V, 388.

230

Bakara 2/285-286.

231

Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V, 383.

232

(a.s.)’in şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Nefsim, kudret elinde olan Allah’a yemin

ederim ki, ya iyiliği emreder kötülükten sakındırırsınız ya da Allah (c.c.) üzerinize azap gönderir, ondan kurtulmak için Allah (c.c.)’a yalvarırsınız da duanıza icabet edilmez.”233

ﹰﺎﺜﻳﺪﺣ ﻪﹼﻠﻟﺍ ﹶﻥﻮﻤﺘﹾﻜﻳ ﹶﻻﻭ ﺽﺭَﻷﺍ ﻢﹺﻬﹺﺑ ﻯﻮﺴﺗ ﻮﹶﻟ ﹶﻝﻮﺳﺮﻟﺍ ﹾﺍﻮﺼﻋﻭ ﹾﺍﻭﺮﹶﻔﹶﻛ ﻦﻳﺬﱠﻟﺍ ﺩﻮﻳ ﺬﺌﻣﻮﻳ

“Küfür yoluna sapıp Peygamberi dinlemeyenler, o gün yerin dibine batırılmayı

temenni ederler ve Allah’tan hiçbir haberi gizleyemezler”234 ayetini tefsir ederken Huzeyfe, şöyle söylemektedir: “Allah (c.c.)’a dünyada kendisine mal-mülk verdiği bir

kul getirilir, Allah (c.c.) kendisine sen dünyada ne yaptın? diye sorar. O kişi de senin verdiğin malı insanlara dağıttım, der. Allah (c.c.), ona insanlara vermektense bana vermen daha doğru olmaz mıydı? der.” 235 Bununla Huzeyfe, insanların Allah (c.c.)’tan hiçbir sözü gizleyemeyeceklerini vurgulamıştır.

ﺔﹶﻟﹶﻼﹶﻜﹾﻟﺍ ﻲﻓ ﻢﹸﻜﻴﺘﹾﻔﻳ ﻪﹼﻠﻟﺍ ﹺﻞﹸﻗ ﻚﻧﻮﺘﹾﻔﺘﺴﻳ

“Senden fetva istiyorlar. De ki: kelâle236 konusundaki fetvayı size Allah veriyor…”237 bu ayet nazil olduğunda Huzeyfe, Hz. Peygamber (a.s.)’in yanında bulunuyordu. Daha sonra Hz. Ömer döneminde kelâle hususundaki bir anlaşmazlıktan dolayı Halife Ömer onu çağırtmış ve ona bu konuyu sormuştur. Huzeyfe de bu konu hakkında Hz. Ömer (r.a.)’i bilgilendirmiştir.238

ﹶﺔﹶﻠﻴﺳﻮﹾﻟﺍ ﻪﻴﹶﻟﹺﺇ ﹾﺍﻮﻐﺘﺑﺍﻭ ﻪﹼﻠﻟﺍ ﹾﺍﻮﹸﻘﺗﺍ ﹾﺍﻮﻨﻣﺁ ﻦﻳﺬﱠﻟﺍ ﺎﻬﻳﹶﺃ ﺎﻳ

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve ona yaklaşmaya yol arayın.”239 Ayetinde ki vesile kelimesini Allah (c.c.)’a yakınlık (kurbet) olarak tefsir etmiştir.240

ﹶﻥﻭﺮﻓﺎﹶﻜﹾﻟﺍ ﻢﻫ ﻚﺌـﹶﻟﻭﹸﺄﹶﻓ ﻪﹼﻠﻟﺍ ﹶﻝﺰﻧﹶﺃ ﺎﻤﹺﺑ ﻢﹸﻜﺤﻳ ﻢﱠﻟ ﻦﻣﻭ

233

Tirmizi, es-Sünen, Kitâbü’l-Fiten, 9.

234

Nisa 4/42.

235

Hâkim, el-Müstedrek, II, 306.

236

Kelâle: Babası ve çocuğu olmayan mûris.

237

Nisa 4/176.

238

İbrahim, Muhammed Ali, Huzeyfetü’l-Yemân, 288.

239

Maide 5/35.

240

“Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.”241 ayetinin muhatabının İsrailoğulları olduğunu ifade etmekle birlikte Müslümanları da ilgilendirdiğini söyleyerek Müslümanları onlar gibi olmamaları için uyarmıştır.242

ﻳ ﻦﻣ ﹾﺍﻮﻨﻣﺁ ﻦﻳﺬﱠﻟﺍ ﺎﻬﻳﹶﺃ ﺎﻳ

ﺔﱠﻟﺫﹶﺃ ﻪﻧﻮﺒﺤﻳﻭ ﻢﻬﺒﺤﻳ ﹴﻡﻮﹶﻘﹺﺑ ﻪﹼﻠﻟﺍ ﻲﺗﹾﺄﻳ ﻑﻮﺴﹶﻓ ﻪﹺﻨﻳﺩ ﻦﻋ ﻢﹸﻜﻨﻣ ﺪﺗﺮ

ﺓﺰﻋﹶﺃ ﲔﹺﻨﻣﺆﻤﹾﻟﺍ ﻰﹶﻠﻋ

ﹴﻢﺋﻵ ﹶﺔﻣﻮﹶﻟ ﹶﻥﻮﹸﻓﺎﺨﻳ ﹶﻻﻭ ﻪﹼﻠﻟﺍ ﹺﻞﻴﹺﺒﺳ ﻲﻓ ﹶﻥﻭﺪﻫﺎﺠﻳ ﻦﻳﹺﺮﻓﺎﹶﻜﹾﻟﺍ ﻰﹶﻠﻋ

“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki, Allah, sevdiği ve

kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. Bunlar Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar.”243 Huzeyfe, bu ayetin tefsirini yaparken hiçbir Müslüman’a nefsini zelil etmesi yakışmaz deyince etrafındakiler, kişi nasıl olur da nefsini zelil eder diye sorarlar. O da, kişi kendini belaların içine atarak ve üstesinden gelemeyeceği işlere girerek nefsini zelil eder, diye cevap verir.

ﺗ ﹾﻥﹺﺇ

ﻢﻬﺑﱢﺬﻌ

ﹾﻥﹺﺇﻭ ﻙﺩﺎﺒﻋ ﻢﻬﻧﹺﺈﹶﻓ

ﻢﻴﻜﺤﹾﻟﺍ ﺰﻳﹺﺰﻌﹾﻟﺍ ﺖﻧﹶﺃ ﻚﻧﹺﺈﹶﻓ ﻢﻬﹶﻟ ﺮﻔﻐﺗ

“Eğer kendilerine azap edersen şüphesiz onlar senin kullarındır (dilediğini

yaparsın). Eğer onları bağışlarsan şüphesiz sen izzet ve hikmet sahibisin dedi.”244

Huzeyfe, bu ayeti tefsir ederken şu rivayeti nakletmiştir: Bir gün Hz. Peygamber (a.s.) yanımızdan ayrılıp, uzun süre dönmedi. Biz onun bir daha dönmeyeceğinden endişelendik. Yanımıza geldiği zaman, secdeye kapandı ve uzunca bir düre secdeden başını kaldırmadı. Acaba ruhunu teslim mi etti diye endişelendik. Başını kaldırınca, “Rabbim ümmetim hakkında bana danışıp, onlara ne yapayım dedi. Ben onlar senin

yarattıkların, neyi dilersen onu yaparsın ya Rabbi, dedim. Aynı soruyu ikinci kez sordu. Ben aynı cevabı verince bana, ben seni ümmetin konusunda üzmeyeceğim, dedi ve ümmetimden yetmiş bin kişinin cennete hesapsız gireceğini ayrıca o yetmiş bin kişi ile birlikte yetmiş bin kişinin daha hesapsız cennete gireceğini bana müjdeledi. Ardından,

241

Maide 5/44.

242

Hâkim, el-Müstedrek, II, 312.

243

Mâide 5/54.

244

bana dua et, duan kabul olacak. İste, istediğin verilecek, buyurdu. Bana istediğim her şeyi vereceğini vaad etti. Bunlar arasında ümmetimin affedileceği müjdesi de vardı.”245

ﻑﺍﺮﻋَﻷﺍ ﻰﹶﻠﻋﻭ ﺏﺎﺠﺣ ﺎﻤﻬﻨﻴﺑﻭ

ﻢﻫﺎﻤﻴِﺴﹺﺑ ﻼﹸﻛ ﹶﻥﻮﹸﻓﹺﺮﻌﻳ ﹲﻝﺎﺟﹺﺭ

“İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A'râf üzerinde de

herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde (girmeyi) umarak cennet ehline: Selâm size! diye seslenirler.”246

Huzeyfe bu ayette geçen A'râf ashabını, günahları ve sevapları birbirine eşit kimseler diye tefsir etmiştir.247

ﹶﻥﺎﻤﻳَﻷﺍ ﹾﺍﻮﻀﹸﻘﻨﺗ ﹶﻻﻭ ﻢﺗﺪﻫﺎﻋ ﺍﹶﺫﹺﺇ ﻪﹼﻠﻟﺍ ﺪﻬﻌﹺﺑ ﹾﺍﻮﹸﻓﻭﹶﺃﻭ

ﱠﻥﹺﺇ ﹰﻼﻴﻔﹶﻛ ﻢﹸﻜﻴﹶﻠﻋ ﻪﹼﻠﻟﺍ ﻢﺘﹾﻠﻌﺟ ﺪﹶﻗﻭ ﺎﻫﺪﻴﻛﻮﺗ ﺪﻌﺑ

ﺎﻣ ﻢﹶﻠﻌﻳ ﻪﹼﻠﻟﺍ

ﹸﻠﻌﹾﻔﺗ

ﹶﻥﻮ

“Antlaşma yaptığınız zaman, Allah'ın ahdini yerine getirin ve Allah'ı üzerinize

şahit tutarak, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Şüphesiz Allah, yapacağınız şeyleri pekiyi bilir.”248 ayetini tefsir ederken Huzeyfe, Hz. Peygamber (a.s.)’in “Kim yerine getirmek istemediği halde bile bile birine şart koşarsa o, komşusunun hakkına tecavüz eden kimse gibidir.”249 rivayetini nakletmiştir.

ﹰﻻﺎﹶﻘﹾﺛﹶﺃﻭ ﻢﻬﹶﻟﺎﹶﻘﹾﺛﹶﺃ ﻦﹸﻠﻤﺤﻴﹶﻟﻭ

ﺘﹾﻔﻳ ﺍﻮﻧﺎﹶﻛ ﺎﻤﻋ ﺔﻣﺎﻴﻘﹾﻟﺍ ﻡﻮﻳ ﻦﹸﻟﹶﺄﺴﻴﹶﻟﻭ ﻢﹺﻬﻟﺎﹶﻘﹾﺛﹶﺃ ﻊﻣ

ﹶﻥﻭﺮ

“(Fakat gerçek şu ki) elbette kendi yüklerini (veballerini), kendi yükleriyle

birlikte nice yükleri taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.”250 ayetini Huzeyfe, Hz. Peygamber (a.s.)’in şu hadisi

şerifi ile tefsir etmiştir. “Kim hayır yolunda bir çığır açarsa, o hayır devam ettiği sürece

o kimse için bir pay vardır. Kim de şer yolunda bir çığır açarsa o şer devam ettiği sürece o kimse için de bir pay vardır.”251

245

Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V, 393.

246

A’raf 7/46.

247

Hâkim, el-Müstedrek, II, 320.

248

Nahl 16/91.

249

Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V, 404.

250

Ankebut 29/13.

251

Huzeyfe b. Yemân, ayetleri tefsir ederken genellikle Hz. Peygamber (a.s.)’in rivayetlerinden istifade etmiştir. Bu yöntemle Huzeyfe, hem ayetlerin doğru anlaşılmasına yardımcı olmuş hem de Hz. Peygamber (a.s.)’in hadislerini, uygulamalarını ve tefsir metodunu daha sonraki nesillere aktarmıştır. Böylece Hz. Peygamber (a.s.)’in sünnetinin yanı sıra Allah (c.c.)’ın kitabı Kur’an’a da büyük hizmetleri olmuştur.

b. Hadis ve Sünnet Bilgisi ve Bu İlme Katkısı

Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinin vahiy kâtipleri tarafından kayıt altına alınması ve Allah (c.c.)’ın onları muhafaza edeceğine dair vadinin olması sebebiyle ayetlerin sıhhatli bir şekilde muhafaza edilmesi hususunda herhangi bir endişe söz konusu değildir. Hz. Peygamber (a.s.)’in sözlerine ve hadislerine gelince onların muhafazası için mutlaka ezberlenmesi gerekiyordu. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.) onların Kur’an ayetleri ile karıştırılma ihtimalini göz önüne alarak, geçici olarak ayetler gibi yazılmasına müsaade etmemiştir. Sahabe-i kiram Hz. Peygamber (a.s.)’in ağzından çıkan her sözü, yapmış olduğu her davranışı mutlaka ezberliyor, benliğine yerleştiriyor ve duyduğu andan itibaren diğer sahabilere aktarmaya gayret sarf ediyordu. Huzeyfe b. Yemân, Hz. Peygamber (a.s.)’in hadislerini en çok ezberleyip rivayet eden sahabilerden birisiydi. Huzeyfe b. Yemân’ın sünnet ve hadis bilgisi, bu ilmin gelişmesi ve toplum nezdinde değer kazanması açısından son derece önemlidir. Huzeyfe, tekrarları ile birlikte 225 hadis rivayet ederek hadis rivayet eden sahabeler arasında 18. sırada yer almıştır.252 Onun en çok hadis rivayet eden sahabiler arasında yer almasının pek çok sebebi vardır. Bu sebepler arasında zekâsının iyi olması, Hz. Peygamber (a.s.) ile uzun süre birlikte olması, Hz. Peygamber (a.s.)’e çok soru sorması, Hz. Peygamber (a.s.)’in büyük sahabe topluluklarına yapmış olduğu konuşmalara ve hutbelerine şahit olması, kendisi dışındaki diğer sahabilerin sormuş olduğu suallere ve Hz. Peygamber (a.s.)’in onlara vermiş olduğu cevaplara dikkatli bir şekilde kulak vermesi, Hz. Peygamber (a.s.)’in bizzat onunla konuşup ona bir şeyler öğretmesi ve birtakım sırlarını onunla paylaşması sayılabilir.

Huzeyfe b. Yemân, hadisleri rivayet ederken bazı hususlarda son derece titiz davranmıştır. Hz. Peygamber (a.s.)’in vefatından sonraki dönemde fetihlerin artması

252

sebebiyle sahabiler muhtelif beldelere dağılmışlardır. Gittikleri beldelerdeki halka İslam dinini, helalleri, haramları kısaca ilahi emirleri öğretmişlerdir. Huzeyfe de bu kutsal görevi yerine getiren seçkin insanlardan birisiydi. O, İran ve Irak taraflarına giderek oradaki fetih hareketlerine katılmış, orduda asker ve komutan olarak görev almasının yanı sıra hayatı boyunca Hz. Peygamber (a.s.)’in hadislerini aktarmayı ve eğiticilik yapmayı asla terk etmemiştir. O, hadisleri rivayet ederken doğruluktan asla taviz vermemiş, onları Hz. Peygamber (a.s.)’den duyduğu gibi aktarmaya gayret etmiş ve asla hevasına göre davranmamıştır. Rivayet ettiği hadisleri ezberlemiş ve naklederken Kur’an’dan deliller getirmeyi de ihmal etmemiştir. Hz. Peygamber (a.s.)’den öğrendiği ve duyduğu her şeyi insanlara tebliğ etmeyi kendisine bir görev bilmiş ve bu işi severek yerine getirmiştir.

Rivayet ettiği hadislerin büyük bir çoğunluğunu bizzat Hz. Peygamber (a.s.)’den alan Huzeyfe, bir kısmını da Hz. Ömer (r.a) ve diğer sahabelerden almıştır.253 Fakat Hz. Peygamber (a.s)’in dışındaki sahabeden rivayet ettiği hadislerin adedi oldukça azdır.

Huzeyfe b. Yemân’ın hadis kitaplarında geçen, kendisinden rivayet edilen hadis sayısı ve kitaplardaki hadis adedi şu şekildedir.

Buhârî ve Müslim’in Sahihlerinde geçen yani muttefekun aleyh olan hadis adedi 12’dir. Sadece Buhârî’nin rivayet ettiği hadis adedi 13, Müslim’in tek başına Huzeyfe’den rivayet ettiği hadis sayısı 22’dir. Bunların dışında, Ebû Dâvud 29, Tirmizî 22, Nesâî 40, İbn Mâce 31, Ahmed b. Hanbel 223, İbn Hıbbân 57 ve Hâkim 84 adet olarak Huzeyfe’den rivayet edilen hadislere eserlerinde yer vermişlerdir.254

Başta sahabenin ileri gelenleri olmak üzere, İslamî ilimlerle uğraşan sahabe ve tabiinden pek çok ilim adamı Huzeyfe’den hadis rivayetinde bulunmuşlardır. Ondan hadis rivayet eden sahabelerin arasında Ömer b. Hattâb, Ali b. Ebî Tâlib, Ammâr b.Yâsir, Enes b. Mâlik, Abdullah b. Ömer, Câbir b. Abdullah, Ukbe b. Amr, Abdullah b. Zeyd, Tufeyl b. Abdullah, Cündeb b. Abdullah, Saîd b. el-As, Târık b. Şihâb, Amr b. Suley’ bulunmaktadır.255

Huzeyfe’den hadis rivayetinde bulunan tabiin âlimleri arasında, Alkame b. Kays, Amr b. Ubey, Sıla b. Züfer, Rebi’ b. Hıraş, Hemmâm b. el-Hâris, Zeyd b. Vehb, Süleyk

253

İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzîb, II, 220.

254

İbrahim, Muhammed Ali, Huzeyfetü’bnü’l-Yemân, 155.

255

b. Meşhel, Abdurrahman b. Ebî Leyla, Bilal b. Yahya, Zir b. Hubeyş, Abdullah b. Ğâlib, Yezid b. Şureyk, Vâsıl b. Hıbbân, Ebû Burde b. Ebî Musa, Abdullah b. Akîm, Saîd b. el-Museyyeb, Abdullah b. Yesâr, Amr b. Hanzele, Abdurrahman b. Yezîd, Ebû Kallâbe, Muhammed b. Sîrîn, Selîme b. Esved yer almaktadır.256 Ayrıca Huzeyfe’nin oğulları Ebû Ubeyde, Simâk, Sa’d ve kızı Ümmü Selime de kendisinden hadis rivayetinde bulunmuşlardır.

Huzeyfe b. Yemân’ın rivayet ettiği hadisler mahiyet ve konu bakımından oldukça farklılık arz etmektedir. Huzeyfe’nin, herkes Hz. Peygamber (a.s)’e hayırdan sorarken, ben ise olacak şerlerden sorardım,257 sözü onun rivayet ettiği hadislerin mahiyetini ortaya koyması bakımından son derece önemlidir. Huzeyfe’nin rivayet ettiği hadislere bakıldığı zaman, genellikle fitne ve münafıklar hakkında olduğu görülür. Ayrıca Hz. Peygamber (a.s) ile beraberliği esnasında meydana gelen olaylarla ilgili hadislerin yanı sıra tahâret, namaz, infak vb. fıkhî konular ve ahlaka dair hadisler mevcuttur. Örneğin namazdan zekâta, oruçtan mirasa, kıyamet alametlerinden giyinme ve süslenme adabına, yeme içme usullerinden manevi hastalıkların tedavisine, cihattan yönetime kadar hayatın her alanı ile ilgili Huzeyfe’nin rivayet ettiği bir hadis bulmak mümkündür.

Netice itibari ile Huzeyfe b. Yemân, İslam’ın her alanını ilgilendiren konuda hadis rivayetinde bulunmuştur. Muhtelif meselelerdeki problemlerin onun rivayet ettiği hadislerle çözüme kavuştuğu açık bir hakikattir.

c. Fıkıh Bilgisi ve Fıkıh İlmine Katkısı

Hz. Peygamber (a.s)’in vefatından sonra halifeler döneminde fetihlere hız verilmiştir. Halid b. Velid komutasında Şam’ın fethinden sonra Suriye, Lübnan, Ürdün ve Irak h.17. senede tamamen fethedilmiştir. Hicri 20. yılda da Mısır’ın fethi tamamlanmıştır. Bundan sonra Müslümanlar Mâverâünnehir bölgesine kadar uzanmışlardır. Bunun yanı sıra bir yandan Kuzey Afrika ve Endülüs (İspanya) fethedilirken, diğer yandan da Semerkant fethedilmiştir. Fetih için sefere çıkan İslam mücahitleri bazen bir er olarak bazen de bir komutan olarak hizmet görmüşlerdir. Müslümanlar, fethettikleri beldelerde ilk iş olarak mescitler inşa etmişler ve bu

256

İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzîb, II, 220.

257

mescitlerde o beldenin insanlarına Kur’an, sünnet ve İslam’ın esaslarını öğretmişlerdir.258

Bu fetihler neticesinde Medine ve Mekke’den sonra Kûfe, Basra, Mısır, Şam, el- Cezîre ve Horasan İslam mücahitleri tarafından birer ilim merkezi haline getirilen yerleşim yerlerindendir.259

Huzeyfe’nin bir yerleşim yeri olarak kurulmasında aktif rol oynadığı ve sonradan oluşturulan medreselerle bir ilim merkezi haline getirilen Kûfe şehrindeki on sekiz âlim sahabeden birisi de Huzeyfe b. Yemân’dır.260

Farklı beldelere ve yerleşim yerlerine giden Kur’an ve hadis muallimi sahabiler belde halkına Kur’an ve sünneti öğretirken aynı zamanda İslam fıkhını da öğretmişlerdir. Sahabe, Kur’an ve hadis ilimlerinde olduğu gibi fıkıh ilmi açısından farklı bilgi ve birikime sahipti. İlk “yedi grup” diye sıralanan sahabiler en fazla fetva veren sahabilerdir. Daha sonra ki on üç sahabe “orta derece” olarak isimlendirilmektedir. İçerisinde Huzeyfe b. Yemân’ın da bulunduğu geriye kalan yüz kadar fakih sahabeye ise “el-Mukıllûn” denilmektedir.261

Huzeyfe b. Yemân, fıkıh alanında her sahabiye nasip olmayacak bir ilmi yeterliliğe sahipti. Bu durumun pek çok sebebi vardır.

Huzeyfe b. Yemân, Hz. Peygamber (a.s.) ile uzun bir süre birlikte yaşamıştır. Bu birliktelik onu geniş bir bilgi, engin bir firaset ve muhtelif konularda tecrübe sahibi yapmıştır.

Hz. Peygamber (a.s.)’in sünnetine aşırı derecede bağlı bir kişidir.

Benzer Belgeler