• Sonuç bulunamadı

1.4. Çok Partili Dönemde Türkiye’de Dini Gelişmeler (1946-1950) 1.1947 CHP Kurultayı1.1947 CHP Kurultayı

1.4.5. Din Eğitimi Tartışmaları

1.4.5.1. İlkokullara Din Dersi Konması

1922 yılından itibaren mekteplerde din dersleri belli aralıklarla ve bazı düzenlemelerle sınırlandırılması birtakım dersler ise tamamen kaldırılmıştır (Parmaksızoğlu, 1966:55). 1927-1928 öğretim yılı başında ilkokullar için yeni bir müfredat programına geçilmiştir. Bu programa göre Din Dersleri 3.4.5. sınıflarda haftada birer saat olarak yer almıştır.

İbrahim Arvas’ın Türk-İslam İlahiyat Fakültesi Kanunu ve İmam-Hatip Orta ve Lise mekteplerinde din dersleri teklifi kanunu ve Fatih Gökmen ve Hamdi Şarlan tarafından Yüksek İslam Enstitüsü Kanunu ile diğer arkadaşlarıyla beraber ilk mekteplerde din tedrisatı için 3 Ocak 1948 tarihinde millet meclisine bir takrir verilmiştir. Ancak bu teklif 1 yıl boyunca MEB Tahsin Banguoğlu ve Maarif Encümen Reisi Suud Kemal Yetkin tarafından bekletilecektir. Arvas’ın teklifinde maksadın ‘dindar vatandaşların dinen mecbur olduğu sade bir ibadetin ifası için muktazi elemanlar yetiştirilmesi’ olduğu bu durumun hükümetin programlarına da aykırı olmadığı da belirtilmiştir (Arvas, 1964).

Bu öneri parti divanında görüşülmesi uygun kabul edilmiştir. Böylece 1946 yılından beri milletvekillerinin din öğretimi ile ilgili parti’ye yaptıkları teklifler anlam kazanmıştır (Banguoğlu, 1984:97). Din eğitimi hakkında son noktayı İnönü koyarak 2 Şubat 1948 tarihinde köşkte bir takım bakan ve valilerin bulunduğu bir ortamda ihtiyari olarak din derslerinin verilmesi, imam ve hatiplerin yetişeceği okulların açılması ve İlahiyat Fakültesi’nin tesisi hakkında bunların zamanının geldiğini belirtmiştir. İnönü “laiklik prensipleri katiyen zedelenmemek üzere cemiyetin sosyal realitesine arkamızı çevirmek yerinde olamaz” diyerek Cumhuriyet’in üzerinden 25 yıl geçtiğini şeriat sisteminin

canlanmasına artık imkân yoktur açıklamasını yapmıştır. İnönü, “demokraside kör inadın, kör taassubun teri olamaz” diyerek din eğitimi hakkındaki serbestliğin “memlekette geniş bir ferahlık ve sempati havası” estireceğini bunun hükümetin kaçırmamasını önerip böylece “muhalefetin de sinsi bir silahını daha elinden düşürmüş olacağız” söyleyip bir karar alınıp gruba götürülmesini telkin etmekteydi. İnönü şöyle devam etmekteydi:

“Çocuklara din terbiyesi vermek isteyen ana babalar, devlete şunu söyleyeceklerdir: Ya bize bırakın!, yahut icabını siz yapın!. Türk olmayan anasıra tanınan bu en tabii vicdan hakkının icaplarını yerine getirmekten Türkleri mahrum etmek hangi hakka istinat ettirilebilir?”

İnönü’nün telkinleri doğrultusunda Bakanlar Kurulu din eğitimi hakkında ilk görüşmelerini 5 Şubat’ta yaparak çetin tartışmalar sonucunda İnönü’nün görüşleri doğrultusunda hareket etmeye karar vermiştir (Barutçu, 2001:881-882). Böylece 7’inci kurultayda alınan parti divanının din eğitimi meselesiyle ilgili olarak bir komisyon kurma kararı da hayata geçilmiş tüm bunların sonucunda 10 Şubat 1948 CHP grubunda Başbakan Hasan Saka’nın teklifiyle bir rapor hazırlamak için 12 Şubat’ta 17 kişilik bir heyet seçilmiştir (Ünsür, 1995:15).

CHP Meclis Grubunun, dini öğretim konularını incelemek üzere kurduğu komisyon raporu 19 Şubat 1948 tarihinde CHP Sivas Milletvekili ve Başkan vekili Şemseddin Günaltay tarafından yayınlanıp rapor şu şekilde olmuştur:

“1. Madde: ..muasır milletlerde dahi olduğu gibi ilkokul öğrencilerine ihtiyari olarak din dersi verilmesinin lâikliğe münafi olmadığı neticesine varıldı ve bu mülahaza dairesinde:

A- “Çocuk velilerin arzusu olmak lâhik olmak şart ile ilkokulların son iki sınıflarında okul içinde ve ders zamanları dışında din dersi verilmesi.

B- Verilecek din derslerinin programlarının ve okutturulacak kitapların Diyanet İşleri tarafından hazırlanıp Milli Eğitim Bakanlığının tasvip ve tasdikinden geçmesi.

C- Din derslerini okutacakların ilkokul öğretmenlerinden ve icab ederse matlûp vasıfları haiz kimselerden seçilmesine Milli Eğitim Bakanlığının yetkili olması.

D- Din dersleri veren Öğretmenlerin ücretlerinin yardım namı altında devletçe ödenmesi. E- Köy okullarında din dersleri verebilmek için Köy Enstitülerinin hazırlık sınıfı öğrencilerine de din dersi verilmesi ve ilkokulu bitirmiş olmak şartile bu derslere on altı yaşına kadar çocuklarında devamına müsaade olunması ve üç senelik ilkokulların son sınıflarında kezalik gene ihtiyari din dersi verilmesi oy birliği ile karar altına alınmıştır.”

CHP aslında din alanında halka bir takım özgürlüklerin sağlanmasını ancak kontrollü bir şekilde devlet eliyle gerçekleşmesini bunun da kendi belirledikleri bir din anlayışının uygulanması kaydıyla gerçekleşmesini istemekteydiler.

Din eğitimi çalışmaları için ilk adım Milli Eğitim Bakanı Şemseddin Sirer tarafından derslerde okutulmak amacıyla ‘Müslüman Çocuğunun Kitabı’ yayınlanarak atılmaya çalışılmıştır. Ancak bu kitap da “dinî yanlışlar, tarikat akideleri ve asılsız hikâyeler ve hurafeler” bulunmuştur.

1948 Şubat’ında mekteplerde din derslerinin okutulması için karar alınmasına rağmen yeni eğitim yılının başladığı halde bu konuda tam olarak bir gelişme kaydedilmemişti (Banguoğlu, 1984:99).

Zira 1949 yılı başında Hasan Saka hükümetinin istifa ederek yerine “Türkçü-Milliyetçi” özelliğiyle bilinen ilahiyat profesörü Şemseddin Günaltay başbakan olmuş, dine ve özgürlüklere yakın olan bu hükümetin programının din eğitimi ile ilgili bölümü şöyle olmuştur:

“…Bütün diğer hürriyetler gibi vatandaşın vicdan hürriyetini de mukaddes tanırız. Din öğretiminin ihtiyarî olması esasına sadık kalarak, vatandaşların çocuklarına din bilgisi vermek haklarını kullanmaları için gereken imkânları hazırlayacağız. Fakat lâiklik prensiplerinden ayrılmamıza asla imkân tasavvur edilmemelidir.

Bu programla ilk defa anlaşılır bir şekilde din eğitimi ihtiyacı ortaya konmuştur.

Yeni hükümetle birlikte din eğitimi adına somut adımlar atılmaya başlanmıştı. Nitekim MEB’lığı 1 Şubat 1949 tarihli 2414 sayılı genelgeyle valiliklere din öğretimi hakkında serbestliğe izin verildiğini bildirmekteydi. Genelgenin maddeleri şöyleydi:

“1.Anayasamıza teyit olunan vicdan hürriyetinin tabii bir icabı olarak vatandaşların çocuklarına din bilgisi vermek haklarını kullanmaları için din bilgisi vermek haklarını kullanmaları için imkân hazırlanması gerekli bulunmuş ve Müslüman Türk çocuklarına din derslerinin okul dershanelerinde ve her okulun kendi öğretmenleri tarafından okutulması uygun görülmüştür. Ancak bu dersler programında mevcut ders saatleri sayısını azaltmamak kaydıyla ve mahallin şartlarına göre çocukların devamını mümkün kılacak saatlerde gösterilecektir.

2.Lâik bir devlet olan Cumhuriyetimizin öğretim müesseselerinde hiçbir din ve mezhebe ait bilgilerin mecburi olarak öğretilmesi bahis mevzuu olamaz. Bu itibarla din derslerinin ihtiyarî olması esastır. Hiçbir öğrenci ve öğretmen bu dersleri okumak ve okutmak husussunda zorlanmayacaktır. Din derslerinin sınıf seçme durumu ile ilgisi olmayacaktır.

3. Din dersleri ilkokulların 4 ve5’inci sınıflarında haftada ikişer saat olmak üzere gösterilecektir. Bu derslerin Diyanet İşleri Başkanı’nın reisliğinde toplanan özel bir komisyonca hazırlanmış ve Talim ve Terbiye Heyetince tatbiki uygun görülmüş olan müfredat programını bağlı olarak gönderiyorum. Başlangıç olmak üzere bu yıl programın birinci kısmı ilkokulların 4 ve 5’inci sınıflarında aynı zamanda okutulacaktır.

idaresine bildireceklerdir. Öğretmenler bu öğrencilerin derslere devamını kontrol edecekler, devamsızlık halinde velilerini haberdar edeceklerdir. Bundan böyle okula yeniden kaydolacak velileri, çocuklarının din derslerine devam edip etmeyeceğini kaydolma sırasında beyan edeceklerdir.

5- Derslere Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanıp, Başkanın reisliğinde toplanan özel komisyonca incelendikten sonra, Talim ve Terbiye Heyeti’nce ilkokullarda ihtiyari olarak okutulması uygun görülen <din dersleri> adlı kitap okutulacaktır.

6- Düşünce, inanış veya mezhep ayrılıkları dolayısıyla çocuklarını din derslerine göndermeyen ailelerle, gönderenler arasında veya bu derslere devam eden çocuklarla etmeyenler arasında yersiz münakaşalara meydan verilmeyecektir. 7. İlk dereceli Türk özel okullarında din dersleri yukarda açıklanan şekilde gösterilecektir. Azınlık okullarında din derslerine usulüne göre tanzim edildikleri şekilde devam olunacaktır.”

Genelgede, 15 Şubat 1949 tarihinden itibaren ilkokullarda ihtiyari olarak din derslerinin okutulması bildirilmiştir. Halk serbest bırakılan din eğitimine büyük bir teveccüh göstermiştir. Öyle ki 1949–1950 öğretim yılında ilkokulların 4 ve 5 sınıflarında okuyan 414.447 öğrenciden din derslerine devam etmeyenlerin sayısı 2797 Müslüman ve 3002 gayrimüslim olmak üzere toplam 5799 olup bu da % 1’lik bir orandan ibaretti. Halkın derslere olan ilgisini Banguoğlu’nun şu sözleri daha iyi açıklamaktadır:

Din dersleri için tamimler yaptık. Bunlar ihtiyarî olacaktı. Ancak ihtiyâr çocuğun velisine aitti. Çocuğunun din dersine girmesini istemeyen ana baba okula bu yolda bir mektup yazmalıydı. Hatırlarım, neticede bana Ankara Üniversitesi profesörlerinden birinin Türkiye ölçüsünde bir tek mektubunu getirmişlerdi. Biz hususiyle Alevî köylerinde din derslerinin zorlanmamasını tavsiye etmiştik. Oysa bütün Alevîler çocuklarını din dersine gönderdiler. Sivas’ta bir kısım Ermeniler de çocuklarını bu derslere göndermek istediler, memnunlukla kabul ettik (Banguoğlu, 1984:100).

İlkokullarda din dersi uygulamaları öğretmen, öğrenci ve veliler açısından istenildiği sonuçları vermemiştir. Bu durumu Diyanet İşleri Başkanı A. Hamdi Akseki’nin 1950 yılında hükümete verdiği bir raporda ortaya açıkça koymuştur.