• Sonuç bulunamadı

Yund (1965) çalışmasında kenger’in eczacılık, hekimlik ve beslenme açısından önemli bir yeri olduğunu belirtmiştir. Silifke’de özelliklede yayla köylerinde kenger kahvesinin, bilinen kahveden daha üstün tutulduğunu bildirmiştir.

Cemeroğlu (1982) çalışmasında birçok meyvenin suyunu üretme yöntemlerinden söz etmiş ve nar suyu elde etmeye de yer vermiştir.

Halıcı (1983) çalışmasında Akdeniz bölgesinin doğu kısmında kalan Adana, Antakya, Gaziantep, İçel ve Kahramanmaraş illerinde, hemen her yemeğe nar ekşisinin ilave edildiğini bildirmiştir.

Baytop (1984) Türkiye genelinde bitkilerle tedavi yöntemlerini saptamak amacıyla yaptığı çalışmada, kapari’ye oldukça geniş yer vermiştir. Eski dönemlerde de Dünya’nın bir çok ülkesinde kapari bitkisinin tedavi amaçlı kullanıldığını belirten Baytop, Osmanlı saray mutfağında, padişahların ve haremlerinin sofralarında da kaparinin önemli bir yere sahip olduğunu bildirmiştir.

Ercan (1985) çalışmasında keçiboynuzu’nun dış pazardaki yerini araştırmış ve harnup’un Türkiye’de halen kültüre alınmadığına değinmiştir. Ayrıca ürünün tüm kıyılarda yetişebildiğini fakat daha çok Mersin, Antalya ve Muğla’da üretiminin yapıldığını bildirmiştir.

Yurdagel ve Teke (1985) çalışmasında harnup’u birçok yünüyle incelemiş, ortaya çıkardığı renk değişimlerini tespit etmeyi amaçlamışlardır. Harnup’un birçok besinin hazırlanmasında kıvam arttırıcı olarak kullanıldığını bildirmişlerdir. Bunların yanı sıra ilaç, kağıt, petrol ve petro kimya, detarjan ve plastik endüstrilerinde, matbaacılıkta, tekstilde, mobilyacılıkta, dericilikte kullanıldığını belirtmişlerdir.

Saxena v.d. (1987) çalışmasında nar meyvesinin pH’ının 2.4 - 4.4 aralığında olduğunu, sitrik asidin bol bulunduğu narda molik, okzalik, sukomik ve tortorik asit gibi diğer asitlerin de bulunduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca taze tüketilen ve meyve suyuna işlenen narın, bazı ülkelerde nar suyu, alkollü içki ve kokteyllerde katkı maddesi olarak, sirke ve içerdiği % 9 sitrik asitten dolayı saf sitrik asit üretiminde kullanıldığını bildirmişlerdir.

Tunalıoğlu (1987) harnup meyvesinden farklı gelişme dönemlerinde alınan tohumların çimlenme yeteneklerini belirleme amaçlı yaptığı çalışmasında harnup’un çerez olarak tüketiminin yanında farklı endüstrilerde ham madde olarak kullanıldığını bildirmiştir.

Onur (1988) çalışmasında nar’ı birçok yönüyle incelemiş,çekirdekli ve çekirdeksiz nar türlerinden bilgi vermiştir. Ayrıca Mısırlıların nar suyundan değerli bir içki yaptığını ve ağacın kabuğundan bağırsak parazitlerini düşürücü bir ilaç, çiçeklerinden ise kırmızı boya hazırladıklarını bildirmiştir.

Batu ve Aktan (1992) kuru üzümden pekmez yapılmasında şıra’ya uygulanan asit gidericilerinin miktarları üzerinde yaptıkları çalışmada andız’a yer vermişlerdir.

Kurbanova v.d. (1998) çalışmasında narın kabuğunun, şırasının, ekşisinin, şerbetinin, nar çiçeklerinin birçok hastalığın tedavisinde kullanıldığını bildirmişlerdir. Ayrıca birçok hastalıkta kullanılmak üzere verilmiş, faydalı bitkilerin miktar olarak oranları da yer almaktadır.

Vardin (2000) çalışmasında nar’ın gıda sanayinde değerlendirilme olanakları üzerinde durmuştur.

Akman v.d. (2001) çalışmasında Silifke yöresi mutfak kültürü ve yemeklerinin tespit edilmesi, bu yöreye özgü yemeklerin standart yemek tariflerinin geliştirilmesi ve bunların Türk Mutfağına kazandırılması amaç edinilmiştir. Çalışmada kış yiyecekleri başlığı altındaki konuda nar ekşisinden bahsedilmiştir. Bunun yanı sıra beslenmede pekmez, kapari, kenger ve andız gibi ürünlerin de yer aldığı bildirilmiştir.

Tekin v.d. (2001) ‘Antepfıstığı Yetiştiriciliği’ adlı çalışmasında melengiç’in bu ağaca aşılanarak üretilmesinden sebeple çalışmalarında melengiç’e yer vermişlerdir. Melengiç ağacının dayanıklı bir ağaç olduğunu, her türlü ortamda yetişebildiğini ve melengiç’in özelliklerini bildirmişlerdir.

Acar v.d. (2002) ‘Artvin Yöresi Orman Yol Şevlerinde Doğal Olarak Bulunan Kapari’nin Gelişmesinde Etkili Olan Faktörler’ adlı çalışmasında, kapari bitkisinin özelliklerini, erozyonu önlemede kullanılabileceğine ve pek yaygınlaşmamasına rağmen ihracının önemli bir döviz girdisi sağladığını bildirmiştir.

Kan ve Arslan (2002) doğal olarak yetişen kapari inceledikleri çalışmalarında, kaparinin besin değeri ve kullanım alanları üzerinde durmuşlardır.

Tunalıoğlu ve Özkaya (2003) çalışmasında harnup hakkında geniş bilgi vermiş, kullanım alanlarını, faydalarını bildirmişlerdir.

Akgün v.d. (2004) çalışmasında Kahramanmaraş ili ve çevresinde yayılış gösteren ve halk tarafından tedavi amacıyla veya lezzet arttırıcı olarak kullanılan 60 bitki çeşidi saptamış ve bu bitkilerin yöresel isimleri, kullanım yerleri ve miktarları hakkında bilimsel veriler elde etmiştir.

Bilgin (2004) çalışmasında kapari hakkında geniş bilgi vermiş, yurt içi piyasasındaki durumunda bahsetmiştir. Ayrıca kaparinin kaya ve duvar yapılarda türeyebilen, yetişebilen bir bitki olduğu üzerinde durmuştur.

Erginkaya ve Aksan (2004) çalışmasında Silifke’den başlayarak Marmaris’e kadar uzanan kayalık ve dağlık kıyı şeridinde yaşayan yöre halkı tarafından salata olarak, fermente edilerek yada sirke, limon veya yağda bir süre bekletildikten sonra tüketilen kaya koruğu bitkisinin genel özelliklerine ve fermantasyonuna ait bilgiler vermiştir.

Özdemir v.d. (2004) çalışmasında yöresel ürünlerimizden olan andız pekmezinde 11 fenolik madde belirlendiğini, sonuç olarak bu ürünün zengin bir fenolik madde kaynağa olduğunu, dolayısıyla bu açıdan fonksiyonel gıda olarak değerlendirilebileceğini bildirmiştir.

Topuz v.d. (2004) andız pekmezi üretimindeki koşulları belirleme amaçlı yaptıkları çalışmada pekmez üretimini tarif etmişlerdir.

Turhan ve Karhan (2004) çalışmasında harnup’un düşük yağlı pudinglerde, pasta dolgularında ve kremalarda ayrıca diğer jelimsi yapıdaki gıdalarda kullanımının tercih edildiğini bildirmişlerdir.

Vardin ve Abbasoğlu (2004) nar kabuğunu incelemiş ve toksik olmayan bu bitki ekstraktının bağırsak patojenlerine karşı oldukça etkili olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca nar ekşisinin halk arasında birçok hastalığın tedavisinde Lokman Hekim ilacı olarak kullanıldığını bildirmişlerdir.

Harbi (2005) harnup’un yetişme koşulları, özellikleri hakkında bilgi verdiği çalışmasında, harnup’un iyi bir ekonomik kaynak olabileceğini bildirmiştir.

Turhan (2005) keçiboynuzunun ekstraksiyonu üzerine yaptığı çalışmada, laboratuar ortamında yapılan analiz ve testler sonucu en yüksek çözünür kuru madde ve verim değerlerine 85°C ‘de yapılan ekstraksiyon işleminde ulaşıldığını bildirmiştir.

Yılmaz (2005) ‘Narda Derim Öncesi Meyve Çatlamasının Anatomisi ve Fizyolojisi’ adlı çalışması bulunmaktadır. Nar meyvesi doğal koşullarda, meyve tutumundan etrafına tohum saçma aşamasına kadar 4 farklı evreden geçtiğini ve bu evrelerin, hücre bölünmesi, hücre genişlemesi, olgunlaşma ve yaşlanma olduğunu bildirmiştir. Bunun yanında meyve çatlamasını, temelde kabuğun iç gelişme basıncına dayanamayıp ani şekilde yırtılmasıyla oluştuğu yönünde tanımlamıştır.

Badem (2006) çeşitli keçiboynuzu zamklarının dondurma yapımına etkisini belirlemeyi amaçladığı çalışmasında çeşitli laboratuar çalışmaları sonucunda keçiboynuzu pekmezinin yeni bir dondurma çeşidinde kullanılabileceği ve duyusal olarak herhangi bir olumsuz etkisinin bulunmadığının belirlendiğini bildirmiştir.

Çil (2006) kapari tomurcuklarının bileşimi ve salamuraya işlenmesini belirlemeyi amaçladığı çalışmasında laboratuar ortamında farklı deneyler gerçekleştirilmiş, sonuç olarak taze ve salamura kapari örneklerinin kuru madde, protein, yağ, selüloz, kil, askorbik asit, titrasyon asitliği ve pH oranları tespit edilmiş, salamura örneklere ait değerlerinin boyut, sirke ve tuz konsantrasyonu etkisinde değişmeleri belirlenek bu parametrelerin bileşim üzerinde farklı önem düzeylerinde etkilerinin olduğunu bildirilmiştir.

Duran (2006) kapari bitkisinin peynir üretiminde kullanılabilirliğini araştırmayı amaçladığı çalışmasında çeşitli test yöntemlerini kullanmıştır. Çalışma sonunda proteaz

enziminin kapari bitkisi üzerindeki etkisi belirlenmiştir. Kapari bitkisinin köklerinin proteaz enzimi tarafından çoğaldığı yapılan deneyler neticesinde bildirilmiştir.

Tümer (2006) nar çeşitlerinin olgunlaşma aşamalarından fenolik bileşik miktarlarındaki değişimleri tespit etmeye yönelik çalışmasında laboratuar ortamında yapılan bazı analizler sonucu toplam fenolik bileşik miktarının tüm çeşitlerde en yüksek kabukta bulunduğunu bildirmiştir.

Yapar (2006) parça et ve kıymalarda erik ekşisi, nar ekşisi ve limon tuzunun antibakteriyel etkisini belirmeyi amaçladığı çalışmasında laboratuar ortamında bazı analizler yapmış ve Antakya yöresinde yaptığı bu çalışma sonucunda nar ekşisi, erik ekşisi ve limon tuzunun yüksek antibakteriyel özellik gösterdiğini ve parça et, kıyma için uygun olduğunu bildirmiştir.

Özgen (2007) çalışmasında Adana‘da halk hekimliğini araştırmıştır. Halk hekimliği uygulama ve inanmalarının derlenip incelenmesi amaçlanmıştır. Görüşme tekniği ile yapılan bu çalışma sonucunda Adana halk hekimliğinde hem Orta Asya’nın hem de Anadolu’nun inanç ve kültür yapısının izlerinin bulunduğu bildirilmiştir. Özgen çalışmasında andız ve harnup pekmezi, nar ekşisi, kaya koruğu, melengiç, kenger’e yer vermiştir.

Benzer Belgeler