• Sonuç bulunamadı

Bu bölümde aile yaşam kalitesi, algılanan stres, umutsuzluk ve eş desteği kavramlarına konu olan yurtiçinde ve yurtdışındaki çalışmalar sunulmuştur.

Aile Yaşam Kalitesi ile İlgili Yurtiçinde Yapılan Çalışmalar

Bu bölümde özel gereksinimli çocuğu olan ailelerle aile yaşam kalitesi üzerine yurtiçinde yapılan araştırmalardan bazı örnekler sunulmuştur. Bu kavramı ele alan çalışmalara son yıllarda daha sık rastlanmaktadır.

Meral (2011) tarafından yapılan 3009 özel gereksinimli çocuğu olan annenin katıldığı araştırmanın amacı, aile yaşam kalitesini yordayan değişkenleri incelemektir.

Bulgulara göre sosyal destek, aile yaşam kalitesini yordayan bir değişkendir. Annelerin aile yaşam kalitesini yordama gücünün zayıf olduğu değişkenler ise ailenin sosyo-ekonomik düzeyi, çocuğun yaşı ve engel türüdür.

Özyurt (2011) tarafından yapılan araştırmanın amacı, hafif zihinsel yetersizliği olan çocuğa ve normal gelişim gösteren çocuğa sahip 110 annenin aile işleyişi ve aile yaşam kalitesi arasında farkı incelemektir. Çalışmanın bulgularına bakıldığında, hafif zihinsel yetersizliğe sahip çocuğu olan annelerin aile işleyişi ve aile yaşam kalitesi düzeylerinin normal gelişim gösteren çocuğu olanlara göre daha düşüktür.

Meral ve Cavkaytar’ın (2014) yaptığı çalışmaya özel eğitim uygulama merkezlerinde eğitim verilen 768 otizmli çocuğa sahip anne katılmıştır. Aile yaşam kalitesi algısını incelemek amacıyla yapılan çalışmanın bulgularına göre, aile yaşam kalitesi algılasını yordayan en önemli değişken aile sosyal desteğidir. İkinci önemli değişkenin ise sosyo-ekonomik düzey olduğu araştırmanın bulguları arasındadır.

Şengün (2018) tarafından yapılan araştırmaya Konya’da yaşayan ve gelişimsel yetersizliğe sahip çocuğu olan 250 anne katılmıştır. Annelerin yaş grubu ile aile yaşam kalitesi incelendiğinde, yetersizliğe ilişkin destek alt boyutunda anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Bu bulguya göre, annelerde yetersizliğe ilişkin desteğin en yüksek olduğu yaş grubu 33-37 yaştır. Ek olarak, aile yaşam kalitesinin diğer alt boyutları olan aile etkileşimi, fiziksel/materyal/finansal yeterlik, ebeveynlik, duygusal yeterlik ve yetersizliğe ilişkin destek alanlarında annenin yaşının etkili olmadığı görülmüştür.

24

Aile yaşam kalitesi ile ilgili yurt içinde yapılan araştırmalar incelendiğinde, aile yaşam kalitesi düzeyinin yordayıcısının aile sosyal desteği olduğu görülmektedir.

Ayrıca zihinsel yetersizliği olan çocuğa sahip annelerin, normal gelişim gösteren annelerin çocuklarına göre aile yaşam kalitesinin daha düşük olduğu görülmüştür.

Aile Yaşam Kalitesi ile İlgili Yurtdışında Yapılan Çalışmalar

Bu bölümde özel gereksinimli çocuğu olan ailelerin aile yaşam kalitesini ölçen ve yurtdışında yapılmış araştırmalardan bazı örnekler sunulmuştur.

Brown ve diğerleri (2003) tarafından Kanada’da yapılan çalışmada zihinsel yetersizliği olan çocuğa sahip 34 ebeveyn katılmıştır. Araştırmada kariyer kültürel inançlar ve aile ilişkileri puanlarının yüksek, ancak çevreden gelen destek ve engellilikle ilgili hizmet desteği puanlarının düşük olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Wang ve diğerleri (2004) engelli küçük çocuğu (doğumdan beş yaşına kadar) bulunan ve erken müdahale programına kayıtlı 107 aileden anne ve babaların katıldığı bir araştırma yapmışlardır. Beach Center Aile Yaşam Kalitesi Ölçeği’ni tamamlayan çiftlerden toplanan veri, aile yaşam kalitesinin değerlendirilmesinde anne ve babalar arasındaki benzerlikleri ya da farklılıkları belirlemek için yapısal eşitlik modeli kullanılmıştır. Babalar aile yaşam kalitesi maddeleriyle ilgili faktörlerin önemini annelerden farklı algılamadığı gibi, aile yaşam kalitesinden genel olarak memnuniyetlerinde de annelerden farklı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Davis ve Gavidia-Payne (2009) tarafından gelişimsel yetersizliği olan üç ila beş yaş arası 64 çocuğun ebeveynleri ile Avusturya’da yapılan araştırmanın amacı ailelerdeki yaşam kalitesini incelemektir. Çalışmanın sonucunda, çocuklarda görülen davranış problemlerinin aile yaşam kalitesini yordadığı görülmüştür.

Chiu (2013) tarafından yapılan çalışmaya gelişimsel yetersizliği olan 333 Tayvanlı çocukların aileleri katılmıştır. Bulgulara göre, aile yaşam kalitesi puanının ailenin gelir durumu, çocuğun engel türü ve evdeki ek desteğin etkileşimiyle değişmekte olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Boehm, Carter ve Taylor’un (2015) yaptığı araştırmaya zihinsel yetersizliği olan ve otizmli 13-21 yaş aralığında çocuğa sahip 425 ebeveyn katılmıştır. Aile yaşam kalitesininin düzeyi ve onu şekillendiren faktörleri araştırmayı amaçlayan çalışmanın sonucunda; çocukların problem davranışlarının sıklığı, sosyal destek ve dini inançların aile yaşam kalitesini etkileyen faktörler arasında olduğu görülmüştür. Başka bir

25

ifadeyle, aile yaşam kalitesinin yükselmesi çocuğun problem davranışının azalması, daha düşük destek ihtiyacı ve daha yüksek dini inanç ile ilişkilidir.

Alshamri (2016) tarafından yapılan çalışmaya ilkokul düzeyinde zihinsel olarak yetersiz çocuğa ve yine ilkokul seviyesinde normal gelişim gösteren çocuğa sahip toplam 201 Suudi Arabistanlı aile katılmıştır. Araştırmada zihinsel yetersizliği olan çocuğa bakmakta olan ailelerin aile yaşam kalitesinin, diğer ailelerin yaşam kalitesine göre daha düşük olduğu görülmüştür.

Farklı yetersizlik türlerine sahip çocuğu olan ebeveynlerin aile yaşam kalitesi düzeyleri karşılaştırılmıştır. Schertz, Karni-Visel, Tamir, Genizi ve Roth (2016) ağır gelişimsel yetersizliği olan çocuğa sahip farklı etnik kökenleri olan 70 İsrailli aileyi incelemiştir. Araştırmaya katılan ebeveynlerin çocuklarının engel türü otizm, zihinsel yetersizlik, bedensel yetersizlik, genetik sendromlar ve işitme yetersizliği şeklindedir.

Araştırmanın sonucuna göre ailelerin etnik kökeni ve çocuğa olan bağlılığı aile yaşam kalitesi düzeylerini etkilemiştir.

Kyzar, Brady, Summers, Haines ve Turnbull (2016) tarafından yapılan araştırmaya işitme ve görme engelli çocuğu olan 227 ebeveyn katılmıştır. Eş desteği ve hizmet yeterliliğinin aile yaşam kalitesine olan etkisini inceleyen araştırmanın bulgularına göre, çocuk bakım hizmetleri ve eş desteği aile yaşam kalitesi ilişkilidir.

Ferrer, Vilaseca ve Bersabé (2016) tarafından olumlu algıların aile yaşam kalitesi ile ilişkisini ölçmek amacıyla yapılan araştırmaya, zihinsel yetersizliğe sahip çocuğu olan 861 ebeveyn katılmıştır. Bulgular, yüksek pozitif algı düzeyine sahip ailelerin yüksek aile yaşam kalitesi olduğunu ortaya koymaktadır.

Jones, Bremer ve Lıoyd (2017) tarafından yapılan çalışmaya 0-18 yaş aralığında otizmli çocuğu olan 151 aile katılmıştır. Çalışmanın bulgularına göre aile yaşam kalitesinin etkileyen en önemli faktör, otizmli çocuğun sağlığıdır. Ayrıca engellilikle ilgili servisler tarafından ailenin gereksinimlerinin karşılanma düzeyi ve ailenin serbest zamanını değerlendirebilmesi gibi durumların aile yaşam kalitesini etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.

Boehm ve Carter (2019) tarafından zihinsel yetersizliği olan çocuğa sahip 529 ebeveyn katılımıyla yapılan çalışmada, aile yaşam kalitesi ele alınmıştır. Bulgulara göre, aile yaşam kalitesini etkileyen değişkenler kişisel ve demografik özelliklerdir.

Ayrıca çalışmanın sonucunda sosyal ilişkilerin de aile yaşam kalitesini etkilediği görülmüştür.

26

Aile yaşam kalitesini konu alan başka bir çalışma, Gardiner, Mâsse ve Iarocci (2019) tarafından yapılmıştır. Otizmli çocuğu olan 174 ebeveyn ile yapılan araştırmanın bulgularına göre; aile iletişimi ve problem çözme, sosyal ve ekonomik kaynakları kullanma ve aile maneviyatı ebeveynlerin aile yaşam kalitesini yordamaktadır.

Aile yaşam kalitesini konu alan yurtdışında yapılmış çalışmalara bakıldığında genel olarak, çocukların davranış problemleri, aile etkileşimi, çevreden gelen destek ve eş desteğinin aile yaşam kalitesi düzeyini yordadığı görülmüştür. Ayrıca sosyo-ekonomik düzey, gelir durumu, engel türü ve pozitif algı ile aile yaşam kalitesi arasında ilişki olduğu da alanyazındaki araştırmalardan elde edilen bulgular arasındadır. Bazı araştırmalarda aile yaşam kalitesinin engel türü ile ilişkili olduğu görülmektedir. Özetle, aile yaşam kalitesi konusu yurtdışında daha çok ele alınmış ve bu yüzden aile yaşam kalitesini etkileyen faktörler daha çeşitlidir. Bir başka araştırma konusu olarak özel gereksinimli çocuğu olan anne ve babaların algıladıkları stres ile ilgili çalışmalar aşağıda verilmiştir.

Algılanan Stres ile İlgili Yurtiçinde Yapılan Çalışmalar

Stres; psikoloji, tıp biliminde ve eğitimde sıklıkla konu olmuş bir kavramdır. Bu bölümde özel gereksinimli çocuğa sahip olan ailelerle son yıllarda yapılan çalışmalara ait bazı örnekler verilmiştir.

Sivrikaya ve Tekinarslan (2013) tarafından yapılan araştımanın hedefi zihinsel yetersizliği olan çocuğa sahip 104 annenin stres düzeyini belirlemektir. Ayrıca annelerin sosyal destek düzeylerini ve aile yükünü incelemek de çalışmanın amaçları arasındadır.

Yapılan çalışmanın sonucunda sosyal desteğin artmasıyla, annelerde stres düzeyininin ve aile yükününün azaldığı görülmüştür.

Kaytez, Durualp ve Kadan (2015) tarafından yapılan araştırmaya, Ankara ilindeki Çankaya Rehberlik ve Araştırma Merkezi’nde kaydı bulunan ve özel gereksinimli çocuğu olan gönüllü 200 ebeveyn dâhil olmuştur. Çalışmanın sonuçlarına göre, ilkokul mezunu olan ve çalışmayan ebeveynlerin aile gereksinimleri yüksektir.

Ayrıca çalışmada ilkokul mezunu olanların, dörtten fazla çocuğa sahip ebeveynlerin ve çocuğu doğduğu andan itibaren gelişimsel yetersizlik tanısı konulan çocukların ebeveynlerinin stres düzeylerinin yüksek olduğu görülmüştür.

27

Çandır (2015) tarafından yapılan araştırmaya 4-12 yaş aralığında olan 50 down sendromlu, 50 otizmli ve 50 normal gelişim gösteren çocuğa sahip anne katılmıştır.

Katılımcıların depresyon, anksiyete ve stres düzeylerini ölçmek için yapılan çalışmanın bulgularına göre, otizmli çocuk sahibi annelerin yaşadıkları depresyon, anksiyete ve stres; normal gelişim gösteren çocuğu olan annelerin stresinden daha fazladır.

İlhan (2017) tarafından yapılan araştırmaya 3-6 yaş aralığında gelişimsel yetersizliği olan çocuğa sahip 48 ebeveyn katılmıştır. Katılımcıların yaşadıkları stres ve ebeveyn rolleri arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla, Algılanan Stres Ölçeği, Aile Değerlendirme Ölçeği ve Roller Ölçeği kullanılmıştır. Bulgulara göre, anne ve babanın stresiyle ebeveyn rolleri negatif yönlü anlamlı bir ilişkidedir. Ayrıca ebeveynlerin cinsiyetleri ile yaşadıkları stres arasında anlamlı bir fark olmadığı çalışmanın sonuçları arasındadır.

Kurşun (2018) tarafından yapılan araştırmada, otizimli çocuğu olan 54 ve normal gelişim düzeyinde 54 ebeveyn olmak üzere toplam 108 kişi ile çalışılmıştır.

Bulgulara göre, otizmli çocuğu olan anne ve babaların algıladıkları stres düzeyi, normal gelişim düzeyinde çocuğa sahip ebeveynlere göre anlamlı düzeyde yüksektir.

Nergiz ve Uluç (2018) tarafından yapılan çalışmaya, Ankara ilinde yaşayan 6-18 yaş arasında olan ve görme engelli okulunda okuyan 58 öğrencinin anne ve babası dâhil olmuştur. Çalışmanın bulgularına göre, anne ve baba arasında stres düzeyinde anlamlı bir fark yoktur. Ancak baş etme becerileri açısından babaların inkâr eğilimi, annelerden yüksektir.

Ertürk (2018) tarafından yapılan araştırmaya İstanbul ilinde yaşayan gelişimsel yetersizliğe sahip ve normal gelişim gösteren çocuğu olan 240 anne katılmıştır. Sosyal beceri düzeylerini bazı değişkenler açısından inceleyen çalışmada katılımcılara Algılanan Stres Ölçeği, Kişisel İyi Oluş İndeksi-Yetişkin Formu (KİOİ-Y), Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği, Sosyal Beceri Ölçeği, Tükenmişlik Ölçeği, Hastane Anksiyete ve Depresyon Ölçeği uygulanmıştır. Araştırmanın bulgularına göre; gelişimsel yetersizliğe sahip çocuğu olan annelerin algıladıkları stres, benlik saygısı, tükenmişlik, anksiyete, ve depresyon düzeyleri normal gelişim gösteren çocuğa sahip annelerinkinden yüksektir.

Karaman (2018) tarafından Ordu ilinde yapılan çalışmaya deney grubunda 10, kontrol grubunda 11, plasebo grubunda 7 olmak üzere toplam 28 otizmli çocuk annesi gönüllü olarak katılmıştır. Katılımcılara araştırmacı tarafından hazırlanan 9 haftalık bilişsel-davranışçı kurama dayalı strese cevap psiko-eğitimi verilmiştir. Bu deneysel çalışmada stres düzeyinin ölçümünde Algılanan Stres Ölçeği kullanılmıştır. Plasebo

28

grubuna stresin nedenleri ve yaşamdaki yeri hakkında üç oturum grup rehberliği yapılırken, kontrol grubunda herhangi bir işlem uygulanmamıştır. Araştırmada uygulanan strese cevap psiko-eğitiminin, otizmli çocuklu annelerin stres düzeylerini azaltmada anlamlı bir etkisinin olduğu belirlenmiştir.

Koçhan (2019) tarafından yapılan araştırmanın amacı, engelli çocuğa sahip 274 anne ve babanın stresini yordayan değişkenleri belirlemektir. Elde edilen bulgulara göre; stresin, stresle baş etme değişkenlerinden yordayıcıları; boyun eğici yaklaşım, kendine güvenli yaklaşım ve çaresiz yaklaşımdır. Ebeveynlerin stresinin hastalık yükü değişkeni boyutlarından yordayıcıları ise mesleki aksatmalar, günlük yaşamın kısıtlanması ve hasta için endişelenmedir. Tüm bu değişkenler ebeveynlerin stresinin

%41’ini açıklamaktadır.

Araştırmalara bakıldığında, özel gereksinimli çocuğa sahip anne ve babanın stresi, normal gelişim gösteren çocuğu olan ebeveynlerin stresine göre daha yüksektir.

Ayrıca sosyal destek değişkeninin ebeveynlerin stresini yordaması, elde edilen bulgular arasındadır. Yurtiçinde yapılan araştırmalarda ebeveynlerin stres düzeyleri ölçülmüş, stresin nedenler incelenmiş ve demografik özellikler ile karşılaştırılmıştır. Yurtdışında gelişimsel yetersizliği olan çocuğa sahip ebeveynlerin algıladıkları stresi konu alan araştırmalardan bazı örnekler, tarih sırasına göre aşağıda verilmiştir.

Algılanan Stres ile İlgili Yurtdışında Yapılan Çalışmalar

Bu bölümde yurtdışında özel gereksinimli çocuğu olan ebeveynlerin stres düzeylerini ve stresini yordayan değişenleri belirleyen çalışmalara ait bazı örnekler verilmiştir.

Dyson (1997) tarafından yapılan araştırmaya zihinsel yetersizliğe sahip çocuğu olan 30 ebeveyn ile normal gelişim gösteren çocuğu olan 30 ebeveyn katılmıştır.

Çalışmanın sonucunda, zihinsel yetersizliğe sahip çocuğu olan ebeveynlerin normal gelişimde olan çocukların ebeveynlerine göre algıladıkları stres düzeylerinin daha yüksek olduğu ortaya konulmuştur.

Sanders ve Morgan (1997) tarafından da ebeveyn stresi, yetersizlik türüne göre karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada normal gelişim gösteren, down sendromlu ve otizmli çocuğu olan ailelerin stres ve aile uyumu incelemiştir. Üç grubu temsilen 18’er aileyle toplamda 54 aile katılım göstermiştir. Araştırmanın bulgularına göre, otizmli çocuğu olan aileler down sendromlu çocuğu olan ailelerden daha fazla stres ve uyum problemi

29

yaşarken, down sendromlu çocuğa sahip aileler normal gelişim gösteren çocuklu ailelerden daha fazla stres ve uyum problemi yaşamaktadırlar.

Normal gelişim gösteren ve özel gereksinimli çocuklara sahip anne veya babaların stres düzeylerini karşılaştıran başka bir araştırma da Warfield ve diğerleri (1999) tarafından yapılmıştır. Bu çalışmada, özel gereksinimli çocuğa sahip ebeveynlerinin, diğer ebeveynlere kıyasla daha fazla zorluklarla karşılaştıkları ve stres düzeylerinin daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Özel gereksinimli çocuğu olan ebeveynlerin stresi, normal gelişim düzeyinde çocuğu olan ebeveynlerin stresine oranla daha fazla olduğu Baxter, Cummins ve Yiolitis (2000) tarafından yapılan araştırmanın bulgularındandır. Ayrıca, yedi yıl süren boylamsal çalışmada, özel gereksinimli çocuğu olan ailelerdeki stres düzeyinin zamanla ve koşullara alışıldıkça azaldığı görülmüştür.

Tomanik, Harris ve Hawkins (2004) tarafından yapılan araştırmaya otizmli çocuğu olan 60 anne katılmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre, çocuğun uyumsuz davranışları, annelerin yaşadıkları stresin önemli bir yordayısıdır.

Hastings (2003) tarafından yapılan araştırmanın bulgularında da benzer şekilde otizmli çocuğun davranış problemleri annelerin stresini yordamaktadır. Ayrıca çocuktaki davranış problemlerinin babaların ruh sağlığı ile ilişkili olduğu sonucuna da ulaşılmıştır. Bu araştırmaya otizmli çocuğu olan 18 evli çift katılmıştır. Yapılan çalışmanın diğer bulgularına bakıldığında, anne ve babaların depresyon ve stres düzeyleri farklılık göstermemektedir. Ancak annelerin babalara göre daha fazla kaygılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Baker-Ericzén, Brookman-Frazee ve Stahmer’ın (2005) yaptığı araştırmanın amacı, otizm tanısı almış çocukların ebeveynlerinin stres düzeyleri ve ebeveynlerin stresini yordayan değişkenleri araştırmaktır. Elde edilen bulgulara göre, otizmli çocuğu olan anne ve babanın stresi, normal gelişim gösteren çocuğu olan anne ve babaların stresine kıyasla daha fazladır. Ayrıca, çocuğun sosyal beceri düzeyinin annenin stresinin anlamlı bir yordayıcısı olduğu bulunmuştur. Ancak araştırmanın sonucunda, çocuğun sosyal beceri düzeyi ile babanın stresi arasında anlamlı bir ilişki görülmemiştir.

Gelişimsel yetersizliğe ve normal gelişime sahip çocuğu olan ailelerle yapılan bir diğer çalışma da Woolfson ve Grant (2006) tarafından yapılmıştır. Bu araştırmaya 53 gelişimsel yetersizliğe ve 60 normal gelişime sahip çocuğu olan anne ve baba katılmıştır. Araştırmanın sonucunda gelişimsel yetersizliğe sahip çocuğu olan ebeveynlerin stresinin, diğer gruba göre daha fazla olduğu görülmüştür.

30

Oelofsen ve Richardson (2006) tarafından yapılan araştırmaya gelişimsel yetersizliği bulunan ve okul öncesi çağında olan çocuğa sahip 59 ebeveyn ile normal gelişim gösteren ve yine okul öncesi dönemde olan 45 ebeveyn katılmıştır. Çalışmada gelişimsel yetersizliği olan okul öncesi çocukların annelerinin ve babalarının, normal düzeyde olan çocukların ebeveynlerinden daha stresli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Ebeveynlerin stresini konu alan çalışmalardan biri de Gupta (2007) tarafından yapılmıştır. Araştırmanın sonucunda, gelişmsel yetersizliği olan çocuklarda bulunan dikkat dağınıklığı ve uyum probleminin ebeveynlerde yüksek strese sebep olduğu görülmüştür.

Pozo, Sarriá ve Brioso (2011) tarafından 36 ile 78 yaşları arasında 24 baba ve 33 annenin katılımıyla bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada 24 otizm, iki asperger sendromu, bir rett sendromu, bir dezintegratif bozukluk ve yedi yaygın gelişimsel bozukluk tanısı olan 6 ve 32 yaşları arasında 24 erkek 11 kız çocuğunun hem annelerdeki hem de babalardaki stres değerleri ölçülmüş ve ebeveynlerin stresinin yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Estes ve diğerleri (2013) tarafından yapılan çalışmanın amacı, otizmli ve normal gelişim gösteren çocuğu olan annelerin stresini incelemektir. Elde edilen sonuçlara bakıldığında, otizmli çocuğu olan annelerin stres seviyeleri, normal gelişim gösteren çocuğa sahip ebeveynlerin stres seviyelerinden daha fazladır. Ayrıca annenin stres düzeyini yordayan değişkenin çocuk davranış problemi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Rivard, Terroux, Parent-Boursier ve Mercier (2014) tarafından yapılan çalışmaya otizmli çocuğu olan 118 anne ve 118 baba katılmıştır. Araştırma sonucunda hem annenin hem de babanın stres düzeyinin çocuğun yaşı, yetersizliğinin boyutu ve çocuğun uyumu ile ilişkili olduğu bulunmuştur.

Felizardo, Ribeiro ve Amante (2016) tarafından yapılan araştırmaya 82 zihinsel yetersizliği, 37 bedensel yetersizliği olan ve 33 otizmli çocuğa sahip 152 ebeveyn katılmıştır. Ölçme araçları olarak Ebeveynlik Stres Endeksi'nin Portekiz versiyonu ve Sosyal Destek Anketi kullanılmıştır. Araştırmanın bulgularına göre, ebeveynlerin stres ve sosyal destek düzeyleri engel türüne göre farklılık göstermektedir.

Ng, Yeung ve Lo (2017) tarafından Hong Kong’da yapılan çalışmaya otizmli çocuğu olan 173 ebeveyn katılmıştır. Hiyerarşik çoklu regresyon analizi sonuçlarına göre, ebeveyn öz yeterliliği inancı ve uyumsuz başa çıkma stratejileri ile ebeveynlik stresi ve ebeveyn sıkıntısı arasında anlamlı bir ilişki vardır.

31

Hou, Stewart, Iao ve Wu (2018) tarafından yapılan araştırmaya otizmli çocuğu olan 51 anne ile diğer alanlarda gelişimsel yetersizliği olan çocuğa sahip 51 anne olmak üzere toplam 102 Tayvanlı kişi katılmıştır. Çalışmanın bulgularına göre, otizmli çocuğu olan anneler diğer annelere göre daha çok stres yaşamakta ve depresyon belirtileri

Hou, Stewart, Iao ve Wu (2018) tarafından yapılan araştırmaya otizmli çocuğu olan 51 anne ile diğer alanlarda gelişimsel yetersizliği olan çocuğa sahip 51 anne olmak üzere toplam 102 Tayvanlı kişi katılmıştır. Çalışmanın bulgularına göre, otizmli çocuğu olan anneler diğer annelere göre daha çok stres yaşamakta ve depresyon belirtileri

Benzer Belgeler