• Sonuç bulunamadı

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.2. İletişim Kavramının Tarihçesi

İletişim, yaşamın vazgeçilmez bir parçasıdır ve insanoğlunun var olduğu her dönemde meydana gelir. İletişim tarihi dönemin keşiflerine, araçlarına, insanların talep ve ihtiyaçlarına göre değişiklikler göstermektedir.

İnsan iletişiminin varlığının başlangıcı sinyaller ve işaretler dönemi olarak tanımlanır.

Duygular ve sezgiler bu dönemde önem taşır ve öğrenilmiş iletişim neredeyse yok denecek düzeydedir. İletişimde vücut hareketleri, bireyin kokusunun değişmesi, dürtme ve itme gibi fiziksel tarafları vardır. İlk iletişim şekilleri bunlarla beraber ses ve jestlerin yer aldığı bir yapıdadır (Erdoğan, 1999: 8). Sonradan öğrenilen iletişim biçimlerinden herhangi birinin olmadığı bu dönemde bireyler, koşulları nedeniyle sezgilerine ve beden dillerine oldukça fazla önem vermişler ve bunlarla iletişim kurmaya çalışmışlardır.

Geçmişten günümüze kadar gelen, milyonlarca yılı kapsayan süre içerisinde insanlar oldukça büyük evrim geçirmişlerdir. Bir fikre göre insanın ayağa kalkması evrim süreci içerisindeki fiziksel yapısında oluşan değişikliklere bağlıdır. Fakat asıl evrim insanoğlunun aklını ve aklının aracılığıyla da yaratıcı gücünü kullanabilmesidir. İnsan cilalı taş devri, yontma taş devri ve maden devri gibi tarih öncesi dönemlerde aklını kullanmaya ve yaşadığı ortama uyum sağlayabilmek için yaratıcı gücünü kullanmaya başlamaktadır (Gönenç, 2007: 93). Önceki dönemlerde kullanılan sezgiler, dürtüler ve

10 vücut hareketleri bireyin aklını kullanması ile geri plana düşerek akıl önem kazanmıştır.

İnsanoğlu aklını kullanarak yeni iletişim yollarını keşfetmiştir.

İlk insanlar herhangi bir hayvanla karşılaştıklarında ilk olarak ne yapacağını düşünmeye ardından kendimi nasıl savunacağını düşünmeye başlar. Bunun sonucunda ilkel insan düşüncesinden sistemli düşünce yapısına geçilerek, yaşanmışlıklar sonucunda deneyimler elde etmiş ve sonuçlarını analiz etmişlerdir. Bu analizle iletişim eyleminin alıcıya aktarılacağı yöntem belirlenmeye başlamıştır (Erdönmez, 2019: 83). Bu dönemlerde insanlar iletişim kurma ihtiyacı duyarak bazı yöntemler geliştirmişlerdir.

Mağara duvarlarına çizdikleri resimler, dumanı kullanma, hayvan boynuzları ile sesler çıkarmaları birbirlerinden haberdar olmak, bilgilendirmek ve uyarmak için kullandıkları bazı tekniklerdir (Gönenç, 2007: 93). Bu bağlamda insanların bulundukları zaman ve toplum içerisinde neredeyse her durumda iletişim kurma ihtiyacı taşıdıkları ve iletişimi gerçekleştirmek için gerekli araçlardan yararlandıkları görülmektedir.

İnsanoğlu, yazının bulunmadığı dönemlerde bile şekiller çizerek kendi aralarında bir iletişim aracı oluşturmuşlardır. M.Ö. 15000 Altamira ve M.Ö. 25000 Lascaux mağaralarının duvarlarında bulunan figürlerde günlük hayatın bir kısmının ele alındığı görülmüştür. Altamira mağaralarında figürler en stilize ve açık biçimde çizilmiştir. Bu figürler benzetme ihtiyacı taşımayan, yaşamı şekillendiren doğa kurallarının üzerinde bıraktığı etkinin çizilmesidir. Mağara duvarlarında ve kayaların üzerinde yer alan binlerce yıl öncesine çizimler, insanların fikirlerini ifade ediş biçimlerini göstermektedir (Çağlar, 2012: 23). Mağara duvarlarının oyulması ile oluşturulan desenlerin ilk örnekleri İ.Ö.

25.000 ve 20.000 dönemlerine aittir. Mağara duvarlarında başlıca ren geyiği, gergedan, tavşan, bizon, dağ keçisi, aslan ve mamut hayvan figürlerine yer verilmiştir. Bu figürler bir fon veya mekan üzerine resmedilmemiştir (Becer, 2015: 84). Mağara duvarlarına çizilen resimler iletişimin ilk örneklerindendir. Bu çizimler insanoğlunun duygu, düşünce, bilgi ve deneyimlerini paylaşma ve haber alma arzusunun binlerce yıldır var olduğunun ve insanlığın varlığıyla beraber her zaman süreceğinin bir göstergesidir.

İnsanların kendilerini ifade etme gereksinimleri, temel ihtiyaçlar arasındadır. Tarihin ilk dönemlerinden beri anlamak ve anlaşılmak düşüncesi, toplumlar için temel bir sorun olarak nitelendirilmektedir. Tarih ilerledikçe insanlar arasında daha etkili iletişim kurma arayışı her dönemde görülmektedir (Bahar, 2018: 2). Bu dönemde insanlar ihtiyaçlarını

11 akıl yürüterek değil sezgileri aracılığıyla karşılamaktadırlar. Sinyallerin, resimlerin, sembollerin ve sezgilerin yer aldığı bu iletişim türü insanlar arasında haberleşmede ve paylaşımda yetersiz olduğu için farklı iletişim yolları arayışına gidilmiştir. Bu iletişim türünün yetersiz olması sözlü iletişimin ortaya çıkmasına yol açmıştır (Erdönmez, 2019:

83). Sözlü iletişim, konuşma yoluyla oluşturulan ve insanların tecrübe, duygu ve düşüncelerini sözle ifade ettikleri iletişim biçimidir. Sözlü iletişim yalnızca bireyler için değil toplum içinde büyük önem taşımaktadır. Bireylerin toplumsal hayata aktif katılmaları, iletişim becerilerini edinmeleri ile mümkündür (Saraç, 2006: 3-4). Sözlü iletişim genellikle yüz yüze gerçekleştiği için dönüt hızlı gerçekleşir ve konuşmalara beden dili de eşlik etmektedir. Beden dili konuşmacıların duygu ve düşüncelerini ifade etmelerine destek olmaktadır.

Sözlü iletişimde, yazılı sembollerin ya da kelimelerin söylenmesi ile gerçekleştirilen ilişki vardır. Bu iletişim ses ve kulağa dayalıdır. Sesin meydana gelmesi için sesi oluşturacak ve sesi işitecek sistemlerin bulunması gerekmektedir. Sözlü iletişimin en çok gerçekleştiği durum yüz yüze oluşan iletişimdir. Yüz yüze iletişimde katılımcıların birbirlerini duyabilecekleri mesafede bulunmaları gerekmektedir. Yüz yüze veya bir toplantı ortamında gerçekleşen konuşmalar, görüşmeler, telefon konuşmaları, sunumlar, halka sesleniş ve seminerler sözlü iletişimin bazı türlerindendir (Erdönmez, 2019: 83-90).

Yüz yüze iletişim insanlara iletişim kurmada birçok olanak sağladığı gibi bazı olumsuz durumlara da neden olabilmektedir. Sözlü iletişimde var olan karşılıklı konuşma kayıtlı bir belgeye dayalı olmadığı için kanıtlanamaz ve tekrar edilemez. Bu durum bilgilerin akılda kalıcılığını ve yeniden denenme durumunu engellemektedir.

İnsanlık tarihinin başlangıcı yazının bulunuşu ile gerçekleşmiştir. Yazılı kültür dönemlerinin başlamasıyla birlikte uygarlıklar daha fazla gelişme göstermişlerdir.

Örneğin toplumsal ihtiyaçlara göre kullanılan çivi yazısı, ilk olarak muhasebede işlerinde sonraki zamanlarda ise edebi metinlerde kullanılmıştır. Günümüzde ise yazılı kültür, etkisi tüm dünyaya yayılan bir durumdadır (Öztürk, 2017: 320). Yazı sistemini bulan ilk uygarlık, Mezopotamya’nın kurucusu olan Sümerlerdir. Çivi yazısının IV. Uruk döneminde oluşturulduğu düşünülmekte ve insanlığın dönüm noktalarından biri olduğu düşünülmektedir. Çivi yazısının oluşumundaki ilk adım piktogramlardır. Bir kavram veya kelimeyi temsil eden piktogramlar, resim özelliği barındıran simgelerdir. Çivi yazısını oluşturan piktogramlar zaman içerisinde düşünceleri ve sesleri tanımlayacak seviyeye

12 ulaştılar (Becer, 2015: 85). Yazının temelinde piktogramlar olsa da zaman içerisinde uygarlıkların tercih ettiği birçok yazı türü gelişmiştir. Çivi yazısı, Mısır hiyeroglifleri, Yunan alfabesi, Latin alfabesi bunlara örnektir. Toplumlar yazı türleri ve alfabeler oluşturarak anlaşabilecekleri ortak bir iletişim dili oluşturmaya çalışmışlardır.

İletişim, yalnızca haberleşme, okuma, yazma ve konuşmanın sınırları içerisinde yer almaz. Toplumsal hayatın her anında var olur ve bu nedenle uygarlıkların üretim biçimlerinin bir parçası konumuna gelir (Erdoğan, 1999: 5). İlk yazılar ekonomi ve politikada kullanılmış ve bu yazı düzenindeki işaretler konuşma amacı taşımadan eylemleri, fikirleri ve nesneleri temsil etmiştir. Yazının benimsenmesi ile haberleşme ve bilgi edinme kaydedilebildiği için söylenenler önemini kaybederek yazılanlar önem kazanmaktadır. Yazılı kültürün uygarlıklar tarafından benimsenmesi ve kullanılması günümüze kadar gelmesine yol açmıştır (Öztürk, 2017: 320). Yazı, belirli bir biçimde düzenlenen harflerin kullanılan dilin sesini ve düşünceleri görsel biçimde ifade eder. Yazı aracılığı ile alıcılar, kaynağın göndermek istediği mesajı amaçlanan biçimde anlamaktadır (Ambrose ve Harris, 2014: 14). Yazının bulunması ile birlikte yazılı iletişim var olmaya başlamıştır. Yazılı iletişim sağlık, eğitim, politik veya ticaret gibi birçok alandaki bilgilerin saklanmasına duygu, düşünce, fikir ve deneyimlerin yazı aracılığı ile aktarılmasına olanak sağlamaktadır. Yazılı iletişim ile bilgilerin korunması ve diğer topluluklara aktarılması mümkündür.

Günümüzde yazılı iletişim birçok alanda kullanılmaktadır. Özellikle eğitim ve sağlık alanında verilin saklanması için kullanılan yazı iş yaşamında da iletişim kurmak için veya önemli bilgi ve yazışmaları muhafaza etmek için kullanılmaktadır. Bilgilerin çoğaltılmasına ve korunmasına olanak sağlayan yazılı iletişim, toplumların gelişmesinin en önemli nedenlerinden biridir.

İletişim etkinliği, 20. yüzyılın sonlarına doğru şekillenen yaşam biçiminin vazgeçilmez bir parçasını oluşturmaktadır. Günümüzde oldukça yoğun olan şehirli bireyler, karışık ve çekici olmayan iletişim araçlarıyla ilgilenmeye vakit bulamazlar. Tasarımdan yoksun bir şekilde oluşturulan basılı iletişim araçları insanların ilgisini çekmemektedir. Kendi başına bakıldığında ilgi çekici gibi ayrıntılar bir arada bulunduklarında dikkati dağıtan kirliliklere neden olabilirler. Bu nedenle çoğu iletişim organı göndermek istedikleri görsel ve yazılı mesajları dikkat çekici ve etkili bir biçime getirmek için grafik tasarımcılardan

13 destek alırlar (Becer, 2015: 11-13). Tasarımda yer alan unsurlar gerektiğinden fazla kullanıldığında mesajda anlam karmaşasına yol açarak iletişim sürecinde gürültülerin gerçekleşmesini tetikler. Grafik tasarımcılar çalışmalarında karmaşıklıktan uzak, yalın bir anlatım biçimine yönelerek hedef kitlenin dikkatini dağıtmadan mesajı iletmeye çalışır.

İletişim alanın gerçekleştirilen en önemli buluşlardan biri Gutenberg tarafından 15.

yüzyılda bulunan matbaadır. Matbaanın bulunması, metinlerin basılmasına ve geniş kitlelere yayılmasına olanak sağlamaktadır. Böylelikle haberleşme ve yönlendirme gibi kavramlar daha fazla önem kazanmıştır (Gönenç, 2007: 95). Matbaanın bulunması toplumlara birçok gelişme kazandırmıştır. Gazete, dergi ve kitaplar basılarak toplumun geniş kitlelerin bilinçlenmesi, bilgilerin paylaşılabilmesi ve korunabilmesi matbaanın bulunmasının en önemli kazanımlarındandır.

Teknoloji ve toplumda yaşanan değişiklikler kişilerin alışkanlıklarına ve yaşantı biçimlerine etki etmektedir. Meydana gelen farklılıkları keşfeden insanlar, yaşam biçimlerine uygun olmasa dahi yeniliği benimseyerek yaşamlarının merkezine almaktadırlar. Teknolojide yaşanan gelişmeler başlangıçta bireyler için zor anlaşılabilen ve karışık bir yapı olarak görülmüştür. Fakat zaman içerisinde teknoloji her alanda yerini alarak kullanım ihtiyacını artırmaktadır (Fidan ve Acar, 2016: 64). Teknolojiye alışma durumu birey ve toplumun teknoloji araçlarını kullanma sıklıklarına göre değişiklik göstermektedir. Teknolojiyle her gün iç içe olan birey gelişmelere daha kolay alışabilirken ona nispeten daha az kullanan bir bireyin alışma durumu farklılık göstermektedir.

Günümüzde ortaya çıkan yeni iletişim araçları yeni medya olarak ifade edilir. Yeni medya, 1970 yıllarında iletişim ve bilgi yapılı araştırmalarda, psikolojik, politik, sosyal, kültürel ve ekonomik çalışmalar yapan araştırmacılar yoluyla ortaya çıkan bir kavramdır.

Fakat 1970’lerde ifade edilen anlam, 1990’larda artış gösteren internet ve bilgisayar teknolojisi sonucunda farklı anlamlarda kullanılmıştır (Akıncı ve Bat, 2010: 3350).

İnternet, bilgisayar, tablet ve televizyon günümüzde birçok insanın tercih ettiği yeni medya araçlarındandır. İnternetin gelişmesi ve teknolojinin yaygınlaşması, toplumun hızla bu araçlara yönelmesine yol açmaktadır. Günümüzde bireyler yeni medya araçlarını kullanmamayı tercih etseler dahi toplum içerisinde sürekli olarak bu araçlara maruz

14 kalmaktadırlar. Haberleşme, bilgi edinme, paylaşma ve etkileşimde bulunma yeni medya araçları ile gerçekleştirilmeye başlanmıştır.

Medya, toplumu olumlu veya olumsuz birçok boyutta etkileyebilmektedir. Medya zaman içerisinde toplumun eğitimi, gelişimi, ilerlemesi, sorunların çözümü, toplumun huzur ve düzeninin sağlanması ve kişiler arasında sağlıklı iletişimin gerçekleşmesi gibi birçok işlevlerle meydana gelmesine rağmen, günümüzde ise çoğu sorumluluğu yerine getirmeyerek bu durumun aksine yeni sorunların oluşmasına yol açmaktadır (Utma, 2019:

266-267). Medyaya maruz kalma süreci toplumun etkilenme derecesini belirlemektedir.

Günün birçok vaktini medya araçları ile geçiren bireylerde fiziksel ve ruhsal sorunlar görülebilmektedir. Fakat medya, dengeli kullanıldığında bireylere eğitim, gelişme, bilgi edinme ve iletişim kurma gibi birçok fırsat sunmaktadır.

Sosyal medya kişilere haberleşme, bilgi edinme ve karşılıklı etkileşim olanağı sağlayan web siteleri ile çevrimiçi araçlar için kullanılan bir terimdir. Eski dönemlere dayanmamasına rağmen dünyada geniş kitleler tarafından kullanılan iletişim aracıdır.

İnsanlar sosyal medya ile düşüncelerini paylaşmakta, düşünceler hakkında konuşabilmekte ve farklı fikirler sunabilmektedirler. Bu etkinliklerin yanı sıra kendilerinin ya da başka bireylerin fotoğraflarını paylaşabilmektedirler. Bu durumda sosyal medya insanlara, gerçek yaşamı sanalda bulmalarına olanak sağlamıştır (Çakmak ve Müezzin, 2018: 197). Başkalarının yaşamlarını kendi yaşamları gibi yansıtarak paylaşımda bulunan bireylerde sosyal medyanın olumsuz sonuçları görülmektedir. Bu durumda bireyler gerçek yaşamdan uzaklaşır ve kimlik karmaşası yaşar.

Sosyal medya, günümüzde sanal ortam kullanıcılarının alışkanlık haline getirdiği bir eylem olarak, her toplumdan ve kesimden insanların sosyal isteklerine cevap vermektedir.

İletişim ortamlarında yaşanan gelişmeler, insanların iletişim teknolojilerine karşı ilgisinin artmasına bunun sonucunda sosyal medya kullanımında artış görülmekte ve sosyalleşme kavramı farklı bir durum kazanmaktadır (Akıncı ve Bat, 2010: 3349). İnternetin, televizyonun ve telefonun yaygın olduğu bu dönemde sosyal mecralarda bulunmamak neredeyse imkansız bir hal almaktadır. Günümüzde sosyal medya platformları birçok amaç için kullanılmaktadır. Toplumun bazı kesimleri duygu ve düşüncelerini ifade etmek için, bazıları yaşamlarını paylaşma ihtiyacı ile ve kimileri de bilgi edinip bilgi edinmeye olanak sağlama düşüncesi ile kullanmaktadır. Farklı amaçlar için olsa da yaş sınırlaması

15 olmadan çocuk, genç, yetişkin veya yaşlı birçok birey sosyal medyanın neredeyse en az bir platformunu kullanmaktadırlar.

Zaman sınırlaması olmadan, etkin kullanılan bu mecralar, kişilerin iletişim kurma şekillerinde değişikliklere yol açmıştır. Özellikle Instagram, Facebook ve Twitter’ın yaygın olarak kullanılması yüz yüze iletişimin önüne geçecek kadar riskli duruma gelmiştir. Sosyal medya platformları ile kullanıcılar, kendilerini daha kolay ifade edebilme imkanı bulmuşlardır. Bu platformlar, sanal iletişimin ortaya çıkmasına yol açmıştır (Bahar, 2018: 2-3). Korku, heyecan ve endişe gibi duygular insanların yüz yüze iletişimde kendilerini kolayca ifade etmelerinin önüne geçmektedir. Fakat sosyal medyada oluşturdukları kullanıcı kimlikleri ile kimi zaman kendilerini oldukları gibi zamanda ise olmak istedikleri biçimde rahatlıkla yansıtmaktadırlar.

İletişim, ilk uygarlıkların sözlü geleneğinden farklı yazı ve baskı şekillerinden geçerek günümüzdeki elektronik medya dahil, tüm sosyal örgütlenişlerin bir parçası halinedir (Erdoğan, 1999: 3). İletişim araçları, bulunduğu toplumun yapısına, dönemine ve koşullarına göre değişiklik göstermektedir. İnsanlığın ilk dönemlerinde sezgiler ve sinyallerle kurulan iletişim zaman içerisinde yerini aklın aracılığı ile oluşturulan sembollere, dumana ve mağara resimlerine bırakmıştır. Toplum yapısının değişmesi ile bu iletişim türünün de yetersiz kalması sonucunda insanlar sözlü iletişim yapısına geçmişlerdir. Sözlü iletişim, günlük yaşamın çoğunda kullanılan bir iletişim türüdür ve dönütün kısa sürede gerçekleşmesine olanak sağlamaktadır. Fakat resmi işlerin, anlaşmaların, bilgilerin, belge evrakların sözlü iletişimle muhafaza edilememesi ile yeni bir iletişim ortamı arayışı başlamıştır. Bunun sonucunda insanlık tarihinin başlangıcı olarak ifade edilen yazı bulunmuştur. Yazının bulunması, insanlığın gelişmesi için büyük bir adım niteliğindedir. Yazı ile insanlar bilgi ve belgeler muhafaza edilebilmekte ve unutulmasının önüne geçilmektedir. 15. yüzyılda matbaanın icadı ile yazılı kaynaklar çoğaltılarak farklı toplumlarla paylaşılabilmiştir. 19. Yüzyılda savaş anında iletişim kurabilmek için teknolojik yenilikler yapılmış radyo frekansları, telgraf ve telsiz gibi alanlarda buluşlar yapılmıştır. Bu durum teknolojinin ilerlemesine yol açmıştır. Ardından internetin bulunması bilgisayarın yaygın kullanılması ile bireyler sosyal mecralarda iletişim kurmaya başlamıştır. Sosyal medyanın geniş kitleler tarafından kullanılması kitle iletişimin önem kaybetmesine yol açmıştır.

16 2.3. İletişim Kurma Sebepleri

Bireyler yaşamları boyunca sürekli iletişim halindedirler. Sessiz kalma durumu bile bir iletişim etkinliği olmaktadır. Bireyler temel ihtiyaçları için iletişim kurdukları gibi ruhsal veya duygusal gereksinimler için de iletişim halinde bulunmaktadırlar.

İnsanoğlunun bulunduğu her yerde ve her döneminde iletişim eyleminden söz etmek iletişim eylemini gerçekleştirirler (Bingöl ve Karaca, 2014: 189).

Bireyler inandıkları şeyleri savunmak için iletişim kurarlar.

• İnsanlar yaşayabilmek için iletişim kurmaktadırlar. İnsanlar fiziksel ihtiyaçlarını gidermek için çevrelerinde bulunan bireylerle iletişim kurarlar.

• Fiziksel ihtiyaçların yanı sıra kişisel ihtiyaçlar için de iletişim kurulur. Kişiliğin güvenliğini sağlamak, başarılı olmak ve takdir edilmek gibi ihtiyaçların karşılanması için iletişim sağlanır (Becer, 2015: 17-18).

Bireyler duygusal destek alabilmek için iletişim kurarlar.

• Grup veya örgüt üyeleri yüksek performans ve başarı elde edebilmek için iletişim kurarlar. Bu durumun yanında bireysel öğrenme, mesleki tatmin ve isteklendirme elde edebilmek için etkili iletişim gereklidir (Karaçor ve Şahin, 2004: 98).

• Toplum ve örgütlerin parçalanmaması, bir arda bulunması için iletişim kurulur.

Toplum veya örgüt yapısı büyüme gösterdikçe iletişim gereksinimi artar.

Bilgisayarlar aracılığıyla gerçekleştirilen veri işlemciliği fazla bilgilerin hızlı aktarımı ile ilgili sorunları elektronik iletişim araçlarıyla çözmeyi amaçlar.

Sosyal ihtiyaçların bir kısmı, yakın çevrede meydana gelenlerle ilişkilidir. Bu ihtiyaçlar, sistemin insanlar için çalışmasını gerektiren ihtiyaçlardır. Okullar, yönetime veya üretime dayalı örgütler, hastaneler iletişim araçlarına

17 güvenmektedirler (Becer, 2015: 19). Toplum yapısının büyümesi iletişime olan gereksinimi artırdığı gibi iletişim sürecinde de bazı sorunları meydana getirmektedir. Geniş kitlelerle gerçekleştirilen iletişimin yüz yüze olması zor bir durum olduğu için teknolojik gelişmelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bilgisayar, radyo, televizyon ve telefon gibi teknolojik araçlar, geniş kitlelerle iletişim kurmayı kolaylaştırmaktadır.

• Bireyler kendilerini ifade edebilmek ve yeniden üretebilmek amacıyla iletişim halinde bulunurlar. Dinamik toplumun üyesi olan birey, bu amaçla toplumda önem kazanır ve topluma önem kazandırır. Buna göre iletişim, toplumsal yaşamın oluşmasında ve bu toplum yapısının düzenlenmesinde aktif rol almaktadır (Bingöl ve Karaca, 2014: 188).

• Bireylerin barınma, beslenme, yaşama ve korunma gibi birçok ihtiyaçları vardır.

Bu ihtiyaçları karşılamak için iletişim halinde olurlar.

• Gönderici konumunda olan kişi ya da grup, alıcı üzerinde güç oluşturmak ve alıcıyı itaat edici bir durumda tutmak için iletişim kurulur. Burada amaçlanan durum alıcıya istenilenlerin yaptırılmasıdır (Becer, 2015: 18). Bu bağlamada iletişimin ikna etme temeline dayandığı ifade edilebilir.

• Bireyin kendini ya da çevresini keşfedebilmesi ve yaşamını devam ettirebilmesi için iletişim kurma gereksinimi vardır. Nedeni fark etmeksizin sorunların çözüme ulaştırılması için insanların fikir alışverişinde bulunmaları yani iletişim kurmaları gereklidir (Utma, 2019: 265).

• Bireyin hayata tutunabilmesi için para kazanmaya ihtiyacı vardır. Bu nedenle çalışmak ve ekonomik özgürlüğünü kazanmak durumundadır. Bu doğrultuda bireyler ekonomik gereksinimleri için iletişim kurmaktadırlar.

• Bireyler içinde bulundukları toplumu kültürel, politik, eğitim ve ekonomi gibi alanlarda geliştirmek için iletişim kurarlar.

• Bireyler hayal dünyalarını ve benliklerini ifade etmek için iletişim kurarlar. Bu aşamada ses, sözcük ve görsel ögeler kullanıldığı için yaratıcılık hedeflenir (Becer, 2015: 19-20).

18

• İletişim kurmanın bir diğer nedeni, bireyin kendini geliştirme, sosyalleşme, fiziksel veya duygusal destek alma ve toplumda bir yer edinme isteğinin olmasıdır. İnsanların ailelerinden sevdiklerinden ve çevrelerinden destek almaya ihtiyaçları vardır. Yaptığı eylemlerde onay gören, destek alan bireyler olumlu tutum ve davranışlar sergilerler.

Tüm bu nedenler iletişimin kimi zaman bireysel, kimi zaman bir grup olarak bazen de toplum tarafından gerçekleştiğini göstermektedir. İletişim kurmanın amacı her ne olursa olsun bilinçli veya bilinçsiz durumda, birçok yer ve zamanda gerçekleşir.

Sonuç olarak her birey, amaçları doğrultusunda ya da ihtiyaçlarını gidermek için iletişim halinde olurlar. Yukarıda belirtilen ihtiyaç ve amaçlar şu başlıklar altında

Sonuç olarak her birey, amaçları doğrultusunda ya da ihtiyaçlarını gidermek için iletişim halinde olurlar. Yukarıda belirtilen ihtiyaç ve amaçlar şu başlıklar altında