• Sonuç bulunamadı

Küreselleşme, sosyal ve siyasal hayatta etkili olduğu gibi, iktisadi ve mali hayatta da köklü değişmelere ve dönüşümlere yol açmaktadır. Birinci bölümde küreselleşmenin genel olarak etkili olduğu ekonomi haricindeki unsurlarına da yer vermeye çalıştık. Ancak bu çalışmanın ana amacı olan küreselleşmenin ekonomi ve ekonomik faaliyetler üzerindeki etkisine daha detaylı bir şekilde değineceğiz. Küreselleşmenin iktisadi boyutunun da çok farklı ve ayrı ayrı ele alınması gereken faktörleri vardır. İşsizlik, büyüme, küresel cari açıklar, borçlanma ve ticaret hacmi bunların yalnızca bir kaçıdır. Bunlara da elbette ki konu akışı içinde yer vermekle birlikte ayrı ve detaylı bir şekilde incelemek çok daha farklı bir çalışma ve araştırma gerektirmektedir.

Bu ön bilgiler ışığında konumuza döndüğümüzde, Polanyi’nin, henüz ikinci dünya savaşı yıllarında tespit ettiği bu hızlı değişim, 1980’li yıllarda, ancak onun tespitinin aksi yönde daha da belirgin şekilde hissedilir olmaya başlamıştır. Yine Polanyi, XIX yüzyılın sona erdiğini ve onun deyimiyle “vahşi kapitalizmin” geçerliliğini yitirdiğini belirtmekte iken,144 1980 sonrası gelişmeler aksi yönde olmuş ve kapitalizm kendini çağın gereklerine uygun bir şekilde dönüştürerek gelişimini ve etkinliğini sürdürmeye devam etmiştir.

İçinde bulunulan küreselleşme gerçeği ile birlikte, ülkelerin politika ve uygulamaları gittikçe birbirine benzemektedir. SSCB’nin çöküşü ile birlikte dünya genelinde serbest piyasa ekonomisi ve Liberal Demokrasi daha da yaygınlaşmıştır. Bu süre içinde; Kamu Ekonomisinin görev ve fonksiyonları yeniden belirlenmekte ve sınırlı devlet anlayışı dünyanın çoğunluğunda kabul görmektedir. Uluslar arası ticarette korumacılık anlayışı giderek terk edilmekte ve serbest ticaret yaklaşımı öne çıkmaktadır. Aynı şekilde finansal ve parasal alanlarda da hızlı bir serbestleşme süreci yaşanmakta, devletin borçlanma, vergi ve para basma fonksiyonlarını piyasanın işleyişine zarar vermeden yapması gerektiği düşüncesi ağırlık kazanmaktadır.145

144

POLANYI, K., Büyük Dönüşüm, Çev: BUĞRA, A., İletişim Yayınları, İstanbul, 2000, s.,8-22

145

DPT, Küreselleşme Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara, 2000, s. 3

Günümüzün en büyük toplumsal gerçekliği kuşkusuz küreselleşmedir ve bu yadsınamaz gerçekliğin en büyük mimarı da klasik dönemin parola cümlesi “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” öğretisidir. Bugün iktisat tarihçileri her ne kadar küreselleşmenin başlangıcına dair ortak bir tarih tespitine ulaşamasalar da, küreselleşmenin tamamen batılı değerler üzerine oturtulduğu ve kapitalist dinamiklere dayandığı konusunda hemfikirlerdir.146

Dünya çapında yaşanan değişim ile birlikte ortaya çıkan “yeni ekonomi” kavramıyla; ekonomik yapı giderek bilgi odaklı bir hal almaktadır. Böylesi bir yapı içinde; bilgi ve bilgi teknolojileri, dijital ürünler öne çıkmakta, kitle üretiminin yerini küçük ölçekli sanayi tesisleri almakta ve üretim mal üretiminden, hizmet üretimine doğru kaymaktadır.147 Bu yeni yaklaşımla birlikte fiyat odaklı politikalar yerini kalite odaklı uygulamalara bırakmış ve işletmeler “mükemmeli arayan”148 firmalar olma yolunda motive olmuşlardır.

Ekonomik küreselleşme, gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasında dengesiz bir yapılanmanın ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu bağlamda küreselleşme ile birlikte; gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkeler karşısında, genel olarak da sermaye, emek karşısında gitgide güçlenmekte, gelişmiş ülkelerin sanayi, dış ticaret, sermaye birikimi ve teknoloji alanındaki hakim konumları daha baştan gelişmekte olan ülkelerin hareket alanını sınırlandırmaktadır.149 Bu eksikliklerini hammadde ve emek yoluyla ikame etmek zorunda kalan GOÜ ve AGÜ’ler küresel güçler karşısında gerileme yaşamaktadırlar. Bundan dolayı gelişmekte olan ülkeler yerel kaynaklarını büyümeye yönelik daha optimum kullanmanın yollarını bulmak zorundadırlar.150

Küresel süreçte dünya ülkeleri belirli kategorilere ayrılmış durumdadır. Bu kategoriler:151

En Zengin Ülkeler: ABD, Kanada, Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda ve AB üyesi

ülkeler. Küreselleşme sürecinin belirleyicisi olan, dünyanın ekonomik ve politik yaşamına yön veren ülkelerdir.

146

TALAY, M., B., Uluslar arası Finans Kuruluşlarının Kısa Tarihçeleri ve Dönüşüm Öncesi Uygulamaları, (http://www.geocities.com/ceteris_paribus_tr/b_talay.pdf), (07.07.2011)

147

KOSGEB, Dünya Ekonomisi: Tarihi Gelişimi, KOSGEB Yayınları, Ankara, 2004b, s. 20-27

148

GÖKŞEN Y., “Geleneksel Üretimden Esnek Üretime: Karşılaştırmalı Bir İnceleme”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:5, İzmir, 2003, S., 4, s., 44

149

ŞENSES F., Neoliberal Küreselleşme Kalkınma İçin Bir Fırsat mı Engel mi ?,ODTÜ Ekonomik Araştırmalar Merkezi, http://www.erc.metu.edu.tr/menu/series04/0409.pdf>, (08.07.2011)

150

ODYAKMAZ N., Küresel Trendler ve Görünümler, TC Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı Resmi Web Sitesi, < http://www.dtm.gov.tr/ead/ekonomi/sayi 13/ktrend.htm>, (10.07.2011)

151

Yeni Sanayileşen Ülkeler: Türkiye, Brezilya, Arjantin, Meksika ve özellikle de

Uzakdoğu ülkeleri -Tayvan, Güney Kore, Hong Kong ve Singapur- gibi ülkeler. Sanayileşme aşamasında olan ve mikro elektronik teknolojisi ile finans sektöründe ilerleme çabaları gösteren ülkelerdir.

Sınırlı Olarak Gelişmiş Tarıma Dayalı Ülkeler: Tayland, Malezya, Çin ve

Endonezya gibi ülkeler. Kalkınmanın başlangıç safhasında olan, ancak büyük ölçüde tarıma bağlı olan ülkelerdir.

Geçiş Sürecindeki Ülkeler: Eski Doğu Bloğu -Polonya, Macaristan, Romanya, Rusya

v.b- ülkeler. Sosyalizmden, piyasa sürecine geçmeye çalışan ülkelerdir.

OPEC Ülkeleri: Birçoğu Ortadoğu ülkesi olan -Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar- gibi

ülkeler ile; Venezüella, Nijerya v.b. petrol ihraç eden ülkelerdir. Dünya politikasının belirlenmesinde kilit rol oynayan, ancak bu özelliklerinden dolayı zaman zaman baskı ve şiddete maruz kalan ülkelerdir.

Yoksul Ülkeler: Çoğunluğu Afrika, Asya ve Latin Amerika’da olan ülkeler olup,

bugün gördükleri işlev, sömürge dönemlerindeki konumlarıyla paralellik arz etmektedir.

En Yoksul Ülkeler: Bu ülke grubuna Afrika’da ki en yoksul ülkeler girmekte, ilkel

üretim tarzlarıyla üretim yapan bu ülkelerin küresel ekonomiyle ilişkileri son derece sınırlı bir düzeyde bulunmaktadır.

Sıralanan maddelerden de anlaşılacağı üzere bugünün dünyası, XVIII. ve XIX. yüzyılın tipik küresel sınıflandırmalarına benzer bir şekilde sınıflandırmaya tabi tutulmuş ve karşılaştırmalı üstünlükler yaklaşımı bugünün ekonomi anlayışı içinde de hakim kılınmıştır. Söz konusu dönemde olduğu gibi üçüncü dünya ülkeleri yine büyük küresel güçlerin hammadde tedarikçisi durumunda bulunmaktadır. İçinde bulunan süreçte küresel ekonomik düzen “güçlüler” ve “güçsüzler” bağlamında şekillenmektedir. Güçlüler tüm gidişatı belirlerken, güçsüz ülkeler de belirlenen bu düzene uymak durumunda kalmaktadırlar.152

152

ARIBOĞAN D.Ü, Globalleşme Senaryosunun Aktörleri: Uluslararası İlişkilerde Güç Mücadelesi, < http://www.turkab.net/kure/wglobaktor.htm>, (10.07.2011)