• Sonuç bulunamadı

Her ekonomide, çıktı üretilebilmesi için fizikî sermaye, beşerî sermaye, (vasıfsız) işgücü ve doğal kaynaklar gibi girdiler girişimciler tarafından farklı teknolojik bilgiler çerçevesinde ve farklı oranlamalarla bir araya getirilir. Gayrisafi milli hasıla ise, belirli bir ülkede belirli bir zaman diliminde (genellikle bir yılda) üretilen bu mal ve hizmet biçimindeki çıktıların parasal değerlerinin toplamıdır. Söz konusu üretim faktörlerinden sermaye; makinelerin, araç ve gereçlerin, tesislerin, hammaddelerin ve diğer dayanıklı üretim faktörlerinin birikmiş stokunu kapsar. Bu fizikî sermaye stokuna belirli bir dönem içinde yapılan eklemeler yatırım adını alır.

Bir ekonomideki işgücü “stoku”, nüfus artışı ve artan bu nüfustan hep belirli bir kısmının (gelecekte) işgücü arzına katılımı ile genişler. İşgücünün vasfı veya niteliği özellikle okullardaki ve işyerlerindeki eğitimler sayesinde geliştirildikçe, ülkenin beşeri sermayesi (human capital) de “artmış” olur. Beşeri sermaye, işgücü tarafından içerilen bilgi ve beceriler toplamı olarak tanımlanabilir. Bazen, işgücünün sağlık ve beslenme ile ilgili “iyi olma” durumu da beşeri sermayenin bir parçası olarak kabul edilir(Easterly ve Wetzel,1989, 4). İktisadi büyüme, kişi başına reel (yani fiyat değişmelerinden arındırılmış) hasıladaki artışları ima eder. Bu artışlar, ancak uzun dönemde ülkenin üretim ölçeğinin veya potansiyelinin genişlemesi veya daha üretken kullanılması sayesinde (yani üretim faktörlerinin miktarlarındaki ve/veya üretkenliklerindeki artışlarla) ortaya çıkartılabileceğinden, iktisadi büyüme sorunu, genellikle bir uzun vade sorunu olarak kabul edilir. Büyüme, bu nedenle, makroekonomik anlamda daha çok arz cephesince belirlenir. Başka bir deyişle, bir ülkenin üretim olanakları eğrisinin dışarıya veya uzun dönem toplam arz eğrisinin sağa

oluşturmaktadır.

Kısa dönemde ise, Keynesgil terimlerle, girdiler henüz tam ve etkili istihdam edil(e)mezken, ülkenin mal ve hizmet piyasalarındaki toplam talep artışları aracılığıyla kişi başına reel gelirde yükselmeler sağlanabilir. Bunda, özellikle hükümetlerin genişletici para, maliye, döviz kuru ve dış ticaret politikalarının etkisi de söz konusu olabilir. Fizikî “cari hasıla”da zaman içinde meydana gelen bu kısa vadeli (üretim ölçeğinden bağımsız) dalgalanmalar büyüme kuramlarının değil konjonktür kuramlarının (business cycle theories) inceleme konusunu oluşturur. İktisadi büyüme kuramları ise, uzun vadede “potansiyel hasıla” veya ülkenin genel üretim ölçeğindeki büyümenin hangi etkenlerce belirlendiği, bunların iktisadi büyümeyi nasıl sağladıkları ve büyüme açısından hangilerinin daha büyük bir öneme sahip olduğu gibi sorularla ilgilenir. (Kibritçioğlu,1998,207)

Bir ekonomide üretilen çıktı miktarı ile üretimde kullanılan girdi miktarları arasındaki ilişki üretim fonksiyonları ile gösterilmektedir. En çok başvurulan Cobb-Douglas üretim fonksiyonuna göre ölçeğe göre sabit getiri söz konusu olduğunda fonksiyon şu şekildedir:

Y=f(K.L) Y = KαL1-α (2.1)

Burada Y çıktıyı, K sermayeyi ve L işgücünü göstermektedir. Sabit getiri durumunda üretimde kullanılan girdiler örneğin iki katına çıkarılırsa çıktı da iki kat artacaktır. Bu fonksiyonel ilişkiye diğer faktörleri de ilave ettiğimizde eşitlik,

Y =Af(L, K, H, N) (2.2)

şeklinde yazılabilir.

İlave faktörlerden A mevcut üretim teknolojisini, H beşeri sermaye miktarını ve N doğal kaynakları göstermektedir. Örneğin A yükseldiği zaman diğer faktörlerin veri olduğu durumda ekonomi daha fazla çıktı üretecektir.

İktisadi büyüme; ortalama büyüme hızı (average growth rate, g) ile ölçülür. Ortalama büyüme hızı, reel GDP’de uzun dönemde meydana gelen yıllık artışı yansıtır. Uzun dönem büyüme hızı olarak da nitelendirilen ortalama büyüme hızı şu formülle hesaplanır;

g= Dönem Sonundaki Reel GDP -1 (2.3) Dönem Başındaki Reel GDP

1

İktisadi büyüme bazen yıllık büyüme hızı olarak ölçülür. Yıllık büyüme hızı, t ve t-1 yıllarında GDP’de meydana gelen değişme ile t-1 yılındaki GDP arasındaki oranın 100 ile çarpımına eşittir. (Ünsal,2005,16-17)

t Yılındaki Büyüme Hızı = GDPt-GDPt-1x100 (2.4)

GDPt-1

İktisadi büyüme, bir ülkede üretim ve dolayısıyla milli gelirin bir önceki yıla göre reel olarak artması şeklinde tanımlanır. Ancak, bir ülkede milli gelirdeki (GSYİH’daki) yıllık reel artış, brüt büyüme hızı ifade eder. Bu oranın söz konusu yıldaki nüfus artışının da göz önüne alınarak düzeltilmesi gerekir. Brüt büyüme hızından söz konusu yıldaki nüfus artış hızı çıkarıldığında net büyüme hızı elde edilir. Bir ülkenin büyüme hızından söz edilirken, büyüme hızının net mi brüt mü olduğunun belirtilmesindeki gülüklerin önüne geçebilmek için, net büyüme hızını gösteren, kişi başına düşen reel milli gelir artışından söz edilir. Çünkü kişi başına düşen reel milli gelir= reel milli gelir/ülke nüfusu’dur. Böylece, kişi başına düşen reel milli gelir hesaplanırken, reel milli gelir ülke nüfusuna bölündüğünde, ülke nüfusunda o yılki artışı da göz önüne alınmış demektir. (Dinler,2007,244)

Ekonomik büyümenin en temel ön koşulları uygun bir teşvik sisteminin olmasıdır. Bunun içinde bir ekonomide piyasaların, mülkiyet haklarının ve parasal değişimin olması gerekir. Bu üç teşvik sonucu ekonomik büyümenin sağlanması için;

- Üretim faktörlerinin verimliliği artırılmalıdır. (Yeni teknolojiler üretilerek özellikle emek verimliliği artırılmalıdır.)

- Üretim faktörlerinin stoğu artmalıdır. (Emek girdisi artırılmalı, yeni doğal kaynaklar bulunmalı ve ek sermaye malları tedarik edilmelidir.)

- Teknolojik değişme olmalıdır. (Yeni üretim teknolojileri üretilmelidir.) (Parasız;2006, 241-242)

1/

günümüzde sıklıkla aynı anlamda kullanılmaktadır. Ancak bu kavramlar arasında azda olsa nüans farklılıkları bulunmaktadır. Bu kavramlar arasındaki farklılıkları ilk kez Alfred Amonn ifade etmiştir. Amonn’a göre bu kavramlar arasındaki farklılıklar ekonominin zaman içinde değiştirmiş olduğu yöne göre anlatılmaktadır. Buna göre;

i) Gövdesi ile büyür ve genişler. Örneğin nüfusu artar, işgücü çoğalır, üretim faktörlerinde artış olur.

ii) Bünye ve çatısı ile değişir. Örneğin milli hasıla içinde tarım, sanayi ve hizmetler sektörlerinin payları değişir, işgücünün bu sektörlere dağılımı farklılaşır, altyapıda çeşitli değişmeler meydana gelir.

Ülke ekonomisinin nüfus, işgücü, toprak ve diğer üretim faktörlerinde gerçekleşen artışlara büyüme denir. (Acar, 2002,9)