• Sonuç bulunamadı

C 4 sf(k)=İşçi Başına Tasarruf Yatırım Doğrusu

3.1. İşsizlik ve Ekonomik Büyüme İlişkis

Emek, bütün ekonomik büyüme teorilerinde baştan beri vazgeçilmez bir girdi olarak yerini almıştır. Emek olmadan ekonomik büyüme ve üretim sürecinin olamayacağı yadsınamaz bir gerçektir. Bir üretim sürecinin yaşanabilmesi için emeğin olmazsa olmaz bir girdidir. Emek kullanmadan; bir fabrikayı çalıştırmak, tarım ürünlerini üretmek, seyahat etmek, mal ve hizmetleri üreticiden tüketiciye göndermek asla mümkün olmayacaktır. Bir ekonomide sahip olunan işgücünün yeterince istihdam edilememesinin sonucunda ise işsizlik meydana gelmektedir. Literatürde genellikle istihdam ve büyüme ilişkisinin incelenmiş olmasına karşın işsizliğin tüm ekonomileri ciddi sorun olarak tehdit ettiğinin farkına varılmasından sonra, işsizlik ve büyüme ilişkisi de bilimsel çalışmalarda irdelenmeye başlanmıştır. İşsizlik ve büyüme ilişkisini direkt olarak inceleyen ilk çalışma “Okun Yasası”dır.

Büyüme ve işsizlik arasındaki ilişki konusunda teorik olarak beklenen, bir ekonomide Reel GDP azalınca, üretilen mal ve hizmet miktarı azalır ve dolayısıyla çalıştırılan emek miktarı da azalır, işsizlik artar. Tam tersine Reel GDP artınca üretilen mal ve hizmet miktarı da artar ve dolayısıyla da çalıştırılan emek miktarı artar, işsizlik azalır. Kısaca işsizlik, reel GDP ile ters yönde birlikte hareket eder. Reel GDP artınca(azalınca) işsizlik azalır(artar). (Ünsal,2005,12- 13). Ayrıca Reel GSYİH’nın doğal büyüme oranıyla doğal işsizlik oranı yakından ilişkilidir. Doğal reel GSYİH’daki artış, doğal işsizlik oranını azaltır. Tersi de geçerlidir. Doğal reel GSYİH’daki azalış doğal işsizlik oranını yükseltmektedir. (Eren,2004,213)

Bu konu genellikle büyüme ve işsizlik arasında negatif bir ilişkinin varlığını düşünen Arthur Okun’un adından hareketle “Okun yasası” çerçevesinde incelenmektedir. Okun yasasına göre; büyüme oranı potansiyel

büyüme oranının potansiyel çıktının büyüme oranını aştığı her yüzde bire karşılık, işsizlik oranının yüzde yarım oranında azalmasıdır.

Du= -0,5(Y-Yp). Du: İşsizlik Oranındaki Azalma (3.1)

Y: Gerçekleşen Büyüme Yp: Potansiyel Çıktının Büyümesi

Okun yasasına göre; İşsizliğin iktisadi maliyeti, doğal işsizlik haddini aşan her ilave %1 işsizliğin, reel GDP’nin doğal GDP’nin yüzde kaç altına inmesine yol açtığına bağlı olarak değişmektedir. Arthur Okun’un yaptığı çalışmaya göre, ABD ekonomisinde doğal işsizlik haddini aşan her ilave %1 işsizlik, reel GDP’nin doğal GDP’den %2,5 küçük olmasına yol açar. Okun Kanunu denilen ve GDP açığının doğal GDP’nin belirli bir yüzdesi olarak ifade edilmesini mümkün kılan bu husus, doğal GDP kısaca GDP* ile gösterilerek şöyle ifade edilebilir;

(GDP*-GDP)/GDP*=2.5(u-uN)’dir. (Ünsal,2005,95) (3.2) Ancak yapılan ampirik çalışmalar Okun yasasını fazlaca doğrulamamaktadır. Barreto ve Howland(1993), Harris ve Silverstone (2001), Christopoulos(2003), Sinclair(2004) ile Knotek(2007)’in Okun Yasası’nın günümüzdeki geçerliliğini test ettikleri çalışmalarında işsizlik ve büyüme arasında asimetrik ilişki bulunduğunu savunan yasanın uzun dönemde geçerli olmadığını ispatlamışlardır. Yani ülkemiz ekonomisinde de yaşandığı üzere bu ilişkinin yönü her zaman negatif olamamakta ve Okun yasasında belirtilen oranda artmamaktadır. Ülkemizde de yaşandığı gibi artık ülke ekonomileri büyümelerine karşın, işsizlik oranlarını da beraberinde sürüklemektedirler. Yani her iki değişkende artma eğilimi gösterebilmektedir. Artık işsizliği önleminin yolunun sadece büyüme ile elde edilemeyeceği anlaşılmıştır.

Genel olarak istihdam düzeyi ve milli gelir arasında doğru orantılı bir ilişki vardır. Yanı istihdam düzeyi arttıkça, reel milli gelir de artar. Ancak Şekil 3.1’de görüleceği gibi istihdam düzeyindeki değişiklikler, reel milli gelire daima aynı oranda yansımazlar. Örneğin tam istihdam düzeyine yaklaşırken, istihdam düzeyindeki artışlar reel milli gelirde, aynı oranda değil daha düşük oranda

bütün olarak genişlerken önce en verimli kaynaklar kullanılır. Fakat genişleme devam ettikçe daha az verimli kaynaklara da el atılır. Örneğin daha az verimli madenler, topraklar işletilir, daha az yetenekli işçiler işe alınır ve varolan sermaye donanımı da adam başına en yüksek verimi sağlayan noktanın ötesinde kullanılır. Bu durumda, işgücünün fizik verimi azalacak, yani reel milli gelir istihdam düzeyindeki artışı aynen izleyemeyecektir. (Aren,1998,4-5)

Şekil.3.1 İstihdam ve Milli Gelir İlişkisi

Üretim ve istihdam, dolayısıyla üretim ve işsizlik birbiriyle yakından ilişkilidir. Eğer daha fazla üretim gerekiyorsa, ya daha fazla emek istihdam etmeli yada halen çalışanlar daha fazla üretmelidir. Birinci durumda istihdamda bir artıştan, ikincisindeyse verimlilikte bir artıştan söz edilir. Bir ekonomide işsizlik diğer koşullar aynı kalmak kaydıyla istihdam düzeyi düşünce yada işgücü artınca artar. Verimlilikte işgücündeki değişmeler, istihdamın ve üretimin uzun dönemin seyrini etkiler. Kısa dönemde işgücündeki ve verimlilikteki değişmelerin etkisi önemsizdir. Bu nedenle bu iki değişkenin kısa dönemli analizlerde sabit olduğu varsayılır. İstihdam düzeyiyle milli gelir arasında yakın bir ilişki vardır. Bir diğer deyişle istihdam düzeyi arttıkça reel gayri safi milli hasıla (GSYİH/GDP) artar. Ne var ki istihdamdaki değişmeler reel milli gelire her zaman aynı oranda yansımaz. Örneğin ekonomi tam istihdama yaklaşırken istihdam düzeyindeki artışlar, reel milli gelirde aynı oranda değil, daha düşük oranda artışa neden olur. Bunun nedeni ekonomi tam istihdama yaklaşırken azalan verimler yasasının işlemeye başlamasıdır. (Eren,2004,357)

İktisat teorisinde uzunca bir süre büyüme ile istihdam arasında doğrusal bir ilişki kurulmuştur. Ancak bu iki makro değişken arasındaki ilişkinin

Y

N Y

N:İstihdam