• Sonuç bulunamadı

İktidarın Çeviriyi İdeolojik Aygıt Olarak Kullanması

BÖLÜM II: İKTİDAR, TOPLUM VE ÇEVİRİBİLİM AÇISINDAN

2.3. İktidarın Çeviriyi İdeolojik Aygıt Olarak Kullanması

Bu bölüm başlığı Fransız filozof Louis Althusser’in kitabından esinlenilerek oluşturulmuştur. Başlığın da haber verdiği gibi burada çevirinin ideolojik bir aygıt olarak kullanılabileceği ihtimali Althusser’in ideolojiye bakış açısı üzerinden değerlendirilecektir. Bölüm 3’te ise Tanzimat ve Cumhuriyet dönemlerindeki ideolojik çeviri Althusser’in yaklaşımıyla yeri geldikçe açıklanmaya çalışılacaktır.

57

Althusser’in DİA ve DBA konusundaki görüşleri aşağıdaki kaynaktan özet olarak çevrilmiş ve ilave kaynaklardan da katkı sağlanmıştır: https://de.wikipedia.org/wiki/Louis_Althusser#cite_ref-IISA_1-0 (10.09.15)

Althusser’in eserinin adı İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları (DİA) adını taşımaktadır. Althusser’e göre, pratikler (yapıp etmeler) siyasi, sembolik, ekonomik ve doğal olan başlangıç materyalleri (Ausgangsmaterial) vasıtasıyla belirli aktörlerin, belirli bir bağlam içinde (siyasi, sembolik, ekonomik, …) ürünler meydana getirdiği bir dönüşüm sürecidir. Pratikler daima belirleyici etmendir üretim sürecinde. Althusser, birçok pratik türünü birbirinden ayırmaktadır: teorik-bilimsel, siyasi, ideolojik ve ekonomik gibi. Tüm pratiklerin konfigürasyonunun ilgili toplum yapısını oluşturduğunu belirtir. Ona göre aktörler belirli bir sınıfta yapılanmış ve organize olmuş olan insanlardır, tarihsel olarak belirli üretim ilişkileri vardır ve siyasi ve ideolojik koşullar bağlamında hareket ederler.

Althusser, Devletin İdeolojik Aygıtları adlı eserinde kapitalist üretim ilişkilerinin öznelerin (gündelik) ideolojilerini nasıl yeniden ürettiğini araştırır. Çalışmasında, kapitalizmde işçi gücünün yeniden yaratılması gerektiğini ve bunun ideolojik olarak da sağlanması lazım geldiği tezini geliştirmiştir. Emek gücünün hem nitelik, hem de itaat bakımından yeniden üretilmesi gereklidir. Yani işçilerin yeniden üretimiyle birlikte, kurulu düzenin kurallarına boyun eğme de yeniden üretilmelidir” (krş. Althusser, 1994: 23 aktaran Güngör, 2001: 229). Althusser, öncelikle bunun sağlanması için şu iki merci arasında bir fark ortaya koyar: devlet gücü ve devlet aygıtı. Marx, devletin hukuki ve siyasi kurumlarını devletin aygıtları olarak tanımlamıştır. Althusser bunu biraz daha farklı yorumlayarak, devletin gücü ve devletin aygıtlarını birbirinden oldukça bağımsız kılar. Buna ilave olarak devletin aygıtlarını alıp devletin ideolojik aygıtları (DİA) ve devletin baskı araçları (DBA) arasında yeni bir ayrım gerçekleştirir. Ona göre DİA’ya sahip olmak demek DBA’ya her koşulda sahip olmak demek değildir. DBA’yı (fiziksel ya da maddi, yani para cezası gibi) toplumda şu ya da bu şekilde şiddetle işleyen araçlar olarak tanımlar Althusser (https://de.wikipedia.org/wiki/Louis_Althusser#cite_note-IISA-1, 10.09.15). DBA’lar sadece devlet kurumları, yani hapishane, polis, adliye vb. kamu kurumları olarak vardırlar. DİA’lar ise (aile, okul, kilise, kitle iletişim araçları) adından da anlaşılabileceği gibi birincil olarak ideoloji üzerinden işlemekle beraber, gerekli durumlarda DBA gibi baskı oluşturacak biçimde de işleyebilmektedirler. Bazen bu ayrım ortadan kalkabilir ve bir kurum hem DBA hem de DİA işlevi kazanabilir; örneğin hem fiziksel bir güç hem de ideolojik bakımdan etki edebilir. DBA ve DİA arasında karşılıklı bir bağlılığın olduğunu kabul etmek gerekir. Aygıtların diğer bir

özelliği ise, DBA’ya sadece kamusal alanda rastlanırken, DİA’ların hem kamusal hem de özel girişimlerde (örneğin hem kamuya ait kurumlarda hem de özel kitle iletişim araçlarıyla) organize olduğu gözlemlenebilir. DİA’ların amacı egemen sınıfın bağlayıcı ideolojisini insanların içine zerk ederek onların dünya görüşünü değiştirmektir. Burada ideolojinin kavramının tanımı önemli hale gelmektedir ve Althusser burada üç temel hipotezden yola çıkar:

1. İdeolojinin maddi bir varlığı bulunmaktadır

2. İdeoloji bireylerin gerçekteki var olma koşullarının hayali durumunu temsil etmektedir

3. İdeoloji bireylerin özne olarak çağrılmasıdır

DİA’ların gücü, zorunlu koşulan ritüeller ve diğer büyük kurumların özneleri (örneğin parti, ulus ve tanrı gibi şeylere) çağırması sayesinde etki etmektedir. İdeoloji sadece baskıcı değildir, aynı zamanda bireye toplum içerisinde kendini gerçekleştirme imkânı da vermektedir. Althusser’e göre ideoloji yalnızca manipülasyon değildir, o aynı zamanda özneleri de yaratır. Özneler ideolojiye teslim olmalarına rağmen kendilerini özgür hissetmektedirler.

Althusser’e göre ideoloji Marx’da olduğu gibi yanılsamalar değil, kurumlar ve pratikler içinde var olan tasarımlar bütünü olarak tanımlanmaktadır. O ideolojiyi insanın ya da bir toplumsal grubun zihninde egemen olan fikir ve tasarımlar sistemi olarak görür. Ona göre ideoloji, sınıf mücadelesine dayanmakta ve üstyapıda yer almaktadır. Sınıf mücadelesi, doğrudan devlet iktidarını elde etmeye yöneliktir, ama özellikle ideolojik aygıtlarda bu mücadelenin uzantısı sürekli olarak yürütülmektedir (krş. aktaran Güngör, 2001: 222-224).

İdeolojinin karakterine bakılacak olunursa, her ideolojide bir hayali çarpıtma söz konusudur. İdeoloji bir tasarım olması dolayısıyla aynı zamanda bir hayalin ürünüdür. Fakat hayal ürünü olması onun pratikte var olmayacağı anlamına gelmez, bilakis fikirlerin genel olarak eylemlerde var olması gibi, ideolojiler de pratiklerde var olurlar (krş. Güngör, 2001: 226). Pratikte var olmaları demek onların pratiğe döken öznelerle var olmaları anlamına gelir. O halde her pratik, ancak bir ideoloji yoluyla ve bir

ideolojinin altında var olabilir; her ideoloji ancak bir özne yoluyla ve özneler için var olabilir (krş. Althusser, 2014: 77).

Bireyler ideoloji ile özne haline gelirler. Bunun için Althusser çağırma metaforunu kullanır. Bireyin çağırmasına fiziksel anlamda yönelen, eylemde bulunan bireyler artık özne haline gelmişlerdir. Çünkü ideolojinin istediği eyleme yönelişlerdir. Özne olarak çağırılma, çağıran ideolojinin tabiyeti altına girme, öznelerin birbirlerini ve kendilerini tanımalarını sağlayan evrensel tanıma ve uygun biçimde davranıldığı sürece her şeyin yolunda gideceğini düşünmelerini sağlar. İdeolojinin öngördüğü şekliyle uygun davranışta bulunmayan kötü öznelere devletin baskı aygıtları aracılığıyla müdahalede bulunulur (Althusser, 1994: 71 aktaran Güngör, 2001: 227)

Yönetici sınıf DİA’larda etkindir, çünkü devlet iktidarını elinde tutar ve bu sayede devletin baskı aygıtına sahip olur. Devlet iktidarını elde etse de DİA’lar üzerinde hâkimiyet kurmayan bir sınıfın, hâkimiyetini koruması mümkün görünmez. Egemenliğin üretilmesi açısından DİA’lara ihtiyaç vardır. DİA’lar vasıtasıyla egemen ideoloji, yığınlara kendi kültürleri vasıtasıyla egemen ideolojiyi empoze eder (krş. Güngören, 2001: 229-230)

İktidarın İdeolojiyi Kullanması

İdeolojiler mantık temelleri olan tartışılmaz varsayımlarla başlarlar. Bu bakımdan ilk başta görüşleri etik açıdan ve akıl bakımından savunulabilir. Fakat bir ideoloji, savunmayı hedeflediği şeylerin aksi yönünde uygulamalara da girişebilir. Bu durumda gerilimler ortaya çıkabilir. Fakat ideolojiler bu tür gerilimlerle baş edebilme potansiyeline sahiptirler. Örneğin, “bir ideoloji küresel ısınma riskini azaltacak büyük çevre reformlarını savunmak istediğine karar verebilir ve aynı zamanda çevreyi kirleten sanayilere yatırım yapma politikasını savunabilir” (Freeden, 2011: 81). İdeolojik çeviri açısından bakıldığında, bir yandan muhafazakâr, gelenekçi, öze vurgu yapıcı söylemler geliştirilirken diğer yandan da devrimsel kültür politikalarıyla, erek toplumun normlarını altüst eden kararlar verebilir ideolojik iktidarlar. Böyle bir üstlenmeyi ikna edici gerekçelerle de süsleyebilir ya da belirsizlik ve anlam bulanıklığı oluşturarak

gerekli desteği elde edebilir58

. Her hâlükârda toplumsal bir mesaj paylaşılacaksa bu politikalarla ilgili, toplumu ikna edecek bir ideolojik söylem ortaya koymak gerekiyorsa, uzun ve yoğun, toplumun anlamlandırma koşullarını zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcı yöntemler seçilmelidir. Freeden’a göre, siyasal ideolojik karar süreçlerinde iktidarın gereğinden fazla bilgi kullanması, gerekli desteği elde etme noktasında işlevsiz kalabilir. Bunun için basitleştirme yöntemi kullanmak yararlıdır (Freeden, 2011:92). İdeolojiler siyasal düşünce için bir model değildir; toplumsal gruplar tarafından toplum gruplarının tüketimi için üretilmiş siyasal düşünce kalıplarını içerirler (age.: 99).

Devlet Yapısına Göre İdeolojik Çeviri

Yukarıda da, Althusser’den alıntı yapılarak devletin ideolojiyi kullanmak üzere gereçlerinin bulunduğuna değinilmişti. Buna göre devletin ideolojik gereçlerinin dinsel, hukuksal ve kültürel yapılarda, kitle iletişim araçlarında ve ailede, özellikle de eğitim dizgelerinde konumlandığı ifade edilmişti. İdeolojinin böyle bir fonksiyonunun hatta misyonunun olduğunu kabul etmek oldukça Marksçı bir bakış açısı sergilemek anlamına gelir. Böyle bir bakış açısı ideolojinin kötü tanımlanmasının bir sonucu olarak da görülebilir.

Nasıl ki yukarıda sayılan alanda ve özellikle de kitle iletişim araçlarıyla eğitim dizgelerinde devletin ideolojik araçlarının konumlandığı ifade ediliyorsa, çevirinin de eğitim dizgelerinde ya da kitle iletişim araçlarında kullanılıyor olması, onu (Althusser’ci çerçevede) ideolojik bir araç haline getirmektedir. Çeviri bugün televizyon, sinema, tiyatro, gazete, dergi, kitap ve internet-iletişim araçlarında vb. alanlarda kullanılmaktadır. Bu da çeviriyi, bu alanlarda kullanılan ideolojik bir gereç haline getirmektedir. Tüm bu kitle iletişimin biçimlerinin değişmesi ve zenginleşmesi sonucu, ideolojik çeviriyle ilgili her bir alanda yeni bir araştırma sahası açıldığı söylenebilir. Alev Bulut’un 2008’de çıkardığı Basından Örneklerle Çeviride İdeoloji: İdeolojik

Çeviri adlı eseri bu çeşitlendirilmiş ideolojik çeviri kullanımına Türkiye’deki gerek

internet gerekse basılı medya üzerinden verilen örneklerle oldukça zengin bir muhteva

58

Toury, her türlü çeviri etkinliğinin normlar tarafından yönlendirildiğini ifade eder. Ancak normlara karşı çıkışların olabileceğini de ifade eder. Fakat karşı çıkıldığı takdirde dirençle karşılaşılacağını da ekler (Toury, 2008).

sunmaktadır. Bununla birlikte bu eserden sonra kitle iletişim araçları üzerinden çevirinin ideolojik bir aygıt olarak kullanılmasına dönük bir çalışmaya rastlanamamaktadır.

Hemen hemen her tür devlet biçiminde ideolojik çevirinin gerçekleştirildiğinden bahsedilebilir. Fakat her devlet yapısının karakterine göre ideolojik çeviri farklı amaçlara hizmet edebilir. Bu bakımdan devletin yapısına göre çevirinin ideolojik amaçlara nasıl hizmet ettiği şu şekilde açıklanabilir:

a) Ütopyacı gelecek vaadine çeviri de hizmet ediyorsa; mutlak egemenlik iddiası söz konusuysa, yani çevirinin toplum ve devleti dış güçlerden arındırdığı/bağımsızlaştırdığı iddia (ima) ediliyorsa ya da toplumu bozulmaya yönelttiği gerekçesiyle çeviriler denetleniyor ve sansürleniyor/yasaklanıyorsa; toplumun bilincinin/kültürünün daha üst bir düzeye çıkarılması imajı veriliyorsa ve kitle iletişimin tekel altında bulunduğu, yani ya tüm çevirilerin devlet tarafından denetlendiği ya da çevirilerin neredeyse devlet tarafından bizzat yönetildiği/yapıldığı ve üstüne üstlük bunları tüketmesi için toplumun teşvik edildiği ya da mesela eğitim müesseseleri vasıtasıyla buna zorlandığı bir yapı varsa ve bunların amacının toplumun yeni, tek tip bir yapılanmaya büründürülmesi amaçlanıyorsa otoriter/totaliter devlet yapısında ideolojik çevirilerden bahsedilebilir. b) Toplumun hemen her kesimi kendi vasıtalarıyla kendi ideolojisini temsil için çeviri gerçekleştirebiliyorsa; bunlar birbirine karşı çeviri yoluyla da (kanun sınırları çerçevesinde) ideolojik güç mücadelesi içerisine girebiliyorsa; devlet bu gibi konularda müdahaleci ya da yanlı bir tavır takınmıyorsa ve tarafları da özgür bırakıyorsa; bizzat kendisi de serbest piyasa anlayışı kapsamında çeviri piyasasını yönetmiyorsa (denetlemiyor ve radikal şekilde sansürlemiyorsa) demokratik-liberal devlet yapısında ideolojik çeviriden bahsedilebilir (krş. Can, 2014: 8).