• Sonuç bulunamadı

İkrarın İdari Yargılama Usulündeki Yeri

I. BÖLÜM

2.7. İKRAR

2.7.4. İkrarın İdari Yargılama Usulündeki Yeri

1086 sayılı HUMK' nun, 236' ıncı maddesinde yer verilen, "Dava evrakında veya Hâkim huzurunda iki taraftan birinin veya vekilinin sebkeden ikrarı muteberdir.

Ve mukir olan taraf aleyhine delil teşkil eder. Maddi bir hatadan neşet ettiği sabit olmadıkça ikrardan rücu olunamaz. Sulh müzakeresi esnasında sebkeden ikrar muteber değildir. Mahkeme haricindeki ikrarı teyit edecek delail ve emare mevcut ise Hâkim buna binaen hüküm verebilir.” hükmü gereği ikrar delil türü olarak kabul edilmektedir.

Ancak HUMK' nun 238' inci maddesinde, " Delil davanın halline tesir edebilecek münazaalı hususları ispat için ikame olunur. Maruf ve meşhur olan veya ikrar olunan hususlar münazaalı sayılmaz." hükmü yer almasına rağmen, bir olayın ikrar edilmiş olması olayın çekişmeli olmaktan çıktığını göstereceğinden delil ikamesinin gerekliliğinden söz edilemeyecektir. Bu sebeple ikrarın bir delil türü olarak kabul edilmesi uygun olmayacaktır.401

Mahkeme içinde yapılan ikrar kesin delil niteliğindedir. Mahkeme dışında yapılan ikrar ise, takdiri delil olarak kabul edilip, diğer delillerle birlikte değerlendirilmesi gerekir. Re'sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu davalarda Hâkim ikrarı, evlenmenin feshi davasında davalı kadının MK m. 149/2 anlamındaki önemli bir niteliğin taşımadığını ikrar etmesi hali dışında, takdiri delil olarak değerlendirebilecek iken; dava malzemelerinin taraflarca getirilmesi ilkesinin geçerli olduğu davalarda Hâkim ikrar(mahkeme içi ikrar) edilen olayı doğru olarak kabul etmek durumundadır.402 Mahkeme dışı ikrarın bir takdiri delil olması nedeniyle ancak takdiri delil(örneğin tanık delili gibi) ile ispat edilebilen vakıalar hakkında bu delil türünden yararlanılabilecektir. Fakat mahkeme dışı ikrar, ikrar beyanının yer aldığı bir mektup vb. bir belgeye dayalı olarak ispat söz konusu ise, kural olarak takdiri delil iken bu halde kesin delil hükmünde olacaktır. 403

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda ikrarla ilgili bir düzenleme yer almadığı gibi, ikrar kurumuna yer verilen 1086 sayılı HUMK’na bu konuda herhangi bir atıf da yapılmadığı görülmektedir. Zira, İYUK’nun 31’inci maddesinde, ““1. Bu

401 TUTUMLU, age., s.525.

402 TUTUMLU, age., s.527; KURU/ASLAN/YILMAZ, age., s. 388.

403 KURU/ASLAN/YILMAZ, age., s. 387.

Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; Hâkimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır. Ancak, davanın ihbarı ve bilirkişi seçimi Danıştay, mahkeme veya Hâkim tarafından re’sen yapılır. 2. Bu Kanun ve yukarıdaki fıkra uyarınca Hukuk Usulü Muhakemesi Kanunu’na atıfta bulunulan haller saklı kalmak üzere, vergi uyuşmazlıklarının çözümünde Vergi Usul Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.” hükmü incelendiğinde İYUK’nunda düzenlenmeyen bazı konular için HUMK'a atıf yapılmış olduğu görülmekle birlikte, bu atıflar arasında

‘ikrar’ kurumuna yer verilmediği görülmektedir. Bu sebeple, anılan madde hükmünde sayılmayan ikrar için HUMK'da yer alan düzenlemelerin kullanılması mümkün görünmemektedir.

İkrar kurumuna mevcut Yasal düzenlemeler çerçevesinde İdari Yargılama Yönteminde yer vermek mümkün değil ise de, delil serbestisi ilkesinin kabul edildiği idari yargılama usulümüzde, bu delile takdiri nitelikte olmak üzere yer verilebileceği düşünülebilecektir.

İdari Yargılama Yönteminde yazılı yargılama esas olması nedeniyle, yukarıda tafsilatıyla yer verdiğimiz mahkeme içi ikrar, mahkeme önünde duruşma esnasında sözlü olarak yapılacağı, tutanağa geçeceği ve tutanağın ikrara ilişkin bölümünün okunarak ikrar edene imza ettirileceği ve bunun da ikrar için bir geçerlilik şartı404 olduğu düşünüldüğünde, idari yargıda bu yönüyle kullanılması söz konusu olamayacağı düşünülmektedir.

Mahkeme dışı ikrar ise, tanıklar önünde gerçekleşmesi halini düşündüğümüzde, bu halde de idari yargıda delil olarak kullanılamayacak ise de, ancak belli hallerde de olsa İdari Yargılama Yönteminde delil olarak kullanılabileceği kanısındayız. Çünkü hukuk yargılamasında, taraflardan biri mahkeme dışında örneğin bir dilekçe veya layiha ile de bir vakıanın doğruluğunu ikrar edebileceği405 düşünüldüğünde, söz konusu ikrara ilişkin belgenin taraflardan biri tarafından dosyaya sunulması ya da yargılama yerince

404 KURU/ASLAN/YILMAZ, age., s. 387.

405 KURU/ASLAN/YILMAZ, age., s. 387.

re’sen istenen belgeler arasında bunun Mahkemeye gönderilmiş olmasıyla dava dosyasında yer alan bu belgenin takdiri delil olarak hükme esas alınmasında sakınca olmayacaktır.

Bunun yanında İdari Yargılama Yönteminde, ikrar deliline gidilememesinin nedenlerinden birisi de yargılama sırasında taraflardan birinin daima idare olmasıdır. Bu halde davalı taraf idare olacaktır. Zaman zaman davanın her iki tarafının da idare olduğu durumlar da söz konusu olabilmektedir. Davacının şahıs olduğu düşünüldüğünde davacı için yukarıda idari yargıda ikrarın delil olabileceği düşüncesini ileri sürdüğümüz husus meydana gelmesi daha muhtemel olabilecektir. Ancak, davalı tarafı oluşturan idari makamlar, idari makamları oluşturan şahıslar ise de, idari eylem ve işlemler bu şahıslar adına değil idareyi temsil eden tüzel kişilikler adına yapıldığından, idareyi temsil makamında olanlar “ikrar” ederek dava konusu vakıayı kabul etme sorumluluğunu çeşitli saiklerle üzerlerine almak istememeleri nedeniyle bu yola gitmek düşünülmemektedir. Tabiki burada idarenin hiyerarşik yapısı ve temsil makamında olanların yetki ve sorumluluk esasları da göz önünde tutulduğunda, idare adına ikrarda bulunulmasını güçleştirmektedir.

Disiplin hukuku ile ilgili yargılamalarda, acaba idarenin yetkili elemanlarınca yapılan soruşturma kapsamında alınan ifadelerde de, davalı idare elemanlarının ya da hakkında soruşturma açılanların belirli bir vakıayı ikrar etmesi söz konusu olabilir mi?

Ya da diğer bir ifade ile disiplin hukuku anlamında alınan ifade 1086 sayılı HUMK' nun, 236' ıncı maddesinde yer verilen anlamda “ikrar” olur mu? Bu soruya ilk olarak yukarıda ayrıntılarıyla açıklamaya çalıştığımız HUMK' nundaki anlamda bir “ikrar”

delilinden söz edilemeyeceği olumsuz cevabını vermek durumundayız. Çünkü idari ve adli olmak üzere özellikleri ve ilkeleri birbirinden farklı iki yargı kolundan ve de kendine has özellikleri olan “ikrar” delilinden söz ediyoruz. Burada sözü edilen disiplin hukuku anlamında yapılan soruşturma sırasında alınan ifadelerin delil olarak kabul edilebilmesi için de, elbette yazıya dökülmüş ve beyanda bulunan tarafından imzalanmış olması gerekecektir. Bu halinde gerçekleşmiş olması düşünüldüğünde disiplin hukuku anlamında yapılan soruşturma sırasında alınan ifadeler, hukuk mahkemelerinde kabul edilen mahkeme dışı ikrara benzetilebilecektir. Bu durumda söz konusu ikrara ilişkin belgenin taraflardan biri tarafından dosyaya sunulması ya da yargılama yerince re’sen istenen belgeler arasında bunun Mahkemeye gönderilmiş

olmasıyla dava dosyasında yer alan bu belgenin takdiri delil olarak hükme esas alınmasında sakınca olmayacaktır.

Son olarak, idari yargılama yönteminde ikrarın delil olarak kabul edilebilmesi yukarıda sözünü ettiğimiz durum ve şartlarda idari yargı yerlerince takdiri bir delil olarak kullanılmasının mümkün olduğu söylenebilecektir.