• Sonuç bulunamadı

İdari Yargılama Usulünde Senet Delili

I. BÖLÜM

2.6. SENET

2.6.4. İdari Yargılama Usulünde Senet Delili

İdari yargılama usulünde, hukuk ve ceza yargılaması usullerinde olduğu gibi en geçerli deliller olarak belge niteliğindeki delilere başvurulmaktadır. Şayet bu nitelikteki deliler dava konusu olayı aydınlatmaya yetmezse belge niteliğindeki deliler dışında yer alan diğer delil çeşitlerine başvurulmaktadır. İdari yargılama usulünde, delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesi geçerli olduğundan her türlü belgeden delil olarak yararlanılabilmektedir. Ancak hukuk yargılamasından farklı olarak kesin delil değil, takdiri delil olarak hükme sahiptir.378

ŞENLEN’379e göre, İdari Yargılama Usulü ile Medeni Usul Hukuku arasında mevcut olan farklılıklar delillerin Medeni Yargılama usulünde olduğu gibi kesin delil-takdiri delil ayrımının yapılmasına engel teşkil etmemektedir. İdari yargıda Hâkim, hukuk usulünden farklı olarak uyuşmazlığın dayandığı olayların ispatı için uyuşmazlığı sona erdirebilecek her türlü belgeye değer atfederek bir sonuca ulaşabilecek konumdadır. Bu açıdan idari yargıda görülen davanın seyrine göre resmi senet, resmi belgeler(idari makamlarca tanzim edilen ve aksi ispatlanana kadar doğru olarak kabul edilen)380, sicil kayıtları, VUK hükümlerine uygun olarak tanzim edilen defterler, mükellefçe vergi incelemesi sırasında kabul edilen hususlar, defter, fatura, makbuz, müstahsil fişi, bordro, resmi kayıt ve sözleşmeler, defter kayıtları, keşif ve bilirkişi incelemeleri, şahit beyanları, alıcı beyanları, vergiyi doğuran vakıanın oluşmasında taraf olan kişilerin yazılı ve sözlü beyanları, işlem dosyası celbi delil olarak kullanılabilecektir.381

Belge, idari yargılama usulü açısından baktığımızda Hâkimi bağlayıcı bir nitelik taşımadığı gibi aksinin ispatı da yine hukuk yargılamasındaki uygulamanın aksine belge dışındaki diğer kanıtlarla da ortaya konulabilecektir. Ancak anılan husus resmi belgelerin idari yargıdaki önemini azaltmamakta, aksine uygulamada pek çok

378 ŞENLEN SUNAY, age., s. 40.

379 ŞENLEN SUNAY, age., s. 40.

380 D.10.D., E.1975/934, K.1976/2025, T.14.10.1976, DD., S. 26-27, s. 391-392; AKTARAN; ŞENLEN, age., s. 40.

381 ŞENLEN SUNAY, age., s. 40-41.

uyuşmazlığın hallinde resmi belgeler değerlendirilmek suretiyle bir sonuca ulaşılarak karar verilebilmektedir.382

İdari yargıda bakılan davalarda uyuşmazlığın bir tarafında mutlaka idareler olacağından, yani resmi bir merci olduğu için, genellikle resmi ve yazılı belgelerle dava konusu uyuşmazlığın halline çalışılmaktadır. Ancak özel belgelerle ispat hususunda da hiçbir kısıtlama söz konusu değildir. Ses ve görüntü tespit eden belgelerin delil olarak kullanılması konusunda da idari yargılama açısından bir sınırlama söz konusu değildir.

Hatta uygulamada idari yargı mercileri, son zamanlarda sıkça görülen, Radyo Televizyon Üst Kurulu tarafından gerçekleştirilen televizyon kapatma işlemlerine karşı açılan davalarda, kapatmaya konu olan program, film ya da reklam davalı idarece cd içerisinde mahkemeye sunulmakta ya da sunulmamış ise ara kararı ile istenilmek suretiyle getirtilerek, mahkeme heyeti de diğer delillerin incelenmesi yanında söz konusu program, reklam ya da filmi izlemek suretiyle de bir kanaat edinilmeye çalışılmaktadır.

Danıştay bir kararında383, “Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca bir yapının müteahhitliğini üstlenmesi ve tamamlayarak teslim etmesine karşın bu faaliyetini ve kazancını vergi idaresinin bilgisi dışında bırakması nedeniyle davacı adına takdir edilen matrah üzerinden 1998 takvim yılı için re’sen salınan ağır kusur cezalı gelir vergisi ve fon payını; ... tarihli noter tasdikli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde ihtilaflı inşaatın müteahhitliğinin davacı tarafından yürütülmesinin kararlaştırılması ve arsa sahiplerinden biri nezdinde düzenlenen ... tarihli yoklama tutanağında, ... tarihinde başlayıp, ... tarihinde bitirilen inşaatın davacı tarafından yüklenici sıfatıyla yapıldığının beyan edilmesi nedeniyle ... tarihinden itibaren mükellefiyet tesis edilen davacı adına yapılan vergilendirme, inşaatın bitirildiği yıla ilişkin gelir vergisi beyannamesini vermemesi nedeniyle yapılmışsa da, sözü edilen inşaatın kimin tarafından yapıldığı, hangi tarihlerde inşa edildiği, inşa edilen binanın vergilendirmeye esas değerinin ne olduğu, söz konusu bina nedeniyle elde edilen ve gelir vergisine tabi kazancın miktarına ilişkin açık bir saptama ya da usulüne uygun vergi incelemesi yapılmaksızın, davacı nezdinde düzenlenmeyen yoklama tutanağı ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayanılarak, inşaatın davacı tarafından yürütüldüğü varsayımıyla yapılan tarhiyatta yasal isabet görülmediği, kaldı ki

382 D.10.D., E.1997/3198, K.1999/4799, DD., S. 103, s. 867.

383 Dş.3.D., E.2003/3369, K.2004/917, T.25.02.2004, DKD., Y.2, S.5, s.231 vd.

dosyadaki belgelerden inşaatın arsa sahiplerinden ... adına işlem gördüğünün, işin 8.12.1998 tarihinde tamamlandığının, inşaatta çalışan işçilerin sigorta primlerinin işveren... tarafından yatırıldığının ve inşa edilen binaya yapı ruhsatının da bu şahıs tarafından alındığının ahlaşıldığı gerekçesiyle kaldırılan ... Vergi Mahkemesinin ....

gün ve E:...., K:.... sayılı kararının; arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ve ... tarihli yoklamam fişindeki bilgiler esas alınarak takdir komisyonunca takdir edilen matraha dayalı tarhiyatta hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenmiştir.

...

Türk Medeni Kanununun 7’nci maddesinde; resmi sicil ve senetlerin, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturacağı, bunların doğru olmadığının, kanunlarında başka bir hüküm bulunmadıkça, herhangi bir şekle bağlı olmaksızın kanıtlanabileceği düzenlemesine yer verilmiştir.

Türk hukukunda yukarıda belirtilen kural nedeniyle içerdiği konuda kesin kanıt değeri taşıyan noter tasdikli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin dayandığı olguların doğru olmadığını kanıtlama konuşlarının vergilendirme alanında bağlı olduğu kural, Vergi Usul Kanununun 3’ncü maddesinin (B) bendinde yer almaktadır.

Sözü geçen kural; vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin hukuki muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olmasını ve yemin dışındaki delillerden herhangi biriyle kanıtlanabilmesini öngördükten sonra ekonomik, ticari ve teknik gereklere uygun düşmeyen iddiaların, ileri süren tarafından kanıtlanmasını kurala bağlamıştır.

Resmi belge niteliği taşıyan sözleşmedeki bilgilerin gerçeği yansıtmadığını ileri süren davacı tarafından, bu belgedeki bilgilerin aksini kanıtlayabilecek eşdeğer güçte herhangi bir kanıt sunulmadığından, davacının iddialarının kabulüne olanak bulunmamaktadır.

Her ne kadar davacı tarafından, yapı ruhsatının arsa sahipleri adına alındığı ve işçilerin sigorta primlerinin sözü geçenlerce ödendiğine dair belgeler sunularak, inşaatın arsa sahipleri tarafından yürütüldüğü ileri sürülmüşse de, Türk Medeni Kanununun 644’üncü maddesinde, arazi mülkiyetinin kapsamına, üzerindeki yapıların da dahil olduğunun belirtilmesi nedeniyle, üzerindeki binalar arazinin mütemmim cüzünü oluşturduğundan, arsa üzerine yapılan binalarla ilgili resmi işlemlerin arsa sahibi adına yürütülmesi yasadan dolayı zorunludur. Sunulan belgeler bu nedenle, davacının inşaatın yüklenici olmadığını ispatlayıcı nitelikte bulunmamıştır. Ancak, imar

mevzuatı uyarınca belediye ve mücavir alan sınırları içinde inşa olunan yapılarla ilgili imalatın başlamasından önce ve muhtelif imalat aşamalarında iskan ruhsatının alınmasına değin tüm işlemlerin yüklenici tarafından arsa sahipleri adına yürütülmesi gerektiğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 20’nci maddesinde tanınan yetki uyarınca, söz konusu inşaatın ilgili belediyece ruhsata veya onaya bağlanması gereken işlemlerine ilişkin başvuruların ve tapu işlemlerinin inşaat sözleşmesi uyarınca arsa sahipleri tarafından davacıya doğrudan veya dolaylı olarak verilmiş bir vekaletname ile yapılıp yapılmadığı ve arsanın tapu kayıtlarında inşaatın başlangıcından 1998 yılı sonuna değin görünen tüm tescil ve intikaller araştırıldıktan ve tarh matrahı da incelendikten sonra hüküm kurulması gerekirken, dosyadaki belgelere ve ekonomik, ticari ve teknik gereklere uygun düşmeyen ve kanıtlanmamış iddialara dayanılarak yazılı gerekçe ile verilen kararda hukuka uygunluk görülmemiştir.” denen kararda resmi belge niteliği taşıyan sözleşmedeki bilgilerin gerçeği yansıtmadığını ileri süren davacı tarafından, bu belgedeki bilgilerin aksini kanıtlayabilecek eşdeğer güçte herhangi bir kanıt sunulmadığı saptamasının yapıldığı görülmektedir.