4. GENEL OLARAK İDARENİN YETKİLERİ
4.1. İdarenin Yetki İhtiyacı ve Bağlı Yetkisi
Bu alt bölümde idarenin sahip olması gereken yetki çeşitleri, idarenin yetki ihtiyacı ve bu yetkiler arasında yer alan bağlı yetkisi irdelenmiştir.
4.1.1. İdarenin Yetki İhtiyacı
İdarenin tüm faaliyet alanları ile idari işlemlerin tüm unsurlarını önceden konulacak kurallarla düzenlemek olanak dışıdır. Yine idarenin ne zaman, nerede ve nasıl bir faaliyet sergilemesi gerektiğini, önceden ayrıntılarıyla tayin ve tespit etmek mümkün değildir. Keza, bunların olanak dâhilinde olduğunun kabulü halinde dahi, bu sistem idare hukuku kurallarında bulunması gereken esneklik ve kamu hizmetlerinin devamlı değişime uğraması ve genişlemesi kuralı ile de bağdaşmayacaktır (Alpar, 1990,1).
Bu durumda, hukuk kurallarının öngöremeyeceği hallerde, idarenin bir hareket serbestliğine sahip olduğunu kabul etmek kaçınılmaz olmaktadır. Dolayısıyla hukuk kuralları idareye yer ve zaman ve halin gerekleri bakımından bir serbest alan bırakmalı ve bu alana kısaca idarenin yetki alanı denilmelidir.
İdarenin faaliyetleri, yasallık ilkesine uyulmak suretiyle kendisine ayrılan yetki alanlarından ya takdir yetkisine veya bağlı yetkiye uygun olarak gerçekleştirilecektir. Bahsedilen alanların dışında idarenin tamamen yetkili olduğu bir alan veya idarenin hiçbir hukuk kuralı ile hiçbir ilkeye bağlı kalmaması hali keyfi idarenin varlığına işaret edecektir. Keyfi idare, yasallık ilkesine ters düşeceğinden, hukuk devleti ile bağdaşmayacaktır. Çünkü hukuk Kuralları ile idare arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Aslında idarenin hukuka bağlı olması idareye aynı zamanda faaliyetlerini yerine getirmede serbest hareket etme imkânı verecektir. Genel olarak, hukuk kurallarının idareye belli bir oranda hareket serbestîsi tanıması takdir yetkisini oluştururken, sadece hareket tarzını göstermesi ise bağlı yetkiyi teşkil edecektir.
4.1.2. Bağlı Yetki
İdarenin sahip olduğu yetkilerin başında bağlı yetki gelmektedir. Bağlı yetki; kanunun gösterdiği sebeplerin varlığı ve koşulların oluşması halinde, yine kanunun gösterdiği kararın alınmasına, işlem ve eylemin yapılmasına denilmektedir. Burada idareye düşen görev, bu sebeplerin varlığını ve koşulların oluştuğunu saptamaktır. Kısaca bağlı yetkide idarecilerin kişisel düşünceleri, alacağı kararın yerinde ve doğru bir karar olup olmadığı konusundaki takdirleri önemli ve etkili değildir (Oytan,1990, 37).
Bağlı yetki halinde, idare belli koşul ve durumların gerçekleştiğini gördüğünde zorunlu olarak kanunda öngörülen kararı olmak zorundadır. İdare, belli koşul ve durumların gerçekleşmiş olmasına rağmen, kanunda gösterilen kararı almaz veya başka karar alırsa, hukuka aykırı hareket etmiş sayılacaktır. İdare, belirli koşul ve durumların gerçekleşmesi halinde, mutlaka belli bir çözümü benimseyerek, belli bir idari işlemi yapmak zorunda olduğuna örnek olarak; TC Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre, idarenin belli bir yaş haddine ulaşan memuru emekliye sevk etmek zorunda olması gösterilebilir.
Görüldüğü üzere, bağlı yetki halinde bir idari işlemin sebep ve konu öğeleri arasında zorunlu bir bağ kurulmakta ve idari kararın kanunda öngörülen sebebi somut olayda geçekleştiğinde idare belli konulu bir kararı almak zorunda kalmaktadır. Dolayısıyla bağlı yetki halinde idari kararın maksat öğesi önemini yitirmekte ve kanunda belirtilen sebebin gerçekleşmesi üzerine alınan kararın kamu yararına ve hizmet gereklerine uygunluğu kabul edilmektedir. Örneğin atamaya yetkili amirin, izinsiz ve özürsüz olarak görevini aralıksız 10 gün terk eden bir devlet memurunu çekilmiş sayarken aynı zamanda o memura duyduğu kişisel husumet duygusu ile hareket etmiş olmasını, çekilmiş sayma işleminin maksat öğesi yönünden önemli kabul etmeyecektir (Günday,1994, 267).
Bir güvence olarak kuşkuya yer bırakmayacak şekilde bağlı yetkinin kullanımı hallerinde idare, hataya düşmeyecek ve belli bir şekilde otomatik olarak hareket etmek zorunda kalacaktır. Çünkü ortada idare için en iyi çözüm tarzı olarak tek çözüm bulunmaktadır ve o çözüm de kanunun öngördüğü çözümdür. İdare bu çözümü uygulamak zorundadır.
Bağlı yetkinin diğer ayırt edici unsuru ise bu yetkinin idare işleminin yalnız konusuna ilişkin olmasıdır. İdari işlemin olması gereken kanuni unsurlarından olan yetki, şekil, amaç gibi unsurları, bağlı yetki alanı dışında kalmaktadır. Zira idari işlemin konusundan başka, diğer unsurların da bağlı yetkiye dâhil edilmesi halinde, bağlı yetki olma özelliği ortadan kalkacaktır. Çünkü tüm unsurları önceden belirlenen bir idari işlemde bağlı yetkiden söz edilemeyecektir. Ancak bilineceği gibi idarenin bir konuya ilişkin yetkisi, yalnızca kanuni metinlerden oluşmayıp tüzük ve yönetmelik gibi düzenleyici işlemleri de kapsadığından gücünü sadece yasamanın çıkardığı metinlerden almayan bağlı yetkinin alanı kendiliğinden genişlemektedir.
Bağlı yetki, yönetilenler için, keyfi yönetime karşı bir korunma, bir güvenlik garantisi kabul edilmektedir. Polis devletinin aksine, hukuk devletinde, iktidarın kullanılmasına ilişkin kurallar önceden tespit edilmiştir. Böylece bağlı yetki rejimini, yönetilenlere azami garantiyi sağlayan idare rejimi olarak kabul etmek yanlış olmayacaktır (Tuncay,1968,167). Bağlı yetki halinde, idare, belli koşul ve durumların gerçekleşmesi halinde mutlaka kanunda gösterilmiş bulunan işlemi yapmak ya da kararı almak zorunda olduğundan, idare; belli koşul ve durumların gerçekleşmiş olmasına rağmen, kanunda gösterilmiş bulunan işlemi yapmayı ya da kararı almayı reddeder ise veya kanunda gösterilen işlem ya da karardan başka bir işlem yapar ya da karar alır ise, hukuka aykırı davranmış olacaktır. İdare için birinci halde red işlemi, ikinci halde ise idarenin yapmış olduğu işlem baştan sakat doğmuş olacaktır.
Diğer bölümde takdir yetkisi detayları ile inceleneceğinde bağlı yetki ile önemli farklar içerdiği görülecektir. Sonuç olarak bağlı yetki söz konusu olduğunda, idarenin takdir hakkı mevcut kabul edilmemektedir. Ancak pek çok durumda, idarenin takdir hakkı tam olmamakla birlikte, yetkisi de tam olarak bağlı olduğu da kabul edilmemektedir. Dolayısıyla yetkinin bağlılığı takdir hakkının panzehirlerinden biri olduğu düşünülürse bağlı yetki idarenin önüne konulan bir engel değildir. İdare için sadece yetki bağlı olduğunda takdir hakkı yok kabul edilmektedir. Daha geniş bir alana ait olan idarenin yetkisi, takdiri olmaktan çıktığında, bağlı yetkiye dönüşeceğini kabul etmek gerekecektir. Bağlı yetki açıklığı ve sert kuralları ile kuşkusuz idareye her şartta imtiyaz sağlayan bir yetkidir. Fakat
bağlı yetki, yasallık ilkesi uyarınca, idarenin gücünü sınırlayan ve idarenin hukuk içerisinde kalmasını temin eden bir çizgi anlamını taşımaktadır.