• Sonuç bulunamadı

İBRÂHÎM VEHBÎ (Ö.1112/m.1701)

Hayatı ve Şahsiyeti:

Bazı kaynaklarda kendisinden Derviş Vehbî olarak da söz edilen Edirneli Vehbî’nin209 asıl adı İbrahim olup, Edirne Murâdîye Câmii imamı olduğu için halk arasında “İmam Vehbî” diye tanınmıştır.210

Neşâtî Dede’nin talebelerinden olan İbrahim Vehbî Efendi, onun yanında tarikat adabını öğrenmiş, daha sonra imamlık mesleğini terk ederek Konya’ya gitmiş ve orada devrin Mevlevî şeyhi Bostân-ı Sânî’ye intisap etmiştir.211 Ancak tezkirecilerden Safâyî, şairin önce Edirne’de Gülşenî şeyhi ve şairi La’lî Mehmed Fenâyî’den (ö.1112/m.1701) inabet alıp, bir süre kendisine hizmet ettikten sonra,

      

209 Genç, 2000: 519; Ali Enver, 1309: 248

210 “Nâm-ı nâmîsi İbrâhîm’dir. Maskat-ı re’si olan mahmiyye-i Edirne’de Murâdiye Câmi‘nin imâmı

iken…”, Sâlim, Tezkiretü’ş-Şu‘arâ,(2005): Hazırlayan: Adnan İnce, Atatürk Kültür Merkezi

Yayınları, Ankara, s. 704; “Nâmı İbrâhîm’dir. Mahmiyye-i Edirne’den zuhûr etmişdir. Evâ’il-i

hâlinde tahsîl-i kemâlât etmekle Edirne’de Murâdiye Câmi‘-i Şerîfine nice zaman imâm olup…”,

Çapan, 2005: 697; “Edirne’dendür. Edirne Murâdiyesi’nin imâmı olmagla Sâlim Tezkiresi’nde İmâm

Vehbî diyü mezkûrdur.”, Genç, 2000: Gös. yer; “Edirne Murâdiye imâmı olmagla İmâm Vehbî deyü nâm-âverdir”, Ali Enver, 1309: Gös. yer; “Mevlevî Dervîş İbrâhîm’dir. Edirne’de Murâdiye Câmi‘i- Şerîfinde imâm ve muktedâ-yı enâm olmagla İmâm Vehbî diye nâm-âver idi.”, Adıgüzel, 2008: 374

211 “Neşâtî Dede şâkirdlerinden olub sohbet-i pür-bereketlerinde tahsîl-i hisse-i feyz-i enfâs itmekle

bî-zâr-ı dâr ü diyâr ve dâhil-i Dârü’l-vilâye-i cenâb-ı Hudâvendigâr olup Bostân-ı Sânî kuddise sırruhu cenâblarına intisâb itmişlerdi.”, Genç, 2000: Gös. yer; “Murâdiye Câmi‘ imâmı iken terk-i ikâmet ve medîne-i Konya’ya ‘azîmet eyleyüb âsitâne-i hazret-i Mevlânâ’da ol ‘asrda seccâde-nişîn olan Şeyh Bûstân Efendi’den inâbet edip ihtiyâr-ı tarîkat-ı Mevlevî ve güşâde-râh-ı şems-i esrâr-ı ma‘nevî olduklarından sonra…”, İnce, 2005: Gös. yer; “Neşâtî üstâdın şâkirdlerinden olup anlardan tilmiz-i ma‘ârif eyledikden sonra der-bâr-ı hazret-i Hudâvendigâra gidüb hazret-i Bûstân-ı Sânî’ye intisâb etmişlerdir.”, Ali Enver, 1309: 248,49; “İmâmet henüz ‘uhdesinde iken terk edip Konya’ya ‘azîmet ve âsitâne-i Mevlânâ’da seccâde-nişîn olan Bûstân-ı Sânî Efendi’den ahz-ı yed-i inâbet etdikden sonra…” Adıgüzel, 2008: Gös.yer

seyahat arzusuyla Konya’ya gittiğini ve orada Çelebi Efendi’ye intisap ettiğini yazmaktadır.212

Kaynaklarda İbrahim Vehbî’nin hayatı hakkında daha fazla bilgi bulunmazken, ölümü hakkında değişik rivayetler mevcuttur. Sâlim, şairin 1112/m.1701 tarihinde Kâhire tarafına doğru çıktığı bir seyahatte Finike’de öldüğünü yazmakta,213 Safâyî ise Vehbî’nin Konya’dan ayrılarak hacca gittiğini ve hac dönüşü bindiği geminin batması sonucu 1112/m.1701 tarihinde öldüğünü belirtmektedir.214 Esrâr Dede ve Ali Enver ise 1111/m.1700 yılında şeyhinin ölümüne dayanamayan İbrahim Vehbî’nin İskenderiye’ye gittiğini ve oradaki Gülşenî dergâhında 1112/m.1701 tarihinde vefat ettiğini yazmaktadırlar.215 Selami Şimşek, Ali Enver’in ifadesinde geçen bu şeyhin, La’lî Muhammed Fenâyî olabileceğini bildirmektedir.216

Edebî Kişiliği ve Şiiri:

Tezkirelerde İbrahim Vehbî’nin edebî kişiliğine dair fazla bilgi bulunmamaktadır. Sâlim, İbrahim Vehbî’nin halis şiirleri olan bir şair olduğunu belirtirken,217 Safâyî de, Vehbî’nin güzel şiirleri olduğunu yazmaktadır.218 İbrahim

      

212 “… ba‘dehu dâ‘iye-i ma‘âşını sâlibe-i ‘aşk-ı Hudâ ve cezebât-ı Mevlâ ile selb ü terk edip ol ‘asrda

Edirne’de Şeyh-i tarîk-i Gülşenî Mehmed La‘lî denmekle ma‘rûf olan ‘azîz-i muhteremden şeref-yâb-ı inâbet ile nice zamân hıdmetden sonra ârzû-yı seyâhat edip…Konya’ya varıp hazret-i Mevlânâ âsitâne-i feyz-bahşâsına çehre-sây oldukda ol ‘asrda seccâde-pîrâ-yı meşîhat ve mürşid-i hân-kâh-ı tarîkat olan Çelebi Efendi’den inâbet ile tekmîl-i tarîkatdan sonra…”, Çapan, 2005: Gös. yer

213 “…bin yüz on iki hilâlinde mısr-ı Kâhire cânibine seyâhat ve esnâ-yı tarîkda Finike-nâm mahalle

vüsûl bulduklarında dâr-ı bekâya rıhlet eylediler.”, İnce, 2005: Gös. yer

214 “…ârzû-yı tavâf-ı Beytu’llâhü’l-harâm ve ziyâret-i ravza-i Seyyîdü’l-enâm ‘aleyhi efdalü’t-tahiyye

ve’s-selâm tarafına ‘azîmet edip ba‘de edâ’i’l-hâc sûy-ı deryâdan gelirken bin yüz on iki târîhinde keştî-i vücûdu lenger-endâhte-i gird-âb-ı bekâ olmuşdur.”, Çapan, 2005: 698

215 “Bin yüz on bir târîhinde veliyyü’n-ni‘âmları intikâl-i âhiret itmekle fecî‘a-i hicrânlarından rû-be-

râhı sefer olup İskenderiyye’de hân-kâh-ı Gülşeniyye’de bin yüz on iki târîhinde vefât etdiler.”, Genç,

2000: Gös. yer; “Mürşid-i ‘âlîlerinin fecî‘a-i irtihâllerine tayanamayub ihtiyâr-ı seyr ü seferle

İskenderiyye’de Gülşenî dergâhında bir müddet ikâmet ve bin yüz on iki senesi dâr-ı âhirete rıhlet etmişdir.”, Ali Enver, 1309: Gös. yer

216 Şimşek, 2008: 408

217 “Pâk-güftâr bir şâ‘ir idi.”, İnce, 2005: Gös. yer

Vehbî’nin, mürşidi Neşâtî Dede’nin ölümü üzerine söylediği bir mersiyesi olduğu söylenmektedir.219 Ayrıca Neşâtî Dede’nin mezar taşındaki tarihi de Vehbî düşürmüştür:220

Neşâtî Ahmed Dede fevtine dedigi târîhdir:

Gurûh-ı ‘âşıkâne şeyh-i irşâd, ‘Azîz-i muhterem merhûm u magfûr

Bilip fânî cihân-ı bî-bekâyı Bekâya ‘azm edip oldukda mestûr

Dem-i fevtine Vehbî dedi târîh Ola Ahmed Neşâtî merkadin nûr221

Şiirlerinden Örnekler:

Gazel:

Ser-mest ider şarâb-ı Hudâ Mevlevîleri Pür-vecd ider semâ‘-ı safâ Mevlevîleri

      

219 Canım, 1995: Gös. yer; Şimşek, 2008: Gös. yer

220 “Sâbıku’t-terceme şâ‘ir-i şehir Neşâtî Efendi merhûmun seng-i mezârındaki târîh-i vefâtı

bunlarındır.”, Adıgüzel, 2008: 376

Fânûs-veş hemîşe n’ola döndürürse ger Envâr-ı şevk-ı şem‘-i likâ Mevlevîleri

Mir’ât-ı dil muhâfazasıdur iden müdâm Peşmîne-pûş-ı ehl-i fenâ Mevlevîleri

İtmez belâ deminde dahi Hızra iltifât ‘Aşk ibtilâsınun budelâ Mevlevîleri

Vehbî nedür sözinde bu hâlât u sûz u şevk Mecnûn ider bu hüsn-i edâ Mevlevîleri

Gazel:

Rindâne reviş hüsn-i edâ Mevleviyâna Bir hâssadur dâd-ı Hudâ Mevleviyâna

Vecd ehline nâyıyla kudûmiyledür âyîn Dâ’im bu semâ‘ ile safâ Mevleviyâna

Erbâb-ı tarîkun ki güli Gülşeniyândur Dirlerse eger gonce n’ola Mevleviyâna

Bülbülleri dem-beste ider vakt-i seherde Gül-bâng-i sadâ-yı fukarâ Mevleviyâna

Vehbî sana mahsûsdur ancak bu zemînde Bu şi‘r-i ter ü tâze-edâ Mevleviyâna

Gazel:

Vasf-ı bahâr hüsn-i edâ destümüzdedür Çün bikr-i fikr-i nâdire-zâ destümüzdedür

Habl-ı metîn-i şer‘-be-destüz ki her kadem Râh-ı Hudâda havf ü recâ destümüzdedür

Sad câm-ı Cem ki reşha-i seng teşne-dârıdur Leb-rîz o câm-ı neş’e-nümâ destümüzdedür

Ser-tâ-kadem ki nüsha-i kübrâ-yı ‘âlemüz Dinse ‘aceb mi arz u semâ destümüzdedür

Kânûn ile şifâ iderüz her tarîkata

Vehbî marîz-i ‘aşka devâ destümüzdedür222

Der-medh-i Mevlevî:

Nüsha-i âsâr-ı hikmetdir edâ-yı Mevlevî ‘Aks-i mir’ât-ı hakîkatdir likâ-yı Mevlevî

Lâne-i kevneyne meyl etmez dil-i ‘ankâ-sıfat Lâ-mekân-ı pervâz-ı ‘izzetdir hümâ-yı Mevlevî

Gayret-i tâc u kabâ-yı hüsrevân olsa n’ola Hile zer-târ-ı cennetdir ‘abâ-yı Mevlevî

Cebhe-sây ol var yürü ey Vehbî defter-i siyâh Rig-i hatt-ı magfiretdir hâk-i pây-ı Mevlevî223

Beyt:

Peyk-i nesîmi gülşene gönderdi ‘andelîb Bikr-i ‘afîfe-i gül-i handânı görmege224

      

222 Genç, 2000: 519-21 223 Çapan, 2005: 697 224 İnce, 2005: Gös.yer

ENÎS MUSTAFA DEDE