• Sonuç bulunamadı

Hacı Veyis (İdris) Efendi, babasının vaktini ibadetleriyle değerlendirmesini şöyle anlatır:

“Babamın vakti hiç yoktu. Akşam namazı kıldırıp gelince biraz uyuyuverir, on beş yirmi dakika sonra

k alk ar, k alkınca mutlak a iki rek ât namaz k ılardı. Bazen dört bazen de altı rek ât k ılardı. Bazen de Kur’ân-ı Kerim’den Amme, Tebarek e, sureleri ok urdu. İk i vak it arasını hiç boş geçirmezdi, sonra yatsı namazına giderdi. Bazen daha eve girerk en k apının önüne birileri gelir, ‘Hocam mevlüdümüz var,’ ‘Hocam cenazemiz var’ derlerdi. ‘Sen olmazsan olmaz Hocam’ derlerdi. Kimseyi k ırmazdı.” (Ek -I, s.70).

Talebelerinden Şükrü Bağrıaçık, Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu’nun ibadetlerle ilgili kendisine şöyle nasihatta bulunduğunu söyler:

Hacı Veyiszâde’den hiç tarikatla ilgili bir şey duymadım. Bana ve diğer talebelerine şu kadar zikir yapın,

şu nafile ibadetleri yapın, günlük şu tesbihatları yapacaksınız dediği hiç olmadı. Hiç tarikatla ilgili zikir,

ders vermedi. Bize Kur’ân-ı Kerim’den sureler söylerdi. Perşembe gecelerinde, arefe gecelerinde

kandillerde önemli gün ve aylarda şu sureyi bu kadar okuyun, şu ayeti sabah çokça okuyun, yatmadan

Amme, Tebarek e, Yasin gibi Kur’ân-ı Kerim’den sureler söylerdi. Yolda yürürk en Ayetel Kürsi ok uyun derdi. Olayları hadislerle bağlardı. Ahlâk ı ve terbiyesi Kur’ân-ı Kerim ve peygamberin sünnetiydi.” (Ek-I, s. 93).

Hacı Veyiszâde Mustafa Efendi’nin ibadetleri ile ilgili M. Ali Uz’ şunları söylemiştir: Mustafa Efendi, son derece sünnet-i seniye’ye ve ibadetine bağlı bir insandı. Bütün nafile ibadetleri

nefsinde uyguladığı gibi, bunu cemaatine de uygulatmaya çalışırdı. Öğle ile yatsının son sünnetlerini hep dörder rekât olarak kılar, cemaatine de kıldırırdı. Hayatımda onun kadar çok namaz kılan insan görmedim

desem yeridir. İmam Hatip Ok ulu’nda Emine Hanım isminde bir bayan hadememiz vardı. Hacı Veyiszâde,

okulda olduğu zaman, daima onun hizmetine bakardı. Fahri Efendi gi bi Hacı Veyiszâde Efendi de sade kahveyi çok severdi. Emine Hanım, her zil çalışında hemen, cezveyi ateşe sürer, Hacı Veyiszâde Efendi de kahve pişinceye kadar, iki rekât namaz kılıverirdi. Hacı Veyiszâde Efendi öğretmenler odasına pek inmezdi.

82

İmtihanlarda da aynı şeyi yapar, biz soruları cevaplarken Mustafa Efendi de kılabildiği kadar namaz

kılardı”83.

Hacı Veyiszâde, ben kendimi üç şeyde kaybederim der: “Birincisi namazda, ikincisi misafir geldiğinde, üçüncüsü de Hz. Peygamberin (s.a.s) ismi anıldığında.” Talebelerine en çok yönelttiği sorular arasında Hz. Peygamber (s.a.s.), Ehl-i beyt, aşere-i mübeşşere ve on iki imam başta gelirdi. Derslerinde vaaz eder, konusu ile ilgili bilgi verir. Diğer taraftan da geleneksel kültürümüz içerisinde yer alan çeşitli dua ve salât-ü selamları öğretmeye çalışır. Teravih namazlarını hatimle kıldırır, her sabah namazından sonra cemaatine aralıksız vaaz verir ve ardından talebelerine ders okutur. Sabah namazının bitiminde mihrapta ayağa kalkarak başlattığı sohbetleri Hocası Ziya Efendi’nin kasidesini okuyarak sonlandırır. Aynı coşkuyu sıkça katıldığı mevlid programlarında da gösterir84.

Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu’nun ibadetleriyle alakalı olarak torunu Mustafa Fayda, şunları söyler:

Dedem, akşam namazını kıldıktan sonra evine gelirdi. Akşam yemeğiyle yatsı arasında yarım saate yakın bir uykusu vardı. Herhangi bir işi davet olmazsa uyurdu. Dedem dinlenmeye geçince, anneannem bize gelir, çeyrek saat oturur, sonra kalkardı. “Vakit geliyor, Hoca’yı kaldırayım” der, giderdi. Bu hergün böyle olurdu. Yatsıdan gelince dedem, erken yatar, erken kalkardı. Gece namazları ve teheccüd namazları vardı. Teheccüd namazını çocukluğundan beri kılarmış. Aileden şöyle bir şey dinlemiştim. Büyük dedem Hacı Veyis Efendi: Mustafa’yı kaldırayım, diyerekten odasına girdiği zaman onu, yani dedem Hacı Veyiszâde Mustafa Efendi’yi hep uyanık bulurmuş seccadesi üstünde. Büyük anneme, “Mustafa bizi geçti, maşallah Hatun!” dermiş. Erken yatar, erken kalkar, ama camiye geç giderdi. Bunu özellikle yapıyordu. Sabah namazını erken başlatmayı daha efdal görenler de var, ama dedem geç başlatmayı efdal görüyordu . Namazı herhalde, güneşin doğmasına yarım saat kala başlatırdı. Sabah namazından sonra sohbeti yapar,

yeni günü açardı”85.

Hacı Veyiszâde Kurucu’nun ibadetleri ile ilgili Ali Ulvi Kurucu, Hayrettin Karaman’la bir sohbetini şöyle aktarır:

“İstanbul’da vilâyetin yanında Anda Kitap Dağıtım Şirketi’nin merkezi vardı. Buranın müdürü olan Cezmi

Bayram Bey’e, 1992 yılında Ömer Ziya Belviranlı ile birlikte iade-i ziyaret için uğramıştık. Hayreddin Karaman ve Bekir Topaloğlu Bey de oradaymışlar. Hayreddin Bey, Konya’da okumuş, amcamın talebesi olmuş. Birçok faziletlerinden bahsetti. Anlattığı hususlardan birisini şöyle ifade etmişti: “Öğretmenler derste yorulurlar, teneffüsü beklerler. Çay içerler, sohbet ederler, öğretmenler odasında dinlenirler. Amcanız ise oraya gitmezdi. Kapının

arkasında bir seccadesi vardı. Onu serer, namaza dururdu”86.

Namaz sonrası cami içersinde, bahçede ayaküstü sohbet yapar ve sesini çoğu zaman kısarak, bazen gülerek, bazen sitem ederek konuşurdu. Derdi, talebi, korku ve sıkıntısı, şikâyeti,

83 Uz, a.g.e., 2009, s. 31.

84 Küçükaşçı, Fayda, a.g.e., s.112. 85 Özdamar, a.g.e., 2007, ss.16-17. 86

ihtiyacı olanlar hep orada bulunur, hepsinin derdine bir çare bulmaya çalışır, hepsiyle ilgilenir, dua ederdi87.

Talebelerinden Mehmet Fakihoğlu’nun anlatımı şöyledir:

“Ben 12-13 yaşlarında öğrencisi iken bir gün Hacı Veyiszâde, camii içerisinde üst kata çıktı, uzun süre

aşağıya inmedi. Hoca Efendi acaba yukarıda ne yapıyor, diye merak ett im. Merdivenleri yavaşça tırmandım. Hacı Veyiszâde Mustafa Efendi iki dizi üzerine oturmuş, elleri havada, gözlerinden yağmur gibi yaşlar aktığı hâlde,

kendinden geçmiş bir vaziyette, dua ediyordu. Görünmeden tekrar aşağıya ind im, bir süre sonra aşağı geldi”88.

Eski harflerin ve Kur’ân-ı Kerim öğretmenin yasak olduğu dönemlerde de Kur’ân-ı Kerim’i ve İslam’ı öğretme gayret ve çabasını sürdürmüştür. Bu yüzden şikâyetler veya doğrudan takipler yüzünden sık sık karakola götürülmüş ifade vermiştir. Kendisine bu konuda yapılan ikaz ve uyarılara aldırış etmeden bu görevini sürdürmeye çalışmıştır. Hacı Veyiszâde Mustafa Efendi ibadet noktasında tam bir feyiz insanıdır. Kendisi ibadet ettiği gibi etmeyenleri ibadete özendirmiş ve ibadet edenlere sevgisi muhabbeti olmuştur. Ömrü dua ile geçmiş, talebelerine ve cematine duayı öğütlemiştir89.

Ekteki kaynakta Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu’nun duası şöyle verilmiştir:

“Yastığım seccade olsun, uykum namaz kılsın, soluğum zikir çeksin, Allah’ıma, ayağımdan başıma,

doğduğumdan bu yaşıma kadar olan günahlarıma, tövbe ya Rabbi. Öleceğime bütün kalbimle inanıyorum. Azrail’i karşıma güler yüzle çıkar ya Rabbi, gözümün ışığını, beynimin dimağını, elimin, kolumun ve ayaklarımın direncini, tüm vücudumun güç ve kuvvetini elimden alma ya Rabbi. Bakışım ibadet, sükûtum tefekkür olsun. Konuşmam zikir yapsın. Göz açıp kapayıncaya kadar bizi nefsin eline bırakma ya Rabbi. Aileme kötülük yapmak isteyenlere mani ol Rabbim. Allah’ım günahlarımı affettiğin sıddıklarından eyle, onların sohbetine, zikrine ilhak eyle ya Rabbi, yeni doğmuş sübyan gibi karşına çıkmayı nasip eyle. Bizleri salih kulların arasına katıver. Defterimin kapanmayacağı

hayırlar yapmayı nasip et. Naim cennetinin varislerinden eyle. Anamı ve babamı affet. Kabirde yüzümü k ara

çıkartma ya Rabbi, içtiğimiz bu dünyada zemzem, öbür dünyada kevser olsun. Geçtiğimiz bu dünyada doğru yol, öbür dünyada sırat olsun. Aldığımız bu dünyada güzel ahlâk örneği, öbür dünyada nurlu berat olsun. Girdiğimiz bu dünyada Mekke, Medine öbür dünyada cennet-i âlâ olsun. Gördüğümüz bu dünyada Beytullah, Ravza-ı Mutahhara, Arafat, Mina, Müzdelife, Uhud olsun, öbür dünyada Cemalullah olsun. Azığımız hem bu dünyada, hem öbür dünyada takva, güzel ahlâk olsun. Sofralarımız ilim sofrası olsun. Dostlarımız bu dünyada hak dostları, âlimler,

dervişler, öbür dünyada peygamberler ordusu olsun”90

.

Talebelerinden Osman Berk, Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu’nun bir nasihatını şöyle aktarır:

Hacı Veyiszâde “Babam, tuzsuz, yan kayışı kırık” gibi kelimelerle latife eder. Bu kelimeleri çok kullanırdı.

Bununla ilgili bende bir nasihatı var. Kendisinden dinlediğim, bir k âğıda not almıştım: “Hacı ol hoca ol,

mimar ol mühendis ol, doktor ol profesör ol, yalnız hamal ol babam önce insan ol, tuzsuz, hamalı da küçük görmüyorum. Hamal da bir ipin hesabını verememiş. Eğer alnın secde-i rahmana gelmiyorsa Konya

demiyorum tuzsuz, dünyayı terazinin bir k efesine k oysan, ik i rek ât namaz babam dünyadan ağır gelir, ilk

87 Kamil Uğurlu, “Konya’yı Şehir Kılan Ululardan Biri”, Merhaba, Akademik Sayfalar, c. X, S. 3, Konya, 2010,

s. 42.

88 Uz, a.g.e., 2009, s. 34.

89 Uzunpostalcı, a.g.m., ss. 53-54. 90

hesap ta k abirde namazdan başlar. Babam, k abirde namazdan hesap verdin mi yollar asfalt olur.” (Ek-I, s.86).

Benzer Belgeler