• Sonuç bulunamadı

2. İŞYERİNİN KAPANMASI KAVRAMI

2.2. İŞYERİNİN TAMAMEN KAPATILMASI

2.2.3. İşyerinin İşverence Kapatılması

2.2.3.4. İşverenin İflası

1980’lerin ortalarından itibaren tüm dünyada yaşanmaya başlayan, küreselleşme ve yapısal dönüşüm yeni dönemin koşullarına ayak uyduramayan, işletme ve işverenlerin zorluklar yaşamasına ve iflasına yol açmaktadır. Bu bağlamda ulusal ve uluslararası düzeyde çıkarılan yasal düzenlemeler, işçilerin iflas sebebi ile özellikle ücret kayıplarını önlemeyi amaçlamaktadır. İş hukuku alanında çok önemli bir fonksiyonu yerine getiren, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) konu ile ilgili olarak çıkardığı bir sözleşme iler belirtilen sorunun çözümü için üye ülkelere yol göstermeyi amaçlamıştır. Yine uluslararası alanda önemli bir güç olan Avrupa Birliği, (AB) de konu ile ilgili olarak yayınladığı bir Direktif ile işverenin iflası halinde işçi alacaklarını koruma altına almaya yönelik esaslar getirmiştir. Ülkemiz bakımdan ise özellikle İcra, İflas Kanunu önemli sayılabilecek hususlar düzenlenmiştir54.

ILO’nun 173 sayılı sözleşmesi, işverenin iflasında işçi alacaklarının korunması için ya iflastan önce ödenmeyen alacaklar için imtiyaz tanınması ya da yine bu alacakların oluşturulacak bir fon ile güvence altına alınmasını öngörmüştür. ILO sözleşmesi incelendiğinde fon oluşturulması yönteminin daha güvenceli bir yol olduğu görülmektedir.173 Sayılı sözleşmenin uygulanması bakımından işçi, işveren ve devletin işbirliği öngörülmekte ve genel olarak iflastan önceki 3 aya ait ücret alacaklarının güvence altına alınması amaçlanmaktadır. Sözleşmede dikkati çeken önemli bir başka husus ise, eğer işçi alacaklarına imtiyaz tanınması yöntemi benimsenirse, bu alacakların sosyal güvenlik ve kamu alacakları gibi diğer imtiyazlı alacakların önünde yer almasını öngörmesidir.

54 Aydın, U.: Uluslararası Hukukta ve Türk Hukukunda İşverenin İflası halinde İşçi Alacaklarının

İLO, garanti fonu bakımından ise, Fonun kamusal olmasını ve finansmana işverenlerin katılımını da öngörmektedir.1999 yılı başı itibari ile sözleşmeyi 11 ILO üyesi ülke onaylamıştır.

AB ise ILO’dan önce 1980 de çıkardığı Direktif ile işverenlerin iflası halinde işçilerin korunmasına yönelik ayrıntılı hükümler getirmiştir. AB’nin ilgili 80/987 sayılı Direktifinin göze çarpan en önemli özelliği iflas halinde işçi alacaklarının devlet ve oluşturulacak ve finansmana işverenlerinde katılacağı bir garanti fonu ile korunması yolunu benimsemesidir. Direktif imtiyaz yolu ile koruma yöntemine olanak tanımamıştır. AB’nin Direktifi genel olarak iflastan önceki üç aylık dönemde işçi ücretlerini korumayı ve ayrıca ILO’nun 173 sayılı Sözleşmesinden farklı olarak iflas sebebi ile sosyal güvenlik haklarının kaybını önlemeyi amaçlamaktadır. Bunu dışında AB’nin Direktifi belli işkolları bakımından ve belli ülkeler açısından kapsamı daraltma ve bazı işçilerin güvenceden yararlanma olanağının kaldırılmasına da izin vermektedir.

Ülkemizdeki düzenlemeye göre işçilerin iflastan önceki bir yıl içinde muaccel olan alacakları iflasın tasfiyesinde imtiyazlı alacaklar olarak kabul edilmiştir. Ancak, İİK’nın düzenlemesine göre kamu alacakları ile rehinli alacaklar işçi alacaklarının önünde gelmektedir. Özellikle günümüzde, ticaretle uğraşan kesimin büyük ölçüde bankalarla kredi ilişkilerine girmesi ve bankalarında bu krediler karşılığında firmalardan ipotek almaları uygulamada iflas halinde çoğunlukla, bankalar tarafından firmaların tüm varlıklarına el konulması sonucunu doğurmaktadır. Bu durumda da, iflastan bir yıl önceki döneme ait olan ücret alacakları, kanunda korunma amacı güdülmesine rağmen uygulamada rehin alacakları ve kamu alacakları oldukça yüksek olduğundan çoğunlukla firma ve şirketlerin tüm mal varlıklarını tüketmekte ve bu sebeple işçilerin iflas öncesi bir yıllık ücret alacaklarının öncelikli olarak ödenmesi mümkün olmamaktadır. Alacakların da en azından iflastan sonraki işçi alacakları ile birlikte iflas masası alacağı olarak kabul edilip, rehinli alacaklardan önce ödenmesinin sağlanması, işçi menfaatlerinin korunması ilkesi uyarınca yerinde olacaktır55.

İş sözleşmesi, işverenin iflası ile sona ermez. Türk hukukunda iflasın açılması ile iş sözleşmesin kendiliğinden sona ereceğini öngören bir hüküm bulunmamaktadır. İcra

İflas Kanunun 198 ve 224. maddelerinde öngörülen iflas İdaresinin seçim hakkı ve sözleşmenin aynen ifasına karar vererek iş vermeye devam edebilmesi, iflasla sona ermediği göstermektedir. Ayrıca, iflas halinde sözleşmenin ifasını engel bir imkânsızlık Halide oluşmamaktadır. İşverenin iflasından sonra da hem müflis işveren (İflas İdaresi) hem de işçi hala sözleşmeyi ifa edebilecek durumdadırlar. Öğretide iflasın açılmasıyla iş sözleşmesinin sona ermediği kabul edilmektedir. Yargıtay da verdiği bir karar da “öteyandan önceki işverenlerin iflası ile hizmet akdinin sona erdiği de kabul edilemez. Çünkü davacı iflastan sonra da çalışmasını sürdürmüştür. Önceli dönem için süre ve ücret dikkate alınarak hüküm kurulmalıdır.” hükmüne vararak iş sözleşmesinin işverenin iflası ile birlikte sona ermediğini açıkça kabul etmiştir56.

İşletmenin ve işyerinin idaresi ve yönetim yetkisi, iflas masasında olduğundan, masa öncelikle işyeri ve işletmenin faaliyetinin sürdürmesinin iflas masasının menfaatine olup olmadığına karar verir. Eğer işletmenin faaliyetinin sürdürülmesi mümkün değilse, iflas idaresi bildirim önellerine uyarak (İş Kanunu m. 17) iş sözleşmelerinin feshi yoluna başvurabilir. İşverenin iflası her ne kadar iş sözleşmesinin feshi için haklı bir neden olarak kabul edilmese de geçerli bir neden (İş Kanunu m. 18) olarak kabul edilmelidir.

İşverenin iflası halinde işçinin haklarını ne şekilde koruyacağı esas olarak BK. md. 346’da düzenlenmiştir.Buna göre işveren borç ödemekten acze düştüğünden işçi işverenden uygun bir süre içinde kendisine teminat verilmesini isteyebilir.İşveren ve iflas idaresi bu süre içinde, teminat göstermezse, işçi sözleşmeyi fesh edebilir.Bu hüküm dışında işverenin acze düşmesi veya iflas durumunda işçi iş sözleşmesini 344 maddeye dayanarak fesh edemeyeceği genel olarak kabul edilmektedir.Ancak, bazı özel durumlar işverenin iflası veya aczi halinde işçiye iş sözleşmesini derhal fesih hakkı verebilir.,

4857 sayılı iş Kanunu2na göre işyerinin devrine ilişkin hükümler, iflas dolayısıyla mal varlığının tasfiyesi sonucu işverenin veya bir bölümünün baklasına devri halinde uygulanamaz. (m. 6/son)

İşçi iflas idaresinden kendisine yapılacak karşı edimin teminat altına alınmasını isteyebilir (İİK. m.198/I). Masanın göstermesi gereken teminat masa borcu olarak gösterilir. Zira, talep müflise değil, iflas masasına yöneltilecektir. Sözleşme iflas idaresi

tarafından gereği gibi ifa edilmezse, işçi uğradığı zararı masa alacağı olarak ileri sürme hakkında sahiptir. İflas idaresi sözleşmenin aynen ifasına karar verdikten sonra gerekli teminat kendisine gösterilene kadar kendi edimini ifadan kaçınabilir. Verilen sürede gerekli teminat gösterilmezse, sözleşmeyi fesih edebilir.

İşverenin iflası halinde iflas idaresi, işçi ile sözleşmenin aynen ifa edilmesi veya edilmemesi konusunda seçin hakkında sahiptir. İflas idaresinin seçim hakkı kullanabilmesi için sözleşmenin iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olmasa, müflisin sözleşmeye taraf olması, sözleşmenin iflasla sona ermemiş olması ve sözleşmenin tamamen veya kısmen ifa edilmemiş olması gerekir.

İflas idaresinin seçim hakkından söze edebilmek için iş sözleşmesinin işyeri ile ilgili olması gerekir. Bu durumda iflas idaresi sözleşmenin devam etmesine veya etmemesine karar verebilir. İşverenin şahsı dikkate alınarak yapılan sözleşmelerde örneğin hasa bakıcı ile yapılan iş sözleşmelerinde, iflas idaresinin aynen ifaya karar vererek sözleşmeyi devam ettirmesi mümkün değildir. Müflis, sözleşmeyi devam ettirmek istemez ise, iflas idaresinin de sözleşmeyi aynen ifa etmesi mümkün olmayacağından işçi sözleşmenin ifa edilmemesinden dolayı uğradığı zararı BK. m. 325 uyarınca iflas alacağı olarak iflas idaresine yazdırabilir. Bu alacak iflasın açılmasından sonra doğduğu için öncelikli bir alacak değildir.

İflas idaresinin de sözleşmenin devam edip etmeyeceğine karar verebilmesi için zamana ihtiyaç vardır. Türk Hukukunda iflas idaresinin seçme hakkının kullanılması için bir süre öngörülmemiştir. Ancak en geç tasfiye bitimine kadar (adi tasfiye için 6 ay, İİK. m. 256) bu hakkın kullanılması gerekir.

İflas idaresi, işçi ile işveren arasında yapılmış olan iş sözleşmesine iflasın açılmasından sonra devam etmek istemez ve işçi tarafından talep edilen teminata uygun bir süre içinde vermezse, işçi BK. m. 346 hükmüne dayanarak sürenin sonunda iş sözleşmesini fesih edebilir. Bu durumda iş sözleşmesinin fesih için yasa da veya sözleşme de yer alan feshi ihbar süresine uymaya gerek yoktur. Zira madde sözleşmenin feshini ihbar etmeksizin derhal feshini öngörmektedir. İflas İdaresi, işçinin çalışmaya devam etmesini istemezse BK. m. 325 uyarınca işverenin temerrüdü halini oluşturur. Bunun sonucu olarak da işçi, sözleşmenin sona ermesine kadar, sözleşmede kararlaştırılan ücreti almaya hak

kazanır. İşçinin bu alacağı normal bir ücret alacağıdır. Bu alacak ücret niteliğinde olduğundan İİK m. 206 uyarınca birinci sırada önceliklidir.

Benzer Belgeler