• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Örgütsel Adalet Kavramı Ve Tanımlar

2.1.1. Örgütsel Adaletin Boyutları

2.1.1.2. İşlemsel (Prosedür) Adalet

Lind ve Tyler (1998)’e göre; prosedür adaleti, prosedürlerin yani kararların alınmasında kullanılan araçların adilliğine ilişkin bir kavramdır. Konosky (2002) prosedür adaletini, ödüllerin nasıl dağıtıldığıyla ilgili olduğunu ortaya koymuş; diğer bir şekilde, çalışanların gösterdikleri performans karşısında aldıkları ödüllerin neye göre ve nasıl belirlendiğini, ödüllerin dağıtımında kullanılan karar verme mekanizmasının nasıl işlediğini ve prosedürlerin çalışanlarca ne kadar adil algılandığını açıklayan bir kavramdır (Dilek, 2004:6).

Prosedür adaleti, ücretlerin adaletsiz dağıtımından kaçınma, alınan kararlara katılım, bilgi paylaşımı gibi örgütsel işlemlerin çalışanlar arasında eşit uygulanması anlamına gelir (Colquitt ve Chertkoff, 2002:595). Moorman (1991)’e göre prosedürel adalet; çalışanlar için sonuçları değerlemede uygulanan prosedürlerin adil olup olmamasını içermektedir. Örgütün yasal süreçleri ve çalışanın karar verme süreciyle ilişkisi veya etkileşimi ile ilgili olduğunu ileri sürmektedir (Ceylan ve Özbal, 2005:172).

Dağıtım adaletinin tersine prosedür adaleti kararların alınma sürecine odaklanmaktadır; prosedür adaleti, doğru yöntem ve rehberler vasıtasıyla gerçekleştirilen dağıtım kararlarından etkilenme derecesidir (Scandura, 1999:26).

Örgütlerde dağıtımsal adalet algısı çalışanların ödeme kararları karşısında gösterdikleri tepkiye odaklanırken, prosedür adaletinde ödeme kararlarının alınış biçimlerine gösterdikleri tepkiye odaklanır. Kararların alınmasında kullanılan prosedürlerin adil olmadığına dair algılamaların, kazanımların adilliği ile ilgili algılamaları da etkilediği belirtilmiştir (Folger, 1987:144).

Thibaut ve Walker (1975) hukuk alanında yaptıkları deneysel çalışmalarla şunu belirlemiştir: Mahkemede kendilerine söz hakkı veren davalı ve davacıların mahkemeleri adil olarak algıladıkları, söz verilmeyen davalı ve davacıların ise kendi haklarında verilen kararların adil olmadığını düşünmektedirler. Bu durum “kararları

etkileme psikolojisiyle” davalının ya da davacının kendisi ile ilgili kararlara varılırken sonuçları etkilemek isteğinden ortaya çıkmaktadır. Bu durum işletmeler için ele alınacak olursa, işgörenlerin kendileri ile ilgili verilen kararlarda söz sahibi olmaları sonucunda işgörenler verilen kararları daha adil olarak algılayacaklardır. Thibaut ve Walker bu duruma “süreç kontrolü” adını vermiştir. Çalışanların kendileri için alınan karar sürecine müdahale etme hakkına sahip olmaları süreç kontrolüdür (Dilek, 2004:7). Diğer bir kontrol olgusu da “karar kontrol” olgusudur. “Karar kontrol” olgusu çalışanların kendileri için verilen kararda söz sahibi olmaları ya da kararın kontrolünü ele geçirmeleri ile ilgilidir (Beugre, 1998’den akt. Yılmaz, 2004:22).

Prosedür adaletine ilişkin literatürde dört modelin etkili olduğu görülebilir; 1. Kişisel çıkar modeli

2. Prosedür tercih modeli 3. Değer açıklayıcı model 4. Grup değeri modeli

Kişisel Çıkar Modeli; Thibaut ve Walker tarafından 1975’te ileri sürülen modeldir. İnsanlar elde ettikleri kazanımlarla ilgilendikleri için kararların alınmasında kullanılan süreç üzerinde kontrol sahibi olmak isterler. Süreç kontrolü ve karar kontrolü bu modele göre yapılanmıştır. Kişisel çıkar modeli, bireyin arzu ettiği çıktıyı elde edebilmesi için süreç üzerindeki kontrolünü vurgulamaktadır. Prosedür Tercih Modeli (Procedural Preferences Model); Leventhal ve arkadaşları tarafından geliştirilmiş, prosedür adaletinin algılanmasına yol açan kriterlerin neler olduğunun belirtilmesi açısından önemlidir (Yılmaz, 2004:22).

Korsgaard ve Roberson (1995:657)’e göre, Değer Yargılayıcı Model (Value- Expressive Model), işgörenlerin kendi fikir ve bakış açılarının ortaya konulması için fırsat verilmesi yani kişilere söz hakkı verilmesi gerekliliği üzerinde durmaktadır. Lind ve Tyler’ın, Grup Değeri modeli; bireyler bir gurubun üyesi olmayı, kendini o gruba ait hissetmeyi ister. Bunun nedenleri sosyal statü kazanmak, kendini güvende

hissetme arzusu, yalnızlık hissinden kurtulmak, taraflı davranılmaması, kararların kanıtlara dayanması kişilerin prosedür adaletine olan algılarını etkilemektedir.

Leventhal’a göre örgüt içinde adalet algılamalarını doğrudan etkileyecek altı temel kural bulunmaktadır (Karabay, 2004:7; Özdevecioğlu, 2003:79; Yıldırım, 2002:38).

1. Tutarlılık kuralı: Dağıtım kararları ile ilgili alınacak kararların birbirleri ile tutarlı olması.

2. Önyargılı olmamak kuralı: Dağıtımda veya işlemde çalışanlara karşı ön yargılı olmama kuralı.

3. Doğruluk kuralı: Dağıtım kararlarının alınmasında kullanılan bilginin doğruluğu.

4. Düzeltilebilme kuralı: Alınan bazı kararlara karşı oluşan itirazlar sonucunda kararların düzeltilebilmesi kuralı.

5. Temsilcilik kuralları: Dağıtım sürecinde, çalışanları etkileyen kararların alınması sürecinde çalışanların görüşlerinin temsilciler vasıtasıyla alınması.

6. Etik kuralı: Alınan kararların çalışanların etik değerleri ile uyum sağlaması kuralıdır.

Sonuç olarak prosedür adaleti ödül kararına varmak için kullanılan süreç ve prosedürlerin adilliği anlamına gelmektedir. Prosedür adaletine ait modellere kısaca değinilmiştir. Literatürde işlemsel adalet ile prosedür adaleti iç içe verilmiştir hatta bazı çalışmalarda prosedür adaleti yerine işlemsel adalet ismi kullanılmıştır. Thibaut ve Walker (1975:34) tarafından yapılan araştırmada prosedür adaleti işlemsel adaletin bir alt boyutu olarak ele alınmıştır. Özdevecioğlu (2003:79) çalışmasında işlemsel adaleti iki alt boyuta ayırmıştır. Bunlardan birincisi, prosedür olarak adlandırılan karar alma sürecinde kullanılan presedürler, uygulamaların yapısal özellikleri ile ilgilidir. İkincisi, formel prosedür olarak adlandırılan çalışanlara, karar alınmadan önce söz hakkı verilmesidir. Kararlar alınmadan önce çalışanlara söz hakkı verilmesini, fikir ve görüşlerin dinlenmesini kapsar, karar alma sürecinde

kullanılan politika ve uygulamaların karar alıcılar tarafından uygulanma şekli ile ilgilidir.

Bir diğer tartışma konusu da prosedür adaleti boyutları üzerindedir. Blader ve Tyler (2003:113), prosedür adaletini dört bileşenden oluşan bir yapı olarak tanımlayarak, yeni bir kavramsal çerçeve geliştirmiştir. Blader ve Tyler’ın “Prosedür Adaletinin Dört Bileşenli Modeli”, bireylerin deneyimlerine ve prosedürlere ilişkin adillik değerlendirmesi yaparken kullandıkları kriterleri sınıflandırmaktadır. Modelde prosedür adaletinin iki boyutu ele alınmaktadır bunlar; birincisi adalet şekilleri, ikincisi adaletin kaynağıdır. Adalet şekillerinin birincisi, kararların nasıl alındığı, ikincisi ise davranışların kalitesi ile ilgilidir. Adaletin kaynağı boyutu ise, çalışanların prosedür adaleti yargılarını şekillendiren deneyimlerinin kökenini yansıtmaktadır. Adaletin kaynağı da kendi arasında ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan birincisi formel temellerdir. Formel temeller örgütün resmi kural ve prosedürü ile ilgilidir. İkinci olarak informel temellerdir. İnformel temellerde çalışanların yöneticilerle arasındaki deneyimlerle ilgilidir.

Prosedür adaletinin kişilerarası formal prosedür boyutundan farklı olarak bazı yazarlar, kişilerarası davranış boyutunu etkileşim adı altında farklı bir başlık olarak ele almıştır. Literatürde prosedür adaleti ile ilgili çelişki vardır. En genel tanımı ile prosedür adaleti yada işlemsel adalet kazanımların dağıtımının nasıl yapıldığıdır.

Benzer Belgeler