• Sonuç bulunamadı

FİRDEVSÎ-İ RUMÎ’NİN HAYATI, EDEBÎ ŞAHSİYETİ VE ESERLERİ

2.3. ESERİN MUHTEVÂ YAPISI

2.3.4. İçtimâî Hayat

2.3.4.1. Hz. Süleymân ve Çevresindekiler

Hz. Süleymân’ın savaşlarda ve çeşitli toplumsal olaylarda karar vermesi için yardımcı olarak devamlı yanında hazır bulunan şahsiyetler meşhur şahsiyetler bölümünde detaylı bir şekilde anlatılmıştır (bk.Cemiyet md.). Hz. Süleymân ve çevresindekiler başlığı altında ise Hz. Süleymân’ın tahtında devlet işlerini gören yönettiği ülkelerin görevlileri, tahtgâhındaki vazifeli bürokratlar özel işlerini gören ahçıbaşı vs. gibi kişiler tespit edilmeye çalışılacaktır. Bu kişiler “Der-Beyân-ı Süleymân-ı Havas” yani Süleymân’ın ileri gelen memurları başlığı altında transkripsiyonlu metinde verilmiştir.

Buna göre Hz. Süleymân’ın 12 meliki, Sâm-süvâr’ın kürsüsünün yanında edep ile durmaktadırlar. Bu kişilerden her ay birisi Hz. Süleymân’ın gelir gider ve iâşesine bakmaktadırlar. Her yılın sonunda tuttukları hesap defteri ile gelir gideri takip eder;bu memurlar emirleri altındakisahip oldukları üç bine yakın köy altmışaltı pare şehir ve kırk sekiz pare de vilâyeti yönetirler. Bu aynı zamanda Hz. Süleymân’ın tahtının ne kadar muazzam olduğunu göstermesi bakımından da önemlidir. Bu meliklerin isimleri de eserde verilmiştir. Buna göre Muharrem ayında Âlûn bin Hinnân, ikinci safer ayında Ba’na bin Ehyilûd, üçüncü rebî’ü’l-evvel ayında Yâbirin Menâşî, dördüncü rebî’ü’l-âhir ayında Ahînâzû bin Azû, beşinci cumâzi’ye’l-evvel ayında Ehîmâis Nâftâlî ki bu melik eserde Hz. Süleymân’ın köylüsü olarak geçmektedir altıncı cumâziye’l-âhir ayında Ba’na bin Hoşı, yedinci recep ayında Yehu Saffet bin Farrû eserde bu kişi de Hz. Süleymân’ın “güyeğisi” yani damadı olarak geçmektedir, sekizinci şa’bân ayında Şem’i bin A’lâ, dokuzuncu ramazan ayında Gûr bin Avri, onuncu şevval ayında Benhûrı, on birinci zül-ka’de ayında Bende Kerre ve on ikinci Zilhicce ayında Emînâzu bulunmaktadır.

Bu on iki melikin de alt yanında yardımcıları ve diğer vazifeliler bulunmaktadır.

Bunlardan Benâyâhû bin Yehuyâda Beylerbeyi Azunîran bin Evdâ haraç defterini yazar ser-asker olarak Azur Yahu bin Nâsen hazine başı olarak Mâl-ı Emnûn, Ezir yahû bin Şîşâ ve emir Sadık bin Şibşâ ise dîvan kâtibi ve hazine yazıcıları olarak, Ahi Şer kilerci başı olarak Navûl bin Nâsan âlimlerin emiri olarak Kil’ad-ı Barçalı kapıcılar kethüdâsı ve Câbud bin Nâsan ise çavuş başı olarak görev yapmaktadırlar.

Hz. Süleymân’a bağlı meliklerden birisi de Baalbek şehrinin meliki Baalbek’tir. Hz.

Süleymân’ın dostluğunu kazanmak için ona kendi tavlasında bağlı bulunan atlardan

birisini göndermiştir. Hz. Süleymân buna çok sevinmiş bu atların nereden geldiklerini araştırmış Tavûs-Kudsî ise bu atdan daha güzel atların yeryüzünde bulunduğunu Hz.

Süleymân’a bildirmiştir:

“…Süleymān Ĥażretine Ǿaleyhi’s-selām çoķ armaġanlar ve tuĥfeler gönderdiler meger ki BaǾalbek melikinüñ ŧavilesinde bir ħāś Ǿarabį atı var idi ki miŝlini çeşm-i felek görmemiş idi ve ġāyet yavuzlıġından kimesne binemedügi acilden Süleymān Nebįye göndermek maķśūd idindi vezįr Sermedįyle Süleymān Ĥażretine gönderdi alup nažarına getürdi...” (HK, 67/33b).

Hz. Süleymân’ın çevresinde üçler yediler kırklar olarak ifâde edilen ruhânî varlıklar da her dâim hazır bulunmaktadır. Hz. Süleymân bir şeyin olmasını Allah’tan isteyeceği zaman onlar da yanında bulunmaktadırlar. Birlikte temiz sudan abdest alıp birlikte duâ etmektedirler:

“…Sührāb Şāh ķızı Hümā tabutın ķoyup on iki biñ enbiyā vü on iki biñ evliyā vü on iki biñ Ǿulemā vü ĥükemā vü etķıyā aśfiyā birle ķuŧbü’l-aķtāb ġaybü’r-ricāl üçler yediler ķırķlar ve ŧabaķāt erenleri Ħıżr İlyās Peyġām- ber ile ĥāžır olup pāk śudan āb-dest aldılar…” (H K, 67/22a)

2.3.4.1.1. Peygâmber ve Hükümdâr oluşu

Hz. Süleymân hem peygâmber ve hem de meliktir. Eserde onun hem heölik hem de peygâmber olduğunu birçok yerde değinilmiştir. Hz. Süleymân babası Hz. Dâvuttan sonra peygâmber olmuş hem krallığının sınırlarını daha da genişletmiştir. Ahdi Atik’ten edinilen bilgiye göre Dâvûd, oğlu Süleymân’a Mûsâ’nın şeriatından ayrılmamasını, krallığını güçlendirici tedbirler almasını öğütlemiş, bu çerçevede yapması gerekenleri hatırlatmıştır. Süleymân babasından sınırları Fırat nehrinden Mısır’a kadar uzanan bir krallık miras almış, bütün İsrâil üzerinde kral olmanın yanı sıra bölgedeki ülkeleri vergiye bağlamak suretiyle emri altına almıştır. Harman’a göre tahta oturunca babasının tâlimatını uygulamaya başlamış, düşmanlarını ortadan kaldırmaya öncelik vermiş ve krallığını daha da kuvvetlendirmiştir (Harman, 2010:

56). Eserde Hz. Süleymân’ın kudretine pekçok yerde değinilmiş; gerek manzume bölümlerinde gerekse nesir kısmında Hz. Süleymân’ın hem hükümdâr olup hem de âdil bir pâdiŞâh olmasına vurgu yapılmıştır. El-Henci yolunda çevirmek için Melik Ahmer, Hz. Süleymân’ın mürsel peygâmber olduğunu ve “heft kişver” yâni dünyânın yedi coğrafyasına da hükmünün geçtiğini belirmiştir: “ve bir daħı yā El-Henc cinnį

Süleymān mürsel peyġām-berdür hem pādşāh-ı Ǿālem-i sultān-ı heft-kişverdür senüñ bu itdüġüñ ħaŧāña göre saña iǾķāb iǾtāb idecekdür” (H K, 67/7a). Süleymân’ın âdil bir pâdiŞâh olduğunu düşmanları da belirtmektedirler. Sürhbâd’ın ordusuna adam toplamak için yola çıkan Hannas adlı şeytân ile Hz. Süleymân’ın kardeşi Ed-Dünyâ konuşurlarken onlar da Hz. Süleymân’ın adil bir pâdişâh olduğunu hakikat yolunda onun kadar âdil-i müstâkim bir pâdiŞâhın bulunmadığını hakikat ve marifetden haberdâr olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca Hz. Süleymân’ın yolundan ayrı durmanın, hizmetinden yüz çevirmenin Hak yolundan yüz çevirmekle aynı şey olduğuna inanmaktadırlar:

“…Süleymān mürsel peyġām-berdür ĥaķįķat yolında ancılayın ādil-i müstaķįm pādşāh yoķdur ĥaķįķatden ŧarįķatden maǾrifetden ħaberdārdur eġer kim anuñ ħiźmetinden yüz çevirsem ĥaķįķat-i Ĥaķķ yolından iǾrāž itmiş gibi olurum pes Allāh yolından her kim iǾrāż itse kendü eliyle kendüyi helāk itmişlerden olur.” (H K, 67/8a)

Hz. Süleymân’ın melik ve peygâmber olmasının yanısıra onun her noktada örnek bir kişi olduğunun anlatıldığı aşağıdaki manzumede ise Hz. Süleymân’a Allah (c.c.)’ın,fıtrat ve davranış olarak nasıl bir yaratılış verdiği ayrıntılı bir şekilde verilmektedir. Buna göre:

“Gör Süleymān nice aǾžam ħān idi Kim cihān ħalķı aña fermān idi Devletin itmiş idi Allāh ziyād Taħtını anuñ götürdi gökde bād Yille seyrān eyleyüben şark u ġarb İns ü cinle ķılur idi ħarb u đarb Anca sulŧān gelmiş idür Ǿāleme Ki itdi ĥükm div ü cinn (ü) ādeme Dutdı ķāfdan ķāfa mülk-i Ǿālemi Biñ bir ümmet ħalķı oldı ĥākimį Yirde aña dįvān dutardı seb u ĥōş Gögde aña seyvān olurdı cümle ķuş Ĥükmine fermān anuñ ŝaǾbān idi Emrine me’mūr anuñ avren idi Baĥr u berrde ne ki varsa her ümem Ĥükmine mahkūm olupdı pįş ü kem Emr-i Ĥaķķ ile hiżmet itdi melek Dilegince devri ķıldı meh felek Bunca beglik içre bir gün o rasūl

Kendüzini görmemişdi pür-uśūl Arpa ķurśāsın virüp nefse ġıdā Emr-i Ĥaķķa virmiş idi ol rıżā Cümle maħlūķ emrinüñ ger çākerį Gönlüñ alçaķ ŧutdı Ĥaķķ peyġām-berį Ger dilerseñ nār u veylden ü necāt

Vir śalavāt Muśtafāya pāk ü źāt” (H K, 67/17a)

Eserde, Hz. Süleymân’ın hem melik hem peygâmber olmasının işareti olarak sahip olduğu yüzüğü ve tahtı verilmektedir. Peygâmberlik emâresi olarak parmağında bir yüzük taşımakta, belli özel durumlarda bu yüzüğün kudretini aracı yaparak Allah’tan (cc) yardım istemektedir. Bu yüzüğün üstünde Allah’ın (cc) isimleri yazılı olup Hz.

Süleymân bu isimleri okur ve Allah’tan dileğini yerine getirmesini dilemiştir. Cezire- i Hayl’de bulunan atların getirtilmesi için de Hz. Süleymân müvekkel melekleri peygâmberliğine ve melikliğine delil olarak yüzüğünde yazılı olan Allah’ın isimleriyle çağırmış bu davete vazifeli meleklerin hepsi anında icabet etmişlerdir:

“Süleymān Ĥażreti hemān-dem nübüvvet ħateminüñ üzerinde yed-i ķudret ile mesŧūr olan eśmāu’llāhuñmüvekkel-i ĥayvānāta tesħįr idicek ism-i aǾžamı oķudı. Hemān-dem müvekkel-i ĥayvānāt melek-i aǾžam ǾAle’t- tehāyil emr-i Yezdānį ve muǾcize-i Süleymānį birle ĥāżır olup daǾvete geldi ve selām virüp ħiźmet ķıldı.”(H K, 67/38b).

2.3.4.1.2. Tebâsının Problemleriyle İlgilenme

Eserde Hz. Süleymân, âdil bir pâdişâh ve Allah’ın mürsel bir peygâmberidir. Bu özelliği tüm eser boyunca vurgulanmaktadır (bk. Peygâmber ve hükümdâr oluşu md.).

Gerek savaş zamanı gerekse halkın barış ile yaşadığı durumlarda halkının tüm problemleriyle ilgilenmiş tebâsının başına gelen olumsuz durumlarda dâima yanında bulunmuştur.

Hz. Süleymân sadece insanlara hükm etmemiş cin ve hayvânâta da hükümdâr olmuştur. Bu sebeple ins, cin ve hayvânâtdan başına herhangi kötü bir durum gelmiş olan varlıklara anında müdahalede bulunmuştur. Bunun için yanında görevlendirdiği cin ve periden kimi varlıklar gökte uçup halkı zaman zaman teftiş etmişler kötü bir duruma mâruz kalan kişileri hemen Hz. Süleymân’a bildirmişlerdir. Barış zamanlarında bazen de kendisi tebdîl-i kıyâfet halk arasında gezmek suretiyle

tebâsının durumu hakkında bilgi edinmiştir. Hüdhüd (bk. kuşlar md.) Hz. Süleymân’ın dâima yanında olan ve halkının durumuyla ilgili Hz. Süleymân’a bilgi getiren varlıklardandır. Hüdhüd’ün bir gün gökte halkı teftiş ettiği bir sırada bir çiftçinin öküzlerine zulm ettiğini tespit etmiş bu durumu peygâmbere bildirmiştir. Buna göre çiftçi hem öküzleri dayanabileceklerinden fazla şekilde çalıştırmakta hem de arpa ve yulaflarını eksik vermektedir. Ayrıca çiftçi öküzlere karşı acımasızca davranmakta hayvanları dövmekten, sırtlarında yaraların çıkmasına sebep olmaktadır. Bu durumu öğrenen Hz. Süleymân gazaba gelmiş çiftçi ve öküzlerinin tahtına getirilerek yargılanmasını emretmiş Hüdhüd, çiftçi ve öküzleri alarak taht-gâha getirmişlerdir:

“Meger bu eşnāda peyk-i murġān Hüdhüd-i Ĥażret-i Süleymān per açup gāh-ı Süleymānįden içerü girdi taĥt-ı pāye inüp rāst ķondı K58a ve yüzçügezin yire sürdi baş ķaldurup Süleymān devletine duǾā ķıldı eyitdi ki yā nebįyu’llāh Ķuds-i Mübārek śaĥrāsın per açup uçup seyr iderken bir Ǿaceb žālim cifiti gördüm ki öküzlerin ķoşup zirāǾat ider velākin ol ķadar urup cezaǾ ķılup meşaķķat ider ki vasfa ķābil degül.

İtdügi žulmi Süleymān Ǿaleyhi’s-selām didi ki nite Hüdhüd eydür yā nebįyu’llāh evvel žulmi H59a bu ki ġāyetde öküzleri ıraķ yürimege ŧāķati yoķ ol žālim atlaruñ aĥvāline muŧŧaliǾ olmayup ŧoyunca Ǿalaf virmeyüp arıķ ile ķullanup çift sürdürür. Allāhdan ķorķmaz bilmez ki nefsüñ ŝebātı ġıdā iledür ve rūĥuñ ĥayātı ġınā iledür nitekim eydür ŝebātü’l-nefsin bi’l-ġıdāǾ vü ŝebātü’r-rūĥ-ı bi’l-ġınāǿ diyüp Hüdhüd ol öküzlerüñ ĥālini Ǿarż idicek Süleymān Nebį Ǿaleyhi’s- selām ġāyet tereĥĥüm idüp(HK, 67/58b-57a).

Savaşın olmadığı zamanlarda halk arasında tebdîl-i kıyâfet gezerek halkın sorunlarıyla ilgilenmiş tebâsının bir problemi olup olmadığını araştırmış bir problem olduğunda da ona çözüm bulmaya çalışmıştır. Hz. Süleymân’ın kavmi yalnızca insanlardan oluşmamakta; o hayvanlara ve cinlere de pâdişâhlık yapmaktadır. Aşağıda Hink İshâk adlı atı ile halk arasında tebdîl-i kıyâfet gezdiği ve zulme uğrayan biri var mı yok mu diye araştırdığı anlatılmaktadır:

“Süleymān Nebį Ǿaleyhi’s-selām Ħink İsĥāķa süvār olup tenhā ħavāś ile seyrāna binmişdi beytü’l-muķaddis śaĥrāsına teferrüç idüp gezerdi velįkin server-i selāŧįnlerden ĥükemādan vüzerādan bilesince kimse yoġdı cāme tebdįl śūret taġyir ķılmış idi yaǾni ki kimse Süleymān Nebį ĥażretinüñ bilmeye iĥtirāz ķılmaya mazlūmlardan bir kimesne bulursa ĥaķķını žâlimlerden alı virüp dād-ı istād ķıla hemān” (HK, 67/33b).

Fîsagûras Hakîm’in de şehzâde Ferrûh ve Hümâ’yı zehirlemesi olayında Hz.

Süleymân araya girmiş fâillerin yakalanabilmesi için emri altındaki birçok varlığa emretmiştir. Hz. Süleymân’ın tebâsının problemleriyle ilgilenmesi hâdisesi eserin sâir yerlerinde örnek olarak verilmiştir.

2.3.4.1.3. Diğer Peygâmberler ve Getirdikleri Dinlere Karşı Bakışı

Hz. Süleymân birçok olayda geçmişte yaşamış peygâmberlerin kitaplarına gönderme yapmıştır bu konu kitaplar bahsinde ayrıca değerlendirilmiştir; fakat diğer peygâmberlerin hak peygâmber olduğunu ispatlamak için de çabası vardır. Kaknüs ve Rahne kuşuna Zal-i destanı ve Kârun pil-ten ile ilgili bildiklerini anlattırdıktan sonra Hz. Mûsa’nın kitabını açıp bu olayı tasdik etmiştir:

“Ĥükemā ķavlince Sįmurġ-ı Ķaf Süleymân nazarında Ķoķnus ile Raħne kuşından ħaber śorup anlar daħı bu veçh ile mā-vaķǾā-i taķrįr idicek Süleymān Peyġāmberi Mūsā Peyġāmbere münzel olan kitābı eline alup Cebrāįliñ nakl-i śaĥįĥin kitab-ı āħirinde mübārek eliyle rakama getürmiş idi ki taķdįru’llāh böyle cārį olmuşdur ki kānun-ı evvelüñ altıncı gecesinde Ħaveristān Şâhı meliki Ġābiri Cahı Maġāk agzından Ķulle-i Cibālde Cān bin Cān ķalǾasında Ed-dünyā bin Dāvūd ķatl itse gerek…” (HK, 67/3b).

2.3.4.1.4. Divânı ve İstişâre Halkası

Eserde, Hz.Süleymân’ın Divânı ve tahtgâhı tüm devlet meselelerinin ve problemlerin çözüm yeri olarak belirtilmektedir. Hz. Süleymân’ın istişâreye son derece önem verdiği görülmektedir. İstişâre halkası çok geniştir tahtgâhı; ins, cin ve hayvanâttan oluşur. Eserde, divânında kimlerin bulunduğu detaylı olarak verilmektedir.

Danışmanlarının bir kısmı farklı maddelerde verildiği için buraya tekrar alnmamıştır.

Fîsagûras Hakîm’in akıbetinin ne olacağını belirlemek için on iki bin evliyâ ve etkıyâ ile birlikte bir meclis kurmuş ve nasıl bir karar vereceklerini divân halkasında belirlemişlerdir. Divânındaki herkes kıymeti ve önemine göre düzenli bir hiyerarşi gözetilerek oturtulmuştur:

“on iki biñ Benį Įsrā’įl ķavminden muǾcizāt ile meşhūr olmış Ĥaķķ dergāhında maġfūr olmış enbiyā seccādelü seccādesi üzerinde geçüp oturdılar. Allāha tekbįr getürdiler ve on iki biñ daħı vilāyet ile maǾrūf kerāmet ile meşhūr olmış evliyā-yı ǾArab ser-cümlesi Ĥażreti muķarreb-i nübüvvet taĥtınuñ śol kenārında şimşād aġācından düzülmiş kürsįler üzerinde geçüp oturdılar.” (H K, 67/16b)

Ulemâ, fuzelâ ve nüdemâdan oluşan grup tahtın ayağının kenarında abanos sandallar üzerinde oturmuş tahtın sağ tarafında ikinci safda on dört bin dünyâ pâdiŞâhları yedi kıta pâdiŞâhları altından ve gümüşten yapılmış tahtlar üzerinde diz çöker vaziyette

oturmaktadır. Ardından yedi bin yedi yüz yetmiş yedi yeryüzünün pehlivanları kılıç sahipleri polad kürsülerde ellerinde gürzleri ile sağ tarafda üçüncü tabakada peri, cin ve melik askerleri ve yüz yirmi dört bin türlü mahlûkat vekilleri yetmiş iki millet vekilleri ile oturmuş saf tutmaktadırlar. Sol tarafta Gul, İfrit ve Ehremenden oluşan askerler ağızlarından zehir saçarak durmaktadırlar. Bunların ardında hayvanât cinsinin vekilleri bulunmakta, yırtıcı tartıcı cinsinden birçok hayvan bulunmaktadır ve İskender’in Seddi gibi Şâhmaran da kızıl yakut taht üzerinde bulunmaktadır.

Kuşlar sultanı Simurg-ı Kâf altın bir örtüyle oturmaktadır. Hz. Süleymân’ın Divânının genel görüntüsü bu şekildedir. Eserde Hz. Süleymân’ın Divânında kişileri nasıl yargıladığı da verilmektedir. Fîsagûras Hakîm’in yargılanması olayında abanos ağacından kürsü kurulmuş, Fîsagûras Hakîm’i Hz. Süleymân’ın karşısına sorgulanmak üzere geçirilmiştir. Sağ tarafında zerrîn taht üzerinde davacılar Amelika Sultanı Sührâp Şâh ve sol tarafında da Efrasyâb’ın kardeşi Ugzirret Şâh oturtulmuş;

bir tarafta da Lokman Hekîm hazır olarak bekletilmektedir.

Hz. Süleymân’ın Divânında bulunan varlıklar “Der-Beyân-ı Azamet-i Süleymân”

başlığı altında eserde birkaç yerde geçmektedir. Burada dikkati çeken bir husus karşımıza çıkar. Divândaki her hayvan kendi yaratılışından bir özellikle anılmaktadır.

Kuşların şâhı olan Simurg, Hz. Süleymân’ın yanında bir kral gibi tasvir edilirken diğer kuşlar tahtın üstünde uçarak tahtta gölgelik yapmaktadırlar. Bülbül şakımakta, kumrular “ah nidem” diye efgân ederekâşıkları mecnûn etmekte; papağan ise Hızır gibi yemyeşil elbisesiyle şeker gibi tatlı konuşmasıyla Hz. Dâvûd ve Hz. Süleymân’a övgülerde bulunmaktadır. Şâhmaran yılanların reisi olarak o da Hz. Süleymân’ın Divânında hazır bir halde beklemektedir. Burada Şâhmaran tasvir edilirken onun dokuz başlı demir gibi dişleri olduğu, bakışları ile cehennem alevini andırmakta olduğu tasvir edilmektedir.

Aşağıda Süleymân’ın divânından alınan bölümde tüm varlıklar belirtilmiştir; fakat bu varlıkların çoğu, aslında yaratılış îtibâriyle birbiri ile düşman olan varlıklardır.

Örneğin; bakar (inek) cinsi mecliste kaplanlar ile karşı karşıya gelmiş, Hz.

Süleymân’ın adaletine sığınmaktan başka hiçbir güvenceleri olmadan oturmaktadırlar.

Yırtıcı hayvanların tehlikesinden emin olamadıkları için devamlı ihtiyâtlı davranmaktadırlar.Sırtlan da bu hayvanlardandır. Eserde sırtlan resmedilirken ağzını açmış salyaları ağzından çıkmış bir halde sırtararak diğer hayvanlara diş bilemektedir.

Aşağıda Hz. Süleymân’ın Divânındaki canlılar örneklendirilmektedir:

“evvel śafda biñ bir ümmetüñ melekūt-ı müvvekkelūn ayaġ üzre ŧurdılar ellerine otdan K35b H35b ħilķat olmış ķılıclar alup ķabżalarına el urdılar andan śoñra ikinci ŧabaķanuñśaġ yanında on iki biñ enbiyā-yı müttaķįn ve śol yanında on iki biñ evliyā-yı mü’minįn seccādelü seccādesi üzerinde diz çöküp oturdılar. Allāh dillerince tesbįĥ idüp geçmiş mürsel peyġām-berler ervāhına śalavāt getürdiler ve üçüncü śāfda śaġ ŧarafda on dört biñ yidi iķlįm sultānları rubǾı meskūn ħaķanları zerrįn taħtlar üzerinde maķāmlu makāmında İskenderānį diz çöküp ŧurdılar ve ķafalarında zerrįn kemerlü ķollar tįġ ü tebere ellerin urdılar ve śol ŧarafda pehlevānlar śāĥib-ķırānlar rūy-ı zemįnüñ pehlevānları ellerin gürz-i girāna urup polad kürsįler üzerinde diz çöküp ŧurdılar ve dördincü ŧabaķanuñ śaġ ŧarafında perrįler ve cinnįler melikleri ķarār itdiler ve śol ŧarafında dįv u ġūl Ǿifrįt ser-hengleri Süleymāna ķarşu śāf dutup ŧurdılar beşinci ŧabaķada deñiz maħluķātı üstüħāˇntenler ve ħūtserler ve nehengserler ve ħerçengtenler ve filgūşler serverleri mertebelü mertebesince her birisi uşāġı vü irisi yirlü yirinde maķāmlu makāmında ayaġ üzere ŧurdılar ķuşlar ulusı Sįmurġ-ı Ķāf ķanat açup per (ü) bāl düzedüp melekveş boyun uzadup dįvān-ı Süleymānı gözedüp altūn-ı nişāne üzerinde şāhįn oturur gibi oturırdı. Süleymānħiźmetine yüz sürdü ammā ki bākį ķuşlar ķanat ķanada çatup yilek yilege virüp hevā-yı fenā yüzünde serir-i Süleymān üzere sāybān olup ŧurmışlardı. Bülbül şaķıyıp öterdi ķumrılar āh nidem dost diyüp feryād ķılup āşıķları mecnūn iderdi ve ŧūtį-i şekker şiken daħı Ħıżrveş ħażā libāsın giyüp Ħıżr u Ǿİlyās Ǿālemį gibi yeşil ķanadçuķların yayuben Ǿaķįķ lebleründen şekker efşānlıķ idüp Dāvūdį El-Ĥān ile Süleymānuñ devām-ı devletine ve eyyām-ı rįfǾatine ŝenā ķılurdı ve Şāhmarān daħı ŧoķuz başlu sögü demüri dişlü cehennem Ǿalevi baķışlı Kūh-ı Ķāf başlu ŧoķuz ķanadlu avrenin başında laǾlin ŧabaķ içinde ŧurmış idi ve ĥayvānāt ser-heng seb-i esedü daĥı ĥayvānlar içinde çün sedd-i İskenderānį dört neçesin serįre urmış idi. Burc-ı Esed gibi güneş ŧalǾat-ı Süleymān nažarına ķarşu ŧurmış idi sırtlan u bebr ü beyān ejderhāveş aġızların açmışlardı zehr-i helāhil gibi aġzı śalyārların śaçmışlardı ķuyruķların çenber ķılup dişlerin Rüstemāne ħancer gibi yırtıcı ŧartıcı canāvārcıķlara diş bileyüp göz ķaķup ġamz iderlerdi ve fil daħı dört…”(HK,67/35b).

Hz. Süleymân’ın istişâreye ve divân halkasına son derece önem verdiği daha önce belirtilmişti. Bu durum Sürhbâd’ın Mısır dolaylarında halka ezâ cefâçektirdiğini duyunca meşveret halkasını toplayıp istişâre yapması olayında da görülmektedir. Hz.

Süleymân, Sürhbâd ile kimin savaşacağını divânına sormakta alınacak tedbirleri yine divanında bulunan isimlerle birlikte değerlendirmektedirler. Savaş için göndereceği kahramanlar, Sürhbâd ile savaşmaya güçlerinin yetmeyeceği endişesiyle gitmek istememektedirler. En sonunda Hz. Süleymân’ın ısrarlarıyla Semendûn cinni bu vazifeyi kabul etmektedir:

“Sürħbād cinnüñ Mısıra geldüginden ħaber viricek Süleymān Ĥażreti işidüp ġażaba gelüp ins ü cin ser-henglerin cemǾ idüp meşveret itdi.

Eyitdi kim ola ki şeyāŧįn zürriyātın çeküp Sürħbād cin ile ceng ide vāsįǾ-i cihānį gözlerine teng ide diyicek hiç kimse perrįler cinsinden ve ehremenler sınıfından Sürħbād ķorķusından yirinden ŧurmadı ben varuram diyüp cevāb virmedi illā ki ser-heng-i cinniyān pįl-mest yaǾnį

ki Semendūn Hezār Yek Dest polad kürsisi üzerinden ķalķup Süleymānuñ eyyām-ı devletine duǾā ķılup eyitdi ki yā nebįyu’llāh

ki Semendūn Hezār Yek Dest polad kürsisi üzerinden ķalķup Süleymānuñ eyyām-ı devletine duǾā ķılup eyitdi ki yā nebįyu’llāh

Benzer Belgeler